sözlük yazarlarının sevdiği şiirler

entry1812 galeri42
    1402.
  1. Kara gözlerinde mahmurca gülüş,
    Gayrı uyanılmaz uykundamısın..?
    Kanın cemre gibi toprağa düşmüş,
    Şehadet yolunun ufkundamısın..?

    birisi işte.
    0 ...
  2. 1401.
  3. Zindandan Mehmet'e Mektup

    Zindan iki hece Mehmetim lafta !
    Baba katiliyle baban bir safta!
    Bir de geri adam boynunda yafta...
    Halimi düşünüp yanma Mehmed' im!
    Kavuşmak mı?... Belki... Daha ölmedim!

    Avlu... Bir uzun yol... Tuğla döşeli,
    Kırmızı tuğlalar altı köşeli.
    Bu yolda tutuktur hapse düşeli...
    Git ve gel... Yüz adım... Bin yıllık konak.
    Ne ayak dayanır buna, ne tırnak

    Bir alem ki, gökler boru içinde!
    Akıl almazların zoru içinde.
    Üstüste sorular soru içinde:
    Düşün mü, unut mu, sus mu, konuş mu?
    Buradan insan mı çıkar, tabut mu?

    Bir idamlık Ali vardı, asıldı
    Kaydını düştüler, mühür basıldı.
    Geçti gitti, bir kaç günlük fasıldı.
    Ondan kalan, boynu bükük ve sefil;
    Bahçeye diktiği üç beş karanfil...

    Müdür bey dert dinler bu gün 'maruzat'!
    Çatık kaş... Hükümet dedikleri zat...
    Beni Allah tutmuş kim ede azat?
    Anlamaz; yazısız, pulsuz dilekçem...
    Anlamaz ruhuma geçti bilekçem!

    Saat beş dedi mi, bir yırtıcı zil;
    Sayım var, maltada hizaya dizil!
    Tek yekün içinde yazıl ve çizil!
    insanlar zindan da birer kemiyet
    Urbalarla kemik, mintanlarla et.

    Somurtuş ki bıçak, nara ki tokat;
    Zift dolu gözlerde kat kat...
    Yalnız seccademin yüzünde şefkat;
    Beni kimsecikler okşamaz madem;
    Öp beni anlımdan, sen öp seccadem!

    Çaycı, getir ilaç kokulu çaydan!
    Dakika düşelim senelik paydan!
    Zindanda dakika farksızdır aydan.
    Karıştır çayını zaman erisin;
    Köpük köpük, Duman duman erisin!

    Peykeler duvara mıhlı peykeler;
    Duvarda, başlardan, yağlı lekeler,
    Gömülmüş duvara, baş baş gölgeler
    Duvar katil duvar, yolumu biçtin!
    Kanla dolu sünger... beynimi içtin!

    Sükut... kıvrım kıvrım uzaklık uzar;
    Tek nokta seçemez Dünyadan nazar.
    Yer yüzü boşaldı, habersiz miyiz?
    Güneşe göç varda kalan biz miyiz?

    Ses demir, su demir ve ekmek demir...
    istersen demirde muhali kemir,
    Ne gelirki elde kader bu emir...
    Garip pencerecik, küçük, daracık;
    Dünyaya kapalı, Allah'a açık.

    Dua dua, eller karıncalanmış;
    Yıldızlar avuçta, gök parçalanmış.
    Gözyaşı bir tarla, hep yoncalanmış...
    Bir soluk, bir tütsü bir uçan buğu
    iplik ki incecik, örer boşluğu.

    Ana rahmi dahi şu bizim koğuş;
    Karanlığındadır, yeniden doğuş...
    Sesler duymaktayım: Davran ve boğuş!
    Sen bir devsin yükü ağırdır devin!
    Kalk ayağa dim dik doğrul ve sevin!

    Mehmed'im sevinin başlar yüksekte!
    Ölsekte sevinin, eve dönsek de!
    Sanma bu teker kalır tümsekte!
    Yarın, elbet bizim, elbet bizimdir!
    Gün doğmuş, gün batmış, ebed bizimdir!

