sözlük yazarlarından şiirler

entry5574 galeri47 ses1
    5574.
  1. ışık sanılan sabah

    göz kapaklarını araladığında
    gözleri değil, yalnızlığı uyanıyor önce
    bir perde kıpırdıyor
    ama rüzgâr bile içeri girmeye çekiniyor

    çaydanlık sessiz
    ocak suskun
    kokusuz bir sabah sızıyor odanın köşesinden

    bir kuş sesi düşüyor camdan içeri
    ama yankılanmıyor
    çünkü duvarlar artık
    hiçbir sesi taşımıyor

    ayakkabılar hâlâ kapının yanında
    ama hiçbir yere gitme niyeti yok onların
    çünkü yollar da insanlardan yorulmuş

    bir not kâğıdı ilişmiş masaya:
    "unuttum."
    neyi olduğu yazmıyor
    ama her şeyi anlatıyor

    ayna bu sabah daha puslu
    kendini gösterme isteğini
    biraz daha kaybetmiş

    elini yüzüne süren biri
    sanki yabancı bir yüze dokunur gibi
    “bu ben değilim” diyor
    ama başka kimse de değil

    bir sabah bu
    evet, takvim öyle söylüyor
    ama yaşamak,
    biraz daha ertelenmiş gibi

    ve dışarıdan gelen sesler:
    bir çocuk, bir martı, bir minibüs…
    hepsi başka bir hayatın içinden geçiyor
    seninle ilgisi olmayan

    ve saat 08:12
    bir gün daha başlamış
    ama sen hâlâ
    dün geceki sessizliğin içindesin
    1 ...
  2. 5573.
  3. “Bir oda, bir adam, bir gece”

    —-——uyanıyor———

    Suskun bir duvar sesiyle uyanıyor biri
    bakıyor saatine,
    diyor içinden:
    "biri beni unutmuş olmalı"

    sağında eski bir sandalye
    solunda yarım kalmış bir limon çayı

    ayak ucunda kırık bir takvim
    gökyüzüyle bağı kesilmiş bir kuş gibi

    ‘sen gelince susuyor bazı eşyalar’
    diye mırıldanıyor sessizlik.

    Aynaya bakıyor biri
    herkes gibi kendi aynasında
    biraz başkasını arıyor.

    Diyor içinden:
    öbür yüzünü unutanlar
    gölgesiz kalıyor sabahları

    bir çınlama yayılıyor komşusunun camından
    sanki biri düşünmeyi unuttu orada,
    diyor biri kendi kendine.

    ve gece,
    Onu da herkes gibi
    kendine benzetiyor sonunda.

    ————zaman daralıyor————

    duvarlar nefes alıyor sanki
    saksıdaki çiçek solayazmış
    Sessiz bir terk ediş gibi,
    Diyor biri.

    zaman, halının kıyısına sıkışmış
    unutulmuş bir mendil kadar yorgun.

    bir telefon ışığı yanıp sönüyor,
    karanlığa atılmış küçük bir çağrı gibi.

    birisi perdeyi aralıyor biraz
    ama dışarısı da içeri kadar suskun.

    ‘bu gece kimse ölmesin’
    diyor içinden, biri
    çok sessiz,
    kırık bir dille.

    ve dünya,
    biraz daha dönüyor
    kimse fark etmeden.

    ————yalnızlık ağırlaşıyor————

    radyoda eski bir şarkı başlıyor
    söyleyeni öleli yıllar olmuş.

    bir bardak su
    yarıya kadar içilmiş
    ama susuzluk hâlâ taze.

    ‘her şey yerli yerinde,
    bir tek ben eksildim galiba’
    diye geçiriyor içinden biri

    cam buğulanıyor içeriden
    gökyüzü kendi yüzünü görmeye çalışıyor

    bir köpek havlıyor uzakta
    belki bir rüya kovalanıyor

    ve biri,
    bir sigara yakıyor.
    Ama duman sevmiyorum
    Diyor bir başka biri.

    içinde bir uğultu var insanın
    ne dursa susmuyor
    ne yürüse gitmiyor
    Diye düşünüyor.

    pencerede gri bir gölge asılı
    karşı evin ışığı hâlâ sönmedi
    biri daha sabaha çıkmak istemiyor belki

    "bu şehirde herkes eksik biraz"
    diyor kendi kendine
    ağzında sigara değil,
    suskunluk yanıyor!

