kendisini 2 gün önce fatih'te, partisinin yer aldığı eski bir binanın ufak salonunda dizilmiş sandalyelere oturup dinledim. tanzimattan başlayan türkçülük, batıcılık ve islamcılık akımlarına değindi.
o efsane, o mucize adama 2 metre kadar yakındım.
anlattıkları vasat, sıradandı. ve bu da aslında edebi dehasının başka göstergesiydi... büyükler yakından hep böyle olurmuş...
Bizi hala şaşırtmaya devam eden şair-mütefekkir. 20.04.2013 tarihinde Ankara'da Saray Kültür Merkezinde yaptığı konuşması dinlenmeye değerdir. Meğer Sezai Karakoç 19 yıl önce 'akil adamlar'ı önermiş hükumete. Mektup ve konuşma için (bkz: http://yucedirilis.org.tr/)
mona roza şiirini yazdığı muazzez hanım için söylediği "ben onu o şiirle ölümsüzleştirdim ama o beni öldürdü" sözüyle gözümde bir kez daha büyümüş şairimizdir.
19'unda yazdığı mona rosa şiiriyle ünlü şairdir, gönül adamıdır.
mona rosa şiiri hakkında çeşitli efsaneler vardır.
--spoiler--
sen geldin benim deli köşemde durdun
bulutlar geldi üstünde durdu
merhametin ta kendisiydi gözlerin
merhamet saçlarını ıslatan sessiz bir yağmurdu
bulutlar geldi altında durduk *
--spoiler--
durup dururken derin düşüncelere, hayallere daldırmış, beni benden almıştır.
şu an hayatta olan en büyük şair olabilir. olabilir diyorum çünkü yaşayan diğer tüm şairler aklıma gelmiyor şu anda bir ara ölçüp tartıp daha net bir karara varabilirim.
"bir yağmur bilirim bir de kaldırım.
biri damla damla alnıma düşer,
diğerinde durup göğe bakarım.
ne şehir ne deniz kokan gemiler,
bir yağmur bilirim bir de kaldırım."
ey yeşil sarıklı ulu hocalar bunu bana öğretmediniz
bu kesik dansa karşı bana bir şey öğretmediniz
kadının üstün olduğu ama mutlu olamadığı
günlere geldim bunu bana öğretmediniz
hükümdarın hükümdarlığı için halka yalvardığı
ama yine de eşsiz zulümler için halka yalvardığı
ama yine de eşsiz zulümler işlediği vakitlere erdim
bunu bana söylemediniz
insanlar havada uçtu ama yerde öldüler
bunu bana öğretmediniz
kardeşim ibrahim bana mermer putları
nasıl devireceğimi öğretmişti
ben de gün geçmez ki birini patlatmayayım
ama siz kağıttaki ve kelimelerdekini
ve sözlerdekini nasıl sileceğimi öğretmediniz..
ellerin, ellerin ve parmakların
bir nar çiçeğini eziyor gibi.
ellerinden belli oluyor bir kadın
denizin dibinde geziyor gibi
ellerin, ellerin ve parmakların
sırf bu dizeler için bile büyük saygı duyulması gereken üstad.
sükut gibi münzevidir sezai karakoç, şiirleri ise çığlık gibi hür...
Köşe şiirinden sevdiğim bir bölüm;
Sen geldin benim deli köşemde durdun
Bulutlar geldi üstünde durdu
Merhametin ta kendisiydi gözlerin
Merhamet saçlarını ıslatan sessiz bir yağmurdu
Bulutlar geldi altında durduk
Konuştun güneşi hatırlıyordum
Gariptin yepyeni bir sesin vardı
Bu ses öyle benim öyle yabancı
Bu ses saçlarımı ıslatan sessiz bir kardı
Dişlerin öpülen çocuk yüzleri
Güneşe açılan küçük aynalar
Sert içkiler keskin kokular dişlerin
içinden geçilen küçük aynalar
Ve güldün rengarenk yağmurlar yağdı
insanı ağlatan yağmurlar yağdı
Yaralı bir ceylan gözleri kadar sıcak
Yaralı bir ceylan kalbi gibi içli bir sesin vardı
Sen geldin benim deli köşemde durdun
Bulutlar geldi üstünde durdu
Merhametin ta kendisiydi gözlerin.
15 yaşımdan itibaren beni alan büyüten her bir şiiriyle ders ve can veren ,her yazısıyla inancımı arttıran ve her konuşmasıyla da yalnızlıktan kurtaran şair ve düşünce adamıdır Sezai Karakoç . hocamdır .
o : yaşamıyor gibi yaşamıyor gibi yaşayandır.