bugün
- fethullah gülen öldü mü sorunsalı18
- icardi190521
- jose mourinho59
- erkekler ne işe yarar11
- içine şeytan girse ne yaparsın10
- türkiye cidden almanyadan daha iyi8
- 2 haziran 2024 küçükçekmece de çöken bina10
- iremga10
- anın görüntüsü11
- insanı zengin hissettiren şeyler11
- jose mourinho nun fenerbahçe ye transferi21
- magicovento18
- carlo ancelotti8
- albay kemal13
- artık yazmayacağım8
- kılıçdaroğlu'nun kuracağı partiye isim önerileri16
- albay kemal'in yazdıklarıni okumamak9
- iq seviyesi yükseldikçe tanrı inancının azalması9
- siyasal islamcıların aslında kötü olmaması18
- ateistlerin zeka seviyesi düşüktür18
- en çok sevişmek istediğin kimse11
- 1 haziran 2024 borussia dortmund real madrid maçı25
- arda güler10
- nihavend longa20
- true nickli yazar8
- bir erkeğe nasıl aşık oldunuz10
- en objektif siyasi parti9
- sokak kedilerine örgütlü saldırı başlayacağı gün9
- türkiye akp lidir akp'li kalacaktır13
- kadir mısıroğlu'na bir söz bırak14
- kizil kara14
- kadir mısırlıoğlu seven mhp'li sorunsalı15
- 1 metre 55 santim balonu ağzına alan kız12
- eskorta 220 bin lira gönderen adam9
- barbara palvin'in aldatılması15
- tecavüz ettiği kızlarını müge anlı da arayan baba18
- magicovento cesurluğu17
- aşkım kapışmak8
- erdoğan'ın mülteci sevdası19
- enes kanter'in cemaate 110 milyon dolar vermesi27
- beli açıp kot şort giymek10
- ahmet uğurlu8
- sözlüğün en güzel kızından aldığım iltifat11
- ağızdan çiş kokusu gelmesi15
- sağlık bakanının suriyeli rakamları12
- fenerbahçe seneye sistemi yenebilecek mi13
- galatasaray'ın en son kırmızı kart gördüğü derbi10
- dinci zekası8
- cennette ergenliğe yeni giren eşleriniz olacak9
- ben 76 yaşındayım beni tahrik ediyorsun15
dışlanmak:
kabul edilmemek, hor görülmek, geri plana itilmek, sevilmemek, bir ortama ya da bir gruba dahil edilmemek.
kabul edilmemek, hor görülmek, geri plana itilmek, sevilmemek, bir ortama ya da bir gruba dahil edilmemek.
sözlük yazarlarının ikinci nesile yaptığı muamele.
nesil farkı olmayan üzücü durumdur.
insanı kendini gözden geçirmeye iten durumdur.
her ne kadar aldırmıyor görünsende üzülürsün
her fısıltıda isminin geçtiğini sanar, her kıkırdaşmanın nedeninin kendin olduğun hissine kapılırsın hele de belli zaman dilimini o insanlarla geçirmek zorundaysan sıkıntı ikiye katlanır
velhasıl seni tanıma zahmettinde bulunmayıp on yargı ile yaklaşanlar hayatta kaybedecek olanlardır.Altın yanlışlıkla çöpe girdi diye altınlığını kaybetmez
her ne kadar aldırmıyor görünsende üzülürsün
her fısıltıda isminin geçtiğini sanar, her kıkırdaşmanın nedeninin kendin olduğun hissine kapılırsın hele de belli zaman dilimini o insanlarla geçirmek zorundaysan sıkıntı ikiye katlanır
velhasıl seni tanıma zahmettinde bulunmayıp on yargı ile yaklaşanlar hayatta kaybedecek olanlardır.Altın yanlışlıkla çöpe girdi diye altınlığını kaybetmez
(bkz: bkz kıskançlık)
lise öğrencileri tarafından, saf dışı kalmak olarak adlandırılır. *
çok mutlu göründüğün anlarda hatta mutlu olman gerektiği zamanlarda, en sevdiklerinin yanında oldugunda bile kendini mutsuz hissedebiliyorsan, farkında olmadan başına gelen eylemdir.*
bazen de yanlış anlaşılmanız yada yapacağınız yanlış bir hareketiniz yüzünden de dışlanabilirsiniz. eskiden birlikte dolaştığınız kişiler artık sizin yanınıza gelmez olurlar. aklı başında biriyseniz durumu anlarsınız ve bu durum sizi üzer. her insanın hatası olur. insanları farkında olmadan yaptıkları hatalardan dolayı dışlamamak gerekir.
işyerlerinde başarılı yeni personele yapılan bu davranışa insan kaynakları dojo ları mobbing der. yeni gelen güzel bayan oradaki koca popolu göbeği göğüsünden önce görünen bayanlar tarafından 1001 türlü işkenceye maruz tutulur sözüm ona. öğlen yemeğine çağırmamak, günaydın dememek vay efendim ayak işlerini yaptırmaya çalışmak ve hatalarını abartmak ilk akla gelen örneklerdendir.
erkekler tarafında pek bi durum yoktur rahat olun.
erkekler tarafında pek bi durum yoktur rahat olun.
bir kesim, grup veya kitle tarafindan varligi artik edilmemek ve sosyal ortamin diyaglog alanlarinin kisiye kapatilmasi.
