Üzülüyor muyum peki ?
Asla üzülmüyorum.
Neden mi ?
Cumhuriyetçi subayların haksızca içeri girdi ve Adalet savaşçısı (!) Nişanyan'ın haksızlığa sustuğunu gördük.
Foça Açık Cezaevi’nde firar ederek yurt dışına çııkan zat. Nişanyan firarını, sosyal medya hesaplarından, “Kuş uçtu. Darısı geride kalan 80 milyonun başına” paylaşımı ile duyurmuş.
sanıyorum carl sagan ile birlikte ufkumu en çok 2 katına çıkaran kişi kendisidir.
bugün ingilizcedeki "yoke", fr. "joke"* ve lâtincedeki "iugum"un türkçeye, arapçadan geçen "zevc/zevce" sözcüğü ile aynı kökten geldiğini öğrendim. araplar ise yunancadan almışlar. yunancada ise "zeug" gibi bir sözcüktü. evet, bingo! zeugma da buradan geliyor.
karısına bok atan bir adamın(evet bildiğin bok) neyini konuşuyoruz anlamam. bırakın kendi lağımında debelenip dursun. böylelerini toplumdan dışlayarak cezalandırmak gerek.
islam konusunda sünni uydurmalar dışında elinde hiçbir delil olmayan hadisçi ateist. hakikatin peşinde olduğunu iddia ederken aslında hakikati gizleyen bir kafirdir. ateist olunca otomatik olarak aydın, bilim adamı, kanaat önderi olduğunu sanmasına rağmen gerçekler acıdır; kendisi cahil ve geri zekalıdır.
sözlüğümüzün toplamından daha eğitimli, görmüş geçirmiş, 12 dil bilen bir adamdır. az biraz delidir, bu da beraberinde "deli cesareti" dediğimiz durumu getirmiş ve türkiyede hakkında ağız aralamanın bile lince maruz kaldığı, islam, peygamber, atatürk, cumhuriyet gibi konularda kendi düşünceleri doğrultusunda çok sert yorumlar yapmış, eleştiriler getirmiştir. görüşlerini beğen beğenme, milliyetçi damarın kabardığında ermeniliğinden, islam damarın kabardığında ateistliğinden dem vur ama bu adamı kesinlikle küçümseme, parlak, renkli bir kişilik olduğunu unutma. umarım en yakın zamanda cezası kaldırılır.
not: zamanında karısının kafasına dışkısını döktüğüne dair bir haber çıkmıştı. bildiğim kadarıyla o hikaye şu şekilde gelişmiştir. şirince köyünde beraber yaşadıkları dönemde, karısının köylü ahali hakkında bok, kaka lafları üzerine dellenmiş, kavanoza sıçıp "al sana bok" diye masaya koymuştur. kanımca, zararsız ve oldukça komik bir harekettir.
Nereden nereye?” diye sormuyorsunuzdur umarım. Çünkü Nişanyan, Şirince köyünde yaptığı ve restore ettiği yapıların imara uygun olmadığı gerekçesiyle 2014’ten beri cezaevinde bulunuyor.
Hatırlatmanın bu kadarı bile insanı acı acı gülümsetiyor değil mi? Nişanyan, Türkiye gibi (önümdeki değerlendirme ‘2015 sonu itibariyle’ diyor) mevcut 19 milyon yapının yüzde 6 7’sinin ‘ruhsatsız’ olduğu bir ülkede, doğru hesaplamışsam -islam Peygamberi Muhammed’e hakaret ettiği gerekçesiyle verilen 13.5 ay hapis cezası dışında- 12 yıla yakın onanmış hapis cezasını çekmek için cezaevinde. Dört yıl yedi aylık bir cezanın da yolda olduğu söyleniyor.
