bugün

sevmek bir iç organını belkide o güne kadar hiç tanımadığın birine emanet etmek demektir... haa bu organ genelde kalp olarak resmedilir... ama mide yanması... kalp sızısı... nefesinin kesilmesi.. belki beyninin düşünemeyecek hale gelmesi gibi her durum aslında yer yer her organının işlevindeki zorlukları gösterir.... kötü bir andır... bir o kadarda heycan uyandırır...
ama gariptir de....
üzerine harbi harbi düşünülesidir....
ama gelin görün ki. bu sonsuz türev almak gibidir... ne kadar anlasanızda/düşünsenizde bir sonraki aşamada yine daha zor zorularla karşılaşırsınız...
çok şeyde olduğu gibi... -basiti- daha güzeldir sevmenin....
tanıdık, bilindik bir iki ön türevden sonra kurcalamamak gerekir....
çok kolay gibi gözükse de, konu aşk olunca, kağıt üzerinde olmayan çoğu şeyden dolayı sancılı biçimde gerçekleşendir. istediğiniz kişiden hoşlanabilir, istediğiniz kişiye aşık olabilirsiniz ama karşınızdakinin sizi seveceğinin garantisi asla olmaz. dolayısıyla size kalan da hayalin ne kadar boş bir şey olduğunu anlamaktır. sizi seven ancak sizin sevmediğiniz biriyle ilişkiye başlamak da sadece sıkıcı olacağına göre, yalnızlığınıza sığınır, beklenen kişi gelinceye dek gerçekleri dile getirip yalanlar söylersiniz. aşkta sevmek tek taraflıysa hissedilen sadece boşluktur öyle ki.
yemenin bir alt levelidir.
örnek:çok sevdiğiniz birine " oy , oy ... yerim ben seni..." deriz.
örnek:güzel bir elmayı kimseye kaptırmadan yemek isteriz.
en güzel duygu.
sevmek kimi zaman rezilce korkuludur
insan bir akşam üstü ansızın yorulur
tutsak ustura ağzında yaşamaktan
kimi zaman ellerini kırar tutkusu
bir kaç hayat çıkarır yaşamasından
hangi kapıyı çalsa kimi zaman
arkasında yalnızlığın hınzır uğultusu.
bazen sebepsizce, bazen deli divane, bazense bir halkı, kardeşcesine...
yıllardır atan kalbinin neden attığını biliyor olmak demektir artık. sebebini bilmezsin, neden buna yorduğunu kalp atışlarını, yada nefes alıyor oluşunu sorgulamaksızın buna bağlarısn. bir yarin vardır, bir yaren vardır ve seversin gözünü sakınmadan, sorgulamadan, ve sebebini dahi anlamadan.

nedir sevdiğin, neyi seviyorsundur. başka bir insandaki bilinmezlik midir sevdiğin uzak yada yakındaki ? yoksa sana olan ilgisi özeni şusu busu mudur ? yada adını her duyduğunda kalp atışlarının hızlanmasını buna yorduğun için midir? yoksa sadece öyledir işte midir? bilemezsin. cevaplayamazsın, susarsın...

bir bahar sabahı gibidir. pencerini açarsın. koşuştururcasına güneş dolar açtığın perdelerden içeriye ve pencereyi açarsın hemen, temiz hava kaybedeceği bir yarışa girişir ışıkla, doluşmaya başlar odaya. dışarıya bakarsın. kuş cıvıltıları ile birlikte farkettiğin yemyeşil bir görüş alanının varlığıdır. zihnin berraklaşır. bütün duyuların aynı anda hareket etmeye başlar. açarsın gözlerini koşuştururcasına kalbine adını bilmediğin ama yarenin gülümsemesi diye nitelendirebileceğin bir gülümseme doluşuverir.. ve yarenin sesidir bu sefer içini beynini dolduran. kulakların daha önce duymadığı bir musiki ile tüm paslarından arınır ve daha önce de duyduğu ama daha öncekilerden çok farklı olan o an için bir müzik gelir kulağına .. ve o farklılık yanında olduğu, seninle olduğu, elini tuttuğu müddetce devam eder durur... ve sarıldığında yarine kokusu kaplar bütün bedenini ve zihnin berraklaşır. bütün duyuların vücudundaki artık yeniden hissetmeye ve hissizleşecek olmaya başlamıştır onun yokluğunda. artık hissedebiliyor olmanın dahi bir sebebi vardır. bir önkoşulu yada, ellerinde bir eli, o eli tutuyor olabilmek...

ve bir kış günü gibidir. işe gitmek için dışarıya çıktığında bembeyaz görürsün bütün dünyayı. arabalar evler çöp konteynırları şunlar bunlar yoktur. beyaz vardır. kar vardır... ve bir sabah uyanırsın. kalbinde bir aşk vardır. ve geri kalan her şey o dur artık. her şey onunla kaplıdır. her şey ondan ibarettir. şu bu yoktur, o vardır. üzüntüler dertler tasalar zorluklar yoktur. o vardır. trabzonun ligdeki durumu alttan kalmış bilmem kaç tane ders bitmeye yüz tutmuş ve sürekli zam gelen sigara paketi yoktur. o vardır. uzaklıklar mesafeler özlemler hasretler hepsi onunla kaplıdır ve onunla yep yeni bir hal almıştır. kalbinde bir aşk vardır...

