sözlük yazarlarının sevdiği şiirler

entry1812 galeri42
    85.
  1. ben bu dünyanın devr-i devranını izzeti nefsini s.keyim
    yansın bu ibneler su veren itfaiyenin hortumunu s.keyim
    ben mecnun muyum bir .m için çöllere düşeyim
    verirse verir vermezse leylayı da s.keyim
    Neyzen Tevfik
    3 ...
  2. 84.
  3. Gözlerine bakarken
    güneşli bir toprak kokusu vuruyor başıma,
    bir buğday tarlasında, ekinlerin içinde
    kayboluyorum...
    Yeşil pırıltılarla uçsuz bucaksız bir uçurum,
    durup dinlenmeden değişen ebedi madde gibi gözlerin:

    sırrını her gün bir parça veren
    fakat hiç bir zaman
    büsbütün teslim olmayacak olan.
    * *
    Konuşmak susmanın kokusudur.
    Ya sus git, ya konuş gel, ortalarda kalma.
    Yalan korkaklığın tortusudur.
    Dürüst kaba ol, eğreti saygılı olma
    **
    Bir eylüldü başlayan içimde
    Ağaçlar dökmüştü yapraklarını
    Çimenler sararmıştı
    Rengi solmuştu tüm çiçeklerin
    Gökyüzünü kara bulutlar sarmıştı
    Katar gidiyordu kuşlar uzaklara
    Deli deli esiyordu rüzgar
    Dağılmıştı yazdan kalan ne varsa
    Yaşanmamış bir mevsim gibiydi bahar

    Neydi o bir zamanlar
    Sevmişliğim, sevilmişliğim
    O heyheyler, o delişmenlikler neydi
    Ne bu kadere boyun eğmişliğim
    Ne bu acıdan korlaşan yürek
    Ne bu kurumuş nehir; gözyaşım
    Önümdeki diz boyu karanlıklar da ne
    Ne bu ardımdaki kül yığını; elli yaşım

    Beni kötü yakaladın haziran
    Gamlı, yıkık eylül sonuma
    Bir ilk yaz tazeliği getirdin
    Masmavi göğünle
    Cana can katan güneşinle
    Pırıl pırıl engin denizinle girdin içime
    Çiçekler açtı dokunduğun
    Çimler büyüdü yürüdüğün
    Ve güller katmer oldu güldüğün yerde

    Başımda senin kuşların kanat çırpıyor şimdi
    Oldurduğun yemişlerin ağırlığından
    Dallarım yere değiyor
    Güneşi batmadan saçlarının
    Bir dolunay doğuyor bakışlarından
    Gün boyu senden bir meltem esiyor yanan alnıma
    Uykusuz gecelerim seninle apaydınlık
    Başım dönüyor, of başım dönüyor yaşamaktan
    Ölebilirim artık

    Ölme diyorsan; gitme kal öyleyse
    Sarıl sımsıkı, tenim ol, beni bırakma
    Baksana; parmak uçlarım ateş
    Lavlar fışkırıyor göz bebeklerimden
    Hadi gel, tut ellerimi, benimle yan
    Benimle meydan oku her çaresizliğe
    Benimle uyu, benimle uyan
    Birlikte varalım on üçüncü aylara
    * *
    iki kalp arasında en kısa yol:
    Birbirine uzanmış ve zaman zaman
    Ancak parmak uçlarıyla değebilen
    iki kol.

    Merdivenlerin oraya koşuyorum,
    Beklemek gövde gösterisi zamanın;
    Çok erken gelmişim seni bulamıyorum,
    Bir şeyin provası yapılıyor sanki.

