bugün
- yazarların kız çocuğu olursa koyacağı isimler17
- anın görüntüsü17
- öğretmen maaşları22
- bir erkeği cezbeden şeyler17
- ölümlü dünya 29
- komşuyu arabanın arkasına bağlayıp sürüklemek12
- flörtü eleme sebepleri18
- suratı sabunlamak11
- 1 85 boyunda zeki esprili yakışıklı kültürlü erkek36
- uludağ sözlük discord grubu8
- istanbulda vurularak öldürülen okul müdürü20
- 007 slip don giysin kampanyası10
- eksi ruyaları kaldıracak kantar13
- ali koç'un jose mourinho ile anlaşması24
- macar bakanının türklük açıklaması12
- arkadaşlar falıma bi bakar mısınız8
- yanındakiyle yaşar aklındakiyle ölürsün15
- sözlük yönetimi beni silsin mi16
- ameliyat ettikleri hastann karnında mala unuttular10
- 25 yaşında üniversite okumaya niyetlenmek8
- sözlüğün terzisi8
- 007 silik yesin kampanyası9
- bik bik silik yesin kampanyası9
- nervio'nun güzel ellerinden yiyeceğim dayak10
- sözlük yazarlarının boy kilo ölçüleri11
- rusyaya gidince kızlar etrafımda pervane olacak17
- hayatınız boyunca sizi en derinden yaralayan olay11
- görüldü bile atmayan insan tipi22
- fenerbahçe8
- kocaeli de fabrikada yaşanan cinsel grup seks14
- yazarların evlenmek istedikleri dizi karakterleri11
- allah yerine hızır'dan yardım istemek14
- eloande'ye zengin koca bulmak8
- aşık olmak12
- mimarlığı bırakmak13
- erkeklerin iğrenç özellikleri21
- keki kabarmayan sözlük kızı30
- sözlükteki kızlar mı dışardaki kızlar mı10
- deniz gezmiş25
- fenerbahçe neden şampiyon olamıyor17
- eloande14
- bebeği gibi seven incitmeyen değer veren erkek11
- fener olmasa galatasaraylılar kimle dalga geçecek9
- 6 mayıs 2024 konyaspor fenerbahçe maçı26
- bik bik'in 18 saat 30 dakikadır sözlüğe girmemesi12
- hayatta kalmak için cebinde köpek maması taşı9
- akp'nin galatasaray'ı destekleme nedeni16
- icardi'nin burnuna kafa atacak olmam13
- durduk yere tribe giren erkek17
- allah ile tanrının farkı var mı9
Son zamanlarda beni heyecanlandıran nadir kitaplardan.
Kitabın kahramanı hel, çocukluğundan beri güzel bir şekilde anlatıldığı için onunla bütünlük kurabiliyorsunuz. Ama diamond karakteri biraz yüzeysel geçilmiş, onu da detaylı tanımak isterdim.
Kitapta güzel felsefi altyapı ve sağlam eleştiriler var. Bu eleştiriler hakkaniyetli bir biçimde yapılmış bence. Arapları da batılıları da, Amerikalıları da güzel eleştirirken Japonlar biraz ayrı tutulmuş. Bana göre mağara kısmı uzun tutulmasa daha iyi olurmuş ama mağaracılığa da merak sarmıyor değil insan.
Başucu kitabım olmasa da herkese okumasını tavsiye ettiğim kitaplardan.
Kitabın kahramanı hel, çocukluğundan beri güzel bir şekilde anlatıldığı için onunla bütünlük kurabiliyorsunuz. Ama diamond karakteri biraz yüzeysel geçilmiş, onu da detaylı tanımak isterdim.
Kitapta güzel felsefi altyapı ve sağlam eleştiriler var. Bu eleştiriler hakkaniyetli bir biçimde yapılmış bence. Arapları da batılıları da, Amerikalıları da güzel eleştirirken Japonlar biraz ayrı tutulmuş. Bana göre mağara kısmı uzun tutulmasa daha iyi olurmuş ama mağaracılığa da merak sarmıyor değil insan.
Başucu kitabım olmasa da herkese okumasını tavsiye ettiğim kitaplardan.
