kimi cumhuriyet düşmanı yobazın "mazlumdur" demeye getirdiği haindir.
neymiş? ikisinin de inandırılmak istendiği gibi anlatıldığını sanıyormuş! neye dayanarak? bak, "neyin ne olduğunu biliyorum. durun size anlatayım" diyemiyorsun, "birileri anlatsın" diyorsun.
madem neyin ne olduğunu bilmiyorsun, birilerinin anlatmasına muhtaçsın, o zaman artık kafanda kurduğun neyse, neye dayanarak kuruyorsun? neye dayanarak hepimizin bildiklerini yalan ilan edip, ne olduğu konusunda fikrin bile olmayan bir "gerçek"(!)ten dem vuruyorsun?
bence hem seyit rıza için, hemde şeyh said için gerçek tarih anlatılmalıdır.
ben ikisininde bize inandırılmak istendiği gibi anlatıldığını düşünüyorum.
Alevilerde dini liderler aynı zamanda politik liderler olduğu için, şeyit rıza, hem dini, hem de politik anlamda liderlik sıfatı taşıyan bir toprak ağası idi. isyanın sebepleri konusunda farklı düşünceler vardır, şayet ben bir kürt milliyetçisi bakış açısından bakmaya çalışsam da dahi romantize edilebilecek bir şey göremiyorum.
Kısacası, bölgedeki feodal düzene rakip çıkan merkezi düzene karşı yapılmış bir ayaklanmadır, ve sonuçta ayaklanmayı çıkaranlar için ağır bedelleri olmuştur.
Sene 1937… Mustafa Kemal, başbakan Celal Bayar’la birlikte Tunceli’ye gelip, Murat Nehri üzerindeki Singeç Köprüsü’nün açılışını yapacaktı. Köprünün ucunda karakol vardı. Basıldı. 33 asker şehit edildi. Peşinden… Telefon hatları kesildi, pusular kuruldu, Mazgirt Köprüsü havaya uçuruldu, jandarma taburu vuruldu, 56 asker daha şehit oldu.
Yalvaran mektubunda, Anadolu için “çorak toprak” derken, “Kürdistan bereketli toprak diyordu… “Sayın ekselansları” diye başlıyor, “Türk Hükümeti yaptığı anlaşmalar sayesinde dış baskılardan kurtuldu, Dersim’e girmeye kalkıştı, Türk ordusunu başarısızlığa uğrattık, direnişimiz karşısında Türk uçakları bombalamaya başladı” diye vaziyeti anlatıyor, “sayın ekselanslarına sesleniyorum, hükümetinizin yüksek manevi etkisinden Kürt halkını yararlandırmanızı istirham ediyorum, en derin saygılarımın kabulünü rica ediyorum” diye bitiriyor, “Seyid Rıza” diye imzalıyordu.
Hal böyleyken… Seyit Rıza’yı “masum” göstermeye çalışan arkadaşlar, böyle bir mektubun asla varolmadığını iddia ediyor. Altında kabak gibi “Seyid Rıza” imzası bulunmasına rağmen, Seyit Rıza yazmadı, Nuri Dersimi yazdı diyorlar. Üstelik, sanki Fransa babamızın oğluymuş gibi, “o mektup Fransa’ya yazıldı, Fransa Devlet Arşivleri’nden doğrulamak mümkün” diyorlar.
Gel gör ki…
Londra’da The National Archives diye bi yer var. ingiltere devlet arşivi… Kayıt ofisine gidiyorsun, “FO 371/20864/E5529” numaralı belgeyi rica edebilir miyim kardeş diyorsun, hay hay deyip, yukardaki mektubu veriyorlar. 50 pens filan, fotokopisini alabiliyorsun.
“ben senin yalanlarınla, hilelerinle baş edemedim bu bana dert oldu, ben de senin önünde diz çökmedim bu da sana dert olsun” diye atatürke afilli bi şekilde posta koyandır.
ayrıcada ; https://www.youtube.com/watch?v=JdLIopA0jWc