    NECiP FAZIL KISAKÜREK
    0 ...
  4. 1400.
  5. yayladan yurudum beyaz at ile
    anam ağlayidi kıyamet ile
    kapıye dayandum cemahat ile da
    açma dağlar çiçek ağlatma beni

    *

    ağaci besleyen irmak deil mi
    yapraği besleyen dallar değilmi
    bu dunyanun da sonu toprak değil mi
    açma dağlar çiçek ağlatma beni

    *

    dereler derindur nasil geçeyim
    ey sevduğum bi su ver da içeyim
    7 sene sevdum vaz mi geçeyim
    açma dağlar çiçek ağlatma beni

    *

    benden önce elmişlere deyurum
    ayırun yerumi ben geliyirum
    gerisini unuttum uyduremeyirum
    açma dağlar çiçek ağlatma beni

    *

    bir babaanne vardur yetmiş yaşine
    evde yaşiyor tek başina
    bir gidun da sorun hele göz yaşine
    açma dağlar çiçek ağlatma beni

    laz olmayan bi karadenizliyim ama bu şiir bi harika dostum.

    http://www.youtube.com/watch?v=A-fC5hx1fyI
    0 ...
  6. 1399.
  7. ben acılarımın üstüne sünger çekip ayrılırım aranızdan
    ben bu yeryüzünün en yalnız çocuğuyum
    yaşadığım yerlerin yabancısı
    ne sözlerim para ediyor buralarda
    ne de yaşamak uğruna verdiğim kavgalar okuduğum şiirler, terennüm ettiğim şarkılar işe yaramıyor
    ben kimsenin herşeyi olamıyorum
    kimse benim yalnızlığım olmuyor. yaşamak yalnızlık üzerine söylenmiş bir şarkıdır
    yalnızlığım bir şarkı oluyor gittiğim her yerde
    gittiğim her yerde ayak izlerin oluyor.
    gözlerin gelince aklıma her şey berrak, adın anılınca her şey daha bir anlam
    kazanıyor.
    gittiğim her yerde sen oluyorsun
    ve sen hiçbir yerde bulunmuyorsun
    ve ben kimsenin herşeyi olamıyorum
    gel uykuma gir, uslu bir çocuk gibi dağıt saçlarımı
    dürtmeden uyandır beni, ürkütmeden günaydın de
    sıcacık bir öpüşle depreştir yüreğimi
    bu ağır postallarla sana gelinmez üzgünüm sen deli yürek, saçlarına rüzgardan tokalar
    yaptırmışsın
    şimdi bir atın yelelerine bağla, kurtar beni
    rüzgardan uçurtmalar yaparım sana inan
    ellerimde sevgiler büyütürüm sıcacık
    senin deniz kokusu saçlarına hasretim korkunç bir gün geçirdim, bunu nasıl anlatsam?
    tel örgülere çarpıp geri dönen gövdemi
    sana sevdiremem, ne de kimseye
    ellerimi kuytularda saklıyorum
    ben kimsenin herşeyi olamıyorum
    ellerimi kuytularda saklıyorum,
    utanmayasın diye
    utanmayasın diye karanlık yazıyorum
    ben en çok bir çiçeğe uzanmaktan korkarım
    çiçeğe dokunmayan ince parmaklarımdan kan kırmızı güller saklıyorum parkamda
    kar beyaz kesilmiş dudaklarına inat
    beni dağıtabilirsin artık, vurabilirsin güzel kız!
    seni bana sormasınlar,
    yorgunum üstelik parasızım, pasaportsuzum.
    yaşamak yalnızlık üzerine söylenmiş bir şarkıdır.
    yalnızlığım bir şarkı oluyor gittiğim her yerde
    gittiğim her yerde ayak izlerin oluyor.
    ben kimsenin herşeyi olamıyorum olamıyorum
    0 ...
  8. 1398.
  9. Zindandan Mehmed'e Mektup

    Zindan iki hece, Mehmed'im lâfta!
    Baba katiliyle baban bir safta!
    Bir de, geri adam, boynunda yafta...
    Halimi düşünüp yanma Mehmed'im!
    Kavuşmak mı? .. Belki... Daha ölmedim!