Nicholai Hel'in hapisteki durumuyla Satranç kitabındaki Dr. B'nin durumu çok benzer. Hel kafasında Go oyununun hamlelerini, Dr. B ise santranç hamlelerini çevrelerindeki boş ve yabancı dünyayı bilinçlerinden silmek için kullanıyor.
1984 romanında "Big brother is watching you" ile yine Şibumi deki "Şişko" aynı işlevi görerek herkesi kontrol etmeye çalışıyor.
Roman her ne kadar Amerikan ve Batı kültürü eleştirisi yapsa da yine de kitabın başından sonuna kadar Amerikan aksiyon filmi havası var. Amerikan kültürüne alternatif bir japon kültürü önerisi var ama Japonlar'ın ikinci dünya savaşı öncesinde ve savaş yıllarında yaptıkları görmezden gelinmiş.
Nicholai Hel tıpkı Amerikan aksiyon filmlerindeki karakterler gibi epey abartılmış. Cinsellikte dördüncü seviyede, yedi dili çok kolay bir şekilde öğrenmiş, üstün zekası ve özellikleriyle oldukça yakışıklı bir karakter.
Yukarıda anlattıklarım kitapla ilgili olumsuz gördüğüm noktalar. Yine de kitapta beni etkileyen bir kaç hususa değinecek olursam:
Milletler ile ilgili tespitler.
Filistinliler: Keçi çobanı
Amerikalılar: Tüccar kafalı paraperestler
ingilizler: Beceriksiz Amerikalılar
Avustralyalılar: Stajyer Amerikalılar
Araplar: Sapık, tembel, sonradan görme
Ruslar: ikiyüzlü, kaypak
Japonlar: En büyük kusurları duygularını ifade ederken duydukları rahatsızlık, kendilerine saygı yönleri çok güçlü ama Japon kültürü Batı'nın etkisiyle yozlaşmıştır.
Fransızlar: Sonu gelmeyen kuşaklar halinde soylu yetiştirmiş ama bir tek centilmen yetiştirmemiş bir ulus, Soslarıyla yemekleri yenilmez hale getiren bir millet.
Basklar: Ters insanlar, genleri öteki insanlardan epey farklı. Neandertal soyundan! Dünyanın en eski dilini konuşuyorlar ve hiç bir dile benzemiyor. Kaçakçılık yaparken, normal ticaret yapmaktan daha huzur duyarlar. Bask dili konuşmaktan ziyade hikaye anlatmaya daha uygun.
Son olarak romanda kafama takılan bir nokta Nicholai Hel, kendisinden yardım isteyen Hannah Stern'i neden dağ başındaki bir kulübede tek başına bıraktı? Önce Hannah'ın ölmesini istedi ki kendisinin olaylara dahil olmasının gerçekleşmesi için diye düşündüm. Sonrasında Kara Eylül'cüleri tere yağından kıl çeker gibi öldürdü ve ilk tahminim beni pek tatmin etmedi. Derken aklıma Hannah Stern'nin bir özelliği geldi. Hel'in yıllar önce kaybetmekten korktuğu ve kaybettiği "kısa süreli dinlenme" özelliği. Hani gözü açık ve herhangi bir yerdeyken kendini çiçek bahçesinde bulması ve orada huzur dolu olması. Bir nevi meditasyon. işte bu özelliğin Hannah Stern'de olduğunu görüp onu kıskandı ve ölmesine göz yumdu! Böylece oyna dahil olmak için bahanesi oldu ve gereken hamleyi yaptı.
1984 romanında "Big brother is watching you" ile yine Şibumi deki "Şişko" aynı işlevi görerek herkesi kontrol etmeye çalışıyor.
Roman her ne kadar Amerikan ve Batı kültürü eleştirisi yapsa da yine de kitabın başından sonuna kadar Amerikan aksiyon filmi havası var. Amerikan kültürüne alternatif bir japon kültürü önerisi var ama Japonlar'ın ikinci dünya savaşı öncesinde ve savaş yıllarında yaptıkları görmezden gelinmiş.
Nicholai Hel tıpkı Amerikan aksiyon filmlerindeki karakterler gibi epey abartılmış. Cinsellikte dördüncü seviyede, yedi dili çok kolay bir şekilde öğrenmiş, üstün zekası ve özellikleriyle oldukça yakışıklı bir karakter.
