Umumi tuvalette arkasında bekleyenler olduğu sürece işeyemez; Hele bir de arkadakiler "hadi kardeşim altımıza edecez" diye bastırırlarsa hiç yapamadan çıkar gider. On metre uzaklaşmadan da altına kaçırır.
Minibüste parasını şöföre uzatmaları için önlerindekilere rica edemez; genellikle kalkıp kendisi şöföre elden verir. ineceği yere geldiğinde de "inecek var" derse, sanki minübüsteki bütün yolcular kafalarını buna çevirip "yaa, demekki burada ineceksin?" gibi manidar bakacaklarını zannedip telaşlanır. En iyisi, başka bir inen arkasından inmek, gerekirse birkilometre fazladan yürümeye de razı olmaktır.
Yolda bir polis kimlik sorsa öyle heyecanlanır ki, polis bunu cinayetten aranan bir kaçak zannedebilir. Karakola gittiğinde da komiser buna "yoksa şu falanca cinayeti işleyen sen misin?" diye sorsa kafasını yerden kaldırıp "yok o ben değilim" diyemez, dese bile öyle şüpheli bir davranış içine girer ki kimse inanmaz.
Mahkemede hakim önünde konuşup derdini anlatamaz, davacı olarak girdiği duruşmadan mahkum olarak çıkar.
Resmi bir işlemde imza atması için evrak uzatan kişi, imza atışına bakacak olursa, bizimki kendi imzasını bile atamaz olur. Bu yüzden Sahtekarlıktan tutuklanabilir de.
Lokanta ve cafelerde en gözden uzak sota yerlere oturur; yoksa ne yer ne de içebilir.
Kesiştiği bir bayan buna "götür beni" gibilerde baksa bile yanına gidip de konuşamaz. Utanıp oradan çabucak kalkıp gider.
Vesikalık çektirirken fotoğrafçının "tamam hiç kıpırdama çekiyorum" lafına ayar olur; her bir tarafını oynatıp pozu bozmak zorunda kalır. Sonunda hareket halinde çekilmiş fulu resimlere razı olur.
Asansörde tanımadığı bir kişiyle beraber olmaktan müthiş tırsar; ne yapacağını şaşırmış
şekilde tavana veya pabuçlarına bakar.
Öğrenciyse sözlüde bildiğini de unutur; "hoca 1 versin ama yeterki biran evvel oturayım" diye düşünür. Yazılıda notunu yükseltmeyi amaçlar ama o zaman da hoca tam bunun tepesinde durursa, işte bir 1 de o zaman alır.
Eczaneden pezervatif isteyebilecek en son kişidir.
hastayı yalnızlığa mahkum eden en ciddi psikolojik bozukluklardan biridir. genç yaşta, biriyle konuşurken gözlerine bakamamak, bulunulan ortamdaki sohbete katılamamak, insanlardan kaçma zorunluluğu duymak, yeni tanışılan kişilerle sohbet edememek, topluluk önünde zinhar konuşamamak, konuşmak zorunda kalınca kekeleyip, titremeye başlamak gibi semptomlarla başlayıp hayatı zehir eden rahatsızlıktır.
ilkokulda arkadaşlarımdan aldığım darbeler sonucunda* bende hakim olmaya başlamış bir hastalıktır. liseye gelip insan içine karışınca kendi kendine yok oldu gitti zamanla. ama çok zor bir hastalıktır, ruhsal rahatsızlıklar içinde. insanı mahveder, sokakta adres sormaya bile korkarsınız, öyle illettir. zordur, hem de çok.kendinizi ezik, yapayalnız hissetmek kadar kötü birşey olmasa gerek.
yeniden doğdum sanki bunu atınca üzerimden*.
kişinin ilk önce rahatsızlığını kabullenmesi gerekli.akabinde doktor yardımı alması lazım.tabi sosyal fobili bir kişinin hastane kapısından nasıl adım atabileceği ise meçhuldür.
anlatılması zor bir durumdur. içinden çıkılamaz. hayata ve yaşamaya küsersiniz. herkes sizi içine kapanık, çekingen biri olarak görür ve öyle kabullenir. bu da sizi rahatsız eder ve zamanla insanlardan iyice uzaklaşırısınız. ilaç ile sosyal terapi ile tedavi edilebidiği söylenir. Armağan Çağlayan'ın 11 yıl bu hasatalıkla mücadele ettiği ve iyileştiği rivayetleri vardır.
insanı zor ve biçare bırakan psikolojik rahatsızlıklar. yapılabilecek her türlü eylemden kaygı , tasa, endişe duyan kişidir. eleştiriye kapalı kimliklerdir, kendine özgüveni yoktur.
genellikle aileleri tarafından elalem ne der sözü ile büyütülmüş çocuklarda oluşan psikolojik bir rahatsızlıktır. sosyal ilişki gerektiren durumlarda titreme ve terleme gibi belirtiler görülür. tek başıma yenmeye çalışarak hata yaptığımı düşünüyorum. yıllarımı aldı. bir psikologa gidip, ilaç tedavisi ile birkaç ayda iyileşenler mevcut.
belirtilerin büyük bir kısmı kişide kendini göstermesede bir kaç belirtide hayatı cekilmez kılabilir. sosyal fobik vakalar genelde ayrıntılara cok dikkat ederler ve deyim yerindeyse iletişim halinde olduklarında: ayrıntılar içinde boğulmus olurlar.
sosyal ortamlarda başkaları tarafından inceleme altında tutulduğu endişesi duyulması, performans gösterilmesi gereken durumlarda eleştirilme ya da küçük düşme korkusunun yaşanması gibi belirtiler veren bir Anksiyete bozukluk.
belirtileri;
* Çarpıntı
* Titreme
* Terleme
* Kaslarda gerginlik
* Midede rahatsızlık hissi
* Göz temasından kacınma
* Göğüste sıkıntı hissi
* Sıcak ya da soğuk basması
* Başta ağırlık hissi - Başağrısı.