    Kuşlar toplanmışlar göçüyorlar
    Keşke yalnız bunun için sevseydim seni.
    * *
    2 ...
  4. 83.
  5. SEVGi DUVARI.

    sen miydin o yalnızlığım mıydı yoksa.
    kör karanlıkta açardık paslı gözlerimizi.
    dilimizde akşamdan kalma bir küfür.
    salonlar piyasalar sanat sevicileri.
    derdim günüm insan içine çıkarmaktı seni.
    yakanda bir amonyak çiçeği.
    yalnızlığım benim sidikli kontesim.
    ne kadar rezil olursak o kadar iyi.
    .
    kumkapı meyhanelerine dadandık.
    önümüzde altınbaş altın zincir fasulye pilakisi.
    aramızda görevliler ekipler hızır paşalar.
    sabahları açıklarda bulurlardı leşimi.
    öyle sıcaktı ki çöpçülerin elleri.
    çöpçülerin elleriyle okşardın beni.
    yalnızlığım benim süpürge saçlım.
    ne kadar kötü kokarsak o kadar iyi.

    baktım gökte bir kırmızı bir uçak.
    bol çelik bol yıldız bol insan.
    bir gece sevgi duvarını aştık.
    düştüğüm yer öyle açık seçik ki.
    başucumda bir sen varsın bir de evren.
    saymıyorum ölüp ölüp dirilttiklerimi.
    yalnızlığım benim çoğul türkülerim.
    ne kadar yalansız yaşarsak o kadar iyi.

    Can YÜCEL.
    1 ...
  6. 82.
  7. 81.
  8. 80.
  9. evet evet

    tanrı aşkı yarattığında çoğu insana yaramadı
    tanrı köpekleri yarattığında köpeklere yaramadı
    tanrı bitkileri yarattığında eh işte idare ederdi
    tanrı nefreti yarattığında standart bir hizmete kavuştuk
    tanrı beni yarattığında beni yaratmış oldu
    tanrı maymunu yarattığında uyuyordu
    zürafayı yarattığında sarhoştu
    uyuşturucuları yarattığında kafası kıyaktı
    ve intiharı yarattığında bunalımdaydı

    senin yatakta uzanmış halini yarattığında
    ne yaptığını biliyordu
    sarhoştu ve kafası kıyaktı
    ve sonra dağları ve denizi ve ateşi
    aynı anda yarattı

    bazı hataları oldu
    ama senin yatakta uzanmış halini yarattığında
    tüm kutsal evren' in üzerine boşaldı.

    (bkz: charles bukowski)
    2 ...
  10. 79.
  11. ortaokul ders kitaplarına selam çakarak;

    leyla gelin oldu, mecnun mezarda,
    bir susuz yolcu yok şimdi dağlarda,
    ateşten kızaran bir gül arar da,
    gezer bağdan bağa çoban çeşmesi,

    ne şair yaş döker, ne aşık ağlar,
    tarihe karıştı eski sevdalar.
    beyhude seslenir, beyhude çağlar,
    bir sola, bir sağa çoban çeşmesi...

    faruk nafiz çamlıbel
    2 ...
  12. 78.
  13. bir minimal şiiir*
    --spoiler--
    ben senin anket yapmamanı değil
    anket yapmama ihtimalini sevdim
    ben senin yobazlığını değil
    yobaz olmama ihtimalini sevdim
    --spoiler--
    0 ...
  14. 77.
  15. Beni bu güzel havalar mahvetti,

    Böyle havada istifa ettim

    Evkaftaki memuriyetimden.

    Tütüne böyle havada alıştım,

    Böyle havada âşık oldum;

    Eve ekmekle tuz götürmeyi

    Böyle havalarda unuttum;

    Şiir yazma hastalığım

    Hep böyle havalarda nüksetti;

    Beni bu güzel havalar mahvetti.