Yukarıda anlattıklarım kitapla ilgili olumsuz gördüğüm noktalar. Yine de kitapta beni etkileyen bir kaç hususa değinecek olursam:
Milletler ile ilgili tespitler.
Filistinliler: Keçi çobanı
Amerikalılar: Tüccar kafalı paraperestler
ingilizler: Beceriksiz Amerikalılar
Avustralyalılar: Stajyer Amerikalılar
Araplar: Sapık, tembel, sonradan görme
Ruslar: ikiyüzlü, kaypak
Japonlar: En büyük kusurları duygularını ifade ederken duydukları rahatsızlık, kendilerine saygı yönleri çok güçlü ama Japon kültürü Batı'nın etkisiyle yozlaşmıştır.
Fransızlar: Sonu gelmeyen kuşaklar halinde soylu yetiştirmiş ama bir tek centilmen yetiştirmemiş bir ulus, Soslarıyla yemekleri yenilmez hale getiren bir millet.
Basklar: Ters insanlar, genleri öteki insanlardan epey farklı. Neandertal soyundan! Dünyanın en eski dilini konuşuyorlar ve hiç bir dile benzemiyor. Kaçakçılık yaparken, normal ticaret yapmaktan daha huzur duyarlar. Bask dili konuşmaktan ziyade hikaye anlatmaya daha uygun.
Son olarak romanda kafama takılan bir nokta Nicholai Hel, kendisinden yardım isteyen Hannah Stern'i neden dağ başındaki bir kulübede tek başına bıraktı? Önce Hannah'ın ölmesini istedi ki kendisinin olaylara dahil olmasının gerçekleşmesi için diye düşündüm. Sonrasında Kara Eylül'cüleri tere yağından kıl çeker gibi öldürdü ve ilk tahminim beni pek tatmin etmedi. Derken aklıma Hannah Stern'nin bir özelliği geldi. Hel'in yıllar önce kaybetmekten korktuğu ve kaybettiği "kısa süreli dinlenme" özelliği. Hani gözü açık ve herhangi bir yerdeyken kendini çiçek bahçesinde bulması ve orada huzur dolu olması. Bir nevi meditasyon. işte bu özelliğin Hannah Stern'de olduğunu görüp onu kıskandı ve ölmesine göz yumdu! Böylece oyna dahil olmak için bahanesi oldu ve gereken hamleyi yaptı.
son entrysini 7 mart 2011 tarihinde gıcık olunan kelimeler başlığı altına giren, toplamda 44 başlık ve 579 entry sahibi dördüncü nesil yazar.
#11031728
#11031728
romanı okuyunca insanda munich filminde bu romandan esinlenmeler olduğu izlenimi uyanıyor.
trevanian rumuzu ile rodney whitaker adlı yazarın 1979 yılında yayımladığı bir roman. annesi slav, babası cermen olan nicholai hel adlı kahramanın başına gelen olayların yer aldığı roman. spoiler vermek istemediğimden dolayı detaylara inmek istemiyorum. toplamda 13 defa kendisini okudum; artık hatim ettim diyebilirim. okumaya meraklı (okumayı seven) arkadaşlara gerçekten tavsiye ederim.
edit: imla
edit: imla
Şişko denen alet ile google benzerliği ilginçtir.
(bkz: shubuo)
kitab-ı mukaddes.
http://egoistokur.com/sib...-pesinde-olmayan-otorite/
filmi geliyor, başrolda di caprio var. 8-10 oscar'lı bir filme hazır ol ey sözlük.
http://egoistokur.com/sib...-pesinde-olmayan-otorite/
filmi geliyor, başrolda di caprio var. 8-10 oscar'lı bir filme hazır ol ey sözlük.
"kalabalığın çıkardığı gürültü mantıksızdır ama kulakları sağır edecek kadar güçlüdür. Beyinleri yoksa da, binlerce kolları vardır. Bunları seni yakalamak, çekmek, aşağı indirmek ve batırmak için kullanırlar." (sf. 117)
christoper nolan'ın mutlaka filmini çekmesi gereken başyapıt. muhtemelen başrol olarak michael caine'i seçecektir ama, saçları sarıya boyatıp gözüne de lensi taktı mı ondan iyi nicholai hel olmaz zannımca.
ara ara okuması çok zor bölümleri olsa da genelinde oldukça başarılı bir kitap. hemen öncesinde zorba'yı okurken oldukça zorlanmış biri olarak bu kitabı çok daha hızlı şekilde okuyabildiğimi söyleyebilirim.
