ara ara istanbul'a abimlerim yanına gidiyorum. başlarda onlar beni gezdirseler de artık salıyorlar "git gez lan" diyorlar. ilk tek başıma gezmeye çıktığımda abimin kartını almıştım. üzerinde resmi bile vardı, öğretmen olduğu falan yazıyordu. gösterme şoföre alır elinden cüzdanla okut dedi. kredi kartı olduğu için de okumadı cihaz. ilk gezimi beleşe yapmıştım. geçen sene yine gittiğimde istanbul kart aldım. metrobüs'e binerken turnikelerde okuttum. sonra metrobüs'ün içinde de okuttum kartı. şoför "gerek yok" dediğinde artık çok geçti. otobüsün içine doğru döndüğümde de herkes bana bakmış, kimisi de gülmemek için kendisini tutuyordu. ona fırsat bırakmadan ben başladım gülmeye. bana bakanları gülümseyerek başımla selamladım geçtim bi koltuğa oturdum. rezil oldum mu, olmadım mı bilmiyorum açıkçası.
Ben bu hayatta cok rezil oldum var ya artik bagisiklik kazandim ustume sicsalar rezil olmam anlatabildim mi rezil oldugum anlar diyorum o kadar cok sey var ki ama rezillik diye bir sey yoktur baskasi beni rezil gorebilir ama ben ve allah beni bildikten sonra digerlerinin onemiyok olumlu dunya zaten.
Yagmurda okuldan galoslarimla arabaya kosup starbucksta havali havali arkadaslarla kahve hopurdetirken aklim hala neredeyse tekrar arabaya bindigimde ayagimdakileri farkettigim andir.evet en rezili budur. Pek de rezil olmamisim be .iyimis.
lise birinci sınıfta arkadaslarla bankta sağı solu keserken bir arkadaşımın şakasına maruz kaldıktan hemen sonra onu kovalamaya başlamıştım. Boş ve çamur dolu bir havuzun ortasından geçmeye çalışırken ayağım kaymış sırt üstü yere düşmüştüm. Tüm bahçe bana kahkahalar attı. Elim götümde çamurlu çamurlu gömleğim ve ceketimi temizlemek için tuvalete gittim.
orta okula kadar, geceleri yatağa işeme durumum vardı.
e tabi çözüm olarak yatağa muşamba vs serilirdi. gün içinde de yatakta dururdu o muşamba, naylon vs. her ne zıkkımsa.
bir gün yan komşunun hoşlanılan kızı ziyarete gelmiş. benim odama geçtik. amacım, boyuma bakmadan pul koleksiyonlarımı göstermek. tabii yatağa serili olan muşamba aklımdan gitmiş.
kız yatağa oturdu bi hışırtı tabi, ben olayı anladım ama ses vermiyorum. 'bu ne ya' dedi 'faşır foşur' ses geliyor.
o an ilk aklıma gelen 'şeyy ya yatağı yeni aldık da kirlenmesin diye annem poşetini çıkarmıyor' oldu.
kız da kahkaha atıp 'kuzenim de geceleri altını ıslatıyor, üzülme' dedi.
her ne kadar o kahkaha ile yerin dibine girmiş olsam da, son cümlesi ile de gönlümü almasını bilmişti.
daha sonra hiç kimseden bu konuyu duymadım. demek ki anlatmamıştı.
* elin adamını uzaktan eşime benzetip çılgın gibi bir neşeyle el sallayarak ona doğru yürümeye başladım. yaklaştıkça da onun olmadığını anlayıp yavaş yavaş göt oldum, o an ne yapacağını bilemedim. gerçi adam da bilemedi, kafası karıştı.
* gayrettepe metrosunda peronda beklerken birkaç dakika dalgınlıkla açık şemsiye ile dolaşıp durdum.
* kabataş fünikülerinde yürüyen merdivenlerde ayağım kaydı ve düştüm. hemen kalkamadığım için aşağıya kadar sırt üstü yatarak indim. insanlar beni açlıktan bayıldı sanıp poğaça filan yedirmeye çalıştılar. etraftan "ah yazık yaa, cık cık cık" diye acıyanlar filan oldu hatta.
* çok uykusuz olduğum bir gün toplantıda ağzım açık bir şekilde uyuyakaldım. Daha doğrusu bir an içim mi geçmiş nedir. Kafam önüme düşünce sıçrayarak kendime geldiğimde odada derin bir sessizlik ve hayretle bana bakan bir sürü insan vardı.
sizinde basiniza gelmistir mutlaka.
ilk ve orta ogrenimde hoca yazili notlarini okurken isminiz soylendiginde ve dusuk not aldiginiz bagirildiginda yanaklariniz kipkirmizi olurdu hatirlayin bi. en azindan benim olurdu.
Yıl 2005
o zamanlar dershaneye gidiyorduk,neyse liseden arkadaşlarla gezdik tozduk falan.eve gitme zamanı geldi.bindik minibüse.hepimiz ayakta yolcuyuz arkadaşlarda bana sen minibüs parasına ver biz sana veririz dediler.bende tam parayı cepten çıkaracağım ibne şoför bir fren yaptı ben direkt en önde oturan koca karının üstüne düştüm.
arkadaşlar error vermeye başladı gülmekten.o an dedim yer yarılsada içine girsem..
ev ekonomisi öğretmeninin ingilizce derslerine girmesi ile rezil olmuşluğum vardır.
