sadettin teksoy'un programındaki dış ses.
garip gelebilir ama çok fena lan. küçükken sadettin'den de tırsardım zaten böyle sarı yağmurluğu ve o meşhur işaret parmağıyla ürpertici gelirdi. uzaylılardı, cinlerdi, yaratıklardı falan derken cesaret edip uzun süre izleyemezdim ama programdaki dış ses abinin sesi kulaklarımda çınlardı hep. rüyalarımda falan kötü adamlar hep o dışsesin tonunda konuşurlardı. vay dışses, bilinçaltıma sübliminal şekilde tecavüz etmişsin resmen. bak ürperdim gene.
bir gün üniversitede hastenenin önünden geçerken kolu kopmuş bi adam gördüm ve kopan kolu ellerindeydi. koşarak hastaneye giriyodu bildiğin kanlar fışkırıyordu. o tablo beni çok etkiledi. o günden beri kolumun kopmasından çok korkarım.
şimşek çakmasından korkuyorum. küçüklüğümden beri iki şeyden korkardım. birisi köpek birisi şimşek. sağolsun kocaeli sayesinden köpek korkum yendim ama şimşek için ne yapabilirim bilmiyorum. eline sopa alıp kovalayacağın bir şeyde değil ki. survivor katılıp dominik e mi gitsem acaba? tv den bakınca oralarda şimşekler, olaylar olaylar. orada korkumla daha rahat yüzleşebilirim belki.
annemin ölmesinden.. geceleri nefes alıyor mu diye onu dinlemekten, sabaha kadar onu beklediğimden. çok sevdiğimden değil, kaybedebilmekten..babamın nefes tiktaklarını dinlerdim önceden. nefes almadı bir gün, öldüm çok önceden. oysa ki her zaman ölmekten daha çok korkardım, kıyasla kaybetmekten.
gecelerden.. ilgi bekleyen ağlayan kediye bakarım her gece penceremden. üşümüştür, ürpermişimdir ta derinden. ayrılır sesler o sırada birbirinden. azıcık bebek sesinden eklerim geceye, azıcık ağlama sesimden.
yalnızlıktan bazen.. bilirsiniz, şair çok korkar yalnızlıktan. yapayalnız ölü bulunmuş bodrum katından.
hadi bir de diyelim gidememekten. niye bakıyorsunuz öyle? rimelleri akıyor kadının melankoliyle raks edişinden..
kırmızı bisiklet diye bir çocuk dergisi vardı zamanında. sene 97-98 falan olması lazım. nelerden korktuğunuzu çizin yazın bize gönderin diyordu bi sayısında*. tabi çocuk aklıyla koskoca bir sayfa yazmıştım şimdi 2 tanesini hatırlıyorum.
-sapanla kuş vururken ağaçtan kuş yerine kafama yılan düşmesi.
-annemin bir sabah süt almaya çıkıp geri dönmemesi. *
*bi de bunları resimle anlatmışım nasıl yaptıysam artık. yayınlamıştı adamlar emeğe saygı göstererek. *
aynı ortamda bulunup da hiç konuşmayan insan. evet belki paranoyakça ama bir insan 2-3 cümleden sonra kendiyle ilgili ipuçları vermeye başlar. ama susan insan biraz tehlikelidir.