"o kadar gerçek ki, sahici olmasına gerek yok"
basklar ve yeraltı mağaraları hakkında bayağı bilgi sahibi olmamı sağlayan kitap ancak, aslında amerikalıların israille değilde el altından araplarla işbirliği yaptığını iddia eden kitapta masum(!) yahudi kızın homo arap ve cıa ajanı tarafından infazı ile el atından yahudi yanlısı imaj yaratmaya kalkan yazarın birde dresden ve şangaydaki savaş suçlarına değinip batıya da laf sokması oldukça ironiktir.
aldığım tavsiyeler üzerine şu sıralar 'sindire sindire' okuduğum sürükleyici romandır.
kitabın ilk bölümlerinin birinde Hel'i yetiştiren japon komutan Hel'den ayrılırken (Hel'in ergenlik çağları dönemi) uzun uzun ona nasihat veriyor ve en sonunda da "Bütün bu anlattıklarımın; senin üzerinde hani çağlayan bir nehre düşen kiraz çiçeği yaprağının o nehri durdurabilmek için ne kadar etkisi olabilecekse işte bu nasihatleriminde o kadar etkisi olacağını da biliyorum" gibisinden bir cümleyle bitiriyordu.
antalya'da öğrenciyken gördüğüm spor salonuna hayretler içinde bakıp işte benim mekanım dememin sebebi olan kitap. salonun ismi "Shibumi değil Şibumi" idi ve sadece iki gün gidebildim.salonda sadece "artizlik" yapıldığını görünce hayallerim yıkılmıştı fakat shibusa yoluma devam ettim.
yazarını kitabı okurken, birçok okurun nicholai hel ile özdeşleştirdiği, ancak az biraz araştırma yapınca, yazarın aslında kendini le cagot olarak betimlediği kitap.
trevanian'ın bu romanından kayda değer bir alıntı şu şekildedir;
bir süre otake-sanin gözleri bahçeye dalgın baktı. bahçenin çizgileri sisin etkisiyle bulanıklaşıyor, kesinliğini kaybediyordu. yaşlı adam bir çaba harcayarak zihnini ebedi şeylerden geri çekti, vermekte olduğu derse devam etti. "hayır, senin en büyük kusurun tecrübesizliğin değil. kayıtsızlığın. yenilgilerini senden daha zeki ve yetenekli olanların elinden tatmayacaksın. seni yenenler, sabırlı, sinsi, orta düzeyde insanlar olacak."
nicholai kaşlarını çattı. kajikawa kıyılarında gezinirken kişika-va-san da kendisine buna benzer bir şey söylemişti.
"senin orta düzeydeki kimselere karşı duyduğun aşağılıyıcı nefret, onlardaki geniş, kapsamlı kuvveti görmene engel oluyor. sen kendi parlaklığının orta yerinde dururken, gözlerin öylesine kamaşıyor ki, odanın kuytu, karanlık köşelerini göremiyorsun. oralarda kalabalıkların, beyinsiz insan kalabalığının ne tehlikeler hazırladığını görecek şekilde gözlerini ayarlayamıyorsun. ben sana bunları söylerken bile, sevgili öğrencim, sen kendinden yeteneksiz kişilerin, sayıları ne kadar çok olursa olsun, seni yenebileceklerine inanmakta güçlük çekiyorsun. oysa biz artık orta düzeydeki insanların çağında yaşıyoruz. orta düzeydeki insan sıkıcı, renksiz, aptal gibi görünür fakat ölümsüz tekdüzeliğine devam eder, hiç bıkmaz. amipler her zaman kaplanlardan çok yaşar. çünkü durmadan bölünür, yenilenirler. o ölümsüz tekdüzelikleriyle. kalabalıklar zorbaların en sonuncusu olacaktır. gözlerini bir an için sanata çevir. bak, kabuki can çekişirken, no beri yanda sürünürken, şiddet romanları kalabalıkları nasıl peşinden sürüklüyor. dikkat edersen hiçbir yazar romanına kahraman olarak gerçekten üstün bir insan tipi seçmeye cesaret edemiyor. çünkü seçerse, kalabalığın içindeki orta düzeydeki insan öfkelenecek, utanacak, ve kendisini savunması için kendi yojimbo-sunu, yani eleştirmenleri ortaya sürecektir. kalabalığın çıkardığı gürültü mantıksızdır ama, kulakları sağır edecek kadar güçlüdür. beyinleri yoksa da, binlerce kollan vardır. bunları seni yakalamak, çekmek, aşağıya indirmek ve batırmak için kullanırlar."