(bkz: sen gelme ulan ayı)
Herkesle bülbül gibi konuşan insanların size gelince sadece 1 2 kelimeyle cevap vermesi. 70 kişilik piknikte konuşacak yada sizinle konuşmak isteyen bir kişi bulamayıp kitap okumaktır.
çoğu kişinin anlamayacağı durum.
fikirlerinizi dünyanın %000.1 i desteklediği zaman öğreneceksiniz dışlanmak nedir.
fikirlerinizi dünyanın %000.1 i desteklediği zaman öğreneceksiniz dışlanmak nedir.
egosu güçlü olmayan insanlar için diri diri tabuta girmek gibidir. çekilmiyor. ama kendinden emin insanlar sikine bile takmaz. bunu farkeden ve etkilenen grup o karizmatik adamın etrafında toplanmaya başlar.
Fikir ve davranislarislarinizin diger insanlar tarafindan hoslanilmamasi, fikir ve davranislarinizi sizinle birlikte uzaklastirmakdir.
tanım: bir topluluğun dışında tutulmak ya da alınmamak.
insanoğlu kenara ittiği bireyin, bu itilmişliğe verdiği cevaba acımasızlık derken, kendi çelişkisine gönderme yaptığının farkında değildir. Bizler ruh sağlığı farklılarını, görsel olarak "normal" ölçütlerimizden ayrı olanları ve daha nicelerini soğuk tavırlarımız, acımasız eleştirilerimiz ve en çok da "Seni yok sayıyorum!" diye bağırdığımız o tarifsiz jest ve mimiklerle yıkarız. Sonra bu yıkımın enkazlarını ayıplarla izleriz.
Bizler ünlü yazar Mary Shelley'nin, "Frankenstein" romanında bahsettiği, Victor Frankenstein gibi yarattığımız farklılıktan iğrenirsek ve ondan kaçarsak, onu ötekileştirir, dışlar ve varlığını yok sayarsak, ortaya gerçek bir "ucube" çıkardığımızı yadsımamak gerekir. Unutulmamalıdır ki, hayatta en tehlikeli varlık, yalnızlığını kendi seçme şansı bırakılmadan yalnızlaştırılmış, dışlanmış ve varlığına hakaret edilmiş olandır. Farklılıklarından dolayı bireyi dışlamak ve bu farklılıkları olumlu anlamda kanalize edecek ortam yaratmamak, sonra da enkaza buğulu gözlerle bakmak, uçurumun kenarında paten yapmak gibidir.
insanoğlu kenara ittiği bireyin, bu itilmişliğe verdiği cevaba acımasızlık derken, kendi çelişkisine gönderme yaptığının farkında değildir. Bizler ruh sağlığı farklılarını, görsel olarak "normal" ölçütlerimizden ayrı olanları ve daha nicelerini soğuk tavırlarımız, acımasız eleştirilerimiz ve en çok da "Seni yok sayıyorum!" diye bağırdığımız o tarifsiz jest ve mimiklerle yıkarız. Sonra bu yıkımın enkazlarını ayıplarla izleriz.
Bizler ünlü yazar Mary Shelley'nin, "Frankenstein" romanında bahsettiği, Victor Frankenstein gibi yarattığımız farklılıktan iğrenirsek ve ondan kaçarsak, onu ötekileştirir, dışlar ve varlığını yok sayarsak, ortaya gerçek bir "ucube" çıkardığımızı yadsımamak gerekir. Unutulmamalıdır ki, hayatta en tehlikeli varlık, yalnızlığını kendi seçme şansı bırakılmadan yalnızlaştırılmış, dışlanmış ve varlığına hakaret edilmiş olandır. Farklılıklarından dolayı bireyi dışlamak ve bu farklılıkları olumlu anlamda kanalize edecek ortam yaratmamak, sonra da enkaza buğulu gözlerle bakmak, uçurumun kenarında paten yapmak gibidir.
disarida kalmaya zorlanmaktir.
dışkı.
dışkı.
bu durumda fazla zorlamamak lazım olmuyorsa olmaz yani.
birinin fanatikçe sevdiği bir kurumu/ kişiyi eleştirip sevmediğiniz için gerçekleşiyorsa gülümseyerek kabul etmeniz gerekendir. sırf yalnız kalmamak için başka birine dönüşmek gerekmez.
adice bir davranıs. sizi cekemeyenlerin sizden intikam almak icin sizi planlı olarak gruplarının dısında bırakmaları.
