Sizin adam dedikleriniz koltuk değneği
Yaklaşık bir yıldır sağlıklı bir şey yemedim
Oğlum önemsemiyorum arkamdan ne dediğini
Zamanlar sıkar beni, sen önemse kendini.
Şu hayatta yaşamaya bakın ve hiçbir şeyi mitlestirmeyin. Dostluğu, hayat hikayenizi ve hayallerinizi hatta vatan sevginizi bile. Her şeyin maddi bir açıklaması vardır.
Dünyanın sabaha dek hiç durmadan dönmesi gerek. güneşin pencereme doğması için, beni yeniden ayaklandıracak saatin çalması için, bir de suların avuçlarıma akması için. zaman hiç durmadan akmalı nefes alışlarımın peşinden. yeniden bir sebep bulana dek, aklımda ki soruların cevaplarını aramaktan yorulan zihnim ayaklarıma uzun bir yol bulana dek. içimde doğan niyete bir son olacak bu nihayet. yeniden her şeyi yoluna koyabilmek, bilmeden şarkılara eşlik etmek ya da kuşları gökte gözlerden kayboluncaya dek izlemek. kapalı gözlerin altında hepsinin hesabını vermek. dünya dönmeli gün doğana dek. ıslak sokaklar kuruyunca, dökülen yapraklar toprağa karışınca hatta yağacak yağmur bulutlarda toplanınca, bir son mutlak kalınca, ipler boynuma dolanınca bile. hiçlik soluğumda boğulunca, ses etmemek için durunca kalbim, güneş göğe dokununca, bir damla toprağa kavuşunca, gözlerim kararınca anlarım ki her şey yolunda gidiyor hala. dünya dönüyor karanlığın omuzları, zamanın sırtında.
Karlı havada kafamı pencereden uzatınca, büyük yağmurlardan sonra birkaç adım toprağa atınca ya da denize bütün bedenim batınca anlıyorum bende kendimi. Çok uzaklara bakınca gözlerim, çamura dizlerime kadar batınca yahut nefessiz kalınca. Fakat tutunuyorum işte bir şekilde hayata. Sonsuza dek sürecek gibi değil de ara sıra, tamamen basit bir şansla. Yeniden ayağa kalkınca, uykudan uyanınca gözlerim, ellerim suya dokununca unutuyorum ben yine diyeceklerimi. Esasında yok hiçbir şeyin önemi. Düşlerim gerçek olsa, bir dilek hakkı verseler uzansam kollarına ve diktiğim fidanlar açsa evimin dört yanında çevrili ki toprağa. Beni anla. Kapıdan çıkınca, gözlerim kapanıp açılıncaya dek, ciğerime dolan soluğun özgür kaldığı o anda; Unutma, burada yollar kısalıyor göğe umutla bakınca. Bir yol buldum yürüyorum, bir yol yaptım kendime varacağım kapına.
Pencereden gördüm, geliyor. Geliyor çocuklara mevsimi sevdiren, geliyor sis indiren, boğazı gölge eden. Bizi bize unutturan geliyor. Güzelim elleri eldivene mahkum eden, kasketimin üzerinde, çatılarda biriken. Bembeyaz, dolunayın rengi gökten yere iniyor. Umudumuz yağıyor, eziyoruz. Yürüyor ve eritiyoruz. Pencereyi açtım ve yüzüme çarptı nefesi, geliyor. Şimdi efkarlanmak en asli vazifemiz. Şimdi sıcağa olan özlem en hakiki halimiz. Bir nefeslik rüzgar elimizde kalan, gördüğümüz bembeyaz deniz bizim kaybettiklerimiz. Kuşlar göç etmiş gidiyor, üzerimize çöken rüyada gördüklerimiz. Biraz dikkatli bakarsak hepsini teker teker biliriz. Geliyor, geliyor nihayet yitirdiklerimiz. Bembeyaz, canlı ve tertemiz.