"hala godan mı söz ediyoruz, hocam?"
"evet, godan. ve onun gölgesi olan hayattan."
"o halde bana ne yapmamı öğütlersin?" "onlarla temastan kaçın. kendini bir terbiye örtüsünün altına sakla. onlara aptal ve uzak görün. içlerine girme. ayrı yaşa ve şibu-miyi incele. hepsinden önemlisi de, seni çeşitli yemler kullanarak öfkeye ve saldırıya itmelerine izin verme. saklan, nikko."
bir süre otake-sanin gözleri bahçeye dalgın baktı. bahçenin çizgileri sisin etkisiyle bulanıklaşıyor, kesinliğini kaybediyordu. yaşlı adam bir çaba harcayarak zihnini ebedi şeylerden geri çekti, vermekte olduğu derse devam etti. "hayır, senin en büyük kusurun tecrübesizliğin değil. kayıtsızlığın. yenilgilerini senden daha zeki ve yetenekli olanların elinden tatmayacaksın. seni yenenler, sabırlı, sinsi, orta düzeyde insanlar olacak."
nicholai kaşlarını çattı. kajikawa kıyılarında gezinirken kişika-va-san da kendisine buna benzer bir şey söylemişti.
"senin orta düzeydeki kimselere karşı duyduğun aşağılıyıcı nefret, onlardaki geniş, kapsamlı kuvveti görmene engel oluyor. sen kendi parlaklığının orta yerinde dururken, gözlerin öylesine kamaşıyor ki, odanın kuytu, karanlık köşelerini göremiyorsun. oralarda kalabalıkların, beyinsiz insan kalabalığının ne tehlikeler hazırladığını görecek şekilde gözlerini ayarlayamıyorsun. ben sana bunları söylerken bile, sevgili öğrencim, sen kendinden yeteneksiz kişilerin, sayıları ne kadar çok olursa olsun, seni yenebileceklerine inanmakta güçlük çekiyorsun. oysa biz artık orta düzeydeki insanların çağında yaşıyoruz. orta düzeydeki insan sıkıcı, renksiz, aptal gibi görünür fakat ölümsüz tekdüzeliğine devam eder, hiç bıkmaz. amipler her zaman kaplanlardan çok yaşar. çünkü durmadan bölünür, yenilenirler. o ölümsüz tekdüzelikleriyle. kalabalıklar zorbaların en sonuncusu olacaktır. gözlerini bir an için sanata çevir. bak, kabuki can çekişirken, no beri yanda sürünürken, şiddet romanları kalabalıkları nasıl peşinden sürüklüyor. dikkat edersen hiçbir yazar romanına kahraman olarak gerçekten üstün bir insan tipi seçmeye cesaret edemiyor. çünkü seçerse, kalabalığın içindeki orta düzeydeki insan öfkelenecek, utanacak, ve kendisini savunması için kendi yojimbo-sunu, yani eleştirmenleri ortaya sürecektir. kalabalığın çıkardığı gürültü mantıksızdır ama, kulakları sağır edecek kadar güçlüdür. beyinleri yoksa da, binlerce kollan vardır. bunları seni yakalamak, çekmek, aşağıya indirmek ve batırmak için kullanırlar."
"hala godan mı söz ediyoruz, hocam?"
"evet, godan. ve onun gölgesi olan hayattan."
"o halde bana ne yapmamı öğütlersin?" "onlarla temastan kaçın. kendini bir terbiye örtüsünün altına sakla. onlara aptal ve uzak görün. içlerine girme. ayrı yaşa ve şibu-miyi incele. hepsinden önemlisi de, seni çeşitli yemler kullanarak öfkeye ve saldırıya itmelerine izin verme. saklan, nikko."
bana, zamanında tavsiye eden arkadaşımı sopayla dövürten kitap. aklıma geldi sinirim bozuldu yine, evde insan olmasa çıkıp balkona ateşe verecem yemin olsun.
trevanian takma adı ile yazar Rod Whitaker'ın kaleme aldığı bir macera romanı.
