--spoiler--
Tahta çıktığında Osmanlı Devleti tam bir bunalımın eşiğindeydi. Karadağ ve Sırbistanda savaş aleyhimize dönmüş, Bosna-Hersek ve Giritte ayaklanmalar çıkmış, mali kriz son haddine varmıştı. Bu arada sadrazam Mithat Paşa ve arkadaşlarının isteği üzerine 23 Aralık 1876′da Birinci Meşrutiyet ilan edildi. Ancak gayrimüslimlerin dahi yer aldığı Meclis-i Mebusanın ilk işi Rusyaya harp ilanı oldu. 93 harbi diye tarihe geçen bu savaş, Osmanlı Devleti için tam bir felaket getirdi. Ruslar istanbul önlerine kadar geldi. Bir milyondan fazla Türk, Bulgaristandan istanbula hicret etti. Mütareke isteyen Sultan Abdülhamid, ilk iş olarak devleti parçalanma ve yok olma yoluna doğru götüren Meclis-i Mebusanı kapattı (13 Şubat 1878) ve devlet idaresini eline aldı. Ayastefanos antlaşması ile Osmanlı Devleti Makedonya, Batı Trakya, Kırklareli, Kars, Ardahan ve Batumu kaybediyordu. Ancak ingiltere ile anlaşan Abdülhamid Han, Kıbrısın idaresini onlara bırakmak şartıyla, yeniden topladığı Berlin Konferansında kaybedilen toprakların bir kısmına sahip oldu.
Abdülhamid Han büyük meseleler karşısında bunalan Osmanlı Devletini bundan sonra dahiyane bir siyaset, adalet ve fevkalade bir kudretle yönetti. Düyun-u Umumiye idaresini kurarak iki yüz elli iki milyon tutan devlet borçlarını yüz altı milyona indirdi. Memlekette büyük bir imar faaliyeti ile eğitim ve öğretim seferberliği başlattı. Çoğu şahsî parasından olmak üzere cami, mescit, mektep, medrese, hastane, çeşme, köprü vs. gibi toplam 1552 eser yaptırdı. Ülkenin dört bir yanını demiryolu ile döşedi. Yunanlıların Giritte isyan çıkarıp, Türkler arasında toplu katliamlar yaptırmaya başlamaları üzerine, Yunanistana harp ilan etti. Alman kurmaylarının altı ayda geçilemez dedikleri Termopil geçidini 24 saatte aşan Osmanlı ordusu, Atina önüne vardı. Yunanistanın tamamen Osmanlı eline geçeceğini anlayan Avrupalı devletler, sulha zorladılar ve bunda muvaffak oldular.
Yahudilerin Filistinde bir cumhuriyet kurma teşebbüslerinin karşısına çıktı. Onların Osmanlı borçlarını bütünüyle silelim tekliflerini reddetti. Bu toprakların kanla alındığını, asla terk edilemeyeceğini sert bir dille bildirdi. Filistin topraklarının yahudilere satılmaması için gerekli tedbirleri aldı. Doğu Anadoluda Ermeni hareketlerine karşılık Hamidiye alaylarını kurdu ve bölgede asayişi temin ile Osmanlı hakimiyetini pekiştirdi.
Sultan Abdülhamid Hanı tahttan indirmeden Osmanlı Devletini parçalamanın ve islamı yok etmenin mümkün olmadığını gören bütün iç ve dış düşmanlar bu Türk hakanına karşı cephe aldılar. Bir taraftan Sultanı gözden düşürmek üzere her türlü iftira ve kötüleme kampanyaları yaparlarken, diğer taraftan suikastlar tertip ettiler. Ermeni asıllı Fransız yazar Albert Vandalın Le Sultan Rouge=Kızıl Sultan şeklinde ortaya attığı iftiraları aynen alan bazı gafiller, ansiklopedilere bunları yazarak genç nesilleri aldattılar.
Bu arada Padişahın devlet idaresinde nüfuzunu kırmak isteyen batılılar, ittihat ve Terakki mensuplarını kışkırtarak 23 Temmuz 1908′de ikinci Meşrutiyeti ilan ettirdiler. Böylece otuz yıl durmuş olan facialar tekrar başladı. 31 Mart Vakası sebebiyle ittihat ve Terakki ileri gelenleri tarafından tahttan indirilen Abdülhamid Han, Selanike gönderildi (27 Nisan 1909). 10 Şubat 1918′de Beylerbeyi Sarayında vefat eden Abdülhamid Hanın naşı Çemberlitaşta dedesi Sultan II. Mahmutun türbesindedir.