* Konsantrasyon eksikliği.
* yüz kızarması.
sosyal fobinin galeyana geldiği durumlar;
* Topluluk önünde konuşmak.
* Bir işle uğraşırken seyredilmek.
* Başkalarının önünde yemek yemek-içmek.
* Otorite konumundaki kişilerle temas etmek.
* Misafir kabul etmek.
* Başkaları ile tartışmak.
* Toplulukta telefonla konuşmak.
* Tanımadığı kişilerin gözlerinin içine bakmak.
* ilgi odağı olmak.
* Başkalarının önünde yazı yazmak.
not: google'de aratınca şok oldum. adamlar elli tane site kurmuş bea. helal oldun diyor alkışlıyorum. çünkü hastalığı yenmenin en temel şartı hastalığı iyice tanımaktır.
gençliğimin deliveren dönemlerinde bana hayatı zehir etmiş hastalık. ne zaman ki garsonluk yapmaya başladım, o zaman kurtuldum. bu hastalığı yenmek istiyorsanız, ilaç tedavisinin yanında bu illete inat, sosyal ortamlara girmeli, insanlarla diyolog halinde olmalısınız. yoksa herşeyi içinize atar, kendi kabuğunuzda yaşamaya mahkum olursunuz. unutmayın, herşey sizin elinizde. (bkz: ben de öyleydim)
Bu hastalığa sahip kişiler genelde içlerine kapanık olurlar. Belli bir topluluk önünde konuşamazlar, yeni girilen bir ortamda kendilerini gösteremezler. 3-4 aylık basit bir ilaç tedavisiyle bu hastalğı atlatmak mümkündür. Hem de öyle bir atlatıyorsun ki sosyallik paçalarından fışkırıyor. (bkz: kendimden biliyorum)
Bir gruba katılmaktan veya bir topluma girmekten mahrum olma bireyde uzaklaştırılmış ve itilmiş olma duygusu doğurabilir.Bireyin bu durum karşısında canı sıkılır veya huzursuz olur bu durum bireyde sosyal fobi başlangıcı oluşturabilir.
kalabalık bir ortama girdiğinizde bütün bakışların üzerinizde olduğunu ve incelendiğinizi sanmanıza,tedirgin bir şekilde etrafa kaçamak bakışlar fırlatmanıza akabinde de dışardan bakan bir insanın hakkınızda 'deli' diye düşünmesine yol açar.
sevgili edinmeniz imkansızdır bu rahatsızlıkta. eğer bir yazarsanız zirvelere katılamamak şeklinde tepki gösterirsiniz. ani patlamalar filan yaşarsınız, sonra bu hareketi yargılarsınız ve başkalarının da yargıladığını düşünürsünüz.
çalan telefonlar kulağınıza ateşli bir ok gibi saplanır, kapı çaldığında nefesinizi tutup evde kimse yokmuş gibi yaparsınız. bir de taksimde yürürken anketörün biri size geldiğinde onu geri çeviricek gücü bulamazsınız kendinizde. ne sorsa kısa kelimelerle cevap verirsiniz.
otobüste biten akbilinizden sonra çevreye "akbili olan var mı? basim parasını veririm." şeklinde bir soru sorma içgüdüsü gelir içinize, sonra bi siktir git dersiniz kendinize.
sultanahmet civarında gezerken sizi turist sanan ve "hello bacım" şeklinde gelen adamlara açıklama kesinlikle yapamazsınız; "no,,mm i am..no" gibi birşeyler fısıldar uzaklaşırsınız.
lokantada peçete isteyemez ve ketçaplı bir ağız ile dışarı çıkarsınız. karşıdaki insanın ses tonunu her saniye başı tartarsınız, "acaba kızdı mı lan" diye düşünürsünüz. msn'de yazışırken karşı tarafın "eee sustun?" yazdığını farkedince "hadi canım" dersiniz. tabi içinizden. hatta msn'i açıp gün boyu çevrimdışı takılırsınız.
normalde sizi mikseler okumayacağınız otobüsün duvarındaki iki kelimelik uyarı yazılarını, karşınıza biri oturduğunda sanki roman okurmuş gibi yol boyunca okursunuz.
ve evet intihara tam meyilli ilginç bünyelerdir.
en kötüsü de benim gibi bunların farkında olup tedavi olmayışınızdır. bi gidin tedavi olun, valla.
ayrıca oturmaya gittiğiniz kişide yediğiniz tatlıdan ikinci tabak isteyemezsiniz. halbuki ne güzeldir o tatlı. inşallah unutmaz teklif eder ben de "e şey taam alırım" şeklinde düşündürür.
edit: bitti nan eskidendi o. şimdi de eve sokmakta zorlanıyolar.
insana intiharı düşündüren, özgüvenini azaltan ve bakkala gitmekten alıkoyan saçmalık. çekilmez çile; geçmek bilmez sinir krizleriyle, buluttan nem kapılan.