    Avlu... Bir uzun yol... Tuğla döşeli,
    Kırmızı tuğlalar altı köşeli.
    Bu yol da tutuktur hapse düşeli...
    Git ve gel... Yüz adım... Bin yıllık konak.

    Ne ayak dayanır buna, ne tırnak!
    Bir âlem ki, gökler boru içinde!
    Akıl, olmazların zoru içinde.
    Üstüste sorular soru içinde:
    Düşün mü, konuş mu, sus mu, unut mu?
    Buradan insan mı çıkar, tabut mu?

    Bir idamlık Ali vardı, asıldı;
    Kaydını düştüler, mühür basıldı.
    Geçti gitti, birkaç günlük fasıldı.
    Ondan kalan, boynu bükük ve sefil;
    Bahçeye diktiği üç beş karanfil...

    Müdür bey dert dinler, bugün 'maruzât'!
    Çatık kaş.. Hükûmet dedikleri zat...
    Beni Allah tutmuş, kim eder azat?
    Anlamaz; yazısız, pulsuz, dilekçem...
    Anlamaz; ruhuma geçti bilekçem!

    Saat beş dedi mi, bir yırtıcı zil;
    Sayım var, maltada hizaya dizil!
    Tek yekûn içinde yazıl ve çizil!
    insanlar zindanda birer kemmiyet;
    Urbalarla kemik, mintanlarla et.

    Somurtuş ki bıçak, nâra ki tokat;
    Zift dolu gözlerde karanlık kat kat...
    Yalnız seccâdemin yününde şefkat;
    Beni kimsecikler okşamaz mâdem;
    Öp beni alnımdan, sen öp seccâdem!

    Çaycı, getir, ilâç kokulu çaydan!
    Dakika düşelim, senelik paydan!
    Zindanda dakika farksızdır aydan.
    Karıştır çayını zaman erisin;
    Köpük köpük, duman duman erisin!

    Peykeler, duvara mıhlı peykeler;
    Duvarda, başlardan, yağlı lekeler,
    Gömülmüş duvara, baş baş gölgeler...
    Duvar, katil duvar, yolumu biçtin!
    Kanla dolu sünger... Beynimi içtin!

    Sükût... Kıvrım kıvrım uzaklık uzar;
    Tek nokta seçemez dünyadan nazar.
    Yerinde mi acep, ölü ve mezar?
    Yeryüzü boşaldı, habersiz miyiz?
    Güneşe göç var da, kalan biz miyiz?

    Ses demir, su demir ve ekmek demir...
    istersen demirde muhali kemir,
    Ne gelir ki elden, kader bu, emir...
    Garip pencerecik, küçük, daracık;
    Dünyaya kapalı, Allaha açık.

    Dua, dua, eller karıncalanmış;
    Yıldızlar avuçta, gök parçalanmış.
    Gözyaşı bir tarla, hep yoncalanmış...
    Bir soluk, bir tütsü, bir uçan buğu;
    iplik ki, incecik, örer boşluğu.

    Ana rahmi zâhir, şu bizim koğuş;
    Karanlığında nur, yeniden doğuş...
    Sesler duymaktayım: Davran ve boğuş!
    Sen bir devsin, yükü ağırdır devin!
    Kalk ayağa, dimdik doğrul ve sevin!