    duvara yaslanmış bir çift ayakkabı
    kimsenin giymediği bir kaçışa hazır

    elleri ceplerinde yürüyenler
    aslında ellerini birbirine saklıyor

    konuşmuyor kimse
    çünkü kelimeler de bıkkın artık.
    Ama her sözcük,
    dudaktan atlamaya hazır
    Biraz da intihara meyilli.

    ve o adam — ismini sormadınız hâlâ !
    yüzünü dökmüş içinden,
    bir daha toplamamaya yeminli

    yıldızlar yok bu gece
    çünkü herkes perdeyi kapamış çoktan
    kimse bakılmak istemiyor artık

    yalnızlık diye bir ağırlık var odada
    ne kaldırılabiliyor
    ne yere bırakılabiliyor

    ve dünya,
    dönüyor yine
    sadece düşmemek için..

    ——sabah oluyor gece——

    perde aralığından sızan ışık
    bir suç gibi düşüyor duvara
    gölgeler sorgusuz,
    ışık bile sorgulanmıyor artık.

    biri sandalyesinde yamulmuş oturuyor
    hiçbir şeyin tam karşısında değil
    ne duvar,
    ne pencere,
    ne hayat

    sırtı dönük dünyaya
    kendi omzuna yaslanmaya çalışıyor
    ama orası da terk edilmiş çoktan.

    ‘herkes gidiyor bir yerden’
    diyor,
    ama ben
    Hiçbir yere gelmemiş gibiyim.

    gözleri açık
    ama baktığı her şey kapalı
    zihni, içeriden kilitli bir kapı
    ve anahtar
    çoktan verilmiş birine.

    saat tik tak etmiyor
    çünkü zaman burada geçmeye utanıyor
    bu oda zamanın da uğramadığı yer artık

    radyoda ses yok
    birinin gülüşü çalınmış gibi
    her şey yerli yerinde
    bir tek yaşam eksik

    ve dışarıdan geçen ayak sesleri
    bir ölü gibi ağır
    kimse kimseye varmıyor artık

    yalnızlık bu değilse nedir?
    kendini bulamadığın odada
    kendini tekrar kaybetmeye çalışmak mı
    Diye soruyor biri.

    ———içinde oturulmayan bir beden———

    göz kapaklarının ardı
    simsiyah bir boşluk şimdi
    düşler bile oturmayı reddediyor oraya

    aynada bir yüz değil
    bir zamanlar insan olmuş bir şekil
    çerçevesi var,
    hikâyesi yok !

    “bir şey olmadan önce de böyleydim”
    diyor içinden biri
    ama neyin önce
    neyin sonra olduğunu bile unutur gibi

    kapının tokmağına kimse dokunmuyor artık
    çünkü gelen yok
    çünkü giden de olmamış aslında

    bir ses vardı bir zamanlar
    şimdi onun yankısı bile kendine küskün
    duvarlar duymazdan geliyor
    çünkü duymak bile dinlenmek ister

    bir fincan var masada
    içi boş
    ama en çok o dolu suskunlukla
    bir çığlık içilmiş sanki içinden

    yorganın altında bir ceset değil
    bir hayal yatıyor
    üzerine zaman örtülmüş.

    ve herkes geçiyor sokaktan
    kimse başını çevirmiyor bu pencereye
    çünkü herkes biliyor:
    orada kendileri oturuyor olabilir..

    Biri diyor içinden,
    Uzun yaşamak istiyor herkes
    Fakat
    Yaşlanmak istemiyor kimse.

    Yaşlılık diyor biri,
    Bağlıyor sımsıkı,
    yalnızlığın kemendini
    Her ilmek bir ölüm gibi…

    https://galeri.uludagsozluk.com/r/2434210/+

    Şiir diyor biri, yalnızlığımın giydiği en güzel elbise.

    26.07.2025
    0 ...
  4. 5572.
  5. --spoiler--

    bir avuç toprağa ektiğimiz
    rengârenk çiçekleri sevdiğimize verdik bazımız.
    bazımız, sevdiğimizi bir avuç toprağa verdik…
    bir avuç toprağa ektik gözyaşımızı.
    bir avuç topraktan biçtik ekmeğimizi.

    --spoiler--

    hepsi çok iyi...
    özellikle kapanış!

