ne kadar kolay yenisini bul demek. pazardan çorap mi aliyon amk.
yenisini bul ha. kafelerde iki çay içip elini tuttuğunuz insanlara kız arkadaşm ya da erkek arkadaşm demek yerine sevgilim derseniz sevgili kavramının içini bosaltmis olursunuz.
gün içinde ki seyrek telefon görüşmelerimizde söylemişti yorgun olduğunu..
"eve gider gitmez uyuyacağım." demişti..
benden bir saat erken çıkıyordu işten. ve ben eve gittiğimde uyuyor olacaktı. içim kıpır kıpırdı o gün. mesainin bitmesini iple çekiyor. evime girip kendimi onun yanına bırakacağım anı iple çekiyordum. askerde şafağı bu kadar beklememiştim.
saat 16.00
saat 17.00
saat 18.00 oldu ama bir türlü
saat 19.00 olamadı dakikalar geçmek bilmiyordu. bekliyordum ya bana inat yavaşlamıştı, daha bir yavaş geçiyordu dakikalar. hep beklemiştim zaten çocukluktan beri.. şimdi de saatin dolmasını bekliyordum.
ve o an geldi. çıktım işten. sevdiceğime, hanımıma, her şeyime gidiyordum işte sonunda. attım kendimi arabama.. onu düşünerek yola koyuldum.
trafik sıkışıktı. normalde olmazdı böyle gayet açık bir yol sakin bir yolculuk olurdu eve dönüşlerim. kaza oldu sanırım diye düşünürken zaten sıkışık olan trafiği bir bıçak gibi yarmaya çalışan ambulansın sesi yankılandı kulaklarımda. hiç sevmezdim bu sesi. her duyduğumda içim bir kötü olur dua etmeye başlardım. içinde ki hasta için. ses kısılarak uzaklaştı.. ağır ağır da olsa yoluma devam etmiş, eşimin evde eksiklerin olduğu listeyi tamamlayıp evime ulaşmıştım biraz gecikmeli de olsa.
kapıya yaklaştıkça mutluluğum kat kat artıyordu. anahtarı sessizce yerleştirdim kilide, çelik kapıyı sessizce kendime çekerek açtım ses çıkarmaması için. zaten yorgun olduğu için uyansın istemedim. parmak ucunda içeri girip elimdekileri mutfağa götürüp dolaba yerleştirdim. sonra odamıza doğru yöneldim. yatak bozulmamıştı. sağa sola bakındım çantası da yoktu. sanırım bir işi çıktı diye düşündüm. aradım. telefonu çalıyordu ama açan yoktu.
telefonda tanımadığım bir ses.. ömrüm boyunca unutamayacağım o ses.. titrek bir tonda alo dedi... arka fondan gelen sesler bir hengame olduğunu gösteriyordu.
doktor arif yılmaz acilen ameliyathaneye...
-kimsiniz? diyebilmiştim.
+ben hemşire sunay..
-yağmur nerde? neden siz açtınız telefonu? cevap verin.
korkmuştum. kalp atışlarım göğüs kafesimi kırıp dışarı çıkmaya çalışıyordu..
+beyfendi önce sakin olun ve bir yere oturun. dedi ses
-nasıl sakin olayım ona bir şey mi oldu? söyleyin lütfen neresi orası...
trafik kazası.... ameliyat... kanama... ve bir hastane ismi duydum söylediklerinin arasında.
göz yaşları içinde çıktım evden.
allah'ım alma onu benden diye dua ediyordum.
allah'ım ona bir şey olmasın.. lütfen..
hastanedeydim. acil servisinden koşarak girdim. ameliyathane kapısının önüne geldiğimde doktor dışarı çıkıyordu.
+o nasıl? dedim...
gözlerimin içine baktı...
-metin ol yavrum dedi... iç kanamayı durduramadık, ikisinide kaybettik...
beynimden vurulmuştum.
+ikisini mi? diyebildim.
