dünyada en fazla oynanan bilgisayar oyunu ünvanına sahip olan oyundur. luigi diye yeşil renk yardımcısı vardır. görevler klasiktir. yaratık prensesi kaçırır sizde kurtarırsınız. sonra tekrar kaçırır tekrar kurtarırsınız. oyun böyle sürer gider. hatta bir dönem televizyonda hugo tarzı bir konseptte yayınlanmıştı. ayrıca babanneme öğrettiğim onun da çok sevdiği bana sık sık "evladım bıyıklı cüceyi açsana bana" dediği oyundur. çokta iyi oynar ama henüz 3. boss a kadar gelebiliyor.
ayrıca super mario'nun 3.oyunundan sonra yapımcıları wario isimli zıt bir karakterle yeni bir oyun serisine başlamıştır. mario kadar meşhur olamasa da o da çok güzel bir seriydi.
(bkz: warioland)
nostalji yapalım dedik yıllar sonra tekrar oynamaya başladım.
o zaman da direğin tepesine atlayamıyordum şimdi de.
can mantarını alıcam diye her seferinde canımdan oluyorum.
denizin dibinde yüzdüğüm bölümü bir türlü geçemiyorum.
bir de uçan kaplumbağalara uyuz oluyorum. kanat takmışlar melek misali sanırım azrail oluyor her seferinde canımı alıyor çünkü.
bir kaç yıl önce, tetris'ten sonra gelmiş geçmiş en çok oynanmış 2. oyun seçilen oyun.
haketmiştir. 7'den 77'ye her insanın sevdiği başka bir oyun görmedim ben şu ana kadar. yaşlı adamlarla ufacık çocuklara aynı anda nasıl hitap edebildiğini hala çözemediğim oyun.
bayıldığım halk adamıdır. atarinin bir numaralı başrol oyuncusudur. kaç kez kurtardık seninle prensesi mario baba. ateşli yollardan beraber geçtik, canavarları beraber ezdik. bazen öldürdüm seni ama o kadar kusur kadı kızında da olur yani.
seviyorum seni super mario baba!
küçüklüğümün biricik konsol oyunu olan atarinin en sevdiğim oyunudur. ben bitiremedim ama ayça (bkz: abla kişisi) o sonu gelmeyen another castle'ı buldu ve prensesi kurtardı. şimdi oyunun birçok başarısız klonu bulunmakta ama hiçbiri aslının yerini tutmamaktadır. bazen hala olsa da oynasak diye geçiririm içimden.
(bkz: insanın büyüdüğünü hissettiği an)