ve bir gece yarısı uyanmak gibidir. zerre ışık yoktur etrafta. sağa sola çarparak yürürsün ve dışarıdan cırcır böceklerinin sesi gelir. geri kalan herşey zifiri karanlık, zifiri sessizliktir. çarpa çarpa bir kaç şeye yolunu bulursun ve elini koridorun duvarına dokundurarak yürür gidersin mutfağa su içmeye.. bir hayata başlarsın, çarpa çarpa seversin bi çok şeyi. kalbinde bi yer açar bi yer verir siler tekrar yazar, tekrar yazar, tekrar yazarsın... ve doğru yerde doğru zamanda doğru eli tutarsın ve geçmiş zamanı düşünmek yerine daha fazla geç kalmayalım dersin. ve o eli hiç bırakmadan ölene dek aşk şarabını içmeye gidersin. güvenle artık, çünkü dengeni koruyacak, sen görmesende dokunduğunda bastığın yere dahi emin olacağın bir eli tutuyorsundur, ve mutluğa adımlar kalmıştır. önemli olan o eli tutabilmektir...

ve bağlanmaktır alışkanlık olmasından korkmadan. alışmaktır her sabah birlikte uyanmaya. alışmaktır eve gelip huzur dolacağına inanmaya. ve eve gelip huzur dolduğun günlerde eve gelip huzur dolmaya. alışmaktır aynı yatağa girmeye. alışmaktır sıradanlaşmasın diye her an daha çok sevdirmek için kendini çabalamaya. ve alışmaktır her an daha fazla sevmeye. bağlanmaktır delicesine sevgiliye. ve kopamamaktır. koptuğunda yaşayamayacağını düşünmektir her ne kadar yaşayacağından adın gibi emin olsan da.. ve korkmaktır onsuz kalmaktan, onsuz da hayat devam edeceğini bile bile, onsuz yapamayacağından korkmaktır...
sesini duyduğunda bir yandan kalbin kıpır kıpır olurken bir yandan yanyanayken sarılmayı biraz uzakken görmeyi biraz daha uzakken sesindeki sıcaklığı hissetmeyi özlemektir.
gülüşün derecesini ölçmektir. sımsıcak olduğuna kanaat getirip içinin ısındığını hissetmektir.
telefonun ekranında adını gördüğünde sevinçle o an ne yapıyo olursan ol bırakıvermek ve ne yapıyo olduğunu tamamen unutmaktır. klişe gibi gelsede her telefon çaldığında ehhe.! diye gülerek onun aradığını onun mesaj attığını onu onun onun onun bir şey yaptığını düşünmek mutlu olmak, o olmadığını gördüğünde o arayan o mesaj atan kimse kısa kesip yarin sesini duymak istemektir.

sarıldığını hayal etmektir bazen hiç dokunmadan. bazen dudaklarını özlemektir delicesinde. bazen el ele ışıklı bir sokakta kapalı dükkanların arasında yürümektir. bazen filimlerden kopya çekip jestler yapmak ve o kadar içten gelerek o kadar isteyerek yapmak ki bunu, sevdiğinin bir an olsun yüzünün güleceğini düşünerek, ödül olarak sadece küçük bir tebessümle yetinecek olmaktır..

sevmek hiç bir zaman yanlız olmadığını ve yanlız olmayacağını bilmektir. haykırmaktır bütün dünyaya mutluluğu dolu dizgin. çünkü artık o eli tutuyosundur ve o mutfağa başına bi iş gelmeden gideceksindir. çünkü her dokun her duyun artık besberraktır ve onsuz çalışmaz dahi. çünkü artık kalbin sen istemesende kaptırmıştır bir ateşe kendini ve yanmakla bitmeyecektir, ateşin sönüp kül olmasından korkmak gerekir. çünkü artık bahar gelmiştir. çünkü artık kış gelmiştir. çünkü artık alışmışsındır. çünkü artık bağımlısındır. çünkü kalbine enjekte etmişsindir sevmeyi...

sevmek, ait olmaktır koşulsuzca..
küçücük şeylere bile sevdiğini yazmaktır.
her şeyde aklına ilk geleni yapmaktır ve her zaman aklına sevdiğinin geldiği zamandır.

