(u)mutsuz her aşk gibi solup gidecek bir hadisedir genellikle bu tip internet aşklarını hezeyan dolu sonu budur. yazar kişisi ve izdüşümü ile arasındaki fark ciddi anlamda gerçek hayatta hissetirebilir kendini. çıkılan şahsın da sana isminden çok alter egosunu oluşturan maskesinin bir parçasına gönülvermesi işin diğer bir boyutudur ki maske ile gerçeklik hiç bir zaman birbirine uymaz.
genellikle arkadaşlık yalanına sarılan sükut-u hayale uğratan bir ilişki bitimi izler bu durumu. hissetmemek ya da ilk gördüğümde testestoronum yükselmedi, ben senden elektrik alamadım(tedaş mıyım len ben!), biz arkadaşız cinsinden, tecavüz ve su-istimal edilen kelimeler ve anlamları. geçmişe dönüp bakıldığında "souvenir involontaire"nin iyi çağrıştırmadığı tramvatik bir kaç aktivitenin zihninde yer kapladığı buğu dolu hatıralar elde kalır. her hayal kırıklığından sonra bu "aşk'dan sonra şiir yazmak barbarliktir" tekrarlanır; tıpkı bir soykırım gibi. fakat barbarlık insanın doğasında vardır.
bilgisayar karsisindaki koltuktan kicini kaldiracak gucu veya zamani bulamayanlarin mecburen ellerindeki tek sosyallesme araci olan interneti kullanmak suretiyle hatunyapma girisimlerinin sozlukte basarili olmus halidir.
çoğu erkek yazarın 1. tutkusu. sabah akşam bunu planlıyorum. adete oltamı atıyor bekliyorum. bakalım bugün hangi balık düşecek. kendini bulunmaz hint kumaşı sana "balık". ulan nüfusun yarısı erkek yarısı kadın. bu ne elmas taşı ayağına yatmadır anlamadım ki? taşsın kızım taş. bildiğin taş.
bunu * okuyan kızın psikolojisini merak ediyorum. kız kaldırmak kızı yüceltici birşey mi, alçaltıcı mı nasıl birşey acaba ona göre diye de soruyor ve halay çekiyorum.
"pardon hanımefendi sanırım üzerine oturduğunuz sözlük benim" cümlesi ile sözlüğünüzü almak için dişi bireyi oturduğu yerden kaldırmaktır. "bana ne seninse senin" tepkisi ile karşılaşılırsa, kalk lan oradan omuğa koduğum da denilebilir.