sözlük yazarlarının sevdiği şiirler

entry1812 galeri42
    821.
  1. Yaşamayı bile çoktan dert etmeye başladım
    Her Yüzüme güleni dost sanmışım meğer
    Kustuğum kan, Çektiğim çileyse
    Ve sen teselli etmek istiyorsan eğer
    Bana çocukluğumu anlatmalısın Anne!

    Dün sabah bir çocuğu konuşturdum uzun uzun
    Top diyordu, topaç diyordu, Oyun diyordu
    Küçük bir dünya sıkışmıştı gözlerine
    Yarın ne getirecek bilmiyordu.
    Kara bulutlar oturdu düşlerime
    O bir gülüş solsa bile
    Bana çocukluğumu anlatmalısın Anne!

    Evrene tüm kapılarımı kapadım artık
    Oysa ar duygularım olmalıydı, Umut dolu
    Kime bağlandımsa, kime "Sensin!" dedimse
    En umulmadık yerde arkamdan vurdu.
    Ve sen sevmelisin diyorsan yine
    Bakmadan yaşlı gözlerime
    Bana çocukluğumu anlatmalısın Anne!

    (Yazarı bilinmiyor)
    0 ...
  2. 822.
  3. neylersin ölüm herkesin başında.
    uyudun uyanmadın olacak.
    kimbilir nerde, nasıl, kaç yaşında?
    bir namazlık saltanatın olacak,
    taht misali o musalla taşında.

    (bkz: cahit sıtkı tarancı)
    (bkz: otuz beş yaş)
    0 ...
  4. 823.
  5. Hevesleri,
    Beklentileri,
    Erteledikleri,
    Kursağında kalmış kelimeleri,
    Kaçırılmış bakışları,

    Gizledikleri,
    Bitirilmemiş mektupları,
    Susuşları ve istemsiz veda edişleriyle
    Tamamlanmamış bir cümledir insan... *
    0 ...
  6. 824.
  7. KEREM GiBi - Nazım HiKMET

    Hava kurşun gibi ağır!
    Bağır
    bağır
    bağır
    bağırıyorum!
    Koşun
    kurşun
    erit-
    -meğe
    çağırıyorum...
    O diyor ki bana:
    -Sen kendi sesinle kül olursun ey!
    Kerem
    gibi
    yana
    yana...
    "Deeeert
    çok,
    hemdert
    yok"
    Yürek-
    -lerin
    kulak-
    -ları
    sağır...
    Hava kurşun gibi ağır...

    Ben diyorum ki ona:
    -- Kül olayım
    Kerem
    gibi
    yana
    yana.
    Ben yanmasam
    sen yanmasan
    biz yanmasak,
    nasıl
    çıkar
    karan-
    -lıklar
    aydın-
    -lığa.
    Hava toprak gibi gebe.
    Hava kurşun gibi ağır.
    Bağır
    bağır
    bağır
    bağırıyorum.
    Koşun
    kurşun
    erit-
    -meğe
    çağırıyorum......

    (1930 - Mayıs)
    2 ...
  8. 825.
  9. göç
    geçer...

    geçer ayrılıklar baladı
    siyah bir orman olur gençliğimiz
    bize böyle pay kalır
    bize böyle pay kalır...

    ağla sömürgem... belki dönemem
    oralarda usul usul talazlanan nehirlerde yaz kalır
    kış yanar, düş üşür yüreğimde
    ağlarım, gözyaşım beyaz kalır...

    sonra askerler yeniden kuşatırlar aşınmış kaleleri
    bin havaar parçalar gecenin döşeğini
    ocaklar iniler, yas büyür, orta yerde kan kalır
    dıngılavada peştamallı çocuklar havuzlara işerler
    gözlerinde bir mahmur özlem kalır...
    derken bir ankara, bir poyraz beni döve döve içeri alır
    yollarda giderek uzaklaşır... giderek uzaklaşır
    fahişeler terli kasıklarıyla sabaha uğurlanır
    kuşlar inkâr edilir, gökyüzü yağmalanır
    ben büyürüm bu kederle kalbim uslanır...

