iyi ki yaşamışsın, iyi ki sizin gibi bir insan dünyaya gelmiş, gözlerimin ışıldayarak bakacağı, umutla kitaplarını okuyacağım, her okuyuşta tekrar okumak isteyeceğim bir yazar daha dünyaya gelmedi, evet benim hislerimi, tamamen yansıtabilen, çok değerli, ender insan, sanatçı. çok şeyi başardın, benim gönül kapım, hiç bir sanatçıya bu kadar açılmadı, o cümleler, şahane, beni benden alıyor, ilk okulda, kuyucaklı yusufu bir gecede bitirmiştim, bitirdiğimde vay be demiştim, ne kitap yazmış, 10 yıl sonra kitabı tekrar okuduğumda gene aynı tepkiyi veriyorum. evet yazar budur, yazar beni benden alandır, çok seviyorum seni, iyi ki yaşamışsın, dünyanın bize en büyük armağanlarından birisin.
Bestelenen şiirleri ile gönüllerde taht kuran; öykü, roman, çeviri ve derlemeleri ile edebi kişiliğini ortaya koymuş,Servet-i Fünun ile adından söz ettirmiş sanat adamı.
soyadı kanunu çıktığı zaman soyadını ali yaptırmak isteyen, fakat nüfus memuru hem ismin, hem soyismin ali olamaz dediği için alı olsun o zaman deyip, nüfusa ali alı olarak kayıt yaptıran yazar.
başına ne geleceğini anlayan sanatkardır. 1 Aralık 1947de Aliye Aliye gönderdiği mektupta ihtiyarlığımda çekilmez bir adam olacağım hakkındaki iltifatına teşekkür ederim. Ama bu tahminin doğru çıkmayacak sanırım. Çünkü ihtiyarlayacağımı kim söyledi. Hep genç kalacağım demiş kendileri. sanki hissetmiş de yazmış.
"Başım dağ, saçlarım kardır,
Deli rüzgarlarım vardır,
Ovalar bana çok dardır,
Benim meskenim dağlardır."
"Benim kalbimden her acı yerini daha kuvvetlisine terk etmek için çekildi. Demek istemiyorum ki ıstıraplar beni sarsmıyor. Hayır. Acılar kalbimi nasırlaştırdı ve kalbim, her zaman üzerine basılan bir nasır gibi sızlıyor. Yalnız ben artık bağırmıyorum, bağıramıyorum. Faidesini görmedim ki.
Kederler çok mukaddes şeylerdir; insanları terbiye eder. Bilhassa benimkiler ki en vefâkâr dostlarımdır, beni hiç terk etmezler. Onları başkalarına söylemekte, haykırmakta ne mâna vardır? Şimdiye kadar söyledim de ne oldu? Bunlar öyle şeyler ki çok fecî oldukları halde bir başkasına anlatılırken gülünç oluyorlar. Saklamak, bunları kıskanç bir itinâ ile saklamak lazım. Hem kime anlatacağız. insanlara mı ? Haydi canım! Hepsi birbirinden berbâd olan bu mahlûklara böyle ulvî şeyler açılır mı ? insan Öyle bir kelime ki fenalığını anlatmak için kendisinden başka bir kelimeye ihtiyaç yoktur."
asıl ününü öykü ve romanlarıyla kazanmış, insanın zavallılığını ve gücünü masalsı ve destansı bir biçimde yansıtmayı başarmış, toplumsal eşitsizliği, ezilen insanların acılarını, sömürülmelerini konu edinmiş, mezarı belli olmayan yazar, şair, öğretmen ve bir çevirmendir.
"Teneffüsde tuvalete yalnız gitmekten bile sıkılırdık oysaki. Yemek yemese de ben yerken karşımda otursun isterdim annem. Çünkü yalnızlık boktan ve sıkıcıydı. Günün en uzun aktivitesi kuşkusuz uykuydu ve gerçek yalnızlık uyandığında burnuna gelen tek kokunun kendininki olmasıydı."
geldik son dönemlerde ellerden düşmeyen ''kürk mantolu madonna'' nın yazarına , efendim ilk başta okuduğumda dikkat etmeyip ''kürk mantolu maradona'' diye okuyodum ben bunun kitabını, hatta kitabı öyle bitirmişliğim vardır. okumayanlara pek de tavsiye etmem , zira bişey kaybetmezsiniz.
toplumsal gerçekçiliğin ilk başarılı örneklerinden sayılan ''kuyucaklı yusuf'' da bu abimize aittir , en tanınmış eseridir. ben yazsam bu kadar tanınmam , kürk mantolu madonna ymış da bıdı bıdı amk , madonna görünce yapışın ibneler , neyse sinirlendirmeyin.
şiirler: dağlar ve rüzgar
kurbağların serenadı
roman: kuyucaklı yusuf , içimizdeki şeytan , kürk mantolu ''maradona''
''Hayattan fazla şeyler bekleme. Dünyada bir felaketin içinden en az zararla sıyrılmanın yolu hayata uymak, muhite uymak, hiç sivrilmemektir.'' sözlerinin sahibi, güzel insan.