    ''ve unutma:
    hayat, avuçlarımızda tutmaya çalıştığımız şey değil,
    avuçlarımızdan taşıp gidenlerin bıraktığı izdir.''
    0 ...
  6. 5571.
  7. Yıl Dönerken

    Bir yıl daha,
    zamanın eskiyen takviminde
    bir yaprak daha düştü usulca.
    Bir yıl daha,
    umutlarımızı ve kırgınlıklarımızı
    bir bohça gibi sırtımıza yükleyip
    geldik işte buraya.

    Ve şimdi…

    Gönül verdik,
    kalp kırdık,
    gönül aldık bazen.
    Kalbimiz paramparça oldu belki bazen.
    Bazen gönlümüz alındı, iki sihirli sözcükle.
    Fakat yaşadık her şeye rağmen.

    Geçmez dediğimiz günler geçti,
    kaç zifiri gecemiz yine sabah oldu.

    En güzel anlarımız
    avuçlarımızda sıkıp tutmaya çalıştıkça
    kum taneleri gibi kayıp gitti parmak aralarımızdan.

    Bir avuç toprağa ektiğimiz
    rengârenk çiçekleri sevdiğimize verdik bazımız.
    Bazımız, sevdiğimizi bir avuç toprağa verdik…
    Bir avuç toprağa ektik gözyaşımızı.
    Bir avuç topraktan biçtik ekmeğimizi.

    Bir temmuz sıcağında dondu belki içimiz,
    soğuk bir ocak sabahında sıcacık oldu gözlerimiz.
    Mayısta çiçek açtık bazen,
    bir kasım günü yaprak döktük.

    Öfkelendik,
    üzüldük,
    sevindik,
    kahkahalar attık bazen ağız dolusu.

    Böyledir biraz da her yıl.
    Güzel dileklerimizle başlar,
    güzel dileklerimizle uçup gider
    hiç konmamış gibi avuçlarımıza.
    Ama yaşanır şöyle ya da böyle.

    Güzel dileklerle başladık şimdi yeni bir yıla.
    Bazen güzel şeyler yaşayacak,
    bazen üzüleceğiz.
    Ama şunu da bileceğiz ki
    geçip gidecek.

    O yüzden:
    Yıllar geçip giderken;
    hayatı ertelemediğimiz,
    anı dolu dolu yaşadığımız,
    çoğunlukla güzel günler geçirdiğimiz,
    kötü günlerin üstesinden gelebildiğimiz;

    kıymet bildiğimiz,
    sevip sevildiğimiz,
    sıcacık sarıldığımız,

    her anın, her dostun kıymetini bildiğimiz;
    farkında olarak yaşadığımız
    bir hayat diliyorum

    Ve unutma:
    Hayat, avuçlarımızda tutmaya çalıştığımız şey değil,
    avuçlarımızdan taşıp gidenlerin bıraktığı izdir.

    Nice güzel izlere..
    1 ...
  8. 5570.
  9. Bilmedin

    iki adın var bilirim,
    Ahmed Arif'ten kalma bir sızı gibi,
    yığıldı sözler, o şiirler sana, bilmedin.
    Mezara taşınır mı bu dilsiz harfler, bu sevda?
    Ben, betonun çocuğu, çiçeksizliğin ta kendisi!
    Gelinciklerin kızıl güzelliğini bana sen öğrettin.
    Doğa, bahar, hepsi seninle açıldı gözümde.
    Gökyüzü, o dipsiz kuyu, seninle aydınlandı.
    Bilmedin.
    Kitapların, parmaklarımda dolaşan cümleler.
    Dokundum kalbinin tenine, usulca,
    radyoda sesin, içimde bir konuşma, bitmeyen.
    Denge ve o salınan Rumeli kavakları,
    o esinti, işte onu da seninle öğrendim.
    Bilmedin.
    1 ...
  10. 5569.
  11. O'na