Çok kötü bi durum.
çoğunluk olarak kabul edilen insanlar tarafından kabul görülmemek.
uzun zamandır ilk defa başıma gelen durumdur. hem de bayağı uzun bi zamandır. öyle çok ağır bi durumda değildi aslında.
unuttuğum bi duyguydu. çok değişik tepkimelere yol açtı bende. arkadaşlarla finallerden sonra playstation cafeye pes oynamaya gitmiştik. dört kişiydik. ben bi arkadaşla oynuyodum diğer ikisi yanda oynuyolardı. 4-5 maç sonra adam değişelim mi diye sordum. yandaki arkadaşlar yok biz ikimiz oynıycaz dediler. çok garip oldum o an. büyütülecek bi olayı bırak, bi olay bile değil. ama kendimi dışlanmış hissettim o an. bi triplere girdim. 3-4 dk sonra maçın ortasında ben gidiyorum kanka diye kalktım çıktım. hızlı hızlı eve yürüdüm. eve geldiğimde elim ayağım titremeye başlamıştı sinirden. ki o da uzun zamandır hissetmediği bi duyguydu. sinirlenmek. ondan önce en son neye sinirlendiğimi bile hatırlamıyorum. odama geçip yatağa uzandım. kalkıp bişeyleri kırmak, parçalamak istiyodum. sokağa çıkıp önüme ilk gelenin ağzını gözünü kırmak, ayırmaya gelenleri bile dövmek istiyodum. camı açıp sokağın karşısındaki inşaatta çalışanlara ağzıma geleni sayıp gidip dayak yemeği bile düşündüm.
öyle bi noktaya gelmiştim ki gözümden yaşlar dökülmeye başlamıştı. duvarı yumrukluyodum artık. sonra bi anda çok yorgun hissettim. öğlen 4 gibiydi yattım. gece 12 ye doğru uyandım. gittim arkadaşlar içerde film izliyodu oturdum yanlarına. çay, çekirdek falan vardı. neyse pek duygusal bi insan değilim. duygusal olarak derecelendirme yaparsak bi çay bardağıyla aynı duygusal derinliğe sahibim diyebilirim. sanki şu ana kadar hoşuma gitmeyen herşeyin siniri, mutsuzluğu, üzgünlüğü, nefreti, o küçücük olayla ortaya çıkmış gibi hissediyorum.
unuttuğum bi duyguydu. çok değişik tepkimelere yol açtı bende. arkadaşlarla finallerden sonra playstation cafeye pes oynamaya gitmiştik. dört kişiydik. ben bi arkadaşla oynuyodum diğer ikisi yanda oynuyolardı. 4-5 maç sonra adam değişelim mi diye sordum. yandaki arkadaşlar yok biz ikimiz oynıycaz dediler. çok garip oldum o an. büyütülecek bi olayı bırak, bi olay bile değil. ama kendimi dışlanmış hissettim o an. bi triplere girdim. 3-4 dk sonra maçın ortasında ben gidiyorum kanka diye kalktım çıktım. hızlı hızlı eve yürüdüm. eve geldiğimde elim ayağım titremeye başlamıştı sinirden. ki o da uzun zamandır hissetmediği bi duyguydu. sinirlenmek. ondan önce en son neye sinirlendiğimi bile hatırlamıyorum. odama geçip yatağa uzandım. kalkıp bişeyleri kırmak, parçalamak istiyodum. sokağa çıkıp önüme ilk gelenin ağzını gözünü kırmak, ayırmaya gelenleri bile dövmek istiyodum. camı açıp sokağın karşısındaki inşaatta çalışanlara ağzıma geleni sayıp gidip dayak yemeği bile düşündüm.
öyle bi noktaya gelmiştim ki gözümden yaşlar dökülmeye başlamıştı. duvarı yumrukluyodum artık. sonra bi anda çok yorgun hissettim. öğlen 4 gibiydi yattım. gece 12 ye doğru uyandım. gittim arkadaşlar içerde film izliyodu oturdum yanlarına. çay, çekirdek falan vardı. neyse pek duygusal bi insan değilim. duygusal olarak derecelendirme yaparsak bi çay bardağıyla aynı duygusal derinliğe sahibim diyebilirim. sanki şu ana kadar hoşuma gitmeyen herşeyin siniri, mutsuzluğu, üzgünlüğü, nefreti, o küçücük olayla ortaya çıkmış gibi hissediyorum.
güncel Önemli Başlıklar