    sevgiler ile orhan veli.
    3 ...
  16. 76.
  17. arkadaşım badem ağacı

    sen ağaçların aptalı
    ben insanların
    seni kandırır havalar
    beni sevdalar
    bir ılıman hava esmeye görsün
    düşünmeden gelecek karakış..
    acarsın çiçeklerini ..
    bense hayra yorarım gördüğüm düşü...
    bir güler yüz bir tatlı söz..
    açarım yüreğimi hemen
    yemişe durmadan çarpar seni karayel
    beni karasevda
    hem de bilerek kandırıldığımızı
    kaçıncı kez bağlanmışız bir olmaza
    koş desinler bize şaşkın
    sonu gelmese de hiç bir aşkın
    açalım yine de çiçeklerimizi
    senden yanayım arkadaşım
    havanı bulunca aç çiçeklerini
    nasıl açıyorsam yüreğimi
    belki bu kez kış olmaz
    bakarsın sevdan düş olmaz
    nasıl vermişsem kendimi son sevdama
    vur kendini sen de bu güzel havaya

    büyük insan aziz nesin.
    2 ...
  18. 75.
  19. KADIN
    Kimi der ki kadın
    uzun kış gecelerinde yatmak içindir.
    Kimi der ki kadın
    yeşil bir harman yerinde
    dokuz zilli köçek gibi oynatmak içindir.
    Kimi der ki ayâlimdir,
    boynumda taşıdığım vebâlimdir.
    Kimi der ki hamur yoğuran.
    Kimi der ki çocuk doğuran.
    Ne o, ne bu, ne döşek , ne köçek, ne ayâl ne vebâl.
    O benim kollarım, bacaklarım, başımdır.
    Yavrum, annem, karım, kızkardeşim, hayat arkadaşımdır.

    N.HiKMET.RAN
    3 ...
  20. 74.
  21. memleketin hali benim halim
    öyle bir kabız olmuşum ki
    boğazıma kadar bok içindeyim

    can yücel
    0 ...
  22. 73.
  23. Bir Fincan Kahve

    çok zaman sonra oturup
    bir fincan kahve içebilmeli insan
    eski sevgilisiyle
    geride bunu bırakabilmeli
    yalnız ya da birlikte çekip giderken bir ilişkiden!

    her şey dün gibiyken
    yıllar geçti
    uzakta birbirimizden.

    cam kenarına oturduğum masadan
    yüzüme sokağı vuran tülün gölgesinde
    düşünüyorum:
    yavaş yavaş anıların da terk ediyor beni
    git gide azalıyor
    günün birinde
    birlikte
    bir fincan kahve içebilmenin
    sadakati
    hayali...

    neden mümkün olmuyor
    ayrılmak
    yok pahasına tüketmeden her şeyi?!

    garbage'ın şarkısı:
    "cup of coffee"
    benim yıllar önce aşkımıza verdiğim
    söz gibi, hayal:
    yıllar sonra insanın eski sevgilisiyle
    hüzün, şefkat ve incelikle bir fincan kahve içebilmesi...

    neden yıllar sonra bir araya getiremiyor bizi
    hüzün, şefkat, incelik ve bir fincan kahve
    yalnızca bu kadarına azalmışken
    bir zamanlar yaşanan
    o büyük aşkın ikindisi!

    fincanın üzerinden birbirimize bakarken
    ikimiz de biliyoruz giden gitti!
    daha kapıda ayrılacak yollarımız
    buluştuğumuz kafeden
    kendi hayatlarımıza dağılırken
    yine de birbirimizden hatırladıklarımıza değmez mi
    o bir fincan kahve
    ağzımızda yıllardır zehir zemberek bekleyen?

    ya da boş ver, en iyisi
    garbage dinleyelim ikimiz de
    kahvelerimizi içerken kendi evlerimizde...