    ağla sömürgem! ağla ve kucakla kumral delikanlını
    buralarda çatılmış bir tüfeğim böğrümde taflan kalır
    şimdi kızılaya da oturmuşum hasretin kancasında
    geçer zaman, geçer yıllar, günlere bir yeni hazan kalır...
    ağla sömürgem... sen hep mağlup bir ağlayışta
    ben uzak susarım bu mağlubiyet için hep anlayışla
    bak, çöpçüler bu geceyi de piç edip süpürdüler
    ben ise haber değeri bile olmayan bir haykırışta
    özleminle hâlâ bir yakarışta...

    ağla! ben de ağlarım gözyaşlarım özlemine az kalır
    buralarda nem var! nem varsa sende kalır
    daha çağırırken
    anı bile kalmaya tenezzül etmeyen o dağ dorukları
    sömürgem yaslar durur sesime kırgın ayrılıkları...
    ben gittim
    ve yittim!
    oralarda usul usul talazlanan nehirlerde yaz kalır
    yaslarım günleri yüzüme gözyaşım beyaz kalır
    burada yıllar küfürle uğurlanır
    ben büyürüm içindeki haylaz çocuk uslanır
    ve günler geçer, herkes gider, pistler boşalır
    sahnede bir ben, bir kurtlar, bir klasik dans kalır...

    ağla sömürgem... buralarda döne döne-
    mem! artık bir yeşile dolmasak da anılardan haz kalır
    sen de bir zaman duyarsın
    bir gün bir taze mezar kazılır
    ardında bir dağınık gazel ile, kül ile
    ankarada bir ölü yılmaz kalır... Yazar : YILMAZ ODABAŞI
    0 ...
  10. 826.
  11. çekilmez bir adam oldum yine
    uykusuz, aksi, lanet
    bir bakıyorsun ki ana avrat söver gibi
    azgın bir hayvan döver gibi
    o gün çalışıyorum
    sonra birde bakıyorsun ki
    ağzımda sönük bir cigara gibi tembel bir türkü
    sabahtan akşama kadar sırt üstü yatıyorum ertesi gün
    ve beni çileden çıkarıyor büsbütün
    kendime karşı duyduğum nefret ve merhamet
    çekilmez bir adam oldum yine
    uykusuz, aksi, lanet.

    nazım hikmet.
    2 ...
  12. 827.
  13. 828.
  14. işten geçmeden gel de söz dinle
    sen benim aşkımla başedemezsin
    ben sarhoş gezerken senin derdinle
    sen kendi gönlünü hoş edemezsin

    gül sefa sürse de bülbül çilerken
    bin pişman olmaz mı rengi solarken
    ben sana dört mevsim bahar dilerken
    sen benim yazımı kış edemezsin

    fırtına biçersin ey rüzgar eken
    borcunu faizle öder geciken
    sen benim gezdiğim yolları diken
    yattığım yatağı taş edemezsin

    gülersin aşığı yedekte sayıp
    yetmez mi arından verdiğin kayıp
    kınalı kekliğim elde var deyip
    sen beni kafeste kuş edemezsin

    kapılma hayalin renk akışına
    ağlarsın gerçeğin can yakışına
    ben kurban olurken bir bakışına
    o canım gözleri yaş edemezsin

    aklını başına topla da vazgeç
    gel beni dinle de vuslata gün seç
    sen benim elime mecbursun er geç
    bahtımı mecnun’a eş edemezsin.

    (bkz: Cemal Safi)
    1 ...
  15. 829.
  16. Aynalar, bakmayın yüzüme dik dik;
    iste yakalandık, kelepçelendik!
    Çıktınız umulmaz anda karsıma,
    Başımın tokmağı indi başıma.

    Suratımda her suç bir ayrı imza,
    Benmişim kendime en büyük ceza!
    Ey dipsiz berraklık, ulvi mahkeme!
    Acı, hapsettiğin sefil gölgeme!

    Nur topu günlerin kanına girdim.
    Kutsi emaneti yedim, bitirdim.
    Doğmaz güneşlere bağlandı vade;
    Dişlerinde, köpek nefsin, irade.

    Günah, gunah, hasad yerinde demet;
    Merhamet, sucumdan aşkın merhamet!
    Olur mu, dünyaya indirsem kepenk:
    Gözyaşı döksem, Nuh tufanına denk?

    Çıkamam, aynalar, aynalar zindan.
    Bakamam, aynada, aynada vicdan;
    Beni beklemeyin, o bir hevesti;
    Gelemem, aynalar yolumu kesti.

