zeytin çekirdeği. biri yanımda zeytin yiyince sinir oluyorum. çünkü çekirdeğinden iğreniyorum. küçüklüğümden beri yenemedim şu olayı.
el şakası. valla şakam yok bir uyarırım, ikincide terslerim. ders almazsa üçüncüde aile dışı biriyse döverim. aile içi zaten herkes bilir sevmediğimi su ve el şakalarını.
gürültü yaparak veya başka şekillerde (birden önüne bööö diye çıkarak vs..) birilerini korkutmaya çalışan zevzek insanları sevmem. ilkinde terslerim, ikincide hırpalarım.
su şakası. es kaza kamera şakası falan yapılsa, kişi bunun bir kamera şakası olduğunu söylese bile verebileceğim maximum zararı veririm.
ben konuşurken sağa, sola, tavana, yere bakan, sağıyla soluyla oynayan kişileri bir uyarır, ikincide birdaha birşey anlatmam ve birdaha konuşmam.
palyaçoları sevmem. "it" adlı filmin büyük etkisi oldu evet. 85 doğumluyum. ilk izlediğimde filmini dehşetli korktuğumu hatırlıyorum. allah gani gani belanı versin stephen king. travma yaşatmışsın bana.
şımarık çocukları sevmem. anneleri babaları yanımda bile olsa, beni rahatsız ediyorlarsa kıllık çıkarırım. çocuk bana salça olursa terslerim. babası gelirse cevabını misliyle alır. kimsenin veledinin şımarıklıklarını çekmek zorunda değilim. aileden ise mecbur çekerim.
şimdilik aklıma gelenler bunlar. ha birde örümcekler. birdefa gördüm mü sinir olmakla karışık aşırı huylanırım. öldürene kadar peşini bırakmam. küfür ede ede öldürmüşlüğüm vardır çok. bazı zaman kendimden bile geçerim. gün boyu tedirginliğini ve rahatsızlığını yaşarım. bütün sinir sistemim bozulur, ertesi gün'e kadar sürer bu.
zeytin ve örümcek olayını yenmek çok istiyorum. yaşam komforum çok fazla düşüyor bu yüzden elimde olmadan.
vize haftası gelip benden not istenmesi. aylak aylak sınıfta duracağınıza sizde benim gibi yazsaydınız. ben de zaten tam siz not isteyince hemen çıkarıp vermek için yazmıştım onları, değil mi? akıllılar sizi. nah veririm. bencil bir insan değilim. emek önemli benim içim. hiçbirşey yapmayıp gelip benden not isteyemezsin.
edit: eksileyen arkadaşa not vermemişler muhtemelen.
otobüse yaşlı biri bindiğinde en önden arkaya gelene kadar onca genç varken kimsenin kalkmaması. en arkada oturup yer vermek bana gelene kadar adam* mı yoktu acaba otobüste dedirtir, sinirlendirir.
flash belleği ters takmak.
eve bilgisayar gireli 14 15 sene oldu hala şu mereti tek seferde takmayı öğrenemedim. vira bismillah deyip sokuyorum girmiyor o girmedikçe benim tansiyonum fırlıyor. lan bi de kendime yediremiyorum. salak gibi tekrar tekrar aynı şekilde takmayı deniyorum. '' 15 sene oldu o kadar mal değilim '' diyorum ama yok arkadaş malım galiba.
Hangi birini söylesem bilemiyorum. Aslında bunu kategorilere ayırmak gerekirdi. Sinir olduğu olaylar, sinir olduğu insanlar, sinir olduğu davranışlar vs. ama yine de söyleyelim: Gözümün içine baka baka yalan söylenmesine sinir oluyorum.
Kuzenimin düğünü var. Ve diğer kuzenlerim abiye, topuklu ayakkabı giyeceklerini falan söylediler.
Birincisi, söyledikleri gibi bir elbisem olmadığı için kıyafet alışverişine gitmeliyim ki bu çok sinir bozucu bir şey. Alışverişe gitmekten nefret ederim. Hiçbir şey beğenmeyeceğim, beğendim bir şey olursa ki bu çok nadir bir durum, üzerime olmayacak garip duracak.
Sonra topuklu ayakkabı dediler, ben ki düz yolda yürüyemeyen insan olarak topuklu ayakkabı bir işkence. Düşüncesi bile kanımı donduruyor. Zaten hiç de yakışmaz bana. En son ablamın yüksek topuklu ayakkabısını denemiştim 4-5 sene önce. Engin tecrübelerime dayanarak söylüyorum ki, yürünmüyor.
Ve kına yarın akşam.
Topuklu falan giymeyeceğim.