    Murathan Mungan
    0 ...
  24. 72.
  25. yürümek

    yürümek;
    yürümeyenleri arkasında boş sokaklar gibi bırakarak,
    havaları boydan boya yarıp ikiye
    karanlığın gözüne bakarak yürümek..
    yürümek;
    dost omuzbaşlarını omuzlarının yanında duyup,
    kelleni orta yere
    yüreğini yumruklarının içine koyup yürümek ..
    yürümek;

    yolunda pusuya yattıklarını,
    arkadan çelme attıklarını bilerek yürümek ..
    yürümek;
    yürekten gülerekten yürümek ...

    nazım hikmet
    1 ...
  26. 71.
  27. Zeynep beni bekle / gece ağaçlarına
    Yağmur çiseliyorum / cam tozu su beyazı
    yalnızlığını mutlaka değiştireceğim.
    Bir yaprak halinde süzülüp saçlarına
    Eski teşrinlerden / kederli kırmızı
    Zeynep beni bekle mutlaka döneceğim
    Söyle kim önleyebilir buluşmamızı

    Geceleyin ışıkları söndürdüğün zaman
    Benim şiir kitaplarından sızan aydınlık
    Elinde uyuyakaldığın heyecanlı roman
    Pancurların çarpıldığı lodos geceleri
    Rüzgârın değil benim / pencerendeki ıslık
    Her akşam koridordaki ayak sesleri
    Yanlış çaldığını zannettiğin telefon
    Zeynep beni bekle mutlaka geleceğim
    Hem bu ne ilk ayrılığımız ne de son

    Pikapta eminağa acemaşirân saz semaisi
    Sokakta çocuklar saklambaç hırsız polis
    Hayat akıp gidiyor olsam da olmasam da
    Saati durmamalı ufak sorumlulukların
    Resmi bırakmadın ya / son çektiğin hangisi
    Bak mektuplar birikmiş yine masamda
    Fakülteler açılacak bak bugün yarın
    Zeynep beni bekle mutlaka geleceğim
    Başladığımız filmi birlikte bitireceğiz
    kim ne derse desin içimde delice bir his...

    atilla ilhan
    2 ...
  28. 70.
  29. bekleyen

    Sen, kaçan ürkek ceylânsın dağda,
    Ben, peşine düşmüş bir canavarım!
    istersen dünyayı çağır imdada;
    Sen varsın dünyada, bir de ben varım!

    Seni korkutacak geçtiğin yollar,
    Arkandan gelecek hep ayak sesim.
    Sarıp vücudunu belirsiz kollar,
    Enseni yakacak ateş nefesim.

    Kimsesiz odanda kış geceleri,
    için ürperdiği demler beni an!
    De ki: Odur sarsan pencereleri,
    De ki: Rüzgâr değil, odur haykıran!

    Göğsümden havaya kattığım zehir,
    Solduracak bir gül gibi ömrünü,
    Kaçıp dolaşsan da sen, şehir şehir,
    Bana kalacaksın yine son günü.

    Ölürsün... Kapanır yollar geriye;
    Ben mezarla sırdaş olur, beklerim.
    Varılmaz hayale işaret diye,
    Toprağında bir taş olur, beklerim...

    necip fazıl kısakürek
    2 ...
  30. 70.
  31. aşk mıydı o, aşkımsı bir şey miydi
    neydi çekip kendine, beni bağlayan
    kanatan dudağımı, tenimi dağlayan
    elleri ta içimde o dev miydi

    etime bir alev değmişçesine
    nasıl da yakardı öptüğü zaman
    bir su gibi akıp gitti avuçlarımdan
    yorgunum şimdi bin yıl sevmişçesine

    hani o yalnız benim olan gül, kırmızı
    gözlerimin önünde açılan sonsuz bahçe
    hani, o var olmalarımız öpüştükçe
    o delice sürdürmeler yaşantımızı

    hiç doymamak oysa, tene, kokuya, aşka
    sarıldıkça güçlenmek, bütünlenmek
    kudurmuş arzularla zamanı yenmek
    ve en kuytularda buluşmak korka korka

    kimi gün utanmak otlardan, çimenlerden
    kimi gece mıhlamak gölgemizi duvara
    varmak için o sevgiyle açılmış kollara
    apansız düşmek yükseklerden bir yerden

    oydu işte alıştığım, özlediğim şimdi de
    sevgice bir tutku, aşkımsı bir yakınlık
    avunmak... kırık dökük anılarla artık
    kimbilir? o geceler yaşanmadı belki de
    0 ...
  32. 69.
  33. üçüncü şahsın şiiri