--spoiler--
baba gibi toprak kaybedilmiştir diyeceksin.. Bu islamist şakoların anlayacağı dil ancak bu kadardır... Bir de savunmak için ama adamın üstüne bütün devletler gelmiş demekteler...
be pez.....enk bok attığın mustafa kemal'in üstüne gelen ordu azmıydı ? Hatta bazı islamistler padişahın savaşım düşmanı zayıf düşürdüğünü sonra da atatürk'ün gelip hazıra kondugunu bile iddia etmektedirler... varın siz düsünün...
gök sultan Abdülhamid hanın en iyi Osmanlı padişahlarından biri olduğu gerçeğini değiştirmeyecek bir başka gerçektir. aynı dönemde yönetimde Mustafa Kemal Paşa olsaydı bu kayıpları yine yaşayacaktı bu devlet. Tabi kendine vurmaktan doğru düşünemeyen kişilere bunu anlatmak uzun uzadıya yazmak fayda etmez.
evet olay bu benim 50 faktorlu guneş kremim. benim mis kokulu amberim. ağzını açma ama pis kokuyor. kendin dedin ya demin, kaybedildi.
senin gibi kağıt uzerınde batı trakya, ege adalarını satmadı ki. atatürk'ün baş katibi tevfik bıyıklıoğlu limni adası bize bırakıldığı halde zapta geçirmeyi unuttuğu için alınamadı biliyosun di mi. artık biliyosun. dışarı çıkarken kapıyı kapat ceryan edıyor cocuuumm...
misak-ı milli sınırları dahilinde olduğu batum, batı trakya ile birlikte adalar da dahil olmak üzere kıbrıs, antakya ve halep hakkında tek bir talepte bulunmadı ismet paşam.. canı sağolsun. ehe. italya'nın işgali altında bulunan astampalya (astropalia), kodoş, kalki, skarpanto, kazos , piskopis , misiros,kalimnos, , lcros, patmos, lipsos, sombeki ve ıstanköy adaları ile bunlara bağlı olan adacıklar ve meis adasını ben kaybetmedim bebeğim paşan kaybetti.
aaaa bir de musul ingiliz hakimiyetindeki ırak'a bırakılacak olayı vardı. bıraktın... petrol gelirinin yüzde 10'u da 25 yıl müddetle türkiye'ye verilecek dıye soz aldın. snra ne oldu biliyo musun, ilk 4 yılı alıp geri kalan payı kaç sterlin karşılığında ingilizlere sattın?
hadi osmanlı sahip çıkamadı petrolüne, toprağına. hadi abdülhamit zamanında çok toprak kaybettik, oğlum adamlar en azından savaşarak kaybetti. senin gibi hakkını satmadı ki.
öfff valla canımı sıkıyorsunuz lan. çıkıp iki bağırasım var, ama ismet paşa sağır ya duyamaz beni.
belgrad dahil sırbistan'ın önemli bir kısmı da abdülhamit döneminde kaybedilmiştir.
93 savaşı patladığında abdülhamit 1 yıldır tahtta oturuyordu. bazı yalancıların iddiasının aksine 93 savaşını başlatan osmanlı imparatorluğu ve hele ki 1. meşrutiyet meclisi olmamıştır. savaş sadrazam ibrahim edhem paşa'nın rusların kabul edilemez tekliflerini reddetmesi üzerine rusya'nın 24 nisan 1877'de eflak ve boğdan'a girmesiyle başladı. ibrahim edhem paşa'yı o göreve getiren abdülhamit'ti. 5 şubat 1877'de midhat paşa'yı azletmiş, yerine ibrahim edhem paşa'yı atamıştır.
yani savaşı açan ruslardı. 1. meşrutiyet idaresinde padişahın meclise danışmadan savaş ve barış yapabilme ve meclisi dağıtabilme yetkisi vardı.
23 aralık 1876'da yani tahta çıktıktan 4 ay sonra 1. meşrutiyet'in ilan eden abdülhamit'tir. yani meşrutiyet zorla ilan edilmemiştir. maksat batılıların ve rusların azınlıkların haklarıyla ilgili itirazlarını yatıştırmaktı. işe yaramadı...
abdülhamit yunanistan'a karşı kazanılan 1897 zaferine rağmen girit'i yunanistan'a (önce özerklik sonra bağımsızlık şeklinde) ve kıbrıs'ı ingiltere'ye peşkeş çekmiştir.
birileri sanki büyük bir başarıymış gibi "düyun-u umumiye idaresini kurarak iki yüz elli iki milyon tutan devlet borçlarını yüz altı milyona indirdi." diyor. düyun-u umumiye, devletin bazı vergi gelirlerinin toplanması hakkı yabancılara devredilince kurulan yabancıların yönetimindeki idarenin adıdır. devletin egemenlik hakkını devretmesi malum zihniyetin gözünde "büyük başarı" oluyor!..
velhasıl, baştaki kimse sorumlu odur. tüm bu felaketler yaşanırken baştaki abdülhamit'ti, tüm sorumluluk kendisine aittir.
