Aşkın mevsimi. Gerçi teorikte gelmiş olsa da pratikte gelmedi henüz.
Düşen turuncu yapraklar, hafiften esen bir rüzgar ve sevgiliyle el ele parkta yürümek... Ayaklarınızın altında çıtırtı sesleri, belki ufaktan bir yağmur da atıştırır. işte sonbaharın bende canlandırdıkları.
eylül ayının gelmesi ile hava değişimin oluşmasıdır. fakat bu mevsim nedense insanı diğer mevsimlerden daha da duygusal yapıyor. bir romantizm aramaya çalışmalar, ağaça sarılıp öpüşmek istemeler , buğulu havalarda dalganın hırçınlığını izlemek. duygusallığın yanı sıra hırçın vahşi bir kedi de yapabilir sizi. havanın etkisi mi psikolojik mi bilinmez ama beni bu güzel havalar mahvetti be kardeşim.
gri bulutlar sarmıştır gökyüzünü, yağmurlar kaçınılmazdır. Yapraklar turuncu-kırmızı-kahverengi tonlarına boyanır ve güçleri yetmediğinde kendilerini yere atarlar. Güneş ışınları renkleri yoğunlaştırmak için çıkar ortaya adeta. Doğanın hüzün tablosudur resmen. yaz bitmiştir insanların keyifleri düşmüştür. Kabak tavan yapmaktatır ve insanlar yavaştan evlerine çekilmeye başlar, gripler ise kapılarını çalmaktadır. Sonbahar: senenin en sıcak en aydın mevsiminden en soğuk en karanlık mevsimine geçiştir ve belki de bu yüzden literatürde bu kadar yer almaktadır. Hüzün, Yalnızlık, melankoli ve herşeyden öte depresyonlar için en uygun davetiyeyi vermektedir.
Her zaman hüznü, ölümü hatırlatan mevsim. Halbuki bu mevsimde tarlalara tohumlar atılır, ilkbahara hazırlık yapılır. insan da bu mevsimde ruhunun derinliklerine tohumlar atmalı, ilkbaharı beklemeli.