bugün

sivasa giden orkestraya halkın zorla toplatılıp zorla çalınan müziğin dinletilmesi sonucu topluluk arasından bir dedenin canhıraş haykırışıdır

+nasıldı beyefendi beğendiniz mi orkestrayı?
-iyiydi..hoştu..hoştu da kızım...sivas sivas olalı böyle zulüm görmedi....
güya avrupalılaşmayı yanlış yerinden anlamış zihniyetin sonucu vatandaşın yaptığı isyandır.
orkestra dinleyerek mi avrupa birliğine girecek bu ülke ?
dostlar alışverişte görsün*.
dedenin, derine nazikçe geçirdiği ayar cümlesi.
"sülalenizin ağzına sıçayım" ancak bu kadar güzel göğüste yumuşatılıp 90 a takılır.
öz dedemdir bundan gayrı.
aslında bu olay diyarbakırda yaşanmıştır. devlet senfoni orkestrasının verdiği ücretsiz konser sonrası dağılan (aslında kaçışan) halkın arasındaki muhabirin konseri nasıl buldunuz sorusuna ortayaşlarda bir abimizin diyarbakır şivesiyle verdiği mükemmel cevaptır. (bkz: diyarbakır diyarbakır olalı böle zulum gormedi) kendimden biliyorum yani
(bkz: 2 temmuz 1993)
aslında şöyledir:
"sivas sivas olalı timur dan sonra böyle zulüm görmedi."

timur sivas ı aldıktan sonra sivas daki insanların yarısından fazlasını katletmiştir.yani sivas halkı orkestradan bu kadar nefret etmiştir.
(bkz: bayburt bayburt olalı böyle zulüm görmedi)
aslinda hangi sehir icin soylendigi hala tam bilinemeyen sozdur. bu arada sozlukten anlasildigi kadariyla sivas ile ilgili basliklarin olmazsa olmazi olarak;

(bkz: sivas katliami)
(bkz: 2 temmuz 1993)

zira bu iki bakinizdan en az birini vermeyince sivasla ilgili girilen entry gecersiz sayiliyor diyorlar. baslikla alakasizmis suymus buymus, detaylara takilmayin efendim verin gitsin.
bu olayın özü timurlenk'in sivası işgal etmesine dayanır. bu işgal sırasında o kadar çok insan öldürülmüştürki sivas yüzyıllar sonra kendi haline dönebilmiştir. bu olay ankara savaşının en büyük sebeplerinden biridir.
efendim vakti zamanında memleket memleket yurdumuzun en kuytu köşelerine kültür dağıtılması, muassır medeniyyetler seviyesine ulaşılması maksadıyla bilmem ne devlet orkestrası sivasa turne düzenler.

velhasıl belediyenin veya valiliğin salonunun tekinde vereceklermiş en baba avrupa tarzı konserlerini.

hani ulan bunlar vivaldinin dört mevsimini bilir mi diye düşünmeden hoyratca dolduru verirler köylünü salona ve gıy gıy - goy goy sedaları altında başlar ve biter.
her güzel şey gibi kötü şeylerde biter ama nasıl biter herkes bilir.

ama esas olay ve tanım şöyle gelişir.
dedenin teki bitkin vaziyette tam konser çıkısında yine devlet eliyle tutulmuş gazetecinin 'nasıldı amca konser' diye sorusuyla karşılaştığında.
dede bütün duyguları tek kelimeyle ifade eder.

sivas sivas olalı böyle zulüm görmedi.

evet efendiler muassır medeniyyetler seviyesini kıçından anlayanlar bu halka bir tek sivasta bu tür garipliklerle zulüm yapmadılar.

kıçından anlamanın neticesiyle bugün doğu ve batı bir birinden kopuk halde yaşıyor.

bugün hala ayrılıkçılık, faşizanca ezilmiş halkçılık, faşizan milliyetçilik, ümmetçilik, kemalizm, hepsi en basit tabiriyle şef döneminin kıçından anlamacılığının tomurcuğudur, sürgünüdür, dalıdır, kendisidir.

elbette taşra ve şehir tarihler boyu hep var oldu. köylü ve şehirliliği türkiye bulmadı ve sorun burdan oluşmadı.

fakat taşra ve şehir kavramını türkiye yanlış bir şekilde doğu ve batı olarak olarak algıladı. bu algılayış yönünde hep uygulamalar yaptı.

güneş dil teorisi gereği oturgaclı götürgecli kelimeler üreten muassırlaşmanı kıçından anlayanlar doğu ve batıyı uçurum gibi keskin hatlarla ayrılmasını bilerek veya bilmeyerek sağladılar.

elbette teroru sırf bu nedenlerle izah etmek pek mümkün değil.
teror zaten başlı başına bir farklı olgu.

ama bu teror işinde bir bit yeniği var. ve yukarda anlatıklarım onlardan sadece ufak bir tanesi.
komedi. tam bir komedi. ulan medeniyet diye öğretilen şey nedir? herkes de sanıyor ki medeniyet klasik batı müziği dinleyip bale izlemek, eğlence için ise tango ve vals tercih etmektir.

afedersiniz ama .... oradan.

bu medeniyet köle kafaların zihniyeti olur. atatürk'ün getirdiği şekil ise insanların ufkunu genişletmek, garp diye bir yer var bildiniz mi? sorusuna cevap vermek içindir. komik olmayalım. yahu bu toprağın insanı tarihinin hiçbir döneminde bunları yapmadı ki. ya isteyen dinler ve yapar ona karışılmaz ama köylünün bundan muzdarip olması da doğalın da ötesinde bir gerçek. adam horon etti, zeybek oynadı, halay çekti, üçayak tepti ama vals, tango, rumba yapmadı yahu neredesiniz siz? bunlar avrupa ırklarının yerel dansları. oradaki adam da hans değil, corç değil, bizim hasan emmi.

yani bu eziklikten kurtulamayanları anlamak zaten bir dert. bakınız çin'e, bir dünya devi. kendi kültürünü de olimpiyatlarda gayet güzel gösterdi. kaç bin yıllık şiirlerini okudu, kendi yerel sanatlarını sergiledi. yani batı dan maymun gibi taklit ede ede almadı, adamların teknolojisini ele geçirdi. buradan sonra iş değişti zaten. güç kimde, baskın kültür de o, medeni de o.

yahu kaçınız biliyor batıdaki osmanlı akımını? ha? kaçınız ingiltere sarayına giden şalvarları, nargileleri, ipek mintanları biliyor? kaçınız fransa'ya çini vazoların gittiğini işlemeli havluların gittiğini biliyor o dönemlerde? lalekari, dev cam küpler, parfüm şişeleri gibi eşyaları venedikliler nasıl avrupa içlerine yaydı? eee? medeniyet? abi bi siktir git "outlet" gitmiştir onlar.

e peki bugün götüm götüm gezdiğin plazalar 21. yy kapalı çarşıları değil mi? evlerde çıkan "ebeveyn banyosu" tatavasını git de gör bakalım eski konaklara var mı yok mu? aaa olur mu abi ne alakası var? onlar tesadüf değil mi?

hasılı, her milletin bir medeniyeti vardır ve medeniyet adam olmak demektir. taklit etmek değil. sen eğer tiyatroya sadece adam olduğunu göstermek, yabancılara benzemekle kendini kültürlü sanmak babında gidiyorsan taklitçi bir chimpsin, ama tiyatrodan zevk alıyor ve bilinçli takip ediyorsan kişisel zevklerini, tercihlerini belirlemiş birisin. daha ötesi yok.