Adını fısıldamak, içten içe haykırırken dosta düşmana karşı, samimiyetsiz bir yol arkadaşı hüznüme ve dönüşü olmayan bir yolculuğa gidiş biletidir cam kenarı rüyalarının sancısında. Susmaların en ihtişamlı biçimidir adın dillenirken belleğimde. bildiğim ne varsa uzak diyarlara sürgün edilir. suskunluğum da bundandır zaten, senin için susmak konuşmaların en güzelidir.
Neden sinir bozucu derecede pozitif insanların niye öyle sakin sakin gülümsediğini şimdi anlıyorum. Muhtemeldir ki bir süre sonra aynı ifade benim yüzümde de oluşacaktır Susmak güzelmiş...
Sonra yaprak yaprak açmaya başlıyormuş insan içinde bir yana kaldırdığı hesap defterini...
Alacaklıyım zannederken ödeyecekleriyle yüzleşmek kolay iş değil elbette. Kendisiyle uzun bir süre baş başa kalınca daha rahat itiraf edebiliyormuş insan ayıplarını, yanlışlarını...
Söylenecek çok şey varken söylenenlerin bir şey ifade etmeyeceğinin anlaşıldığı an yapılan,
Uçtaki duyguları yansıtma biçimi,
Zihinden geçenleri kelimelerle ifade etmenin yetersiz olduğu durumlarda verilen tepki,
içinde bulunulan durumu umursamamak ya da kaçış değil,tam olarak o durumla yüzleşmektir susmak.
isyanı en asil yansıtma biçimi...
--spoiler--
güneş altında söylenmedik söz yokmuş
bu yüzden geceleri söylüyorum sevdiğimi
ne gece ne gündüz yokmuş söylenmemiş söz
ben de söylenmemişleri söylüyorum yeni biçimde
hiçbir biçim kalmamış dünyada denenmedik
ben de susuyorum sevgimi saklayıp içimde
duyuyorsun değil mi suskunluğumu nasıl haykırıyor?
susarak sevgisini ilan eden çok var sevgilim
ama bir başka seven yok benim sustuğum biçimde...
--spoiler-- **
1. "dağılırdı saçlarınız yaz akşamı
batan güneşe karşı / kumral
susardınız ne de çok susardınız
anlaşılması güç susmanızın anlamı
sanki bir bulmaca uzun bir sarmal
uzadıkça sersem eder adamı
...
baksa da beni görmüyor sanki yokum
duymadığı açık anlattıklarımı
sessizliği kalabalık giremiyorum"
2. "ben hiç böylesini görmemiştim
vurdun kanıma girdin itirazım var
sımsıcak bir merhaba diyecektim
başımı usulca dizine koyacaktım
dört gün dört gece susacaktım"
Bazen bir söz konar kulağına, adem elmanı saklamak istersin ele vermesin diye yutkunmanı. iftiraya uğramış gibi hissettiğinde soluğun kesilir ya hani, bir andır, öyle kesilir soluğun söze...
yaşama biçimidir kimine. herkesin susabilme iradesi göstermesi aynı derecede olmaz. kimi yeri gelir susar kimi ömrü yettiği kadar... kimi konuşurken susar kimi tek kelime eder susar... kimi gözlerine bakarken susar kimi hıçkıra hıçkıra ağlarken... kimi susarken de susar kimi çok konuşurken de... kimi gidene susar kimi gelene... kimi giderken susar kimi gelirken... kimi derdine susar kimi neşesine... kimi umuduna susar kimi geleceğine... kimi sevdasına susar kimi yarasına... kimi susar, susar da kimse anlamaz bu adam niye susar?... o adam kaybettiklerine su'sar!
kişinin karakterinden, kendi tercihinden veya kendine olan güvensizliğinden kaynaklanabilen davranış. ama tabii ki çok farklı sebeplerden dolayı da susuyor olabilir kişi. mesela küçükken başından geçen bir olay kişiyi susmaya sevkedebilir. susmanın sebebi kişiden kişiye göre değişir. bazen bir tercih meselesidir. bazen kişinin karakterinden kaynaklanır. zaman zaman da kişinin kendine güvenmemesindendir.
