2.Yeni şairlerinden.En ünlü şiirlerinden biri Mono Rosa'dır. Bir zamanlar aşık olduğu muazzez isminde macır kızına yazmıştır. şiirle ilgili çeşitli efsaneler vardır.
Mono Rosa , siyah güller , ak güller.
Gülcenin gülleri ve beyaz yatak.
Kanadı kırık kuş merhamet ister.
Ah! Senin yüzünden kana batacak.
--spoiler--
dünyaya, eşyaya anlamını yeniden getireceksin, o zaman allah'da sana, senin kendi öz anlamını bağışlayacaktır, hiç kuşkun olmasın.
--spoiler--
--spoiler--
Gök medeniyetinin çocukları!
Ne zaman birbirimizi anlayacak, birbirimize yaklaşacak ve aynı ilhamın bahar sıcaklığındaki doğurucu soluğunu omzumuzda duyacağız?
--spoiler--
mona rosa şiiri vardır ki akrostiş şiirlerinin en önemli örneğidir demek yanlış olmaz. şiirin her kıtasının ilk harfleri yanyana geldiği zaman "Muazzez Akkayam" halini alır. buna karşın muazzez akkaya başka biriyle evlenmiştir ve sezai karakoç'un kendisine beslediği duygulardan ve yazdığı şiirlerden çok sonra haberi olmuştur.
mona rosa şiirinden sevdiğim bir dörtlük;
--spoiler--
Yağmurlardan sonra büyürmüş başak
Meyvalar sabırla olgunlaşırmış
Bir gün gözlerimin ta içine bak
Anlarsın ölüler niçin yaşarmış
Yağmurlardan sonra büyürmüş başak
--spoiler--
mona rosa şiirinin yazarı. Platonik aşkın Türk insanında yarattığı etkiye örnektir şiirin hikayesi. Akrostişli bir şiirdir. Baş harflerinden muazzez akkayam yazısı çıkar. He birde kadın bu sıırın sırrını anlamıs ve sezai karakoctan etkilenip ona soylemıstır bu durumu. Fakat sezai karakoç ise senin aşkın benim aşkımın yanında hiç kalır, senin aşkın artık benim aşkıma erişemez diyivermiş. artiz(!). (bkz:
15 yaşımdan itibaren beni alan büyüten her bir şiiriyle ders ve can veren ,her yazısıyla inancımı arttıran ve her konuşmasıyla da yalnızlıktan kurtaran şair ve düşünce adamıdır Sezai Karakoç . hocamdır .
o : yaşamıyor gibi yaşamıyor gibi yaşayandır.
sükut gibi münzevidir sezai karakoç, şiirleri ise çığlık gibi hür...
Köşe şiirinden sevdiğim bir bölüm;
Sen geldin benim deli köşemde durdun
Bulutlar geldi üstünde durdu
Merhametin ta kendisiydi gözlerin
Merhamet saçlarını ıslatan sessiz bir yağmurdu
Bulutlar geldi altında durduk
Konuştun güneşi hatırlıyordum
Gariptin yepyeni bir sesin vardı
Bu ses öyle benim öyle yabancı
Bu ses saçlarımı ıslatan sessiz bir kardı
Dişlerin öpülen çocuk yüzleri
Güneşe açılan küçük aynalar
Sert içkiler keskin kokular dişlerin
içinden geçilen küçük aynalar
Ve güldün rengarenk yağmurlar yağdı
insanı ağlatan yağmurlar yağdı
Yaralı bir ceylan gözleri kadar sıcak
Yaralı bir ceylan kalbi gibi içli bir sesin vardı
Sen geldin benim deli köşemde durdun
Bulutlar geldi üstünde durdu
Merhametin ta kendisiydi gözlerin.
ellerin, ellerin ve parmakların
bir nar çiçeğini eziyor gibi.
ellerinden belli oluyor bir kadın
denizin dibinde geziyor gibi
ellerin, ellerin ve parmakların
sırf bu dizeler için bile büyük saygı duyulması gereken üstad.
ey yeşil sarıklı ulu hocalar bunu bana öğretmediniz
bu kesik dansa karşı bana bir şey öğretmediniz
kadının üstün olduğu ama mutlu olamadığı
günlere geldim bunu bana öğretmediniz
hükümdarın hükümdarlığı için halka yalvardığı
ama yine de eşsiz zulümler için halka yalvardığı
ama yine de eşsiz zulümler işlediği vakitlere erdim
bunu bana söylemediniz
insanlar havada uçtu ama yerde öldüler
bunu bana öğretmediniz
kardeşim ibrahim bana mermer putları
nasıl devireceğimi öğretmişti
ben de gün geçmez ki birini patlatmayayım
ama siz kağıttaki ve kelimelerdekini
ve sözlerdekini nasıl sileceğimi öğretmediniz..
"bir yağmur bilirim bir de kaldırım.
biri damla damla alnıma düşer,
diğerinde durup göğe bakarım.
ne şehir ne deniz kokan gemiler,
bir yağmur bilirim bir de kaldırım."