    Bırakma beni, ey ruhumun ikizi, ellerin avcumda bir oyma,
    dünya dönüyorsa, ancak seninle döner,
    Ellerin, nasırlı işçi elleri gibi değil ama bir oyma, bir sanat eseri.
    Dünya dönüyor, evet, seninle dönüyor,
    ihtiyacım var sana, her zerremle. toprağın suya hasreti gibi.
    Aşk sana benzer, ekmeğe, özgürlüğe benzer.
    Cılız bir fidanım ben, rüzgarda sallanırım,
    Esen her Meltemde ismini fısıldarım, sesim dağlarda yankılanır.
    Yağmurunla canlanır, yeşerir içim.
    Leylak rengi düşlerim seninle dolu, umut dolu.
    Adamlığı bana sen öğrettin, ustam sensin; bir piramidin mimarı misali, sabırla.
    Nasıl deme, gözlerimdeki utanca bak, sınıf savaşı gibi değil ama bir utanç.
    Güzelce bir sevda bu, imkânsızlığa gebe; tıpkı Ugarit'in kayıp destanları kadar çarpıcı.
    Ürkek bir ceylanın kalbi gibi çırpınır, Gordion düğümü kadar çözümsüz.
    Zorlu bir serüven baştan yazılmış sanki, Hattuşa'nın kil tabletlerinde mühürlenmiş.
    Ezelden beri içimde varmışsın gibi, Göbeklitepe'deki ilk tapınak kadar eski, bir kök gibi.
    Leylam sensin ama Mecnun değilim ben. Ben kavgayı seçtim, yalnızlığı değil.
    Cennette buluşuruz belki, kayıp Atlantis'in kıyıları gibi ya da bu dünyada kurarız cenneti.
    Eh, bu dünyada aşklar hep yarım kalır zaten; Pompeii'nin külleri altında donmuş bir anı gibi, bitmemiş bir destan gibi.

    Ali Şahin
    0 ...
  12. 5568.
  13. Ölümler, Dönüşümler ve izdüşümler

    Bir avuç gövdeyle başlar her sabah !
    sabanın izinde ter,
    ekmeğin suskun gölgesi.
    Düşen her tohum bir dua,
    her filiz bir çocuk gibi
    ana rahminden doğrulur sabaha.

    Zaman,
    bir ırmak gibi akar ayak bileklerimizden.
    Ne yana dönsek,
    bir çağrının esmer sesi:
    Gel, diyor,
    senin olanı al,
    senin olanı bırak.

    Kış gelir,
    gökyüzü keder gibi yağar çatılarımıza.
    Sözcükler susar,
    eller sabahın kabuğunda nasır tutar.
    Bir çocuğun yüzüyle ısınır soba,
    bir annenin sesiyle büyür tohum.

    Ama biliriz…
    gün olur,
    en bereketli tarlayı da
    en neşeli türküyü de
    bir sessizlik sarar.
    Gövdemiz toprağa döner,
    adımız rüzgâra.

    Ölüm,
    bir yorgunluk gibi çöker alnımıza.
    Ve toprak ana,
    bizi tekrar alır koynuna.
    Her şey başa döner:
    Bir tohum,
    bir çocuk,
    bir ağıt.
    2 ...
  14. 5567.
  15. Bir iç Savaşın Resmi

    I.
    Çekişme

    insan ruhunun iki kutuplu savaşı,
    bir yanda ışıkla yıkanmış sabahlar,
    karanlıkta soluk soluğa öte yanda
    çırpınan düşünceler.

    Gözlerimde dolaşır,
    eksik kalmış bir duygunun yankısı,
    sanki bir ömür arayıp da
    bulamadığım bir sesin kırıntısı.

    Sorgular yüklü her adım,
    "Ben kimim?" sorusu
    dönüp durur içimde,
    bir girdap gibi çeker geçmişi.
    ve geleceği.

    Ne zaman bir cevap bulsam
    hemen arkasından gelir
    Bir başka boşluk.
    Anlam dediğim
    hep bir adım ötemde,
    dokunurum,
    dağılır.

    Geceleri susturamam içimdeki yankıyı,
    bir tarafım susmak isterken,
    Haykırır diğeri.
    Bu beden,
    bu kalp
    iki kutbun çekişmesinde
    bir yol bulmaya çalışır.

    Bazen huzur sandığım şey
    sadece alışkanlıktır,
    bazen kararsızlık
    en dürüst halimdir.

    Ve ben,
    her gün yeniden doğarım
    çelişkilerimin rahminden,
    bir umutla
    belki bu kez bulurum kendimi
    yarım kalmayan bir duygunun içinde.

    II.
    Eksik Bir Şey

    insan ruhunun iki kutuplu savaşı,
    sessizce geçer içimizden.
    bir taraf beklemekten yorgun,
    Gidecek bir yer arar diğeri.
    bazen bir çocuk suskunluğunda,
    bir şair yalnızlığında bazen.

    Gözlerimde dolaşır,
    eksik kalmış bir duygunun yankısı,
    ne zaman göz göze gelsem aynayla
    kırılır içimdeki yüz,
    ve hep bir yanım eksik kalır
    adı konulmamış bir sevgide.

