"insanlar birbirlerini tanımanın ne kadar güç olduğunu bildikleri için bu zahmetli işe teşebbüs etmektense, körler gibi rastgele dolaşmayı ve ancak çarpıştıkça birbirlerinin mevcudiyetinden haberdar olmayı tercih ediyorlar."
türk edebiyatının en kuvvetli romancılarından, öykücülerindendir. zamanında atsız'ın görülerinden ciddi şekilde etkilenmiş hatta türkçü dergilerde yazılar yayınlamış, daha sonra epey bir sola kaymış, türkçülerle papaz olmuş, atsız'a açtığı hakaret davasının ilk celsesinde salondaki atsız lehine olan kalabalıktan ürküp salonu terk etmek zorunda kalmış, celse de 3 mayıs'a ertelenmiştir.
ne olur? anlaşamayacağımızı anlarsak veda eder ayrılırız... bu o kadar mühim bir felaket mi? hayatta yalnız kalmanın esas olduğunu hala kabul edemiyor musunuz? bütün yakınlaşmalar, bütün birleşmeler yalancıdır. insanlar ancak muayyen bir hadde kadar birbirlerine sokulabilirler, üst tarafını uydururlar; ve günün birinde hatalarını anlayınca yeislerinden her şeyi bırakıp kaçarlar. halbuki mümkün olanla kanaat etseler,hayallerindekini hakikat zannetmekten vazgeçseler bu böyle olmaz. herkes tabii olanı kabul eder, ortada ne hayal sükutu, ne inkisar kalır..*
kontrgerilla yapılanması tarafından öldürülmüş edebiyatçıdır. bulgaristan doğumludur. canını kurtarmak için bulgaristan'a kaçmak isterken sınır yakınlarında devlet adına çalışan "karanlık adamlar" tarafından yakalanmıştır.
Kendisini anlatan en iyi makale http://www.nihal-atsiz.co...tanlar-h-nihal-atsiz.html budur. Velhasıl o günlerden günümüze gelindiğinde fikri açıdan aslında çok da önemsenecek bir adam değildir. Nitekim hizmet ettiği yoldaşları da çok önemsememiş miyadını doldurduktan sonra infaz etmiştir kendisini.
"Bu romanda roman olarak hiçbir üstünlük yok. Sabahattin Ali ruhi tahliller yapmağa özenmiş ve Şekspirvari uzun kendi kendini Murakebelerle romanını şişirmiştir. Zaten bizim dahi romancılarımızın hepsi mukallit oldukları için ruh tahlili, tabiat tasviri, içtimai hayatın tenkidi vesaire gibi büyük işlere dalmak onun için çok tabiidir. Dahi romancı ve güzide edip Sabahattin Aliyi de onlardan başka türlü görmeğe imkan yoktur.".
bunu demişler hakkında bir zamanlar. bunu diyen adamların milliyetçi olması ama şekspir'i göklere çıkarırken bizim romancılarımızı büyük işlere soyunan küçükler olarak görmesi ironik mi desem ne desem bilemedim. "bizim dahi romancılarımızın hepsi mukallit oldukları için" nedir lan? bu nasıl milliyetçilik? hayır desen ki güzel roman, bizim romancılarımız edebi anlamda başarılı ama fikir anlamında eksikler desen saygı gösteririm belki ama bu laf nedir? neyse ölmüşsün bari.
içimizdeki şeytan adlı romanı ile türk edebiyatına çok büyük bir katkı yapmış olan kişi.
atsız ile davalık olmuştur, tartışmışlardr siyaset yüzünden.
bunu söylediğim marksist bir arkadaş, kesin atsız öldürtmüştür sabahattin ali'yi dedi.
çok gülmüştüm.
bir yandan ahmet kaya'nın hemen hemen bütün şarkılarının bulunduğu klasördeki şarkıları aimp'te dinleyip bir yandan da başka işlerle uğraşırken başarılı müziği ve sözleriyle bir eser dikkatimi çeker. bu eser kız kaçıran'dır, sözlerinin kime ait olduğunu merak edip baktığımda ise karşıma sabahattin ali çıkar.
Dağlar dik, çeşmeler kuru,
Yarimin benzi çok sarı;
Ölüm var, dönülmez geri;
Yürü yağız atım, yürü...
Dağlar geçilmiyor kardan;
Aman yok candarmalardan.
Ayrılamadım bu yardan;
Yürü yağız atım, yürü...
Yarim bu gece yoruldu,
Kaçırdığıma darıldı;
Bak, daha sıkı sarıldı;
Yürü yağız atım, yürü...
Nasıl titriyor korkudan:
Kaldırdım onu uykudan;
Sesler geliyor doğudan;
Yürü yağız atım, yürü...
devletten nefret etme sebeplerimden biridir. böyle bir değeri öldürtmüş üstüne de katilleri serbest bırakmıştır. zaten bu ülkede farklı düşünenlerinin sonu hep böyle olmadı mı ?
öldüğüne en çok üzülünen yazarlardan.
sabahattin ali ile kürk mantolu madonna sayesinde tanıştık. bu kadar sade, akıcı, insanı kendisine çeken bir dil çok az bulunur. yazarını bilmeden bir öykü okuduğunuzda ne kadar sabahattin ali gibi yazmış denildiğinde sabahattin ali çıkar. dil ağdalı değil ama çok büyük sadelikle bağımlılık yapabiliyor.
o kadar genç ölmüş ki sadece üç roman yazabilmiş. bu romanlarda genelde insanın içine işler. çok sevilmesine rağmen çok üzer bu romanlar insanı.birçok öykü kitabı vardır. yky den bütün kitapları alınabilir. bu kitaplardan birisinde yazmayı planladığı şeylerin taslağı var ki bunu görünce insan daha da bir üzülüyor bu güzel yazar onları yazamadığı için.
çok değişik adamdır. toplumla ilgili sıkıntıları, çatışmaları , çıkmazları vardır. kendi ile ilgilide tabi. ama onu eğer biyerden yakalarsanız hiç bırakamazsınız. genelde karakterlerine kendi içe dönük yapısından özellikler yansıtır. raif bey, selahattin bey hep böyle onun gibi adamlardır. dertli bi adamdır bence. hüznü sever, hüznün gerçekliğini sever. sizede sevdirir. sizide üzer
çok özel bir yazar,şair benim için sabahattin ali.kuyucaklı yusufu okuduğumda işte böyle anlatılır taşra diyorum ancak böyle dillendirilir er kişi; dönüyorum kürk mantolu madonnaya pısırık,içe dönük,duygusal raif efendi karşılıyor beni,şiirlerine bakıyorum aldırma gönül,göklerde kartal gibiydim diye sesleniyor mapushane avlularından...velhasıl yaşasaydı daha söyleyecek çok şeyi olacaktı sevgili sabahattin alinin...