Lisede ingilizce bölümünün ilk günü, ingilizceye aşığım zaten. okunması gereken kelime refrigerator, ne yazık ki hevesle elimi kaldırdım ve refrigeratör diye o muhteşem ev ekomisi öğretmenimin aklıma kazıdı telefuz ile okudum.
sonuç, ingilizce hocamın gözünden yaş geldi gülmekten ve ben bir daha asla yanlış okumadım o kelimeyi.
lise yılları küpe takıp entel görüneceğiz ya. Tabi kulak deldirmeye totoş yemiyor. Mıknatıslı küpeyi taktım. Kadıköy den otobüse bindim. Ayakta havalı havalı dikiliyorum. Ani frenle bi ileri gittim bir de geri geldim ama fazla geldim. O ara kafam tutunma direğine sürttü, tabii tınnn diye bir ses. Küpeler direkte kaldı. Olayı bir kaç kız dışında kimse görmedi ama o bıyıkaltı gülmeleri bana yetti. kulakta o kızarık küpe izi yüzümdeki kızarıkla karıştı.
Epey geçmiştir üstünden. Üniversitedekilerle yeni yeni tanışmıştık. 3-5 kişilik bir grup vardı. Önceden de tanıştıkları belliydi. '' Gelmiyor musun namaza gidiyoruz '' dediler. Ben de '' yok sağol kolay gelsin size. Nerede kılacaksınız ? '' diye sormuştum. Bizim fakülteye 2-3 km ötede tepenin başında bir cami vardı. Nerden geldiyse aklıma amına koyim '' şu tepedeki camiiye mi gidiyorsunuz ? '' diye sormuştum. Onlar da piç bir edayla gülüp '' he he oraya gidiyoruz '' diyip gittiler. Ben nerden bilem alt katta mescit var amk..
YILLAR ÖNCE ÜNiVERSiTEDEYKEN EHLiYETi YENi ALDIĞIM ZAMANLAr...
sokak arasından geçerken teyzenin biri bizi durdurdu; "yavrum şu arabayı gölgeye çekseniz" dedi ben de ehliyeti aldığımdan tamamım zannediyorum olur dedim hiç tereddütsüz. aldım anahtarı bindim arabaya fiat palioydu hiç unutmam. baktım ehliyet kursunda pratik yaptığım arabanın geri vitesi gibi değil bu. geri vitese takmaya çalışıyorum olmuyor. inat da ettim inmiyorum arabadan. en son vitesi bire takmışım geri oldu herhalde dedim. yüklendim gaza... güm önümde duran bahçe demiri boşluğa, arabanın tamponu da yere düştü. o an başımdan aşağı kaynar sular döküldü. teyze bağırıyor bilmiyosan niye bindin diye. ben indim kan ter içinde. "al teyze iyilik olsun dedik" dedim anahtarı verdim. ve oradan uzaklaştık yaklaşık 1 yıl boyunca oradan geçemedim. fakat arabaya baktım bir gün tamponu takmışlardı.
evet efendim bundan yaklaşık 1 yıl önceydi. troll arkadaşım x, o gün telefonumdaki bir sorunu halletmek için telefonumu bilgisayarına bağlamıştı çünkü yine kendisi sağ olsun kendi bilgisayarıma kahve dökmüştüm. benden habersiz telefonumun zil sesini nightcore bir şarkıyla değiştiren troll x, aynı zamanda tam ders zamanına gelecek şekilde bir alarm kurmuştur. sosyal dersinin ortasında japonca şarkı çalmaya başlayınca yüzü elma kırmızısına dönen yesilekran, hem hocadan azar işitmiş hemde el aleme rezil olmuştur.
5 yıl önce kuzenimle bodrumun en cix aqua parkına gittiğimiz zamandı.
4 gün para biriktirmek için yemedik içmedik sonunda gittik. tabi the phantom of the opera ablanız güneş gibi parlıyordu o zamanlar ahh ahh neyse. efenim ordan turist bi sarı bebeyle konuştuk ettik kişnedik falan numaralarımızı alıp verdik sonra biz kuzenle yemek yemek için masaya kurulduk, sonra ben wc ye gittim. tam tuvaletimi yaparken dışardan erkek sesleri geliyor. dedim ki heralde kadının biri erkek çocuğunu getirdi işetmeye. bir çıktım bir baktım karşımda pisuvarlar dizilmiş bir tanesinde de bana elinde şeyi dönmüş o erkek çocuk. bir çocuğa baktım bir şeyine. bir de pisuvarlara baktım.
ulan o olay yaşanmasaydı belki de ben şimdi böyle olmayacaktım.. hayatımda ilk gördüğüm erkek şeyi hem de o konuştuğum çocuğun hem de erkekler tuvaletinde amk kadere bak.