    Gözlerin gözlerime değince
    Felaketim olurdu ağlardım
    Beni sevmiyordun bilirdim
    Bir sevdiğin vardı duyardım
    Çöp gibi bir oğlan ipince
    Hayırsızın biriydi fikrimce
    Ne vakit karşımda görsem
    Öldüreceğimden korkardım
    Felaketim olurdu ağlardım
    Ne vakit Maçka'dan geçsem
    Limanda hep gemiler olurdu
    Ağaçlar kus gibi gülerdi
    Bir rüzgar aklımı alırdı
    Sessizce bir cigara yakardım
    Kirpiklerini eğerdin bakardın
    Üşürdüm içim ürperirdi
    Felaketim olurdu ağlardım

    Aksamlar bir roman gibi biterdi
    Jezabel kan içinde yatardı
    Limandan bir gemi giderdi
    Sen kalkıp ona giderdin
    Benzin mum gibi giderdin
    Sabaha kadar kalırdın
    Hayırsızın biriydi fikrimce
    Güldü mü cenazeye benzerdi
    Hele seni kollarına aldı mı
    Felaketim olurdu ağlardım

    attila ilhan
    4 ...
  34. 68.
  35. ANNABEL LEE

    It was many and many a year ago,
    In a kingdom by the sea,
    That a maiden there lived whom you may know
    By the name of Annabel Lee;
    And this maiden she lived with no other thought
    Than to love and be loved by me.

    I was a child and she was a child,
    In this kingdom by the sea:
    But we loved with a love that was more than love -
    I and my Annabel Lee;
    With a love that the winged seraphs of heaven
    Coveted her and me.

    And this was the reason that, long ago,
    In this kingdom by the sea,
    A wind blew out of a cloud, chilling
    My beautiful Annabel Lee;
    So that her high-born kinsmen came
    And bore her away from me,
    To shut her up in a sepulchre
    In this kingdom by the sea.

    The angels, not half so happy in heaven,
    Went envying her and me -
    Yes! that was the reason (as all men know,
    In this kingdom by the sea)
    That the wind came out of the cloud one night,
    Chilling and killing my Annabel Lee.

    But our love it was stronger by far than the love
    Of those who were older than we -
    Of many far wiser than we -
    And neither the angels in heaven above,
    Nor the demons down under the sea,
    Can ever dissever my soul from the soul
    Of the beautiful Annabel Lee;

    For the moon never beams without bringing me dreams
    Of the beautiful Annabel Lee;
    And the stars never rise but I feel the bright eyes
    Of the beautiful Annabel Lee;
    And so, all the night-tide, I lie down by the side
    Of my darling -my darling -my life and my bride,
    In the sepulchre there by the sea -
    In her tomb by the sounding sea.

    Melih Cevdet ANDAY çevirisi:

    Seneler,seneler evveldi;
    Bir deniz ülkesinde
    Yaşayan bir kız vardı,bileceksiniz
    ismi Annabel Lee;
    Hiçbir şey düşünmezdi sevilmekten
    Sevmekden başka beni.

    O çocuk ben çocuk,memleketimiz
    O deniz ülkesiydi,
    Sevdalı değil karasevdalıydık
    Ben ve Annabel Lee;
    Göklerde uçan melekler bile
    Kıskanırdı bizi.

    Bir gün işte bu yüzden göze geldi,
    O deniz ülkesinde,
    Üşüdü rüzgarından bir bulutun
    Güzelim Annabel Lee;
    Götürdüler el üstünde
    Koyup gittiler beni,
    Mezarı ordadır şimdi,
    O deniz ülkesinde.

    Biz daha bahtiyardık meleklerden
    Onlar kıskandı bizi,_
    Evet!_bu yüzden (şahidimdir herkes
    Ve o deniz ülkesi)
    Bir gece bulutun rüzgarından
    Üşüdü gitti Annabel Lee.