Nasıl bir iştir bu böyle? Nişanyan’ın istanbul başta olmak üzere büyük şehirlerinden başlayarak milyonlarca yapının çoğunluğunun ruhsatsız olduğu bir ülkede, bir köyde inşa ve restore ettiği üç beş yapıdan dolayı –biraz daha gayretle- müebbet cezasına çarptırılmasına az kalmış.
Besbelli ki bu iş ‘imar yasası’, ‘SiT alanı’, ‘imar ruhsatı’ gibi mevzuata işaret edilerek anlaşılacak bir şey değil. Bütün bu gayri kanuni ‘imar faaliyeti’ -Ataköy’de Maslak’ta filan değil- 1995’te yerleştiği bir köyde cereyan ediyor. Üstelik Nişanyan, kalkıp da Şirince’yi ‘ucube’lerle donatmamış; tam tersine köydeki geleneksel mimari dokuyu korumaya ve canlandırmaya çalışmış. “Yüzlercesi gibi yok olmaya yüz tutmuş eski bir Rum köyünü yaşatmakla kalmamış, köyü ihya etmiş, dünyaya, ülkemize ve turizme bir değer kazandırmış, Şirincelilere ekmek kapısı açmıştır.” Bu konuyu uzatmaya gerek yok sanırım; görenler biliyor, göremeyenler de görenlerden dinliyordur mutlaka…
Nişanyan, Ali Nesin ile birlikte köyden 1 kilometre uzakta bir ‘matematik köyü’ de kurmuştur. Yapıların ‘ucube’ olduğunu sanmayın; tamamı bağışlarla karşılanan yapıların dökümü şöyledir: 40 yataklı dört koğuş, 50 kişilik bir derslik, hamam usulü kubbeli iki banyo, bir yemekhane, bir anfi. Niçin? Ülkeden ve dünyadan gelen misafir hocalar ders versin diye. Ali Nesin, matematik köyünün kuruluşunu bakın nasıl anlatıyor: “Anlaşılmayan şu ki kaçak inşaata bayıldığımızdan kaçak inşaat yapmadık, izin vermedikleri için mecbur kaldık. Kamu yararıyla bürokrasi arasında kamu yararını seçtik. Bu köyün büyümesi için ben evimi bile sattım. Halk bu projeye hep destek verdi. Bu köye gelen öğrenciler ve veliler hep memnun ayrıldı. Ancak bu projeyi geliştirmek ve ayakta tutmak için TÜBiTAK yardım etmemek için elinden gelini yaptı.”
Ve işte sonuç: Nişanyan 17 yıla yakın hapis cezasını çekmek için cezaevinde…
Devlet isteyince Şirince’nin yıldızlarını bile sayabiliyor
Erdoğan (başbakan) Zeytinburnu’ndaki kulelerden (tamamlanıp olay olmasından önce) niçin haberdar olmadığını şöyle açıklıyordu: “Benim bu yapılardan haberim olması mümkün değil. O tarafa gitmemiştim. Gökdelenler yükselince gördüm. Yapılan her binadan benim haberimin olması mümkün değil. Yıldızları da sayamam ki…”
Ama bakın, devlet isteyince Şirince’nin yıldızlarını bile sayabiliyor… Şirince köyüne 1 kilometre uzaklıktaki matematik köyünün ‘ruhsatsız’ inşa edildiğini hemen o dakika öğrenip kapısına mühürü vuruyor.
Son olarak bir soru: Sadece Şirince ile hatırlamadığımız, ülkenin önemli düşünürlerinden birisi olarak da aklımızda olan Nişanyan’ı tıkıldığı dört duvar içinde unutacak mıyız? KÜRŞAT BUMiN
Adam ermeni hatta piçlik vasfına da haiz olabilir ama kelimelerin soyağacı isimli etimolojik sözlük yazarı.
Kendisine ermeni ırkçılığından dolayı pek saygım olmasa da bilimini takdir ederim.
Bizim kadar dilini ve tarihini yabancılardan öğrenen başka bir millet acaba var mıdır?