    Bilirim;
    insan bazen yalnız kalmakla
    yenilir kendine,
    bazen de çok konuşmakla.
    Ben susmayı öğrendim en çok,
    Dökülen sözcüklerin
    Anlamsızlığını bildiğimden.

    Ruhumda dönüp duran sorular var
    ne zaman birini yanıtlasam
    öbürü kanar içten içe.
    Bir anlam arıyorum
    ama anlam,
    hep biraz uzakta duran
    ve yüzünü çevirmeyen bir kadın gibi.

    Geceleri daha çok büyür içimde bu arayış,
    bir yıldız gibi düşer kalbime
    kıpırtısız bir özlem.
    Kendimle karşılaşırım sık sık
    bir kahvede,
    bir durakta,
    ve bakarım:
    hangi ben, hangisine yalan söylüyor?

    (10 Mayıs 2025)

    https://galeri.uludagsozluk.com/r/2415921/+
    0 ...
  16. 5566.
  17. Corona Günlerinde Aşk

    Zaman yolculuğuna çıktım bu akşam.
    Kulağımda sesin,
    eski günlerdeki gibi.
    Sigara üstüne sigara yakıyorum.
    Bir martı getiriyor seni bana.
    Martının kanadında geliyorsun yanıma,
    karşımdaki sandalyeye kuruluyorsun,
    kuş tüyü kadar hafif vücudunla...
    O güzel kokun bürüyor ortamı.
    Sonra bir mektup bırakıyorsun masaya,
    üstünde 5 eylül 2022 yazıyor.
    Bir mesaj geliyor telefonuma,
    yazan bir başkası.
    Şarkıcının dediği gibi,
    "Sevdiğim başka, sevenim başka."
    "Bugün doğmadı güneşimiz" diyorsun,
    sebebini biliyorum.
    Bu bir sır aramızda.


    Louis Armstrong'dan bir şarkı açıyorum,
    La vie en rose...
    Her biri ayrı bir gezegen olan gözlerinde kayboluyorum.
    Bir noktaya dönüşüyorum karşında,
    mavi soluk nokta...
    Carl Sagan anılıyor masamızda,
    ve Platon, sonra Sokrates ve Schopenhauer...
    Hepsi seninle anlam buluyor.
    Baş Öğretmenim de sensin
    Büyük Önderim de.


    2 Temmuz 2020'ye gidiyorum,
    Lanet olası Corona günleri...
    Pandemi, umutsuzluk, bunalım,
    depresyon, yalnız bırakılmışlık, yok sayılmışlık.
    Ve radyodaki umut veren sesin...
    Corona günlerinde aşk ancak böyle olur...
    Ah, Kavaklar şarkısı çalıyor bak,
    bunun bir anlamı var.
    Bu bir sır değil,
    Metin Altıok'un Sezen Aksu'ya sattığı şiirinin bestesi
    Ki buzdolabı almış o parayla...
    2 Temmuz'larda yasımız var bizim,
    Unutmadım aklımda.
    Hiç şair yakılır mı?
    Alçakça yakmışlar işte Sivas'ta.


    Mektubu açıyorum, tek kelime yazıyor,
    Delisin...
    Tüm soru işaretleri siliniyor beynimden.
    Bu bir sır aramızda.

    Böyle şiir mi olur kardeşim?
    Bu ne saçmalık?

    Baylar, siz değil miydiniz Garip akımını dışlayan?
    Belki biz de ruh hastaları olarak
    Deli akımı başlatırız.
    Belli mi olur?
    1 ...
  18. 5565.
  19. Bekleyişin Rüzgârında

    Bir gün daha geçiyor,
    Gökyüzü aynı yerden soyunuyor karanlığa,
    Gözlerin uzak bir yıldız,
    Ne kadar baksam yetmiyor anlamaya.

    Sokak lambaları titrek bir umut,
    Gölgelere karışıyor hayalim,
    Bir yudum sessizlik, bir tutam yalnızlık,
    Zaman, ellerimin arasından akıyor.

    Konuşsam, kelimeler yabancı,
    Sussam, boğazımda bir düğüm,
    Gözlerin diyorum, başka bir âlem,
    Orada güneş bile daha usul doğuyor.

    Bu şehrin duvarları çatlak,
    Her taşında biraz sen, biraz kaybolmuşluk,
    Kim bilir hangi yağmurda bulurum seni,
    Ya da hangi rüzgârda savrulur kokun.