toplumda genel bir bakış açısı var. bir insan sürekli konuşmak zorunda gibi bir algı oluşmuş durumda. nedense çok konuşan bir kişi, susan kişiden daha normal görülüyor. oysa sürekli konuşan bir kişi, etrafındakilerin kafasını şişirme potansiyeline sahipken susan kişinin etrafındakilere rahatsızlık verme gibi bir olasılığı yoktur. mesela bir arkadaş grubuna giriyorsunuz. herkes konuşuyor, şakalaşıyor ve gülüşüyor. ortamdaki muhabbet ise hoşunuza gitmiyor ve susuyorsunuz. sonra da ortamdakilerden birisi durumu farkedip atlıyor ve "ya sen niye konuşmuyorsun?" diye soruyor. şimdi çık çıkabilirsen işin içinden. muhabbet hoşuma gitmedi desen bir dert, canım sıkkın desen ayrı bir dert. bir şekilde bahane uydurup ve konu geçiştirilebilir. ama bir insanın her girdiği ortamda konuşması ve insanlarla hemen samimiyet kurması da çok normal değil. eğer bir insan normalde konuşuyor da farklı bir ortama girdiğinde susuyorsa bulunduğu ortamla ilgili bir sorun vardır. ya ortamdaki muhabbet kişiyi sarmamıştır ya da ortamda bulunduğu kişilerden birini veya birkaçını sevmemiştir. bundan dolayı da susmayı tercih edip gözlemlerde bulunur veya çok farklı şeyler düşünür. zira kendini rahat hissetmediği bir ortamda konuşmak gibi bir mecburiyeti kesinlikle yoktur. o da tercihini susmaktan yana kullanır.
karakterinden dolayı konuşmayan insanlar da vardır. doğduğundan beri çok az insan tanımıştır ve tanıdığı insanlarla da fazla derin muhabbetlere girmemiştir. sadece çok az kişiye sırlarını vermiştir. insanlara fazla şüpheci bakar ve çok az kişiyle arkadaşlık kurar. bunların da belli bir kesimiyle arkadaşlığını geliştirir. bu tür insanlar da toplum tarafından bir baskıya maruz kalır. yine bir ortama girildiğinde "ya senin de muhabbetine doyum olmuyor" veya "biraz da sen anlat" gibi laflara maruz kalır kişi. bu durumda da hafiften gülümsenir ve susmaya devam edilir. fazla konuşmayı sevmeyen bir insanı zorla konuşturmaya çalışmak da pek doğru bir davranış değildir. konuşmayı sevmeyen kişiyi oldukça zor bir durumda bırakır.
bir de kendine güvenmediğinden dolayı susan insanlar vardır. muhtemelen küçükken girdikleri ortamlarda ağızlarını açtıklarında "sen sus lan, sen ne anlarsın!" türünden laflara maruz kalmıştır. bunlardan dolayı kendine olan saygısını kaybetmiş ve aslında anlatacak çok şeyi olmasına rağmen susmaya itilmiştir. çok fazla konuşan ama boş konuşan bir sürü insan varken etrafında, bu insan çok şey bilmesine rağmen bildiklerini insanlara aktarmaya çekinir. ama bir şekilde buna da dur demesi gerekir. zira bu tür insanlar hayatları boyunca ezilir ve kaybeder. hani "susma, sustukça sıra sana gelecek" diye bir laf vardır ya, işte bu tür insanlar sürekli sömürülen kişiler olacaklardır. silik bir görüntü sergilediklerinden dolayı birçok kişi sokakta gördüğünde başını eğip selam verir ve yürümeye devam eder. ama bir şeye ihtiyaçları olduğunda hemen yanaşıp ihtiyaçlarını dile getirirler. kendine güvenmeyen insan da "şimdiye kadar neredeydin lan?" diye sormaya cesaret edemez ve elinden geleni yapar. bundan dolayı hemen kendi kendine bir karar almalı ve ne kadar önemli bir insan olduğunu sürekli kendine hatırlatmalıdır. bunu yapmanın hiç kolay olmadığını biliyorum ama imkansız bir şey de değil. hayata olumlu bakmak ve aklına geleni anında yapmak çok önemli. bir şey söyleyeceği zaman eğer her detayı aklından geçiriyorsa aynı kalmaya devam edecektir. bir taraftan herkesi mutlu etmeye çalışır ama hiç kimseyi mutlu edemez. o yüzden her zaman hayata pozitif bakması çok önemli. sürekli depresif dolaşmaktan kimseye bir fayda gelmez. kişi eğer bulunduğu durumdan vazgeçmek istiyorsa ilk yapacağı şeylerden birisi de oturuşunu ve yürüyüşünü değiştirmesidir. sürekli büzülerek oturması veya yürürken kafasını aşağıya eğmesi onun kendine olan güvensizliğini gösterir. daha sonra en basitinden aile fertleriyle konuşurken kendi fikirlerini açıkça söylemeli ve bunları sonuna kadar savunmalıdır. bu aşamayı da atlattıktan sonra ise herkesle konuşacak bir şeyler bulacaktır. bir diğer önemli nokta da başkalarının düşüncelerini kafaya takmamaktır. kimse başka birinden kötü bir laf duymak istemez ama duysa bile bir yerde kendi kendine "siktir et" diyebilmelidir. *
hiçbir zaman yapamadığım şeydir. bu sefer kesin susacağım gözlerim konuşacak derim... ya benim gözlerde iş yok, ya da ben bu dünyaya konuşmak için gelmişim. evet.