ufak bir çocuk sevdim
kalbi de ufak olan
sevgiyi tutamayacak kadar;
ufak bir çocuk sevdim
elleri de ufak olan
sevgiyi yakalayamayacak kadar;
ufak bir çocuk sevdim
yüzü de ufak olan
sevgiyi yaşatamayacak kadar...
sızısı düşmüş yine, acıtıyor derinden.
bulanık umutlar, anlamsız beklenti,
rüya gibi geçenler.
belki tekrardan gelir de,
inkar eder son doğrusunu.
yine yalandan da olsa,
yaşanır tüm yalnızlığıyla
yalanın devam hikayesi...
ettiğimiz telaşları yitirmek
gözlerden, gözlerinden uzaklaştıkça
bir bıçağın saplanması ve yeniden
telaş yaratmak,
yaratılan onca duygu ile hasbel kader karşılaşmak,
sevgi sözcüğünü telafüz ederek,
seviyorum diyebilmek,
bir başka bahara kaldı.
artık gözlerinin bir anlamı yok
suyun bir anlamı yok
uçağa binerken düşer mi ulan,
acaba bir daha göremezmiyim
demek yok.
artık hiç bir şey yok
ne yüreğimde ne beynimde
var olan yeniden
terk etmeyi öğretebilmek.
seneler haykırdı suratıma
bir dolu yanlışın içinde
dogruyu bulmayı
oysa çoktan çalım atmışım
hayata,
düşen ise yine benmişim
her koşulda
bütün kalkmaları kaybettim
temizliği ve kirliliği
duygu yok
hasret yok
nefret yok.
ve en önemlisi
bir daha seni seviyorum demek
yok...
gelicek olan onca güzel bahar
ve geride kalan onca güzel bahar
beklemekte ölüm yaşamı
bu şehrin sokaklarında
oruspulaşan onca yürek,yüreğim
ve her acının ardından
bir küçük kahkaha.
sebepsizdi yaşam
hep sebepler üretirdik
sebep olmak için oysa
bulmuş onca kıyamet beni
ömrüm bana sahip çıksın.
dilenciyim şu geçmişe
yalvarır oldum
her gece her gün
düşünmek çekici
düşmek bir başka acı
her nasılsa
yaşam
bir kedinin ciğer beklemesi gibiymiş.
var mi yusuf'un kuyusundan
su ceken?
sazligindan ufledigi neyi
cigerine ceken?!
ney ile dumanlanmissin
yuregin ile
aklini nikahlamissin
a benim kemalistim
kendini solcu sanmissin
kanunlar gelecek kar tanelerinden.
mekanizmasi bozuk.
saatler bozuk.
gozleri sesinde kaybolmus.
evrimi bozuk bogazda dugumlenmis.
artık biliyoruz biz sevgisizler.
kanun sorumsuzdur.
siker
atar.
bir siiri yemek istiyorum dostum adiac
koc yumurtasi yer gibi
chp nin kocun tasagi acilimi gibi
yemek istiyorum
yere dusen her eti
acik ete konan sinek gibi.
Hapsolmusum odamdaki bugulu cama.
Kaybolmusum sigaramdaki dumanda.
Ne oldu damarlarimdaki akan özgürlük kana?
Uyanma vakti geldi mavi safaga.
Bulanmamali körpecik vücutlar kirmiziya,
Bunalmamali insan artik dogmaya.
Bir son verilmeli yalanli siyah bayraga.
Unutulmali, geriye bakilmadan uzaklasilmali aciya.
Güler gözlerle bakilmali bir cocuga.
Umut beslenmeli icten sonsuzluga.
Düsülmemeli, aci veren tuzaga.
Kacmadan kosulmali uzaga.
Gök yüzü yine küsmüs bize
Gün gecmis bulutlarin arkasina, dönmüs sirtini bize.
Kizmis hatta hepimize.
Bulutlar o kadar sinirli ki;
Bagirarak konustuklarindan anlasilmiyor bile bir kelime.
Oraya buraya savuruyor simseklerini.
Hircinca tokatlarcasina estiriyor yine rüzgari üstümüze.
Yapraklar savruluyor hayatimizin en orta yerinde.
Daha dün gördügüm halde,
Özledim günesi yine.
Yavasca dolmaya baslar gözleri,
Duygulandi yine gök yüzü.
Bosaltamadi tabi sinirini.
Agliyor mu yine ne?
Nasil anlayacagiz ki bu dilsizi?
Kim bilir aklina yine ne geldi.
Bize agliyordur belki.