    Bir isim koyamıyorum bu bekleyişe,
    Ne vuslat diyor bana ne ayrılık,
    Sadece duruyorum,
    Gecenin koynunda, bir yarım ezgi gibi.

    Belki bir gün,
    Bir mevsim geçişinde,
    Rüzgârla gelir sesin,
    Ve tüm şiirler yeniden anlam bulur...
    0 ...
  20. 5564.
  21. Boşlukta Bir Yer

    Bir sandalye koydum odanın ortasına.
    Ne oturmak istedim ne de kaldırmak.
    Sanki biri gelir, üzerine hayatını bırakır diye.
    Ama gelmedi kimse,
    Ve sandalye hep bir şeyleri eksik anlattı bana.

    Bir duvar saatim var, tiktakları eksik.
    Zamanı çalıyor ya da ödünç veriyor gibi.
    Birini çağırıyor belki de,
    Ama kim bilir, kim gelir bir saatin çağrısına?

    Bir sokak lambası gibiyim bazen,
    Sönmüş, ama ışığını unutmuş gibi.
    Bir kapının eşiğinde duruyorum,
    Açsam mı, kapatsam mı,
    Yoksa sadece bakıp dursam mı?

    Bir kelime buldum dün gece,
    içinde "sen" var, ama "ben" yok.
    Sanki biri eksik kaldığında
    Anlamlar hep biraz daha artıyor.
    Ve şiirler,
    Hep yarım kalıyor bir yerlerde.

    Biliyor musun,
    Gökyüzü de hep bir şeyleri unutuyor.
    Ya yıldızlarını kaybediyor ya da bulutlarını,
    Ama hep bir eksiklik var onun mavisinde.
    O yüzden griyi seviyorum.
    Gri, ne eski...
    0 ...
  22. 5563.
  23. insansı moralin mi bozuk ya? Keyfim yerine geldinjdjdjdjdjd
    1 ...
  24. 5562.
  25. Gözlerin Çatlak Zaman

    Bir saatin içinden döküldü zaman,
    Akrep unuttu, yelkovan sustu.
    Hangi kırık aynada kayboldu yüzüm?
    Ve hangi şarkıda yankılandı adım?

    Bütün sokaklar adını fısıldadı bu gece,
    Kaldırım taşlarında bir iz, bir anı,
    Bir eksik nefes.
    Yağmurun sesinde tamamlanmayan cümleler,
    Ve susan gökyüzü…

    Ellerin hâlâ avuçlarımda,
    Ama soğuk, ama uzak.
    Sanki bin yıl önce dokunmuşum gibi,
    Sanki sen hiç var olmamışsın gibi.

    Şimdi geceyi topluyorum kirpiklerimden,
    Ayaz üşütüyor kalbimi.
    Kim bilir, belki de bir başka masalda
    Zamanı yeneriz,
    Ve dünya yeniden döner.
    2 ...
  26. 5561.
  27. Gölgeler Uykusu

    içimde bir kırık aynadan düşüyor sesler,
    Her yankıda başka bir ben, başka bir hiçlik.
    Yeryüzü soluk, gökyüzü ağır bir kefen,
    Ve biz, karanlığın kucağında kaybolmuş harfleriz.

    Ne zaman dokunsam zamana,
    Avuçlarımda bir rüyanın külleri,
    Bir sabahın sonsuz intiharı…
    Kim bilir, belki de uykuların ta kendisiyiz.

    Beni çağırıyor yıldızsız boşluk,
    Bir mavi unutuluşun kapısında.
    Dilimde eski bir şarkının izleri,
    Fısıltılar, hiçbir yere varamayan…

    Bir dal kırılır gibi içim,
    Düşerken geriye ne kalır ki?
    Belki bir anı, belki bir rüya kırıntısı,
    Ya da sadece sessizlik.
    2 ...
  28. 5560.
  29. yalnızdım bir tanem yine dün akşam,
    hep memelerini düşündüm hep seni andım,
    dayanılmaz bir şey oldu kalçaların,
    dün gece tanganı yırttımda yattım.

    cengiz kurtoğlu ölmeden mezarında takla attı
    0 ...
  30. 5559.
  31. https://galeri.uludagsozluk.com/r/2382629/+

    *Başka bir kalbi incitmeden*

    Bir kalem al eline
    Boş bir kağıt .
    Bir kadeh çiz
    Kırmızı şarap doldur
    içelim ellerinden.

