Özlerim
özlerim gözlerini özlerim seni.
denize yelken açıp, kara yı özler gibi.
Özlerim ellerini sesini.
gün batımında güneş gökyüzü ile vedalaşır gibi.
Özlerim ve özledim şimdiden seni.
Çöllerin suya susaması gibi.
çok Üzgünüm bıraktığım için
ve gittiğim,
çok Üzgünüm uçurum kenarında bıraktığım için
ve de ittiğim.
üzgünüm başkasıyla olduğum için
ve de sevdiğim,
ama sen haketmiştin bunu
kopçasını siktiğim.
not: duygu yüklüyüm şu an.*
dipnot : Yakamoz ayın denize yansıması değil deniz de yaşayan tek hücreli bir canlıdır... Ondan başka parlak bir şey olmadığında gözükür.
Güzel hayalleri olan için yazdım, Nefs ile hayal kuranlara değil.
onlarda silkelenirse çok iyi olur.
Hayallerimizi göğe koyup yansımasını bekleriz...
Ayağımızın altında olduğunu bilmek için, hissetmemiz gerek...
Başkalarının kötü fikirleri neden hep daha parlak bir ışık olmuştur ki ?
kötü fikirleri atın bir kenara, Hedeflerinizin parlaklığını fark edin...
süheyla; gözlerin suyun gece rengidir
ondandır gözlerinde dalıp gidişim
kırmızı bir gül ne de yakışır parmaklarına
avuçların kuşların yuvasıdır belki
süheyla;
ne zaman göğümün kuşu olacaksın
bir keder göyneği geçirdim üstüme akşam dikimi
unuttum artık eylülü ekimi ,güzeli çirkini
süheyla;
ne zaman döküleceksin penceremdeki çiçeğe
söyle; denizin mavisini anlat, dağların cıvıltısını an
ben buradayım süheyla
saçlarının kokusunu ezberlediğim yerde
adımı hangi sokakta ansan,duyar gelirim
herkese sağır olurum sen konuşunca
süheyla;
hüznün kızgın bir çöldür bilirim
söylesen güneşin yakar, gizlesen kumların
zaman ne çabuk geçiyor
daha yaşayamadan hayatı,
sevemeden bir kadını
ne çabuk geçiyor!
zaman ne çabuk geçiyor
daha yanaklarını sıkamadan bir çocuğun
topraktan kopartılan bir sebzenin kokusunu alamadan
zaman,
ne çabuk geçiyor!
...Berrak bir gecenin karanlığında saklansın,
Atışları iki kalbin, ahenkle birbirlerine.
Aşk, kalp denilen minik bir sandalın,
Açılması değil midir, sevda denizlerine?
gülümsesin diye bi kıta, feth edeceğim bi kıza, şiir yazmak isterdim.
muhtemelen akabinde, pis bi zorba peşinde, onu koşarken izlerdim.
bu sanatın kötü huyu, hüzünden beslenmesi,
öğrencim olsa inan, düşünmezdim bile bir an
sanatın sözlüsünü, oldukça düşük verirdim.
üstü kalsın hayat sana, yaptığım iyiliklerin.
sana da kırgınım biraz, bilgin olsun istedim.
kızlar vardı güzelliğini, çevirmek istediğim 5 dile,
nedense birini bile, bana layık görmedin?
hayatın ahaliler emrinde, kızları ve kölesi
bana layık gördüğü ise, kalabalıklar içinde,
yalnızlıklar takımının maraton kombinesi??
kapımı çaldı yalnızlık -kapı önünü sohbeti-
bi kaç dakika sonra kibarlığımdan ötürü,
sormak zorunda kaldım,girmez mısın içeri???
şimdi ki aklım olsa söyle derdim efendi, ne istersin yabancı?
tanımazdan gelseydim???gider miydi dersin, o acımasız dilenci??
hayat belki de suçlu, sen değilsin de benim???
bilmem ki kimde suç, suç bende mi bilemedim.
Bugün serinliği var ağaçlı yolun,
Dalgaları geliyor usulca tüm sahillerin,
Galata kulesi gibi yapayalnız her şeyin ortasında,
Cağaloğlu’nda başlıyor ansızın,
Silinişleri, buruk buruk hikayelerin.
An geliyor ki, bir akşamüstü,
Barbaros Bulvarı’nda buluyorum kendimi.
Önce sahile uzanıyorum boynu bükük,
Sonra Yıldız’a doğru tırmanıyorum,
Sayfalarda saklıyorum silinişlerimi.
Sonra birdenbire bir üşüme alıyor beni,
Tam izlerken Eski Açık’ı.
Uzun uzun çınarlardan dökülen yapraklar,
Parmaklıklarım oluyorlar da,
Anlıyorum, başlıyor işte özlediğim rüzgarlar.
MAVi GÖZLÜ DEV, MiNNACIK KADIN
VE HANIMELLERi
O mavi gözlü bir devdi.
Minnacık bir kadın sevdi.
Kadının hayali minnacık bir evdi,
bahçesinde ebruli hanımeli açan bir ev.
Bir dev gibi seviyordu dev.
Ve elleri öyle büyük işler için hazırlanmıştı ki devin,
yapamazdı yapısını,
çalamazdı kapısını
bahçesinde ebruli
hanımeli açan evin.
O mavi gözlü bir devdi.
Minnacık bir kadın sevdi.
Mini minnacıktı kadın.
Rahata acıktı kadın
Yoruldu devin büyük yolunda.
Ve elveda! deyip mavi gözlü deve,
girdi zengin bir cücenin kolunda
bahçesinde ebruli hamımeli açan eve.
Şimdi anlıyor ki mavi gözlü dev,
dev gibi sevgilere mezar bile olamaz,
bahçesinde ebruli hanımeli
açan ev..
Öpücükler dizilmiş dudaklarımda
Yanağında ki o sokak tadına
Hani yanağın kulaklarına yaklaşırdı
insanlar buna"gülümsemek" der.
Bir inciden dizilmiş dişlerini gösterirdi gülmek
Hayattan bundan güzel gördüğüm tek şey anne yüzüydü.
En güzel sözlerim sana söyleyemediklerimdi
Başını yana çevirdiğinde yer çekimine yenik düşen saçların hakkında
Demek ki sevmek buydu,çok güzeldi
Lacivert bir gökyüzü gibi,nadir ve rüya gibiydi
Bir köre iki göz hediye etmek gibiydi
Senin benim olman
Yıllar sonra evladı olan bir baba gibiyim
Sigarayı bırakmış.
Saçını tarayan.
Seni seviyorum ama yarın iş var
Bakma öyle güzel gözlerini gözlerime dikip
Şimdi sana saatlerce bakamam
Yarın sabah Çinli iş adamlarıyla toplantım var
Onlara sempatik görünüp anlaşmayı sağlamalıyım
Biliyorsun saatlerce seni seyredebilirim
Ama sevgilim yarın iş var.
şiir dediğiniz şey denenmez. yazılır. ama iyi ama kötü. zaten kötü şiir pek azdır daha çok okuyanın şairi anlamadığı şiir vardır.
(posta gazetesi şiirlerinden bahsetmiyoruz tabii.)
yüzümde yorgun güneşler
içimde bir sen bir sen daha
unuttun mu
avuçlayıp sana getirmiştim
ortadan ikiye kırılmış hevesler
bilemezsin
ne yana baksam gözlerin
içimde buzlanmış sarmaşık
veya biraz müstesna çiçekler...