bugün yazdım. acele bir şekilde, eksiklikleri vardır.
serbest bir çalışma. üzerinde sıkıntılar vardır. sevabıyla günahıyla kabul buyurun...
(aşkın şarkısı) diğer adıyla (alacaklı gözler)
şarkılar var içimizde susarsak kimsenin haberi olmaz.
şarkı söylemeyenlerin kaderi unutulmaktır,
ben şarkılarımı söyleyememişsem ona...
söyle dedi söyle de duyayım sesini,
''inandırıcı bulmak isterim ezgilerini''
sevdiğinden özel çiçekler bekleyen kızlar gibi
mutlu edilmek istiyordu gözleri,
bir şarkıyla silmek istiyordu geçmişi
tahtına kurulup seyrine dalmak istiyordu,
yudum yudum içmek istiyordu
yalanlarla kirletilmemiş bir aşkı
alıcı olmak istiyordu, alacaklıydı gözleri
anlasam da söyleyemiyordum ona
aşkımın şarkısını.
Herkesten daha mutlu yaşamalı hayatı
Bir bebek şaşkınlığıyla izlemeli olan biteni.
Bir çocuk merakıyla keşfetmeli her şeyi
Anne şevkati kadar kucak kucak sarmalı dünyayı.
Güneşe kör olana kadar bakmalı, suyu kana kana içmeliyim
Çiçeklerin kokusunu, Havayı, bayılana kadar çekmeliyim içime.
Yağmurda sırılsıklam olmalı, soğuktan tir tir titreyene kadar gömülmeliyim kara.
saçlarımı savurmalıyım dalga dalga denizlere, masmavi ufuklarda, dalmalıyım hayallere.
bebeğin ilk gülüşü kadar içten olmalı mutluluğum.
Kokladıkça uzaklaşmalıyım ölümden.
Yaşamın son nefesi kadar derinden hissetmeli hayatı.
Acı olan ne varsa boğulmalı gözyaşımla..
kapıyı yavaşça araladım,
ölüm sessizliğine saygısızlık etmeden,
yüreğimde kimsecikler yoktu,
aşkımız yerde kanlar içinde yatıyordu,
ihanetinin hançeri saplanmıştı,
seni seviyorum cümlesinin yüklemine,
ceset hala sıcak...
sadakat fazla uzağa gitmiş olamaz,
çabucak zihnimin kapılarını açtım,
bavula birkaç parça anı sıkıştırdım,
ikişer üçer indim mutluluk merdivenlerinden,
acelem var ayrılık trenine yetişmeliyim,
ömrümün son durağından,
pişmanlık taksisine atladım,
hayal kırıklığı garına vardığımda,
aşkmetre elvedayı gösteriyordu,
gözyaşlarımla ödedim bedelini,
üstü kalsın...
yalnızlık peronundan ızdırap vagonuna atladım,
acımadan kestiğin biletimde yazılı,
kendine iyi bak numaralı koltuğa oturdum,
saatler sensizliği vurduğunda,
tren bilinmezliğe hareket etti,
yanıma uğrayan seyyar satıcılar,
boş avuntular, yalancı mutluluklar satıyorlardı,
sahte gülümsemeler yanında promosyon...
hava kararırken tenim buz kesti,
yorgundum...
vagonun içindeki derin mezara uzandım,
o sırada...
azrail biletimi kontrole geldi,
onay verdi ölümüme,
tren sırat rayında ilerlerken...
Hoş geldin
beklemiyordum seni
hiç gelmezdin
dağınıklığını bağışla gönlümün
kırıklığını
yorgunum
güneşi uğurlamıştım az önce
bahar da ardından çıkmıştı
geceye dönmüştüm daha yeni
geç otur baş köşesine hüznümün
üşüdün mü
yakarım şimdi gözlerimi
açarım yüreğimin türküsünü
çay yapayım sana
aşk yeni bitti
yanına şiir koyayım
az da umut
içer miyiz ?
Ağlayarak gelmişiz güldürmediler
Kardeşi kardeşe sevdirmediler
Gün gelir hak yerin bulur dediler
Müebbet yemiş mahkum gibiyim.
acı gerçekler böldü, tatlı rüyalarımı
Dost bildiklerim çeldi, sağlam adımlarımı
Kendime, doğru bildim yanlış, hatalarımı
Feleğin çemberinden geçmiş gibiyim.
Dalım yeşermeden bağım kurudu
Kadir bilmezlere boyun eğildi
Ruhum bedenime esir edildi
Daha doğmamışken ölmüş gibiyim.
Kalemim sırdaşım oldu, Kağıdım mendil
gözyaşım mürekkep oldu, isyanım, derdim
Dostum diyenlere nasıl güvendim
Çölde serap görmüş, koşar gibiyim.
aynada gördüğüm silüet de kim ?