    Mehmed'im, sevinin, başlar yüksekte!
    Ölsek de sevinin, eve dönsek de!
    Sanma bu tekerlek kalır tümsekte!
    Yarın, elbet bizim, elbet bizimdir!
    Gün doğmuş, gün batmış, ebed bizimdir!
    0 ...
  10. 1397.
  11. senden uzakta issız sokakda düşlüyorum seni
    karanlık bu yollarda yol gösteren yıldız ol bana
    ben ya senle yada sensiz yada uçurumun kenarında öyle sessiz
    yalnızlığı şiirlere unutan şiirlerde seni bulan yalnız adam
    kendime aittir .
    0 ...
  12. 1396.
  13. Sizin alınız al inandım
    Morunuz mor inandım
    Tanrınız büyük amenna
    Şiiriniz adamakıllı şiir
    Dumanı da caba
    Ama sizin adınız ne
    Benim dengemi bozmayınız
    Bütün ağaçlarla uyuşmuşum
    Kalabalık ha olmuş ha olmamış
    Sokaklarda yitirmiş cebimde bulmuşum
    Ama ağaçlar şöyleymiş
    Ama sokaklar böyleymiş
    Ama sizin adınız ne
    Benim dengemi bozmayınız
    Aşkım da değişebilir gerçeklerim de
    Pırıl pırıl dalgalı bir denize karşı
    Yan gelmişim diz boyu sulara
    Hepinize iyi niyetle gülümsüyorum
    Hiçbirinizle dövüşemem
    Siz ne derseniz deyiniz
    Benim bir gizli bildiğim var
    Sizin alınız al inandım
    Sizin morunuz mor inandım
    Ben tam dünyaya göre
    Ben tam kendime göre
    Ama sizin adınız ne
    Benim dengemi bozmayınız.

    tel canbazlarının tel üstündeki durumu - TURGUT UYAR
    0 ...
  14. 1395.
  15. Ağlasam sesimi duyar mısınız,
    Mısralarımda;
    Dokunabilir misiniz,
    Gözyaşlarıma, ellerinizle?
    Bilmezdim şarkıların bu kadar güzel,
    Kelimelerinse kifayetsiz olduğunu
    Bu derde düşmeden önce.
    Bir yer var, biliyorum;
    Her şeyi söylemek mümkün;
    Epeyce yaklaşmışım, duyuyorum;
    Anlatamıyorum.
    2 ...
  16. 1394.
  17. 1393.
  18. sen beyaz bir kadınsın
    uzaktaki
    gözlerin aklımdan çıkmıyor
    sen beyaz bir kadınsın
    karanlıkları dinleyen
    uzaktaki
    sarmaşıkları duyuyor musun rüzgârda
    yorgun başını
    üşümüş yastığına koyuyor musun
    uyuyor musun

    attila ilhan - sen beyaz bir kadınsın şiirinden...
    1 ...
  19. 1392.
  20. 1391.
  21. göğe bakma durağı. turgut uyar...
    1 ...
  22. 1390.
  23. Hayat kısa,
    Kuşlar uçuyor. *
    0 ...
  24. 1389.
  25. Davacı zengin, davalı yoksulsa
    Zenginden yana işler yasa

    Davacı yoksul, davalı zenginse
    Davalıda kalır yine nizalı arsa

    Davacı da davalı da zenginse davada
    Özür diler çekilir aradan kadı

    Davacı da davalı da yoksulsa, bak,
    Sade o zaman işte yerin bulur hak
    can yücel
    0 ...
  26. 1388.
  27. Vazgeçtim bu dünyadan tek ölüm paklar beni,
    Değmez bu yangın yeri, avuç açmaya değmez.
    Değil mi ki çiğnenmiş inancın en seçkini,
    Değil mi ki yoksullar mutluluktan habersiz,
    Değil mi ki ayaklar altında insan onuru,
    O kızoğlan kız erdem dağlara kaldırılmış,
    Ezilmiş, horgörülmüş el emeği, göz nuru,
    Ödlekler geçmiş başa, derken mertlik bozulmuş,
    Değil mi ki korkudan dili bağlı sanatın,
    Değil mi ki çılgınlık sahip çıkmış düzene,
    Doğruya doğru derken eğriye çıkmış adın,
    Değil mi ki kötüler kadı olmuş Yemen' e
    Vazgeçtim bu dünyadan, dünyamdan geçtim ama,
    Seni yalnız komak var, o koyuyor adama.
    2 ...
  28. 1387.
  29. Saman sarısı- Nazım Hikmet der susarım.
    2 ...
  30. 1386.
  31. Yanağındaki küçük çukura saklanmak istiyorum. Uyumak, yüzyıllarca uyumak. illa isim konulacaksa ben masal değil hayat demekten yanayım. Bu yolları yan yana yürümekten.