-evet dedi doktor eşiniz hamileymiş...
dünya karardı. hastane başıma yıkıldı.
gözlerimi açtığımda her yerim uyuşmuştu. oda kalabalıktı. bazı konuşmalar dönüyordu. ama anlayamıyordum. annem ağlıyordu. kayınvalidem dememe kızardı. kendi annem perişandı.. doğruldum yattığım yerden.
-onu görmem lazım. diyebildim.
babam koluma girdi. aşağı indik böyle bir soğuk olamaz. ölüm bu olamaz... kafam çatlayacak gibiydi, kalbim yerinden sökülüp alınsaydı bu kadar yanmazdı canım galiba o an.. içeri girerken bayılacaktım neredeyse gözlerim karardı babam tuttu.
oradaydı işte, karşımda... akşam iş çıkışı kendimi kollarına atacağım kadın, çocuklarımın anne diyeceği kadın. ömrüm, hayatım kötü bir sedyede bir hastane morgunda üzerinde bembeyaz bir örtü.. göz yaşlarım akmaya başladı verdiği bir kaç saniyelik moladan sonra. örtüyü çektim yüzünü görebilmek için.. örtüyü çekerken saçları yüzüne düşmüştü. o kestirmeye kıyamadığım öpmelere koklamalara kıyamadığım saçları yüzüne düşmüştü. melek yüzüne. kapalıydı gözleri. o gözler bana bir saniye daha bakabilsin diye neler verebilirdim allah biliyor. bir saniye için sadece... parmağımla tutup o saçları kulağının arkasına attım. dokunmalara bakmalara kıyamadığım yüzü beyazlaşmıştı. yüzünde bir gülümseme vardı sanki. cennette demekki diye düşünmeme sebep olan bir gülümseme.. belki de bana öyle geldi bilmiyorum. göz yaşlarım damlıyordu yüzüne.
seni seviyorum. dedim.. alnından öptüm. okşadım yüzünü. seni, sizi seviyorum..
bekle beni.. geleceğim yanına...
hadi dedi bir ses. hadi oğlum, gidelim.
örtmeden yüzünü. tekrar eğildim kulağına.
-şimdi gidiyorum diye kızma bana. bekle beni... seni çok seviyorum...
bir hışımla seni sevmiyorum deyip , bunca çabalarıma rağmen dönmeyip , üstüne sakinleştikten sonra bir daha seni sevmiyorum dedikten sonra benim için olandır.
varsın bu saatten sonra fiilen yaşasın , dilediği kadar mutlu olsun , çoluğa çocuğa karışsın yeni birileri girsin sürekli hayatına , ben yeterince üzüldüm onun yerine de üzüldüm , bu saatten sonra üzülmesin , üzülmesinin bana bir faydası yok zaten...
artık benim için her gün mezarına ziyarete gidip bir gül bıraktığım , her güne başlarken acısını içimde hissettiğim ama yokluğuna zamanla alıştığım , hatta tüm yaşadıklarımızın birer hayal gibi gelmeye başladığı , sesini kokusunu bile unutmaya başladığım bir ölü..
ama keşke bunu yapacağına ölseydin ya da ben ölseydim de bizim ayrılığımız adam gibi bir ayrılık olsaydı , o bizim için yaptığın dosyanın son yaprağına 1 avuç toprak bırakarak kapatabilseydik , bunu bile beceremedik...
keşke bir ömür bu saydıklarımı kendi içimde değil de bizzat fiilen yapsaydım , her gün o bir daha asla dinlemeyeceğim dediğim zakkum'un gökyüzünde şarkısını seni düşünerek dinleseydim her gün bunun için ağlasaydım , sen soğuk toprakta üşüme diye geceleri bile yanına gelip mezarına sarılsaydım , keşke seni hiç unutamayacağım bir şekilde gitseydin , söz verdiğimiz gibi son olsaydık..
