herkesin sevdiği, hoşlandığı bir tavırdır. fakat insan hep karşısındakinden bekler bunu. kendisinin aklına asla baştan samimi olmak gelmez. nedenini sorup biraz dürtseniz de daha önce yediği madiklerin listesini sayar döker. yani karşılık bekler samimi davranan insan. bu nedenle de samimi değildir aslında.
bir önceki aydan kalma faturalarımı ödemek üzere sabahın erken saatlerinde caddelerde seyirtmeye baslamıstım. sıcak havalar bir yandan ,aceleye getirmem bir yandan kan telaş içinde faturalarımı ödemek üzere hızlı adımlarla yol almaktaydım.
bir ara caddede yürürken karsıdan gelen bir tanıdık sima gördüm .sanırım kendisi samimiyetti. aramızda hemen hemen on metre kalmıstı ki ,ben bu simayı cıkartmaya calısmaktaydım. yaklastık, yaklastık; neredeyse yan yana geldik. gözlerimizi gözlerimize odakladık .ve omuzlarımız carpısacak gibi yakındık birbirimize; dik dik baktık. ha o selam verdi ha ben selam verdim derken geçip gittik, selam sabah olmadı aramızda. tanıyamadık birbirimizi. samimiyetsiz bir selamdan ziyade soru işaretleriyle yürüyüp gecmek daha bir mantıklı gelmişti sanki ikimize.
Însan ilişkilerinin ulaşılması zor en son mertebesidir. fedakarlık ister, emek ister. kendinizden çok şey vermeniz gerekir. ama samimiyete ulaştığınızda aldığınız doyum bambaşkadır.
saatin 02.00' a gelmesiyle sol çerçevede farklı başlıklar altında dem vurulacak konu.
samimiyet bir şişe şarap,
komşu kızının bembeyaz elleri,
bir nefes sigarası,
cetre abisi.
eteğinin kısa görülmesi için beline kıvrılan tarafı.
bir tane kaşarlı tostu ve sade gazozu.
--spoiler--
insan, kendi samimiyetinin altını çizmeye kalkıştı mı, ister istemez üstünü de çiziyor. Samimiyet mahremiyetle mukayyet olsa gerek.
--spoiler--