    Erguvanlar açmaya başladı, mavi mi pembe mi ayırt edemiyorum renkleri, kokuna bir isim bulmaya çalışmaktan da vazgeçtim. Ten kokun, dokun, dokunmak sana.

    Bir masada kahvemizi yudumlayıp, heyecanla dedikodu yapacağız, sana kaçırmadan anlatmam gereken aylar biriktirdim, kolay mı Lili’m?

    Biraz sessizlik olacak sonra.. Ben çay kaşığımla oynayacağım, sen hüzünlü gözlerini uzaklara salacaksın. Ağır, aksak kelimelerle soracağım, cümlelerim topallayacak; ‘’Nasılsın’’.

    Nasılsın derken bile iyi olmana dualar ediyor olacağım ve kimseye göstermediğin yaralarından. Hayır! Hiçbir sözümüz umutsuzluk taşımayacak, inanacağız, inandıracağız, yaşadığımız cehennemin cennete dönüşeceğine. Katil olmadığımızı, diktatör bir komutan olmadığımızı bilerek içimizdeki tüm ırkları birleştirerek, Kenya’da Tanrı’nın unuttuğu bir çocuğa gülümseyerek, insanların koşarak geçerken fark etmediği selpakçı amcanın gülüşüne karşılık vererek ve bırakarak bu dünyanın tüm kandırmacılarını kendimize insanca bir yol çizeceğiz! Gelmek isteyen ardımıza düşecek, istemeyenlere bu oyunda hep ‘’armut’’ diyeceğiz, kalsınlar saklandıkları yerlerde!

    Nasıl bir aşk bu diye sormuşsun? Herhangi bir adama, herhangi bir yerde duyamayacağım türden bu yüzden sana sakladım yanağımdaki küçük çukuru. Yorulduğunda ben de uyu.. Gözlerinin içine her baktığımda güçlenen kendimi özlüyorum ve en çok gözlerini. Çünkü artık sancıyor her bir yanım, omuzlarım ağrıyor, unutmak istediğim her şey zamanla karşıma çıkıyor. Kaçmak çözüm olsaydı en çok saçlarına saklanmak isterdim ama beraber savaşmanın güzelliğini duyumsayabiliyorum.

    Gel !


    Orda mutlu olduğunu biliyorum ama inan bencilce değil bu isteğim. Bir gün hiç gelmemeye karar vererek gidersen, bavulumu hazırladım, geçmişi koymadım içine, adı ‘’geçmiş’’olacak gelecekleri beraber yaşayalım diye!

    Gitme!

    Seni şah damarıma sakladım, adım atarsan yırtılır derim, kanar dizlerim. Ölürüm. Bir daha ayrılığı kaldıramam, yüküm ağır. !

    Susma !

    Kelimelerin, senin ayak izlerin. Nereye gittiğini bulamazsa ölür benim ellerim!

    Susma, kalemim kendini tüketmesin!

    Seni seviyorum!
    3 ...
  32. 1385.
  33. ne doğan güne hükmüm geçer
    ne halden anlayan bulunur
    ah aklımdan ölümüm geçer
    sonra bu bahçe bu kuş bu nur
    ve gönül tanrısına der ki: pervam yok verdiğin elemden
    her mihnet kabulümdür yeter ki
    gün eksilmesin penceremden.
    1 ...
  34. 1384.
  35. 1383.
  36. 1382.
  37. aşk, kalbimi yakan bir volkan gibidir,
    en sevdiğim tatlı kazandibidir.
    leyla sev beni, sokma müşküle
    seninle kaşık atalım iki tabak keşküle.

    Kemal abiden bu inci gibi şiirden sonra benim en sevdiğim şiire gelince o da şöyle oluyor;

    ne açlığa gerek olsun
    ne aç gözlülüğe
    kardeş olsun tüm insanlar.
    tüm insanların,
    tüm dünyayı paylaştığını düşle
    barış içinde yaşadığını düşle
    tüm insanların.

    Yılmaz Güney.
    0 ...
  38. 1381.
  39. Ayrılık sevdaya dahil- attila ılhan.
    0 ...
  40. 1380.
  41. 1379.
  42. 1378.
© 2025 uludağ sözlük