    Sevdadan yana ,kim olursa olsun,
    Yaşça başca ileri
    Geçemezlerdi bizi;
    Ne yedi kat gökdeki melekler,
    Ne deniz dibi cinleri,
    Hiçbiri ayıramaz beni senden
    Güzelim Annabel Lee.

    Ay gelip ışır hayalin eşirir
    Güzelim Annabel Lee;
    Bu yıldızlar gözlerin gibi parlar
    Güzelim Annabel Lee;
    Orda gecelerim,uzanır beklerim
    Sevgilim,sevgilim,hayatım,gelinim
    O azgın sahildeki,
    Yattığın yerde seni .
    1 ...
  36. 67.
  37. 66.
  38. Ben Sana Mecburum
    ben sana mecburum bilemezsin
    adini mih gibi aklimda tutuyorum
    buyudukce buyuyor gozlerin
    ben sana mecburum bilemezsin
    icimi seninle isitiyorum

    agaclar sonbahara hazirlaniyor
    bu sehir o eski Istanbul mudur
    karanlikta bulutlar parcalaniyor
    sokak lambalari birden yaniyor
    kaldirimlarda yagmur kokusu
    ben sana mecburum sen yoksun

    sevmek kimi zaman rezilce korkuludur
    insan bir aksamustu ansizin yorulur
    tutsak ustura agzinda yasamaktan
    kimi zaman ellerini kirar tutkusu
    birkac hayat cikarir yasamasindan
    hangi kapiyi calsa kimi zaman
    arkasinda yalnizligin hinzir ugultusu

    Fatih`te yoksul bir gramofon caliyor
    eski zamanlardan bir cuma caliyor
    durup kose basinda deliksiz dinlesem
    sana kullanilmamis bir gok getirsem
    haftalar ellerimde ufalaniyor
    ne yapsam ne tutsam nereye gitsem
    ben sana mecburum sen yoksun

    belki Haziran`da mavi benekli cocuksun
    ah seni bilmiyor kimseler bilmiyor
    bir sileb siziyor issiz gozlerinden
    belki Yesilkoy`de ucaga biniyorsun
    butun islanmissin tuylerin urperiyor
    belki korsun kirilmissin telas icindesin
    kotu ruzgar saclarini goturuyor

    ne vakit bir yasamak dusunsem
    bu kurtlar sofrasinda belki zor
    ayipsiz fakat ellerimizi kirletmeden
    ne vakit bir yasamak dusunsem
    sus deyip adinla basliyorum
    icimsira kimildiyor gizli denizlerin
    hayir baska turlu olmayacak
    ben sana mecburum bilemezsin.

    atilla ilhan
    0 ...
  39. 65.
  40. Geçmiş günü beyhude yere yâd etme,
    Bir gelmemiş an için de feryat etme
    Geçmiş gelecek masal bunlar hep
    Eğlenmene bak ömrünü berbat etme.

    Niceleri geldi, neler istediler,
    Sonunda dünyayı bırakıp gittiler.
    Sen hiç gitmeyecek gibisin değil mi?
    O gidenler de hep senin gibiydiler.

    Dünyada ne var, kendine dert eyleyecek,
    Bir gün gelecek ki can bedenden gidecek,
    Zümrüt çayır üstünde, sefa sür iki gün ...
    Zira senin üstünde de otlar bitecek