    Necip Fazıl Kısakürek
    0 ...
  17. 830.
  18. sen yoktun
    ellerimle dokundum sana
    ellerim yüzümdeydi

    nazım baba
    0 ...
  19. 831.
  20. Kaplan! Kaplan! gecenin ormanında
    Işıl ışıl yanan parlak yalaza,
    Hangi ölümsüz el ya da göz, hangi,
    Kurabildi o korkunç simetrini?

    Hangi uzak derinlerde, göklerde
    Yandı senin ateşin gözlerinde?
    O hangi kanatla yükselebilir?
    Hangi el ateşi kavrayabilir?

    Ve hangi omuz ve hangi beceri
    Kalbinin kaslarını bükebildi?
    Ve kalbin çarpmaya başladığında,
    Hangi dehşetli el? ayaklar ya da

    Neydi çekiç? ya zincir neydi?
    Beynin nasıl bir fırın içindeydi?
    Neydi örs? ve hangi dehşetli kabza
    Ölümcül korkularını alabilir avcuna?

    Yıldızlar mızraklarını aşağıya atınca,
    Göğü sulayınca gözyaşlarıyla,
    Güldü mü o, görünce eserini?
    Kuzu'yu yaratan mı yarattı seni?

    Kaplan! Kaplan! gecenin ormanında
    Işıl ışıl yanan parlak yalaza,
    Hangi ölümsüz el ya da göz, hangi,
    Kurabilir o korkunç simetrini?

    (bkz: William Blake)
    0 ...
  21. 832.
  22. Hayal et cennetin olmadığını,
    denersen kolaydır,
    cehennem yok altımızda,
    üstümüzde ise sadece gökyüzü.
    tüm insanların bugn için yaşadığını,
    hayal et.

    hayal et ülkelerin olmadığını,
    uğruna öldürecek,
    ya da ölecek birşey yok.
    ve dinde yok tabi,
    tüm insanların barış içinde yaşadığını,
    hayal et.

    hayal et.
    malın mülkün olmadığını.
    merak ediyorum yapabilirmisin.

    Ne açlık var ne açgözlülük.
    insanların hepsi kardeş.
    tüm insanların,
    tüm dünyayı paylaştığını,
    hayal et.

    hayalci diyebilirsin bana,
    oysa yalnız değilim ben,
    umarım sende birgün katılırsın bize,
    ve bir bütün olur dünya.

    beatles
    0 ...
  23. 833.
  24. Evine çağırdın ilkyaz sevinçlerini
    çocukluğuna
    Yırtıldı gözlerin, içine hayat doldu
    o karanlık ışık...
    Yükün yok
    artık her sabah hoyrat bir özgürlük uyandırıyor seni...

    Kalbinde herşey eşitlendi
    Haz ve sıkıntı
    Boşluk ve güven
    Hasret ve ölüm
    Gözlerine hastalıklı bir güzellik geldi

    Şimdi acı çeken yanınla bile alay ediyorsun...

    Kalbine çağırdın herkesi
    Kendini bile
    Artık sokağa çıkabilirsin
    Ömründen düştün kendini

    cezmi ersöz- (bkz: artık sokağa çıkabilirsin)
    0 ...
  25. 834.
  26. sen bana ışık ver yeter
    bende filiz çok
    köklerim içimde gizlidir
    gelen giden açan soran bere budak yok
    bir şiir istersin
    içinde benzetmeler olan
    kusura bakma sevgilim
    heybemde sana benzeyecek kadar
    güzel bir şey yok
    0 ...
  27. 835.
  28. 836.
  29. 'aynı kadınla iki kez
    evlenerek hayatımı mahvettim'demiş
    william saroyan.

    hayatlarımızı mahvedecek bir şeyler
    her zaman vardır,
    william,
    neyin veya kimin
    bizi önce
    bulduğuna
    bakar,
    mahvolmaya hep
    hazırızdır.

    mahvolmuş hayatlar
    olağandır
    bilgeler için de
    ahmaklar için de.