    Bir ipe birkaç sözcük diz
    şiir yazsın dudakların.
    Kağıda bak uzun uzun
    Sarhoş olalım gözlerinden.

    Bir şarkı aç, çalsın inceden
    Bir kalbi sev, büyüt
    Başka bir kalbi incitmeden!

    Bir ipek mendil al eline
    Sil gözündeki boncukları
    Seni sevdiğimi hatırla
    ve gülümse ki
    Ay kıskansın güzelliğini.

    Kasım,2024
    0 ...
  32. 5558.
  33. https://galeri.uludagsozluk.com/r/2381988/+

    Düşünceler Kış

    Kar yağıyor,
    Yürüyen insanların omuzlarına.
    Ve sokak çocuklarının
    okşanmamış bakışlarına

    Kar yağıyor.
    Saçlarıma düşen taneler
    Eriyip akıyor düşüncelerime.
    Ve ıslatıyor yokluğunun yanaklarını,
    ben seni düşünürken.
    Donduruyor yokluğun,
    soğuklardan önce.

    Benim içimde yazdan kalma bir umut.
    Ki umudum,
    Paramparçadır şimdi
    Gerçekliğin keskin çarkında.

    Düşünceler kış artık,
    Ve kar yağıyor
    Umutlar yazdan bir artık.

    26 Kasım, 2024
    1 ...
  34. 5557.
  35. Hiç iyi değilim.
    ikiye ayrılıp atılmış gibiyim
    Her zaman böyleydim
    Ama artık eskisinden de beterim

    Beni gözlerimden vurdun güzelliğinle
    Sonra yüreğimden vurdun güzel yüreğinle
    Beni alıştırdın kendine
    Çok sıkı bağladın kendine
    Bana güzel yaklaştın
    Ben sana bir ömür koşmaya karar verdim.

    Sonra çektin gittin
    Beni göğsünden bıçaklanmış Cliffjumper gibi bıraktın gittin.
    Beni şartların zombiye çevirip sonra ikiye ayırıp energon madeninde patlatmasına sebebiyet verdin
    Kimse tarafından s*klenmediğimi gösterdin.

    Sonra geri döndün bana
    Affettirdin kendini
    Bana tekrardan umut kazandırdın.
    Bana sabahları erken yaşattın geceleri erken kapattırdın.

    Sonra konuşmaya başladık
    Aşkını bulduğunu söyledin
    işte artık iyice çökerttin beni.
    Önce göğsümden bıçakladın. Sonra üzerimde deney yapıp beni delirttin.
    En sonunda da ikiye ayırdın.
    Kimse tarafından umursanmadım.

    Belki de hiç umursanmayacağım.
    Belki de beni kimse senin gibi sevmeyecek
    Beni en iyi anlayan sendin. Her şeyimizle uyuşuyorduk.
    Zevkler, renkler, aileler, tarzlar ve her şey.
    Şehrin bana hep seni hatırlatacak
    Tarzlar ve zevkler bana hep seni hatırlatacak.
    işin kötü yanı ne biliyor musun ?
    Aynı sen olan biri hiç gelmeyecek.

    Ama Allah işte.
    insanı sınar mükafatını verir.
    Ben de mükafatımı bekliyorum.
    Adaklar adadım uğruna.
    Gelirse ne ala.
    Gelmezse beni istediğin kadar ikiye ayır. Zaten batmış olacağım.
    Daha ne kadar batabilirim ki ?
    3 ...
  36. 5556.
  37. Bir eylül akşamı seni düşünüyorum.
    Güneş batıyor,
    Ayışığı bulutların ardında kalıyor,
    bir yarasa konuyor omzuma
    Tanrı'nın sesini duyuyorum.
    Balkonda bir sigara yakıyorum,
    Manzaram gri duvarlar,
    sarı ışıklı mutfak pencereleri
    Ve uçsuz bucaksız gökyüzü.
    Gök gürlüyor, az sonra yağmur yağacak.
    Şimşeğin ışığında silüetini görüyorum.
    Üşüyorum, yağmur çiseliyor
    ve yağmur yanağıma bir öpücük konduruyor,
    Senin dudaklarınla...
    Bir bebek ağlıyor,
    sesi ezan sesine karışıyor,
    ben de ağlıyorum.
    Trafik yine tıkalı,
    Caddeden korna sesleri geliyor.
    Bir taksici önündeki sürücüye sövüyor
    ben de sövüyorum.
    Toprak kokusu geliyor,
    komşuda kızgın yağda pişen soğan kokusuna karışıyor.
    Acıkıyorum.
    Dolapta bir şişe ufak rakı,
    yarım kalmış ekşi yoğurt,
    masada çeyrek kuru ekmek bana bakıyor.
    Aç kurtlar gibi saldırıyorum.
    Rakının kapağını açıyorum,
    mutfağa ananson kokusu doluyor.
    Bu koku bana seni hatırlatıyor,
    Yavaş yavaş kadehe dolduruyorum.
    Rakıyı değil seni içiyorum.
    Bugün zeki müren'in ölüm yıl dönümü.
    Onun anısına pikaba bir plak koyuyorum,
    "Elbet bir gün buluşacağız"
    Ama ne zaman?
    4 ...
  38. 5555.
  39. Yaşayalım

