kürk mantolu madonna kitabını, kızlar kahveye kombine ederek fotoğraf çeksin diye yazmış yazarımızdır. Maria Puder'i Ronaldo'nun manken sevgilisi zanneden kızlar "kork montolo modonno okodon mo" diyor amk. Kürk Mantolu Madonna'nın kapağını bilenlerle, içinde Sabahattin Ali'nin anlattığı hikayeyi bilen kızların sayısal farkı iki stadyum doldurur.
şiirleri şarkı efsane şarkılar olmuş, hayatı idealleri peşinde koşmakla geçmiş yiğit adamdır. canım aliye ruhum filiz adlı kitapta eşi aliye ve kızı filiz' yazdığı mektupları bulursunuz. burada bu adamın nasıl bir hayat arkadaşı olduğunu ve karısının ne kadar bu adam kadar cesur vefalı olduğunu görür ve dersiniz ki kahramanlar kolay yaşamıyor gerçekten.
ne yazık ki en güzel romanlarından romanlarından biri kahvenin yanına fon, cahil cüheyla kadınların magazin programlarında kullanacağı konu olmuştur.
Yalnız, gökyüzündeki yıldızlardan çayın dibindeki çakıllara, doğu tarafından kopup gelen bulutlardan batı tarafındaki denize kadar uzanan ve yayılan bu kocaman gecenin içinde, yapayalnızdı. Düşüncelerini hangi istikamete koşturursa koştursun, karşısına kimse çıkmıyordu. Şu anda bu koskoca dünya üzerinde kendisini düşünen bir tek kişi bile mevcut olmadığına o kadar emniyeti vardı ki, acı bir kabadayılıkla kendisi de hiç kimseyi düşünülmeye layık bulmuyor; fakat bundan sebebini anlayamadığı bir üzüntü duyuyordu. Acaba onu sahiden hiç düşünen yok muydu ve o hiç kimseyi düşünmemekte, kendini yalnız bulmakta bu kadar haklı mıydı?
— Kuyucaklı Yusuf
Çirkince isimli öyküsünde bir köyde köylülerin toprak sahibi olarak yaşaması ile tarım işçilerinin yaşaması arasındaki farkı çok vurucu bir şekilde anlatmıştır.
Babam edebiyatçı. Çocukluğumdan beri babamın "bu adama nasıl kıydınız?" serzenişlerini dinledim.
Son zamanlarda ben de hep böyle der oldum.
Galiba yaşlanmak böyle bir şey.
Kitap okumaya 2 sene ara verdikten sonra tekrardan kitap okuma alışkanlığımı kazandıran,kitap okumayı sevdiren yazardır. Kürk mantolu madonnasının sonundaki son ile beni büyük bir üzüntüye soksada okuduğum en iyi romanlardan biriydi. O romanı alırken demiştim bu yazar bu kadar övülüyor bir şans vereyim 3 kitabını almıştım işte o ilk kitabı olduktan sonra içimizdeki şeytanı okumuştum. ilk romandan dolayı büyük bir beklentiyle okumuştum romanı bu beklentim suya düşmüştü. özellikle son bölümde hayal kırıklığına uğramıştım baya saçma bir sondu. Ondan sonra 3.kitabı okumamıştım sömestrda okuyacağım kitapların arasına ekledim kuyucaklı Yusuf'u kitabın başları çok güzeldi. şuan bazı kısımları haricinde Yusuf'u da sevdim kitap bitmedi ama güzel bir kitap olduğunu söyleyebilirim. Sebahattin Ali genel olarak okuduğum son iki kitabında bazı insanlara göndermeler yapıyordu(gerçek hayatta bazı kişilere yaptığını öğrendim sonradan) ve kendi düşüncelerini açıklarken ve eleştiriler yaparken kullandığı Üsküp çok hoşuma gitti.sanki karşısındaymışım onla sohbet edermişim gibi anlıyordum anlattıklarını o yönden çok sevdiğim rahmetli yazardır keşke hayatını mutlu sonla bitirebilseydi.
Bir zamanlar Atsız Mecmua'da yazı yazan eski Türkçü.
Atsız "içimizdeki Şeytanlar" makalesinde Sabahattin Ali'yi anlatıyor. Önce onun içimizdeki şeytan romanının özetini verip ardından başlıyor anlatmaya, "Ben onun1926-1927'de Türk Ocağı'nda tanıdım..."
Eğer hakkında karşıt görüşlü birilerini de dinlemek isterseniz makaleyi okuyabilirsiniz.