    ancak
    o mahvolmuş hayat
    bizimki olduğunda,
    işte o zaman
    farkına varırız
    intiharların,ayyaşların,hapisane
    kuşlarının,uyuşturucu müptelaları
    ve benzerlerinin.
    varoluşun
    menekşeler kadar,
    gökkuşağı
    kasırga
    ve
    tamtakır
    mutfak
    dolabı
    kadar
    olağan
    bir
    parçası
    olduklarının.
    charles bukowski mahvolmuş hayatlar.
    0 ...
  30. 837.
  31. &mode=related&search ]
    0 ...
  32. 838.
  33. saat çini vurdu birden: pirinççç!
    ben gittim, bembeyaz uykusuzluktan
    kasketimi eğip üstüne acılarımın
    sen yüzüne sürgün olduğum kadın,
    karanlık her sokaktaydın gizli her köşedeydin
    bir çocuk boyuna bir suyu söylerdi Mavi.
    bir takım genç anneleri uzatırdı bir keman,
    sen tutar kendini incecik sevdirirdin,

    yalnız aşkı vardır aşkı olanın,
    ve kaybetmek daha güç bulamamaktan
    sen yüzüne sürgün olduğum kadın,
    kardeşim olan gözlerini unutamadım,
    çocuğum olan alnını, sevgilim olan ağzını
    dostum olan ellerini unutamadım,
    karım olan karnını ve önlerini,
    orospum olan yanlarını ve arkalarını,
    işte bütün bunlarını bunlarını bunlarını
    nasıl unuturum hiç unutamadım...

    kibrit çak masmavi yanardı sesin,
    ormanlara, ormanlara yüzünün sesi
    en gizli kelimeleri akıtırdı ağzıma
    şu karangu şu acayip şu asyalı aşkın,
    soluğu kesen ağulayan ormanlarında
    yaşadım o kısa ve korkunç hükümdarlığı
    ve çarpıntılı yüreğim saçlarının akıntısında
    karadenize karışırdı ordan akdenize
    ordan da daha büyük sulara...

    geceyse ay hemen tazeler minareleri,
    kuran sayfaları satılan sokaklardan
    ölüm bir çeşit sevgiyle uçar
    ölüm uçar çocuk yüzlere
    ben o sokaklardan ne kadar geçtim
    damağımda dilinin yosunlu tadı
    önce buğulu sonra cam gibi parlak sonra buğulu yine
    bir takım tavşanları andıran bir takım su,
    pazartesi günlerini ve haftanın öbür günlerini
    yani salı, çarşamba ,perşembe, cuma, cumartesi,

    bir başak ufak ufak bildirir konya'yı,
    o başakta o konya'da seni ararım
    ben şimdilerde herşeyi sana bağlıyorum iyi mi?
    altın ölçü çift ölçü ve altın karşılıksız
    para basma yetkisini fırat'ın suyunu palandöken'i
    erzincan'ın düzünü asma bahçelerin dibini,
    antalya'nın denizini o denizin dibini
    beş türlü yengeç yaşıyan sularında
    çağanoz adi pavurya çingene pavuryası, ayı pavuryası bir de çalpara
    bilinir ne usta olduğum içlenmek zanaatında
    canımla besliyorum şu hüznün kuşlarını
    sen kalabalıkta bulup bulup kaybettiğim kimya,
    yokluğun gayri şurdan şuraya geldi
    bir günler şölenlerle egemen ülkende
    Şimdi iri gagalı yalnızlıklar dönüyor
    n'olur ağzından başlıyarak soyunmaya
    bir kez daha sür hayvanlarını üstüme üstüme
    çık gel, bir kez daha yıkıntılardan
    çık gel bir kez daha bozguna uğrat..
    *
    0 ...
  34. 839.
  35. 840.
  36. göz kaptırdığım renkten kulak verdiğim sesten
    affet senden habersiz aldığım her nefesten

    N.F.K.
    0 ...
  37. 841.
  38. AŞK iKi KiŞiLiKTiR
    Değişir rüzgarın yönü
    Solar ansızın yapraklar;
    Şaşırır yolunu denizde gemi
    Boşuna bir liman arar;
    Gülüşü bir yabancının
    Çalmıştır senden sevdiğini;
    içinde biriken zehir
    Sadece kendini öldürecektir;
    Ölümdür yaşanan tek başına
    Aşk iki kişiliktir.

    Bir anı bile kalmamıştır
    Geceler boyu sevişmelerden;
    Binlerce yıl uzaklardadır
    Binlerce kez dokunduğun ten;
    Yazabileceğin şiirler
    Çoktan yazılıp bitmiştir;
    Ölümdür yaşanan tek başına,
    Aşk iki kişiliktir.