"şibumi, sıradan, olağan görünümlerin altında yatan gizli üstünlükleri anlatır.
Söyle düsün. O kadar doğru bir söz ki, cesaretle söylenmesine gerek yok. O kadar
dokunaklı bir olay ki, güzel olmasına gerek yok. O kadar gerçek ki, sahici
olmasına gerek yok. Sibumi demek, bilgiden çok anlayıs demek. Đfade dolu bir
sessizlik demek. Kendini kanıtlama gereği duymayan bir alçak gönüllük demek."
kitapta geçen bu tanıma gönlünü vermiş nicholai hel adlı kahramanımız, bugüne kadar hakkında okuduğumuz kimseye benzemiyor. genel geçere göre üstün yetenekleri olan bu etten kemikten kahramana hayran olmamak elde değil.
"sıradan insanların sıradan hayat hikayeleri ile ilgileniyoruz. çünkü kendimizden daha iyi olanları görebilecek cesaretimiz yok ve bizi mutsuzluğa sürüklüyor" diyor yazar. bayağı amerikalıların bayağı umut kitaplarından sıtkı sıyrılmışlara sesleniyorum: okunmaya değer bir kitap, bilmediğiniz hayatlar, bilmediğiniz zevkler, bilmediğiniz diller hakkında yazılmış bir baş yapıt.
"şibumi, sıradan, olağan görünümlerin altında yatan gizli üstünlükleri anlatır.
Söyle düsün. O kadar doğru bir söz ki, cesaretle söylenmesine gerek yok. O kadar
dokunaklı bir olay ki, güzel olmasına gerek yok. O kadar gerçek ki, sahici
olmasına gerek yok. Sibumi demek, bilgiden çok anlayıs demek. Đfade dolu bir
sessizlik demek. Kendini kanıtlama gereği duymayan bir alçak gönüllük demek."
kitapta geçen bu tanıma gönlünü vermiş nicholai hel adlı kahramanımız, bugüne kadar hakkında okuduğumuz kimseye benzemiyor. genel geçere göre üstün yetenekleri olan bu etten kemikten kahramana hayran olmamak elde değil.
"sıradan insanların sıradan hayat hikayeleri ile ilgileniyoruz. çünkü kendimizden daha iyi olanları görebilecek cesaretimiz yok ve bizi mutsuzluğa sürüklüyor" diyor yazar. bayağı amerikalıların bayağı umut kitaplarından sıtkı sıyrılmışlara sesleniyorum: okunmaya değer bir kitap, bilmediğiniz hayatlar, bilmediğiniz zevkler, bilmediğiniz diller hakkında yazılmış bir baş yapıt.
olur da filmi bir gün yapılırsa avengers'tan bile çok seyirci toplar.
nicholai hel'i en iyi dolph lundgren oynardı seksenlerde olsaydık. nitekim şu an daniel craig haricinde kimse kafamda canlanmadı. o da rol için çok kısa.
nicholai hel'i en iyi dolph lundgren oynardı seksenlerde olsaydık. nitekim şu an daniel craig haricinde kimse kafamda canlanmadı. o da rol için çok kısa.
şibumi - kitaptan öte bir kitap
trevanian - yazardan öte bir yazar
ayrıca filmi yapılması gereken ender kitaplardandır efendim. nasıl oldu da kimsenin aklına gelmez bu güne kadar.
trevanian - yazardan öte bir yazar
ayrıca filmi yapılması gereken ender kitaplardandır efendim. nasıl oldu da kimsenin aklına gelmez bu güne kadar.
kitabı zorla okuttuğum 4 arkadaşım da, ilk 50 sayfası çok sıkıcıydı, ama sonrasında bitene kadar bırakamadım.
olağanüstü -oha yani- dedirten nicolei hel adlı kahramanı olan mutlaka okunması gereken kitap.
olağanüstü -oha yani- dedirten nicolei hel adlı kahramanı olan mutlaka okunması gereken kitap.
güncel Önemli Başlıklar