Insanlarin birbirlerine yaptiklarina hani.
bir samimiyetsiz bakış
bir duygu
yüklemek onca yaşanmışlığa
onca yaşanmışlığı
yeniden gözlerinle sevişirek
yaşamak ve yaşatmak.
hani nerde
bütün aradıklarım
bütün kayıplarım.
hesap sorsun şimdi
ömrüm bana
ben mi suçluyum
yoksa bu sefil
yitirilmeler mi
geceler hep düşündüğüm
geceler
benden intikam alır gibi
her defasında
sorunca
aklımdan geçen tek
hesap
insan sevdiğiyle oruspulaşmalı
ama bir samimiyetsiz bakış ile...
yağan kar değil bilirim.
içimden, yüzüne bakarak okuduğum ve semaya üflediğim "dualardır" düşenler.
korkma; yakıcılığı senin kadar değildir.
bil ki; herbir katre ıslaklığını benden almıştır.
ve, hayata olan soğukluğunu ise sana borçludur.
edid-i: dün gece kısa sürede olsa inceden yağan karın etkisiyle..
Günaydın sana,
Hanımım...
Bütün günlerinde olmak dileğiyle,
Bütün dünlerinde hatıra olmak dileğiyle günaydın
Günaydın,
Özlemlerine ağlayan güzel kız.
Mahrum kalacaklarına inat
Mutlu olman dileğiyle....
Zamanlarımızı denk getiremediğimiz bir zaman da
Birbirimize sarılma arzusuyla yanarken,
Bu kadar uzakta olabilen bizlere günaydın.
Kaybederim, sahip olamam
Ya da sahip olsam da
Sahip çıkamamaktan korktuğum
Hanımım günaydın
Sana günaydınlardan kitap yazabilirim...
Ve en önemlisi..
Hep olmak istediğin şeyi olman için
Günaydın.
Dualarını ayırma gökyüzünden
Rahmetin ne zaman yağacağına
Ancak O karar verir..
bugünde beraberdik,
Uzakta olsak da...
Yarına söz veremem.
Önce uyanmalıyız sabaha...
Düşümde gördüm seni,
Birine benzettim hatırlayamadım...
yarın çok erken bizim
için, dur bekle hem
daha büyümedim seninle
konuşabilecek kadar dilimde
söz yok anlatacak kadar beynimde
bilgi yok anlayacak kadar.
burası çok geniş kolumda
tuttuğum küçüklüğüm için yanımda
sıfatım yok, çıkan dumanlar
öfke değil, korkudan çekinen
hislerim için çok erken yarın.
tanrı çok büyük kızmak
için, dur söyleme hem
bizi tanımıyor henüz bizi
duyacak kadar yakınımızda değil
hiçbir şey, aklımızda yok
yollar, yürümek için çok erken.
yarın çok erkek bizim
için, dur dövüşme hem
erkekliğim içimde gizli benimle
gelmeyecek kadar erkek elimde
değil içimde kızgın bir güç belimde
sperm, bağırarak dışarı çıkan.
ağlamak çok serin bizim
için, dur üşüme hem
ağlamadım, soğuk
olabilecek kadar ağlamam yarın
ağlamak için mutluluğa ihtiyacım
var.
yarın çok gelecek bizim
için, gelecek öyküleri kadar
eski, ölünecek aşklar kadar
ekşi.
Yağmur yağıyor
Ve bir sis kapladı gölün etrafını
Üşümek bu kadar keyifli olamaz
Bir belirsiz manzaraya böylesine hayranlıkla bakmak
Belki sislerin arasından sen gelirsin diye
Belki de zahirin bir gülümsemesine hasret
Uzaktan belli belirsiz görülen sabah ışıkları
insanlar uyanıyor gaflet uykularından
Ve yağmur yağıyor üstlerini örtercesine
Göz gözü görmüyor
Güneş doğuyor ama burada değil
Bir yerler de tarla kuşu ötüyor
Aşıklar şarkı söylüyor birbirine
insanlar uykuya dalıyor bir yerlerde
Ve hayyam ın sözleri çınlıyor kulağımda;
"Uyan...
Uyan...
Uyan!
Kalk da şarap iç!
Şarap iç de; uyan bu gaflet uykusundan!"
Yağmur diniyor
Sis kaçışıyor gölün etrafından
Ve sabah ışıkları sizlere ömür
Ne manzara aşkı kalıyor
Ne sen gelirsin ümidi
Gerçekleri görmek bu kadar mı acı verir insana
Üşümek ne kadar sinir bozucu;
Sen yokken kollarımda...