Bu kadar kendime yabancı mıyım ?
Camdan kafeslere hapsolmuş ruhum,
Kanadım kırılmış uçar gibiyim.
sen ki gülsen;
yedi tepenin üstüne yedi güneş doğardı.
yedi iklimi yaşardım tek bir gülüşünde.
gök kuşağının yedi renginde uyanırdım,
yedi günün, yedisine de.
yediveren kokardı tenin.
ve seni her koklamamda,
yedi kat semayı gezerdim özgürce.
şimdi sen gittin, saydım;
tam yedi gün, yedi gece...
Bir yangın ki bağrımda
Ne can kaldı
Ne ruh kaldı bu tende
Kaç kere yandı yürek
Akıl hep kaldı sende
Bir yangın ki
Bu yangında beni yakan da
Kendi yanan da sendin
Bir yangın ki
Yandığımda, bittiğimde
Gözlerimde hep sendin.
Koparılan çiçeği suya koymak kadar gereksizdir kalbe sunulan özür.
içi boş, manasız insanlarla uğraşması kendin için yapılacak büyük bir küfür.
Duyguları tükenmiş, samimiyetsiz bir nesil
Kalabalık içinde yalnızlık yaşatacak kadar hayvan olmak mı gerekir ?
Düşüncesiz insanlar girer gönlüne bir şekilde
Türkiyede genç olup sevdim desene bir kere ?
Kalbinde parça bırakmaz zalim ilgi kedicikleri
Ama bilmez sevgi onun kedicikliğindende ileri...
Bu kadar acıyı sana kim getirdi
Kim biçti tohumunu filizlenirken;
Gözünün yaşına onca yıl kim bakarak güldü
Ve devam etti coşkunluğunun kaynağı olmaya?
Bir balta verin çocukluğumu uzağa fırlatayım özüne darbe atıp;
Yaslı ağaçlarım penceremdeki küçük gözden utanmasın artık.
Delsin parmak uçlarım,kaburgamı hınçla yarıp tiyatromun perdesini aralasın
Ve çıkarsın başrol oyuncusunu, ağzından duymayı beklesin;
Artık hamurumu sadece kendim yoğurduğumdandır güçlü atışlarım!
- beni, kendim sevebilir şimdi. iyi günde kötü günde ölüm bile sikinde olmayarak.
Yatak yaram,
Dökülen meme ucum,
Hepsinde sen,
Hepsinde sana aktığımın acı izi.
Zihinler birer historiyografi,
Bir kaos düzenleyecisi, beyhude.
inan hiç istemedim
Hiç ilerime bakmadım yavrum
Ağzın mememle konuşurken.
Lakin karanlıktı, rutubet kokuyordu odalar.
Her bir önlük çürük beden taşıyordu
Biraz da ondan olmalıydı suratıma
Mütematidiyen çarpan karayel.
Çizecek kuş yoktu gökyüzünde duvara,
Olsaydı da derman yoktu,
-Eklemim çığırtkan, ah ben ne haldeyim.
Ananın tanrısı yoktu yavrum,
Olduğu vakit de sevmedi hiç onu,
Ondan ayrılırken son bir kez çalım mı atmıştı yoksa, - yarattığım, yarattığına yenilecek, katî.
Ben,..
Kuyruk sokumum bilmezsin bilirim ki çok acıyor yavrum,
Kuru mememe dokunuyorum senin hatıranı getirmek için,
Gerçeğin hayalinden korkutucu.
Bunu hep yapıyorsun.
Ucunda bekliyorsun yaşamımın,
Ucundan düşüp gitmemi bekliyorsun.
Ve ben yine mememi tutuyorum.
gözler vardı söylediklerimizi yalanlayan
ve sözler vardı gözlediklerimize yalan katan.
gözlerimiz ,sözlerimizle çeliştikçe arttı bu durum.
acaba sözler miydi yalan olan ya da gözler miydi
yalan sözleri doğuran ?
Uzun zaman oldu görmeyeli, değişmişsin bir hayli / Ne dudak kıvrımlarındaki tebessümden ne de gözlerindeki limoni ışıltıdan eser kalmış; dağılmış saçlarındaki meltem yeli / Karşımda duruyor şimdi; altın saçlı, ela gözlü küçük kız ve ellerini avucuna sakladığı yitik annesi / Çöktüm yüreğim üstüne şimdi; savurdum yalnızlığa yamalı kaderimi...
Damlı damlı darılar
Kertenkele kovalar
Kertenkele bulamazsa
Gerdanını ovalar
Ovalarken kan tutar
Tülbentini kurular
Yoldan geçen ey yolcu
Durmaz ama durular
Bencileyin Rüstem Dayı
Dünya malı dünyada
Dalına mukayyet ol
Mala vurma rüyada
Rüyalar gerçek olsa
Somyada halvet olmaz