günümüzde bile ironinin tam olarak anlaşılmadığı zamanda, sen git 80 yıl önce bir şeyler karala seni tutup atsınlar içeri sonra salya sümük ağla millet sana bilmem neresiyle gülsün. alim alim gül alim, gül dibine gel alim nokta nokta.
Nazım hikmetle kuzen olması, şahsımı hiç şaşırtmayan kişidir. Zira ikiside iflah olmaz Cumhuriyet ve atatürk düşmanıdırlar. solcular tarafından pek sevilen zatlardır.
Türkiye cumhuriyetine ve atatürk'e yazdığı hakaret şiirinden sonra cezaevine gönderilmiştir. Cezaevinden çıkabilmek için atatürk'ü övücü bir şiir yazarak davasında duramayacak kadar omurgasız bir yazardır.
Atatürkçü olduğunu idda edenlerce göğe çıkarılmaktadır. kendisi Türk düşmanı, bir komünistdir.
değeri yıllar sonra anlaşılmış yazardır. Kürk Mantolu Madonna kitabı yeni nesil okurlar için yeni çıkmış bir kitap gibi bir anda ilgi çekti ve bu durum baya şaşırttı beni açıkçası. yerin altında altın küpü bulmuşlar gibi kapış kapış gidiyor.
(bkz: içimizdeki şeytan) kitabını okuduktan sonra katiyetle bir daha elime hiçbir kitabını alıp okumayacağım harikulade şahıs. kitabı okurken düştüğüm çelişkiler ve arasında kendimi mengenede sıkıştırılıyormuş gibi hissetmeme neden olan düal durumlardan mütevellit kendisini saygıyla anıyorum. sevdiğim ama uzak durduğum ender karakterlerden.
şu ana kadar kendisinin bir romanını okudum. (bkz: kürk mantolu madonna) hikaye teknik açıdan kusurlu. sabahattin ali, anlatmak istediği olay, yani oradaki adamın anılarını anlatabilmek için bir an önce anı defterini bulabilmeliydi. hikaye anı defterini buluncaya kadar çok kusurlu. ondan sonrası ise zaten gözleme dayalı başkalarının hayatları. buradan sabahattin alide yyalnızca etrafında gözlemlediği şeyleri kağıda dökmüş ve bunu da basma şansı yakalamıştır. yazarlık melekelerinin olmadığını söyleyebiliriz. bir hikayesinde doğal çevreyi, etrafta gördüklerini anlata anlata bitiremiyor(bitirmiyor) hem de hiç bir söz sanatı olmadan. sanırım biraz melankolik ve imkansızın peşinde, mutlu olmayı sevmeyen birisi. hikayelerinin teknik kusurları da günümüzde ahmet ümitte görülür.
yokluk içerisinde tekrar iş bulabilmek için sistemi kabullendiğini ispat etmesi gerekmiştir. gayret etmiş fakat başaramamıştır.
ölmüştür işte bu şerefsiz, faşist topraklarda...
"Her gün odamda oturuyor, kitap okumaya çalışıyordum. Bir tek harfini bile fark etmeden sayfaları çeviriyor, bazen, dikkat etmeye azmederek baştan başlıyor, fakat birkaç satır sonra gene zihnimin başka yerlerde dolaştığını görüyordum."
Kalbimize, aklımıza ve algımıza yeni odalar açan, her kitabıyla umudumuzu yeşertmiş bir kurgu sihirbazı... Kızının, babasının özgünlüğünden nasiplenememesi büyük talihsizliktir... Hayata veda edişi, bu ülkede vicdanlı olmanın gördüğü muamelenin yansımasıdır!
sadece kürk mantolu madonna romanıyla bilinen; fakata en iyi romanının içimizdeki şeytan olduğunu düşündüğüm, faili meçhul bir cinayete kurban gitmiş önemli yazarımız.
bana kalırsa edebi zirvesini hikayeleriyle yapmıştır. özellikle kağnı kitabında bulunan hikayelerin tamamı dört dörtlüktür. kendisinin en büyük avantajı duru dili ve olağanüstü gözlem yeteneği. ömrünün büyük bir kısmını "öteki insan" olarak hapislerde geçirmesi de edebi hayatına büyük bir kaynaklık etmekte.
özellikle duvar adlı hikayesini okurken, sinop cezaevi'nin bahçesinde siz de onunla birlikte volta atıyor ve diğer mahkumun anlattığı hikayeyi bir cigara sararak dinliyorsunuz. hiç betimleme yapmadan gerçeklik olgusunu başarıyla yakalamakta.
çok erken yaşta göçüp gitti. geride bir yığın eser ve kitap dolu çantasını bıraktı.