Sanırım sevgilinin ölmesi nasıl bir duygu anlamak için önce sevgilinizi çok sevmeniz gerekiyor. Yani aslında bunu siz değil yüreğiniz hisseder. Benim de bir arkadaşım vardı lisedeyken. Sevgilisini bi servis kazasında elleri sevgilisinin elleri arasındayken kaybetmiş işte. Çok içine kapanıktı. Biz de merak ederdik bu çocuk neden böyle diye. Bir gün sordum işte. Bana da bunu anlattı. O zaman anladım ki sanatçı ruhunun temelleri bu olayda saklıymış zira kendisi Demo ses kayıtlarıyla ve olağanüstü çizimleriyle uğraşıyordu. Demem o ki önce sevmek lazım. Yoksa güneş gözlüğü geçirip siyahlara bulanıp gözlük büyük çünkü acımız büyük demekle olmuyor anlaşılmıyor böyle şeyler.
ne kadar kavga edilirse edilsin, küs olunursa olsun asla istenemeyecek olandır.
gökyüzünün altında bir yerlerde nefes alsın, mutlu olsun da tek; varsın, benimle olmasın. ki yaşadıkça senle olması için daima bir ihtimal vardır.
düşünürken bile boğazda kalır bir şey. o sevmeye doyamadığın insan yok bir daha. bir daha sana şirinlik yapmayacak. sana şarkılar söyleyemeyecek, ses kayıtlarında konuşmayacak, güzel olmuş mu diye fotoğrafını göndermeyecek. kavga dahi edemeyeceksin onunla. sanki hiç varolmamış gibi devam etmek zorunda kalacaksın. var mı bundan daha kötüsü?
o ölürse toprağa yalnız girmez, senin bir yarını da alır götürür..
ilkokulda bi arkadaşım vardı, ismi samet. Bütün çocukluk arkadaşlarım gibi onunla da, ilkokuldan sonra hiç konusmadım. Geçenlerde annem sametin annesiyle pazarda karşılaşmış. Sormuş, samet nasıl diye. Annesinin gözleri dolmuş bi anda ve sessizce samet öldü demiş.
Annem haberinin olmadığını söyledikten ve baş sağlığı diledikten sonra eve gelmiş. Sonra bana anlattı bu olayı. Bende aslını araştırdım, merak etmiştim.
Samet'in facebooktaki arkadaşlarından bi çocuk buldum. Onunla fotografları falan vardı. Aralarının iyi olduğunu düşündüm ve çocuğa sordum.. Ben samet'in çocukluk arkadaşıyım, geçenlerde vefat etmiş çok üzüldüm. Acaba olay nasıl oldu..
Samet lise 2 de bi kızla sevgili olmuş ve bu kız onun ilk'iymiş. Kızla 7 yıldır sevgililermiş. Kız, kalp krizi geçirıp ölmüş.
O olaydan sonra samet 5 ay boyunca her gün sabah kızın mezarına gidip akşama kadar yanında duruyormuş. Hatta bazı geceler, " ben yokken korkardı o" deyip yanında kalıyormuş.
Bi gün evde baygın bi şekilde yatarken bulmuşlar. Hemen ambulans falan çağırılmış hastaneye gitmişler. Hap içerek, intihara teşebbüs etmiş samet...
Doktorlar gerekli kontrolleri yaptıktan sonra içtiği hapların yarısından fazlası kanına karışmış. Büyük ihtimalle ölür demişler. Ve öyle de olmuş. Samet 2 gün sonra hayata tamamen gözlerini yummuş, sevgilisi gibi.
Mezarı sevgilisin hemen yanında..
Annesi odasında bi not bulmuş. Üzerinde yazanlar(uzun bi uğraştan sonra bu nota ulaştım)
Onsuz olmuyor anne dayanamıyorum. Beni affedin ya da etmeyin, siz bilirsiniz ama bir isteğim var, beni onun yanına gömün. Ben yokken korkuyor o.
helvası yendikten sonra hemen yeni bir sevgili adayı aranmalıdır. dünya kısa yapacak bir şey yok. kimse kusura bakmasın sevgilim öldü diye arkasından yas tutup senelerce, aylarca sevgilisiz takılamam öyle.