    insan ve hayvan cesetleri birbirine karıştı
    üstelik özgür de değiliz.
    Canavar bir ülkenin bombaları altında çocuklar körebe oynuyorlar.
    Bir anne sütten kesildi
    bir babanın kolu koptu.
    Bir köpek kediyi gömdü.
    Ağaçlar köklerinden yıkıldı.
    Evler toz duman.
    Yemek yerine dert pişiyor evlerde.
    Aşıklar korkuyor gelecekten.
    Kuşlar yolunu değiştirdi.
    Hak etmedi kimse bunu.
    Durdurun şu savaşı,
    yaşayalım.
    1 ...
  40. 5554.
  41. Tükürün

    O küçük çocuğu ben öldürmüşüm gibi
    Size onlarca vaat verip sevişip terk etmişim gibi
    Dağda terörist, düzlükte hırsız, gökyüzünde uğursuzmuşum gibi
    Size sürekli kötü haberler veriyormuşum gibi
    Evinizi ben yıkmışım gibi
    Hasta babanıza huzurevinde işkence etmişim gibi
    Müze soymuşum gibi
    Tarihi eserleri yurt dışına kaçırmışım gibi
    Ekonomiyi ben bozmuşum gibi
    Tükürün çirkin yüzüme!

    Aynaya bakınca çirkin bir köpek leşi görüyorum
    Bataklık görüyorum
    Bunalmışlık görüyorum
    imansızlık görüyorum
    Bazen ben de aynaya tükürüyorum
    Tükürün çirkin yüzüme!

    Oysa ben neler hayal etmiştim çocukken
    Mavi gökyüzünü süsleyen yıldızlara gidecektim bisikletimle
    Buluta binip uçacaktım
    Martıların kanatlarına zümrüt takacaktım
    Çocukları ağlatanaları yok edecektim
    Hiçbirini yapamadım
    Tükürün çirkin yüzüme.
    1 ...
  42. 5553.
  43. Günbatımları ve sen

    Ne ay kalıyor sen varken, gökyüzünde
    Ne bir mutsuzluk, benim yüzümde.
    Ne güneş parıldıyor senin kadar
    Ne inci mercan.
    2 ...
  44. 5552.
  45. Henüz gelmedi içinden intihar sanrıları
    Zira daha görmeye hazır değilim tanrı ya da tanrıları
    Ah bir de yaşayabilsem şans ve özgürlükle
    Görmeden tek bir tane bile aç açıkta yavruları ...

    Üstün varlıklarız vesselam belli ki tok olarak biz
    Yoksa nasıl görmezden gelirdik o insanları sanki giz var giz
    Tez zamanda değişse devran değse yerlere değse alınlar
    Yerine toprağın üzerinde çökmüş diz üstüne diz

    Enerjilerimiz tutmuyor azizim bu dünyayla benim
    Daha doğmadan önce belliymiş kefenim
    Bazen ahlar çeker bazen kadersizlikler
    Bildiğim gibi gelmedim ama bildiğim gibi gidenim .
    2 ...
  46. 5551.
  47. Siyasetçiler orospu gibidirler.
    Dün başka biri bugün başka biri gibi davranırlar.
    Söz verirler sözlerini tutmazlar.
    Ülke yanarken saçlarını ve bıyıklarını tararlar.
    7 ...
  48. 5550.
  49. Üstteki yazarı oyladım ben ama,
    Neye verdiğimi bile bilmiyorum.
    Biraz olsun anlaşılır yazsana,
    Anlaşılmayan şiiri ben sevmiyorum.
    1 ...
© 2025 uludağ sözlük