konunun bir başka acı boyutu ise, sultan ikinci abdülhamid'in, tahttan indirildikten sonra iktidarı devralanların dönemindeki büyük kayıplara da şahit olarak son yıllarını geçirmiş olmasıdır. kendisi zamanındaki nispeten dirayetli olmaya çalışan ve dünya dengelerini gözeten dış politika kendisinden sonra muhafaza edilmeyince devlet hemen hemen her yıl savaş yaşamış ve hem insan, hem toprak olarak korkunç kayıplara uğramıştır.
italyanlar Türkiye topraklarına 45 km uzaklıkta olan rodos adasını Türklere geri iade etmek isterken "orası kayalık yea napacaz amu goim" diyen inönü kafasının bok atmak için fellik fellik bahane aradığı Abdülhamid hanın gerçekleşen savaşlar neticesinde yaşanmış toprak kayıplarıdır.
Abdülhamid hanın zekası ve dirayeti devlet adamlığı altında ezilenler çok uğraşmasın Tarih gerçekleri yazıyor ve gerçekler biliniyor çok şükür.
bu onun büyük bir hakan olmadığı anlamına gelmez yani nasıl gazi mustafa kemalin filistinde başarısız olması gaziye başbuğ demeye engel değilse veya gazi osman paşanın ruslara esir düşmeni onu Türk tarihinde büyük şahsiyetlerden biri olarak anılmasına engel değilse Ulu Türk hakanı abdülhamidin de büyüklüğüne engel değil imparatorluğun içine düştüğü duruma bi bakanız abdülhamid o olumsuzluklara rağmen büyük atılımlar yapmış gazi mustafa kemaller gibi komutanların yetişmesini sağlamış penisilinin olmadığı dönemlerde bir çok hastalığının üstesinden gelebilecek doktorlar yetişmesini sağlamıştır . ilber hoca onun hakkında şöyle der.
''2.Abdülhamid han eğer 1.Abdülhamid'in döneminde yaşasaydı Osmanlı imparatorluğu'nun şark dünyasındaki kaderi değişmiş olurdu. bu onun kişiliği ile ilgilidir.
Eğer tarihte içtmai şartların ve dünya şartlarının dışında kişilerin rolü var ise 2 Abdülhamid bu bakımdan en kayda değer şahsiyettir.
Osmanlı imp'nu kendilerince küçümsüyenler olabilir ama imparatorluk bir takım büyük portelerin oluşuturduğu bir tarihtir. Devletin kuruluşundan 16 asrın sonuna kadar bütün hükümdarların hepsi büyük mareşallerdir askeri dehadır
iftiraf etmek gerekir ki islam dünyası ilmi üstünlüğünü 15 asırda tamamlamıştır .yani 15. asırdan sonra islam dünyasi tıpta astronomide matematikte kimyada öncü rolünü terk etmitir. Açık konuşmak gerekirse aslında milletimizin yani Türklerin devleti olmasa islam dünyası askeri ve idari vasıflarını da kaybedecek ve çoktan gerilemeye başlayacaktı. huristiyan dünyasının diriliği toparlandığı organize olduğu teşkilatlandığı ilerlemeler kaydetmeye başladığı bir devirde bu üstünlüğü onara kaptırmayan onları geciktiren onları birkaç asır için durduran doğurudan doğruya türklerin kurduğu Osmanlı imp.dur.
çok açıktır ki bu imp. kuruluş ve gelimesinde büyük hükümdarların payı vardır. bunlardan biride '' hükümdarların en sonuncusu ve geç geldiği için önemi anlaşılmayan'' 2 Abdülhamid handır. kendisi yavaşlama asrında ortaya çıkmıştır .yapabileceği fazla birşey yoktur cihanşümul bir imparatorluğun sonuna gelinmiştir. bu bakımdan Abdülhamid dünya imparatorlukları yani muhtelif dinler ve dillerden bir takım milletlerin bir arada yaşadığı cihanşümul denilen
imparatorlukların üçüncüsü ve aslında sonuncusunun son hükümdarıdır. çünkü kendisinden sonraki hükümdarların ikisinin de şahsiyet olarak kayda değer bir yanı yoktur. ''Cumhuriyetin ilk yüzyılı 1923 2023 ilber ortaylı .
baba gibi toprak kaybedilmez. aptalca ve geri kalmışlıktan toprak kaybedilir. birilerini suçlamaya gerek yok. fesli tanzimat zamparasını dinleyip buralarda salya saçmaya gerek yok. toprak sattı şunu yaptı diye de anakronik aptallıklara da girmeye gerek yok. nasıl ki kıbrıs 92.000 altın karşılığında 93 harbinde abdülhamid-i sani tarafından kiralanmışsa ingiltereye ve bir daha da geri alınamamışsa o kaybedildiğini söylediğin yerler de belli gerekçelerle yürek dağlanarak teslim edilmiştir. atalarınıza bok atmaktan vazgeçin.
