onu hatırlatacak her şeyi çöpe atmak , illa barışın diyenlere karşı telefon numarasını değiştirmek veya arayanları engellemek . bir süre yalnız kalıp yaşanılanların doğru olduğunun , ayrılmanın doğru karar olduğunun farkına varmak . depresif olan şeylerden bir süre uzak durmak .
indirme bittikten sonra bunları mp3'ümüze atıyoruz ve en sevdiğimiz ayakkabıları giyip, süslenip taranıp en uzun caddeye gidiyoruz ve baştan aşağı bu albümleri dinleyerek, (isteğe göre gözlerinizi dişi/erkek lere bakarak bayram ettirebilirsiniz) rahatlıyoruz.
zamana bırakmak..tavsiyeler zaten standarttır sirayet eymez bünyeye..sevginin hakkını verdiysen ayrılığın da hakkı vermek..yokluğunun ızdırabından yoksun bırakmak bünyeyi sevgiliye hakaret gibi değil midir?
sevgiliyi aramamakla başlayıp ; mail, mesaj, faks, telgraf ve duman işareti göndermemekle devam eden, ona ait ne varsa gözün göremeyeceği ücra köşelere sıkıştırmakla yahutta sonradan pişman olunmayacağına emin olunmuşsa atmakla sonlanan birkaç gün bile sürse insana oldukça uzun gelen süreçte yapılan işlemlerdir.
sevgiliden ayrıldığını kabullenmek için bu acıyla yüzleşmek. eğer yüzleşmeye korkurkuluyorsa dışarıda gezip tozmak, sana onu hatırlatmayacak arkadaşlarla dolaşmak, zamanı boş boş geçirmek ama asla yalnız olmamak. eğer yalnız kalınırsa hemen düşünmeye ve acı çekmeye başlarsın çünkü.
kendini hazır hissettiğindeyse onunla ayrıldığınız gerçeğiyle yüzleşmek, kabullenmek, susmak...
duşa girip su sesiyle birlikte hıçkıra hıçkıra ağlayarak burda sakinleşinceye kadar vakit geçirmek. sonra evde kalmak isteniyorsa film izlemek yada kitap okumak. dışarı çıkmak isterse bünye, ki böyle zamanda biraz zordur bu ihtimal yine de eğlenceli arkadaşları arayıp vakit geçirmek. ve en güzeli tek başına güzel uzun bir yolculuğa çıkmak.
seni zerre önemsemeyen [önemseseydi bırakmazdı] biri için hala ''nasıl olur da onu unutabilirim acaba?'' diye düşünüyosan eğer çok işin var demektir. hayat zor, sağlam durmak gerek. arkana bakarsan önünü göremezsin.
yüreğiniz durmadan sızlasada, içiniz kan ağlasada, baktığınız her yerde onu görsenizde, birlikte yaşadığınız güzel anılara dalıp gitsenizde, kilometrelerce yürüyüp içinizdeki kötü enerjiyi atamasanızda, hergün içip hayatı kendinize zehir etsenizde, ayrılma kararının mantıklı ve onun iyiliği için olduğuna inanıyorsanız, dirayetli olup aramamak, sormamak paşa paşa acınızı yaşamak gerekmektedir.
uyuyamıyorusun geceleri. sürekli onu düşünüyorsun niye böyle oldu diye. hele ki yanı başında derdini dinleyecek biri yoksa kafayı yiyorsun adete uzayda gibisin. ve bu seni depresyona sokuyor. onun içindir ki dostlarlar bol bol dışarı çıkıp içilmeli. her şeyi anlatıp iç dökülmeli. eve sabaha karşı dönmenin verdiği yorgunluk ve alınan alkolle temiz bir uyku çekilmeli. hafta sonra alışıyorsun artık uyumaya. düşünmelerin azalıyor. bu sefer içinde sadece duyguların kalıyor. onlarıda zamanla öldürebiliyrorsun. artık o'nun adini, fotograflarını, varsa yazılarını, hediyelerini hepsini yok ediyorsun. yok ederken muhakkak ki canın yanacaktır ama onları her gördüğünüzdeki acının yanında bir hiç kalacaktır. ayrıca unutma ki insanoğlu her silleden sonra daha olgunlaşır, güçlenir. koyverme kendini.
eski günlerde yapıpta onla çıkmaya başladıktan sonra ara verdiğiniz şeylere geri dönmek:
-msn'e bakmadan saatlerce bilgisayar oynamak.
-çiğköfteciye gidip 2 tane acılı çiğköfte yemek veya bol soğanlı döner.
-arayacak diye yusuf yusuf çekerek izlemeyi bırakıp rahat rahat kurtlar vadisini izlemek.
-tepeden tırnağa takımınızın renkleriyle süslenerek maç izlemek.
-yoldan geçen güzel kızlara doyasıya bakmak.
bir süre içmek... kusmak... kusarken onu düşünmek... onu kustuğunu hayal etmek... becerememek...kendine sövmek... cenk taner'i dinleyip birde ona sövmek... sokağa çıkıp yürümek... sokağa da sövmek... zamanla olgunlaştığını görmek... eskisi kadar acı çekmemek... hatta hiç çekmemeye başlamaya şaşırmak... olursa hoş olur olmazsa yapabilecek birşey yok daha diye düşünmek... gidip yeniden içmek... yeniden kusmak... kusarken kimseyi düşünmemek... ne vardı mına koyim bu kadar içecek diye kendine sövmek...
ona ait ne varsa çöpe atılmaya mahkum hale gelir.. siz de aynen gerekeni yapıp, sizin hayatınızda iz bırakması muhtemel herşeyi çöpe atıp yakıp yırtarak bir an olsun kızgınlığınızı dindirirsiniz. sonrasında bir süre zaten kör gibisinizdir, kimseyi görmez gözünüz hiçbir şeye gülmez yüzünüz... ta ki onun küllerini dahi içinizden bir zehir gibi akıtıncaya kadar... sonrasında eğer şanslıysanız, bir gün, hiç ummadığınız bir yerden, biri çıkar karşınıza... ve siz yeniden nefes almaya başladığınızı hisseder, başlayan her güne güümseyerek uyanırsınız...