sevmiyorum seni,
sigaraya senden sonra basladım,
dudaklarım artık ona dokunuyor,
nefes aldıkca icime doluyor,
nefes aldıkca keyif ediyor.
cikolata koydum yanıma,
agzımın tadı bozulunca duzeltsin diye,
yerine yiyorum cikolatayı,
hem senden 4 kat daha zevkliymis,
bilim adamları soluyor bunu...
yatmadan önce sevgiliye edilen bir dua gibidir. seni seviyorumun büyüsüne kapılıp uyumaktır. o hiç duymasa da içinden milyonlarca kez haykırmaktır hislerini. sessiz çığlıklarını bir gün duyması ve onun da size söylemesi için beklemektir bir ömür boyu sürse de bu bekleyiş.
söylenmesinden çok daha fazla, tavır ve davranışlarla imasının makbul olacağı duygudur. satır aralarında hissedilişinin tadı ve yaşatacağı heyecan da tercih sebebidir.
notumsu: dilin konuşmasını kulak duyar, vücudun konuşmasını ruh duyar.
rafet el roman'ın en sevilen şarkılarından biridir. bir döneme damgasını vurmuştur. günümüzün pop şarkılarının çok çok üzerinde bir şarkıydı gerçekten.
sevgilinizin yüzüne karşı çok söylemek isteyip de bir süredir onu göremediğiniz için* bunu yüzüne söylemezseniz içinizde çok derin bir ukte bırakacak cümledir.
en hor kullanılan ve de en çok suistimal edilen kelimedir. söyleyene, söylediği kişiye, söyleme zamanına göre kullanılış amacı değişir, inanmak söylenen kişinin insifiyatine kalmıştır. iyi niyetli ama kullanılmaktan eskimiş ve de kirlenmiş bir kelimedir. herkes kullanabilir ama çok az insan gerçekten anlamını bilir.
içi çok boş 2 kelime...
kimse çıkarı olmadan kullanmaz oldu artık, çıkar savaşları arttıkça içi boşaldı, anlamını yitirdi bu iki kelime.
ve sanki sadece sevgililer arasında kullanılması farz oldu;
oysa ki insan dostunu çok sever, düşmanını sever, ağacı, kuşu böceği sever, yaratılmışı ve yaradanı sever...
en çok da kendisini sever insan.
içine daha fazla anlam ve gerçek sevgiyi yükleyerek kullansak keşke...