atatürk'ün baş katibi tevfik bıyıklıoğlu limni adası bize bırakıldığı halde zapta geçirmeyi unuttuğu için alınamadı diyorum kalkmış bana rodosun taşlık halinden bahsedıyorsun.
bak, şimdi suya atlasan, yarım saat sonra yüzerek çıkacağın antalyaya 2 km uzaklıktaki meis adası bile peşkeş çekildı adamlara. ahahahhaha meis'te yaşayan yunan rahatça kaş'a gelip alışverişini yapıp gidiyor. ama sen meis'e vizen yoksa geçemiyorsun.
oyyyy ben bi yüzüp geleyim, gitmişken ismet paşaya selam da soylerım.
toprakların için savaşırsın, yenersin yenilirsin o ayrı. ama kağıt üstünde toprak kaybedip, bazılarını kayda geçirmeyi unutup gelip buraya ama osmanlı çok toprak kaybetti yeaaaa dıye ağlayamazsın.
ağlayacaksan da, atarlar önüne lozan denen antlaşmayı kimin neyi niçin peşkeş çektiğini anlar delirirsin.
bu arada fesli tazminat zamparası kim lan? tarihin gerçeklerini ilkokul kitaplarından okuyup, altarnatif olarak da deli kadir'den okuduğumuzu sanmanız ayrı komedi.
o değil de ingilizlere sattığın petrol hissenden iyi haberler var... mısırdaki akrabandan miras kalmış sana bir varil.
birilerinin "sultan abdülhamid döneminde toprak kaybedilmedi" yalanına karşılık, kaybedildiğini hatırlatma gereği duyduğumuz topraklardır.
böyle boktan yalanlar yerine "abdülhamid toprak kaybetmemek için elinden geleni yaptı" deseler, itiraz edecek bir nokta kalmaz.
milliyetçiliğin tavan yaptığı bir çağda ne abdülhamid, ne de başkası o toprakları elinde tutabilirdi. gün geldi koca britanya imparatorluğu bile topraklarını birer birer elinden çıkardı.
abdülhamid iddia edildiği gibi bir dahi değildi. zeki bir adamdı ancak eyyamcıydı. gerçekleri göremedi. gördüyse bile gereğini yapmaya cesareti yoktu. gerçek neydi? gerçek imparatorluğun elde tutulmasının imkansız olduğuydu. yapılması gereken, aynen ingiltere'nin daha sonra yaptığı gibi, imparatorluğun bize en yüksek çıkarı sağlayacak şekilde ve bizzat devlet tarafından tasfiye edilmesiydi. tabi böyle bir zorunluluğu gören kişi, padişah bile olsa başarabilir miydi, tahtında kalabilir miydi ayrı bir sorundur. zaten siyaset alanında deha, cesaret, basiret kendisini ancak böylesine zor ve riskli işlerde ortaya koyar.
yukarıdaki haritada görülebilir. bunlardan belki de en önemlisi mısır'dır. bilen bilir, mısır'ın ilhakı ile ilgili görüşlerim hiç olumlu değildir. şurada da yazmıştım zaten:
(bkz: mısır/#14010989)
gelin gelelim mısır'ın elden gitmesi demek osmanlı devleti için tam bir yıkımdır çünkü devletin en çok gelir getiren toprakları mısır'daki iskenderiye ve nil çevresindeki verimli arazidir.
bir diğer önemli konu ise oniki adalar, girit ve kıbrıs'tır. zaten rodos-girit-kıbrıs üçlüsünü elinde tutan doğu akdeniz'in anahtarını cebine koymuştur. hâl böyleyken kıbrıs'ı 93 harbi'nde ingilizler'i osmanlı'dan yana tavur koyması için açık açık peşkeş çekmek tümüyle faciadır. zaten rusya'nın sıcak denizler'e inmesini engellemek ingilizler'in birincil göreviyken bunun için bir de kıbrıs'ı bırakmak hiçbir biçimde açıklanamayacak bir şeydir. o kıbrıs ki bugün bile sorunlu bölgedir.
belirtmeden geçmeyelim: ahıska da 93 harbi sonrasında ruslar'ın eline düşmüştür. sonrasında bir bölümü geri alınmış olsa da büyük bölümü rus egemenliği altında kalmıştır. bunun sonucunda yıllar sonra ruslar'ın başına geçen bir gürcü*ahıska türkleri'ni bir gece ansızın yük vagonlarına kilitlemiş ve sibirya'ya doğru bitmez bir sürgüne yollamıştır ve bu sürgünden çok azı sağ çıkabilmiştir.
biz ot kafalılara göre 0 km değildir. ama imparatorluk ellerinden kayıp giderken o zor dönemde elinden geldiğini yaptığına inandığımız ulu hakandır abdülhamit...