    (bkz: Ömer Hayyam)
    2 ...
  41. 64.
  42. Gözlerini getir yarı umutsuzluğum
    Yaprak gibi döküleyim önüne
    Solayım, beter olayım
    Gözlerini getir, Öleyim...
    Bilmeden çocukça sevildiğini,
    Ve bayram sabahınca beklendiğini,
    Kaf Dağı’ndan güneş getirir gibi,
    Gözlerini getir. Getir gözlerini, Öleyim...
    Kimsesizim, ilk kez bu kadar suskunum
    Sana söyleyemiyorum
    Yıldızlara uzanmışım her akşam
    Ve bağlanmış, Ve kınanmış,
    Ve hep karşında yitirmişim.
    Ne olur, gözlerini getir Ustam!
    Getir gözlerini, Öleyim...
    Ben biraz şairim, biraz divane,
    Çarmıha gerseler öldüremezler
    Sırrım saçımda değil, yüreğimdedir
    istersen dost, istersen düşman gibi
    Gözlerini getir. Ustam!
    Getir gözlerini, Öleyim...
    Ben yine kaybettim, görmüyor musun?
    Şafak yangınından yaralı çıktım
    Ve ben ustam, Gözlerinle yakılası bir şiire başladım
    Kaçtıkça sana döndüm.
    Ve artık gülü bıraktım,
    Menekşe yaprağını, Kitaplarımı, Suskun maceramı...
    Bu şiir bitsin
    Bana, peşini bıraktığım bir hayatı değil, Gözlerini getir.
    Ustam! Getir gözlerini, ÖLEYiM...

    Arif Nazım
    0 ...
  43. 63.
  44. Yaşanmayanlara özlem var içimde..
    Sende bulacağıma inanıyorum ya
    Belki sende bulma isteği bu içimdeki
    illa ki sende bulma inadı

    Şimdi sen çağırsan beni
    Neden çağırdığını söylemeden
    Sadece gel desen
    Gelip uzak yollardan..
    Sana sarılsam düşünmeksizin..
    Neden sarıldığımı anlatmaya gerek görmeden..
    Çok şey istemem senden

    Belki bir tatlıcıya gideriz..
    ikimiz de severiz tatlıyı
    Tavuk göğsünü severim ben..
    Tatlı yiyip tatlı konuşacağız ya
    Bir kaşık tatlımdan alıp
    Seni anlatacağım ya

    Yetmez ya hiç bir şeker adı
    Sözcüklerime seni katmaya
    Gözlerine bakarım
    Yetmez gizli bakışına sığınırım
    Şiirim kabarır içimde
    Şiirler yazarım kağıt peçeteler üstüne..

    Belki ürküyorsun sen
    Aşkım çok
    Sevgim çok
    Sense korkak
    Sense sevginin içinde duraksamış
    Sevmeye istekli bir korkak

    Aslında çok şey istemeye niyetim yok..
    Olanla varsın ya bende..
    Bendeki olan senin bütünün ya..
    Varlığımı sımsıcak ısıtan
    istemiyorum zaten fazlasını ..

    Belki alışverişe çıkarız..
    Sen beğenirsin alacağım kazağı..
    Siyah rengi çok severim..
    Gözünün değdiği ilk kazağı alırım..
    Belki çabucak giymem
    Bakışların değmiş ya ..
    Saklarım sensizliğin yakama yapışacağı anlara
    Özleminin büyüyeceği ilk anda
    Bakışlarından giyinirim
    Kazağıma değen elime
    Sıcaklığın bulaşır
    Senden saklı büyüttüğüm

    Kimbilir belki deniz kenarında yürürüz..
    Ben balık ekmek isterim..
    Belki bir de şalgam..
    Sen belki kırmızı şarap..
    Ve dudaklarımdan sana dair şiirleri yudumlamak

    Yine de yürürüz beraberce seninle
    Elele olmak mı..
    Çok şey istemem ..
    Ruhundaki ellerimi çıkaramam ki.
    Sıcak senin içinde ellerim..
    Hiçbir şey ruhundaki renkler kadar ısıtmaz ellerimi..
    Dedim ya çok şey istemiyorum senden
    Her şeyini almışken..
    Katmışken kendime
    Satır satır
    Damla damla
    Bundan daha çok ne olur bilmem

