''sen sevgiline ne verebilirsin ki? Kalbini mi? Pekala, ikincisine? Gene mi o? Üçüncü ve dördüncüye de mi o? Atma be adaşım, kaç tane kalbin var senin?'' demiştir, değirmen'de.
katledilmesini bir türlü hazmedemediğim büyük yazar. yaşasaydı acaba kaç tane daha kitap yazardı, kürk mantolu madonna'yı gölgede bırakacak güzellikte kaç eser daha verirdi diye düşünmekten kendimi alamıyorum.
"Bir izzetinefis faciası? Erkekler bazan ne kadar basit oluyorlar... Zannediyorlar ki, bir erkeğe karşı hiddet, hatta nefret duymaya başlayan bir kadın, hemen başka erkekler bulup boyunlarına sarılmak ister... Acaba bütün erkekler bizi bu kadar aptal mı zannederler?"
"Ona hakikaten dargın değildim;
asla kızmıyordum.
Sadece müteessirdim.
Bunun böyle olması lazımdı diyordum.
Demek ki beni bir türlü sevemiyordu.
Hakkı vardı.
Beni hayatımda hiç,
hiç kimse sevmemişti."
"Bir kadının bize her şeyini verdiğini zannettiğimiz anda onun hakikatte bize hiçbir şey vermiş olmadığını görmek , bize en yakın olduğunu sandığımız sırada bizden, bütün mesafelerin ötesindeymiş kadar uzak bulunduğunu kabule mecbur olmak acı bir şey." demiş yazardır.
bir kadını ''leylim ley'' diye sever,
aynı kadına ''yedi yıldır uğramadım yurduma'' diye özlem duyar,
aynı kadından ''ay bir yandan sen bir yandan sar beni'' diye şefkat bekler.
cumhuriyet tarihinin ilk faili meçhullerindendir. nietzsche sendromu nun şiddetli ısrarlarına rağmen hala okuyamadığım bir başyapıtı bulunur adı kürk mantolu madonnadır. inat etmeyin okuyun.
bir akşam kadıköydeki meyhanede oturmuş haluk abim ve güzel bir kadınla beraber rakımı yudumlarken yan masadan, cemal süreyalı özdemir asaflı muhabbetimize bir anda mevzu bahsi geçen üstadın şiirleriyle katılıverdi bir beyefendi. öylesine aşığı ki üstadın, hakkında bilmediğimiz onlarca şeyi anlatır, biz de hayranlık içinde dinlerken bulduk kendimizi. derken yakın zamanda çıkacak sabahattin ali belgeselinden söz etti. metin avdaç diye bir adam yapmış. fragmanını izletti, pek beğendik. bir an evvel gidip izlemeliyiz dedik. muhabbetimize o beyefendiyle devam ederken kalkma zamanı geldi ve "bu arada" dedim "isminiz bağışlamadınız?". "ah" dedi "evet. ben metin avdaç galamıza beklerim."
2012 lys 3 sınavı edebiyat bölümünde sorulmuş olan yazar. kendisinin tüm kitaplarını okumama ve eşinin kızlık soyadı gibi gerekli gereksiz her türlü şeyi bilmeme rağmen soruyu yapamamam beni fazlasıyla üzdü. sınavı kazanamadığıma değil soruyu yapamadığıma üzüldüm. ama ne olursa olsun sabahattin ali babadır, candır. en sevilendir hep.
25 şubat 1907 de gümülcine'de doğan 2 nisan 1948 de kırklareli'de ölen öğretmen - yazar.
hayatı boyunca değişik işlerde bulunan sabahattin ali, almanca öğretmenliği, milli eğitim bakanlığı yayın müdürlüğünde memurluk, devlet konservatuvarında dramaturgluk yapmış; 1945'te bakanlık emrine alınmıştır.ayrıca istanbul'da markopaşa adlı mizah gazetesini çıkarmıştır.
yazarın başlıca eserleri;
içimizdeki şeytan,
kürk mantolu madonna,
markopaşa yazıları ve ötekiler,
kuyucaklı yusuf,
bütün şiirleri,
çakıcı'nın ilk kurşunu,
yeni dünya,
sırça köşk,
kağnı/ses/esirler,
değirmen,
mahkemelerde,
hep genç kalacağım'dır.