ve bana ait tüm sevmekler ve yaşadığım tüm hayat ve bu entry éclata ithaf edilmiştir... *
zordur.
o kadar sevdim ki resmini
işte bugün konuştu benle.
tanımalanamayandır.
konuşup konuşup bıkmamaktır
surekli gulup, eğlene bilmektir.
gözlerine baktığında kendini orda görmek, başka bir şey düşünmemektir.
sevmek koca bir duvarı yıkıp, butun sınırlardan kurtulup özgurce yaşayabilmektir.
herkesin harcı değildir. gerçekten sevmek çok zordur çok...
"sevmek ölmektir bence...bende sevmiştim ölmeden önce..." şeklinde artık basitleşmiş bir iletiye konu olan saf insan duygusu
zaaflar

senin yoktu
benimse vardı bir tane;
seviyordum.

brecht
aptalca birşeydir.
özeldir.
aşk değildir.
karşılıksızca yapılandır. yüzüne baktığında gülümsemene sebep olan olgudur. maziye ve geleceğe o kişiyle fotoğraflar eklemektir. sevmenin tanımı çoktur. vücuttan bağımsız çalışan kalbe benzer. sürekli seversin.
kimi zaman acı kimi zaman mutluluktur sevmek..
ayağa düşmüş eylem şimdilerde.. herkes birbirini hemencecik 'seviveriyor!'.. iki günlük tanıyor olması ya da sadece götürmeye çalışması problem değil. ne diyorlar? 'seni seviyorum!' bsg *
gerçek sevgiyse eğer karşılığı alındıysa en hoş en müthiş duygudur.
eğer karşılık alamadan karşılıksız seviliyorsa gerçekten zor durumdur. her an umut ile beklemek. dalgalar vurdukça yıkılan kumdan kuleleri tekrar tekrar onarmak, tam güçlüyüm atlattım artık sevmiyorum derken kendini ve çevrendikileri inandırma oyununu en iyi şekilde oynarken duygusal ya da sıradan bir şarkıda geçen bir söz ile uzun bir yolculukta gözlerin güzel bir manzaraya takılması ile veya tek başına entry girerken gördüğün bir başlıkta hiç bir şey yapmayıp düşünürken onu ne kadar sevdiğini anlayıp düşüşlere geçersin için kanar. oraları kabuk tutar sanarsın yine güçlü oyunlarına başlarsın. deliler gibi ağlarsın günün birinde bu sondu bu sana son ağlayışımdı artık dersin. beş on gün iyi gider herşey sonra yine aynı olaylardan biri gerçekleşir yine en başa döner olaylar. sevmek karşılıksız ise kendini mutlu olamadığın sadece güçlü gözükmeye çalıştığın ancak sonunda belirsiz aralıklar ile hep ağladığın kısır bir döngüdür. evet karşılıksız sevmişsen eğer kendini bu zorlu kısır döngüye karşıdaki kişinin güzelliği dışında fonksiyonu olmaksızın dahil etmektir. zordur ama herşey unutulur.
sevmek, ellerimizi yüreğimize koyduğumuzda atışlarda duyacağımız tariftir...eşsiz bir tatdır insana has.
ne olursa olsun vazgeçmemektir.
hakkında söylebilecek bir çok söz olan bir küçük eylemdir. *
Sana uzak kentlerden birinde zamanın bir yerinde seni ve senli günleri anımsattı akşam güneşi...
Onca zamanın üstünde eskimeyen bir düşüncesin şimdi
insan hergün anımsar mı aynı gözleri
SENi SEViYORDUM ve senin haberin yoktu
Saçlarını izliyordum uzaktan, kulağının arkasına düşüşü ve burnun, herkesten başkaydı işte...
Güldüğü zaman yukarıya bakardı;
Yukarı kalkan başın ve gülen gözlerin vardı...
Ne güzeldiler sen bilmiyordun...
BEN SENi SEViYORDUM...
Kalbime sığmıyordu aklımdan geçenler
Duvarlara, vitrin camlarına, kaldırımlara çarpıyordu
Geri dönüyordu, çoğalarak
Senin sesini duyduğum masalarda erteliyordum herşeyi, her şeyi erteleyişim oluyordun
Kalp ağrısı oluyordun,
Birlikte soluduğumuz sokak isimleri oluyordun,
Mevsimler değişiyor ve büyüyorduk,
Dönemeçler geçiyor, köprüler göze alıyorduk ve bazen tekin olmayan suların üzerinden atlıyorduk
Cesurduk...
Ufuk çizgisi maviydi, gün batımı hep turuncu ve kırmızıydı bütün karanfiller...
Ben SENi SEViYORDUM sen bilmiyordun...
Sevinçlerim oluyordun arasıra sen hiç bilmiyordun
Sonra herhangi biri oldun, bütün sevinçlerim bittikten sonra
Yağmurlar yağdı, serin haziran akşamları
Derken bir gün uzaktan gördüm seni...
Saçların bana inat başın herseye meydan okuyarak işte yine aynı
Kalbimi acıttı her zamanki gibi...
Değiştik sanıyordum ve sen yine bilmiyordun
Şimdi bunları anlatsa sana birileri kim bilir ya da boşver bilme en iyisi...
iclal Aydın
her insanda her canlıya karşı samimi olarak var olduğunda dünyada hiç bir sorunun kalmayacağı sevgi fiili.