    Çok şey istemiyorum diye şaşırma.
    Ben öyle az şeyle yetinirim
    Belki beraberce klasik müzik dinleriz
    Belki bana figaronun düğününü anlatırsın..
    Ben seni dinlerim ..
    Klasik müzik neyime.
    Sesinin notalarına düşer ya aklım...
    Ben belli etmem bilirim utanırsın..
    Aşk dedikçe korkan birisisin sen ..
    Olsun ben ses çıkarmam
    Serde dillendirilmeyen aşkı yaşamak var

    Belki dedim ya az şey isterim senden..
    Lunaparka gideriz
    içimizdeki çocuğu sevindirmek için.
    Çarpışan otolara bineriz
    Ellerin yakınımda
    Değerim de gizli gizli..
    Sıcaklığına vurgunum ya
    Sıcaklığından sevişmelere yürürüm ya
    Kutsal bir emanet gibi alırım ya seni
    Ellerinin sıcağından
    Değerim ellerine
    Arsız bir çocuk yaramazlığında

    Dedim ya çok şey istemiyorum senden ..
    Öyle aşk sözcükleri beklediğimi sanma
    Sarılsan bana sımsıkı
    Konuşmadan
    Suskunluğunla gülümsesen
    Yeter bana sevgini büyütme
    Ben alırım ne de olsa ....
    Senin vermek istediğin her şeyi
    Vermeye bu denli korkakken sen

    Haydi sen unut bunların hepsini
    Sen yeter ki gülümse
    Çok şey istemem senden

    gassan satar

    edit: şair bilgisi için tekyoldevrim' e teşekkürler.
    5 ...
  45. 62.
  46. Hadi Git

    Git iş işten geçmeden, çok geç olmadan vakit,
    Günahıma girmeden, katilim olmadan git!

    Git de şen şakrak geçen günlerine gün ekle,
    Beni kahkahaların sustuğu yerde bekle.

    Git ki siyah gözlerin arkada kalmasınlar,
    Git ki gamlı yüzümün hüznüyle dolmasınlar.

    Mademki benli hayat sana kafes kadar dar,
    Uzaklaş ellerimden uçabildiğin kadar.

    Hadi git, benden sana dilediğince izin,
    Öyle bir uzaklaş ki karda kalmasın izin.

    Kahrımın nedenini söylesem irkilirler;
    Çünkü herkes beni Kays, seni Leyla bilirler.

    Sanırlar ki sen beni biricik yar saymıştın;
    Oysaki hep yedekte, hep elde var saymıştın.

    Hadi git, ne bir adres, ne bir hatıra bırak,
    Zannetme ki, pişmanlık, mutluluk kadar ırak!

    Sanma ki fasl-ı bahar geldiğim gibi gitmez,
    Sanma ki hüsranını görmeye ömrüm yetmez.

    Her darbene tahammül edecektir bedenim,
    Gururum mani olur perişanıma benim.

    Yari Ferhat olanın ellerle ülfeti ne?
    Şirin ol katlanayım dağ gibi külfetine.

    Henüz layık değilken tomurcuk kadar aşka,
    Sana gül bahçesini kim açar benden başka!

    Hercai arılara meyhanedir çiçekler,
    Kim bilir şerefinden kaç kadeh içecekler!

    Mademki aşk tablosunun takdirinden acizsin,
    Git de çağdaş ressamlar modern resimler çizsin.

    Ne vedaya gerek var, ne de mektuba hacet,
    Git de Allah aşkına bir selama muhtaç et!

    Güllere de aşk olsun gene sen kokacaksan!
    Fallara da aşk olsun gene sen çıkacaksan!

    Kopsun nerden inceyse artık bu bağ, bu düğüm!
    Her gece daha berbat, daha vahim gördüğüm.

    Korkulu düşlerimi yorumdan kaçırıyorum;
    Sırf sana üzülüyor, sırf sana acıyorum!

    Git iş işten geçmeden, çok geç olmadan vakit,
    Günahıma girmeden, katilim olmadan git! ...

    Cemal Safi
    2 ...
© 2025 uludağ sözlük