    Avutamaz olur artık
    Seni bildiğin şarkılar;
    Boşanır keder zincirlerinden
    Sular tersin tersin akar;
    Bir hançer gibi çeksen de sevgini
    Onu ancak öldürmeye yarar:
    Uçarı kuşu sevdanın
    Alıp başını gitmiştir;
    Ölümdür yaşanan tek başına,
    Aşk iki kişiliktir.

    Yitik bir ezgisin sadece,
    Tüketilmiş ve düşmüş, gözden.
    Düşlerinde bir çocuk hıçkırır
    Gece camlara sürtünürken;
    Çünkü hiç bir kelebek
    Tek başına yaşayamaz sevdasını,
    Severken hiçbir böcek
    Hiç bir kuş yalnız değildir;
    Ölümdür yaşanan tek başına,
    Aşk iki kişiliktir.
    Yazar : ATAOL BEHRAMOĞLU
    0 ...
  39. 842.
  40. deniz kıyısında
    bir martıyla konuşurken görüyormuş
    dostlarım beni sürekli
    bir kaptanım çünkü
    kağıt gemilerden
    emekli

    kılları uzadıkça ellerimin
    unuttum kağıtlardan
    nasıl gemi yapıldığını
    ki yaşlılığa uzanan
    birer iskeledir parmaklarım
    çözüldü uçlarından
    nice kağıt geminin
    palamarı

    çocukluğumun tahta atını
    bozarak yaptığım iskeleye
    küçük bir kağıt gemi
    yanaşır mı dersiniz
    kazısam ellerimdeki
    bütün kılları...

    Sunay Akın
    0 ...
  41. 843.
  42. - hayat (nfk)

    Rüzgârdan açılsa kapım, bir ânda,
    Kara haber gelmiş gibi ürkerim.
    Sanki gemilerim battı ummanda,
    Paramparça oldu gökte ülkerim.

    Ne acı, kaybetmek için sahiplik!
    Ölümlüyü sevmek, ne korkulu iş
    Hayat mı, püf desen kopacak iplik,
    Çıkmaz sokaklarda varılmaz gidiş.

    (NFK/1972)

    not: ilk ogrendigim siirdir kendisi.
    0 ...
  43. 844.
  44. Babam
    Babam iki tek atınca oğlum hadi seni karpuzlara götüreyim derdi..
    (karpuzlar Gebzede oturan kızlardı)
    Annem kızarır kızar'bey çocuk daha küçük'diya çıkışır mutfağa gider ağlardı...
    Babam karpuzdan anlardı.


    Cevat Çapan
    1 ...
  45. 845.
  46. insanlar mutlulugu hep hor görüyorlarmış
    Hep şikayetçi hep bıkıinmış...
    Birgün melekler mutluluğu saklamaya karar vermişler...
    Saklayalim, zor bulsunlar...
    Zor bulduklari için belki kiymetini bilirler diyerek
    ...baslamışlar
    tartışmaya...
    Sorun büyükmüs...
    Mutlulugu saklamak kolay degilmis; çünkü...

    Kimisi:

    Everest'in tepesine saklayalim'' demis, kimisi:
    Atlas Okyanusu'nun dibine'' demis.
    Tac Mahal'in kubbesi, Mekke sokaklari,
    italyan sofrasi...
    Bir hastanenin yenidoğan odası, dondurma külahı, şarap şişesi..
    Sigara paketi, lale bahçesi...
    Pek çok yer düşünmüşler ama hiçbiri yeterince zor gelmemiş...
    Derken meleklerden biri:
    iÇLERINE SAKLAYALIM '' demiş...

    "Kimsenin aklına gelmez içine bakmak!!!''

    işte o gün bugündür
    mutluluk insanın kendi içinde saklıymış...
    Hiçbir mutluluk kolay gelmiyor.Kolay kolay gülmüyor insanın yüzü... Emekte
    ve insanın içinde saklı mutluluk...
    Ne baskasının ekmeğinde, ne baskasının evinde, ne de başka bir şeyde...
    Bu yüzden gözünüz hep içeride olsun...
    Siz dışınızı boşverin, içinize bakin
    Hayatın hep iyi yönlerini düşünün...
    2 ...
© 2025 uludağ sözlük