dün gece eve geldiğimde evde, mutfakta karşlaştığım durumdur.
dış kapıyı kapattığımda anlamıştım, herşeyin eskisi gibi olmadığını.
lamba kapalıydı, ama bir ışık vuruyordu koridorda asılı olan aynaya,
usul adımlarla ve ses çıkarmadan içeri yürüyordum. tek bir ses vardı içerde,
ritmi bozulmuş, kalbimin sesi. bozuk bir gramofon gibi sesler çıkarıyordu.
bedenimin her yanına adrenalin pompalanıyordu, kalbim bir körük gibiydi.
elimdeki kitapları dürdüm ve bir silah olarak kullanacaktım.
o ışık, beni benden alan. bemyeyazdı.
mutfağa girdim, lambaları açmama gerek yoktu.
aydınlıktı içerisi.
karşılaştığım manzara olağan üstüydü,
bulaşıklar yıkanmış!
o gece namaza başladım.
başlamak bitirmenin yarısıdır.
yazarı dumura uğratan durumlardır. işte bir örneği:
13 aralık günü * arkadaşımla bambi cafe'de oturuyoruz. *.yılda 3 4 kez görüşürüz bu insanla. canımdır kankamdır. neyse efendim birdenbire bana döndü ve: "şimdi kimle karşılaşsan şaşırırsın?" dedi. herhalde çerkezköy 'den birini gördü dedim. * baktım ki pencereyi görecek şekilde oturmamışız. etrafıma bakındım tanıdık kimse yok. öylesine sorduğunu söyledi peki,dedim. yemeğimizi afiyetle ve el çabukluğuyla yedik. dışarı çıkmamla dumura uğramam bir oldu efendim. biri çerkezköy'den bir diğeri izmit'ten * alakasız iki insan yürüyor önümden. seslendim ve konuşmaya başladık. bu iki alakasız insan benden bağımsız olarak tanışmış, hatta bir de üstüne aynı eve çıkmışlar.bir de eklemeyi es geçemeyeceğim bir şey var ki bu kankam dediğim insanla aynı anda aynı şarkıya başlama, aynı anda dala basıp düşerken aynı küfrü etme gibi benzerliklerimiz de bolca mevcut.