yakında almanya veya isviçre ya da amerika için vize almada ne çile çekiyorsanız, adeta anamın nikahını istemeleri durumunu; bunu biz suriye'ye gitmek için de vize işlemlerinde ve dış ticarette yaşayacağız.
adamlarda (suriye idaresinde) ortalama bir zeka ve iktidarında halkını düşünen bir yönetim varsa bu kaçınılmaz olacak.
bu bir öngörü değil, bir gerçek ve olması gereken bir durum.
bunu neden dedim?
açıklayalım...
hatırlayın, zalim eset(!) babasından devraldığı suriye'yi; balkanlar ve asya'da turuncu devrimler veya kadife devrimler, Ortadoğu'da ve afrika'da büyük Ortadoğu projesi - bop kapsamında devletlerin halkları, hükümetleri, rejimleri, sınırları ve varlıkları yeniden dizayn ediliyordu.
ortadoğu'da afrika'da dinci ve etnik milliyetçi terör grupları muazzam bir dolar ile silah akışı yanında çoğu ülke asker ile polisin görmediği kalitede savaş-terör eğitimi alıyor, muazzam bir savaşçı terörist ile lojistik desteği bu terör örgütlerine sağlanıyordu.
öyle bir serbestlik ve seyahat özgürlüğü bu teröristlere sağlanmış ki elini kolunu sallayarak seyahat edebiliyor istediği ülkeye rahatça girip çıkabiliyorlardı.
öyle ki, bölgede çoğu ülkenin elinde olmayan karasal bağlantılara aktarıcılara ihtiyaç duymayan direkt uydudan haberleşmeyi sağlayan telsiz telefon bilgisayar bağlantıları vb iletişim araçları, bölgede askeri hareketlilikleri izleyen takip eden uydu istihbarat bilgileri bu dinci ve etnik teröristlerin elindeydi.
bölgede operasyon için hazırlık yapan bir askeri birlik toplandığında, zırhlı araçların helicopter veya uçakların kontağı açılıp garaj hangardan çıktığında birliğin mevcudu gücü hedefi güzergahı anında terör guruplarına iletiliyordu.
yaşananları hatırlayın, 20 -30 bin kişilik bir terör grubu yüzbinlerce ordusu, binlerce tankı, topu, zırhlı aracı, yüzlerce uçağı helikopteri olan bir orduyu yeniyor ve rejimi sistemi değiştiriyor ya da devletin bir bölgesini işgal ederek orada kendi hükümetini kuruyor. üstelik savaş uçağı tankı topu ordusu olmadan...
böyle bir ortamda zalim eset(!) iktidara geldi.
demokrasi kültürü olmayan, birey olamamış, sosyal sorumlulukla bir arada yaşama kültürü, vatandaşlı, yurttaşlık, ülke, vatan, millet olma, özgürlükler ve haklar alanında ortaçağ kültüründe olan bir toplumu ve toplumun ortaya koyduğu devleti esad yaklaşan fırtınadan koruyamazdı, koruyamadı da örn; 10 bin kadar silahlı ışid militanı suriye'ye girip vahşete başladığında esad silah depolarını açıp halka kendilerini ülkeyi savunması için silah dağıtığında silahı alan halk demokrasi özgürlük diye ışid ile bir olup zalim eset'e(!) karşı ayaklanı kendi askerine polisine kurşun sıktı. ışid onlara özgürlük barış demokrasi getirecekti.
esad diğer arap ülkeleriyle de birlikte olamazdı. zaten onlar da suriye ile aynı durumdaydı.
hem mezhep ve ideoloji olarak da imkansızdı. kendine yakın olan iran'la da birlikte olamazdı ki ülkeyi lübnan gibi Hizbullah kampına çevirirdi.
tek çare türkiye'yi gördü.
türkiye ile gümrüksüz serbest ticaret anlaşmaları, vizesiz ve hatta pasaportsuz seyahat imkanları, serbest geçişler vb.
dış işleri bakanlığı arşivinde olan suriye ile ilgili anlaşma ve eylem bildirisini bir okuyun. okuduğunuzda iki ülke entegrasyon şartnameleri olan, iki ülke bir devlet tanımını yapacağınız bu vb anlaşma metinleri ve eylem planları sonrası ne oldu?
kardeşim esad zalim eset oldu birden.
serbest ticaret ve vizesiz seyahat yerine silah terör gruplarının suriye'ye elini kolunu sallayarak girip çıkmasına döndü.
güvenlik ve iş birliği anlaşmaları suriye'nin bölünme, savaş, terör, yıkımına döndü.
yetmedi, durup dururken gidip emevi camisinde namaz kılacağız diye savaş işgal söyleminde bulunduk.
suriye'de koyun keser gibi insan kafası kesen dinci teröristler için "bir kaç heyecanlı öfkeli genç, demokrasi mücadelesi, özgürlük mücadelesi" görmek hatası yaptık.
yetmedi, bu terör gruplarının insan ve lojistik, sağlık destekleri alması devletin raporlarına yansımadı mı?
tüm bunlar yaşanmışken, esad'ın başına gelenlere bakarak suriye yönetimine gelenler bize mavi boncuk mu vereceklerdi?
esad için yaptıklarımıza, kendilerinin iktidara nasıl geldikleri ve ülkenin ne halde olduğuna bakarak onların davranışını az çok tahmin edebiliyorum.
yok yani, devlet akılla yönetilir devletler ve devletin halkın çıkarı ön planda ülke çıkarı için böyle davrandık diye de bir durum yok.
yanlış suriye politikası ve uğranılan zarara bakarak bu işten biz kazançlı da çıkmadık ki esad için "oh olmuş, zalim eset" diyelim.
bunun için yeni suriye rejimi-idaresine lololo yapmamak lazım.
geçmiş üzerine gelecek inşa edilmez. eğer bir gelecek inşa edecekseniz "depremde yıkılmış evin veya eski temel üzerine yeni ev yapmak" gibi davranılmaz.
geçmiş sadece yaptığınız hataları bir daha yapmamak için ibret aldığınız bir durumdur. geçmiş üzerine gelecek inşa edilemez.
bunun için suriye yönetimini eleştirirken biraz aklınıızı kullanın, korkmayın canınız acımaz.