2010'un ilk resmi maçında Christophe Rochus'u 6-1 6-2 lik setlerle 56 dakikada yenerek hem Qatar Exxon Mobile Open'a hem de sezona hızlı bir giriş yapan tenis canavarı.
gelmiş geçmiş en iyi erkek tenisçi. kendimi inanılmaz şanslı görüyorum. onun maçlarını izleme şansına sahip olduğum için. tenisçi işte onun gibi böyle asil olmalı. bu sene aynı ödülü alan serena williams nerde. bu adam nerde. sporcudur kendisi en başta. sevilmesi bile saygı duyulmalıdır bu adama.
milyonlarca dolar para kazandıktan sonra yan gelip yatmayan maçlarına ve en önemlisi afrika ve yoksullara büyük servet denilecek paralarla yardım etmeye devam eden, başarılı ve hayırsever tenis sporcusu.
bu seneyi de dünya klasmanının zirvesinde bitirmeyi garantilemiş olan majesteleri. tenis'in michael jordan'ı. gelecek seneyi de zirvede bitirirse pete sampras'ın rekorunu egale edecek. yaşına, form durumuna ve moral düzeyine bakacak olursak kısa sürede bu rekoru kırması uzak ihtimal değil.
tenis tarihinin en iyisi. böyle söylemekte sakınca görmüyorum çünkü ondan iyisinin olabileceğine inanmıyorum. korttaki ve hayattaki duruşuyla örnek alınası bir insan. güç tenisinin ön planda olduğu şu dönemlerde tekniğiyle göz dolduran, spor yaparken estetik olmayı da başarabilen bir yaşayan efsane.
kesinlikle tenis oynamak için doğmuş kişidir. kendimi tırmalıyorum her maçta heycandan. hele de haziran finallerinde kritik bir dersin sınavına çalışmayıp roland garros turnuvasında bir öne geçip bir geride kalması allahım final minal neymiş lan otururum izlerim maçı hayatta kalkmam dedirtti bana. *
annemi ilk defa gördüm bir tenisçi maç kaybetti diye ağlarken. ben de ağladım. bir şey söylemek gerek. ama şu vakitte entry kabızlığı çekmeyip de ne yapılır? bilmeyeceksin ama belki bizim gibi milyonlarcası ağladı. niye? bana hayrın mı var? ulan federer...
dünkü sayıyla yine düşündürmüştür "lan bu adam tenis mi oynuyo?" diye. ulan içimdeki federer sevgisi bambaşka. düşünüyorum "ne bok var bu adamda?" diye ama cevabını veriyor. bahsi geçen sayıdan sonra babasının o sıçraması yok mu, hala izledikçe gülüyor ve duygulanıyorum. izleyiciye her şeyiyle samimi gelen tenisçi. hatta adam gibi adam roger tayyip federer. affedin.
ben bu adama hala soğuk, tepkisiz diyenleri anlayamıyorum. tenisini beğenemeyecek kadar sığ insanları, efsane olduğunu kabullenemeyenleri anlamıyorum. hepsinden önce bu adamı "işinde çok başarılı bir baba" olarak görmek gerekiyor artık. öyle muhteşem tenis oynamadı bu turnuvada, korkuttu; ama yine anladık ki bu adamın daha yolu var.
milenyumda çocuk olmanın nadir mutluluklarından olduğun için teşekkürler fedex. çocuklarımıza anlatacak güzel bir efsanemiz var bizim. birlikte büyüdüğümüz. teşekkürler.
nasıl insanların aklına basketbol denildiğinde michael jordan, golf denildiğinde tiger woods geliyorsa, artık tenis denildiğinde de insanların ilk aklına gelen kişi. birde gecenin bir vakti sabah iş olmasına rağmen kalkarak maçını seyredenleri aşağıdaki sayıyla ödüllendirmiş kişidir. kendisinin mottosu olduğu gibi. perfect. *
us open 2009 yarı final maçında aldığı bacak arası sayısıyla djokovic'i bile gülümseten efsane tenisçidir. Djokovic bu vuruş sonrası spikerin de deyimiyle '' kiminle oynuyorum ben ?! '' şeklinde bir surat ifadesine bürünmüştür. Federer us open 2009'un finalist tenisçisidir ve del potro'nun rakibi olmuştur.
insan olmadığını bugün aldığı o inanılmaz sayı ile tekrar kanıtlamıştır. izlemeye doyamıyorum resmen, nasıl bir sayıdır olm o ya?
bilenler bilir, jason kidd abimizin zamanında meadowlands civarında top koştururken yaptığı bir asistten sonra new jersey nets spikeri kendisine "jason kidd has eyes in the back of his head" demişti.
şimdi nets spikerinin affına sığınarak diyorum ki, "federer has eyes in the back of his.. back!(hani sırt manasına gelen)"
us open 2009 da az önce finale çıkmış insan. gerçi insan derken çekiniyorum çünkü ikinci setin sonlarındaki oyunu ve maç sayısından önce bacak arasından aldığı sayı o an dünyada yerinde en son olunacak kişiyi sanırım djokovic yaptı.
insana psikolojik zararlar verebilen tenisçidir. baba olduğundan olsa gerek, bariz bir dikkatsizlik var kendisinde. lleyton hewitt maçında dengesini kaybedip yere düşmüş, bir süre o pozisyonda beklemiş, ayağa kalkmayı denememiş rakettir. ağlatır. n'oluyo sana?
us open 2009 performansı pek de iç açıcı olmayan, buna rağmen yıllarca, belki de asırlarca akıllardan çıkmayacak efsanedir. an itibariyle, 2. turda simon greul ile oynuyor. ilk seti 6-3 kazandı, ikinci sette 4-3 geride.
gayet rahat topları tribünlere gönderebiliyor ve eski maçlarına oranla çok daha fazla basit hata yapıyor. file önünde fileye taktığı toplar, abanıp dışarı gönderdiği toplar, tribündekilere sabrivari toplar...
belki finale kadar yine çok rahat gider bu adam. ama şu oyununu oynarsa, bir andy murray, bir rafael nadal karşısında en fazla 1 set alır, o olur. baba olmanın verdiği geçici bir performans düşüklüğüdür diye umuyoruz. baba değilim ama bilirim uyutmazlar hehe. yapma federer.