telefonu açınca direk anne demek. iş yerinde sekreter masasındayım. o sırada annemi düşünüyordum sanırım. telefon çalınca alo diyeceğime anne dedim. telefondaki adam anlamadı ama beni bir gülme krizi tuttu. allahtan telefondaki adam anlayışla karşıladı..
işe yeni başlamışım. 4 katlı büyükçe bir bina. her katta koridor sonunda tuvaletler mevcut. birisi kadınlar diğeri erkekler tuvaleti. yan yanalar hemen. benim odam 4.katta. normalde pek işimizin düşmediği birinci katta tuvalete gitmem gerekti. baya bir sıkışmıştım. kapıdaki resimlere yazılara hiç dikkat etmedim. tuvalet bir garip geldi en başta. * erkek tuvaletlerinin vazgeçilmezi pisuvarlar yoktu. duvardaki fayansların da pembe olduğunu fark edince, hemen kapıya doğru koştum. kadınlar tuvaletine girmişim. işin ilginç yanı her katta solda olan erkek tuvaletleri, o katta hangi akla hizmetse sağda yapılmıştı. Allahtan tuvalette kimse yoktu. :) (bkz: bu da böyle bir anımdır)
iş yerindeki asansör otomatik kapılı.
Oturduğum apartmandaki ise manuel kapılı.
Bu akşam eve dönüşte asansörü çağırdım, kulağımda müzik zemin kata indiğini belirten 0 yazısını gördüm ve bekliyorum kapının açılmasını. içimden de söyleniyorum off yine mi bozuk bu diye. Tam hay aptal kafam diyerek elimi uzattım kapısını açmak için üst katlardan birisi çağırdı asansörü. Ellerimden kaçıverdi. Karıştırdım artık bu yoğunlukta.
Daha bu yaz.
Gece dışardaydım eve geldim nasıl uykum var, yorulmuşum vs.
Zaten çılgınlar gibi güneşte kızarmışım her yerim ayrı acıyor.
Makyajımı silip uyuyucam.
Makyaj temizleme şeysini de yere yatagın yanına koymuşum.
Aldım pamuğu döktüm işte gözümü ova ova silmeye başladım.
Aman allahım o da ne nasıl yanıyor nasıl acıyor.
O hissin bi tarifi yok.
Sonra fark ettim ki asetonmuş.
Fazla dalgınlık insanı gözden de edebilirmiş.
yorgun,uykusuz ve dusunceli oldugum bir gun otobuse bindim. girerken ogrenci ucretimi verdim ve derin dusunceler ve hayaller icerisinde gidiyorum. ve niyahet inecegim yer gelmisti. otobusten indim. fakat bir sey yanlis gidiyordu. o an fark ettim ki inerken de ucret vermisim. otobus sessiz bir kalkisla yoluna devam etti. ben ise giden iki ogrenci ucretini dusunerek oylece bakakaldim.
-Gözümde gözlük varken gözlüğü oda içinde aramak. Şu var ki gözlük numaralı değil güneş gözlüğü bildiğimiz.
- Diş hekiminden sıra alacağıma daha önce aynı hastenede kbb doktoruna gittiğim için alışkanlıktan onun ismini söylemek ve sıra almak, 45 dakika bekledikten sonra bunu fark etmek.
arabayı park ettiğim yeri unutmak, evin içinde bir odadan diğerine geçerken ne yapacağını unutmak, spor ayakkabılarımı nereye koyduğumu bulamadım bugün. buzdolabında olacak hali yok herhalde ama ayakkabı nereye konabilir allah aşkına.*
*"Teşekkür ederiz" diyen ATM cihazına "kolay gelsin" demek.
*Ağaca çarpıp "Afedersiniz" demek.
*Anneannemi aramak için annemin telefonunu aldığımda rehberde "anneannem" kartvizitini aramak.
*Kitaba dalmışken rüzgardan çarpan balkon kapısına ithafen "Bir sessiz olur musun?" demek.
*Puding yedikten sonra metal kaşığı çöpe atmak.
Bu günlerde pek iyi değilim nedense... Ben de şimdi farkettim. *
elektrik direklerine çarpmak.
ütünün fişi takılı değilken ütü yapmaya çalışmak ve gömlek düzelmedikçe sinirlenmek.
telefon sesiz de cebimdeyken 1 saat boyunca evi alt üst edip telefonu aramak.