kesinlikle müziğin ilahıdırlar,
''ben bu grubu şu kadar senedir dinlemeye çalışıyorum ama bir türlü sevemiyorum yeaaaaa'' diyenlerde ya marjinallik peşindelerdir, yada kulağa hoş gelen her türlü müziği dinlerim kafasındalardır,
ayrıca adam gibi eleştirmek yerine gruba bok atmayı da çok severler, aslında arada böyle radıohead sevmeyen insaların çıkmasıda güzel, zamanında değişen radiohead tarzına alışamayıp grubu dinlemiyorlar ve böylece radiohead mertebesine erişemiyorlar, bazen thom yorke nın bu değişimi özellikle istediğini sırf piyasa olmamak için gerçek dinleyiciyle, kulağa hoş gelen her müziği dinleyen dinleyici, kaliteli dinleyici ayrımını yapmak için yaptığını düşünüyorum böylece grubun gerçek dinleyicisi kalıyor geriye iyi oluyor, iyi ki bu grub ok computer seviyesinde ilerlememişte, bi tarz değişikliğine gitmiş, yoksa pink floyd gibi piyasa yapma malzemesi olucaktı grup, ancak ok computer çizgisinde devam etselerdide bugün radiohead mi pink floyd mu karşılaştırması yapılmaya bile gerek duyulmazdı, ayrıca müzik tarihindeki hiç bir grup kendi tarzında bu kadar büyük değişiklikler yapmadı, yapamadı, hemde zirvedeyken, en üstte ve popülerken, kendi tarzının kralı konumundayken, risk alma cesaretini göstermemiştir, rock müzik tarihindeki hiç bir büyük grup müzikal yaratıcılık konusunda radiohead kadar cesur olamamıştır, olamayacaktır ve olamazlarda.
nese hayat tuhaf vapurlar filan..
pink floyd'dan devraldıkları bayrağı halen başarıyla taşımaktalar. galaksiler arası bir müzik yarışması tertip edilse insan ırkını temsilen dünyada bir müzik grubu seçecek olsak elbette listenin ilk sırasında radiohead yer alır.
herkes bir müzisyeni sevebilir çok sevebilir, genelde bir arkadaşı dinlerken hoşuna gider ya da televizyonda çok adı geeçer merak eder vs sonra o gurubu veya şarkıcıyı dinlemeye başlar.
benim radiohead'e tapma nedenlerimden biri onları kendi başıma keşfetmiş olmamdır. lise ergen zamanlarımda dream tv izlerken sıcak bir öğle vakti seda akman ( o zamanlar dream tv sunucusuydu ) havuzda süper seksi bikinisyle programını sunarken şöyle bişey dedi " ve şimdi akıllara zarar bir parça, radiohead - idioteque " o enteresan sesler ne oldugu belli olmayan, hangi enstrumandan geldiği belli olmayan sesler, vokaller ergen halimle beni sarhoş etmişti tek bir parçada ve tek seferde, internetime kavuştuğum zaman sonraki yıllarda bu adamlar başka n'apmış acaba diye diğer şarkılarını dinlemeye başladım , ve yaklaşık 10 yıldır da taparcasına severek dinlerim. ve kendi başıma şans eseri keşfettiğim için de mevlana'nın tanrıya duydugu aşk gibi bir aşk duyarım bu insanlara. onlar da tektir çünkü.
sözün özü, geçmişteki ve gelecekteki tüm müzisyenler yok olsa başka hiçkimse hiçbir nota çalmasa ve geriye sadece radiohead kalsa, dünya pek bişey kaybetmiş sayılmazdı. şimdiden düşününce heyecanlanıyorum ileride çouluğuma çocuğuma bu adamları anlatma şansım olursa, müziğin tanrılarını dinletme şansım olursa ne kadar şanslı olacaklar. o şarkıları ilk defa dinlemek, büyülenmek sadece 1 kez yaşanacak bir trans halidir, inanılmaz bir zevktir. bu adamlar büyük, çok büyük adamlar gerçekten.
türkiye'ye gelirlerse eğer, gerekiyorsa işi gücü bırakıp, çoluğu çocuğu kesip, bi yerden para çalıp gene giderim konserlerine.
Fade out, fake plastic trees, karma police gibi kaliteli şarkıları bulunan grup. Şarkıları insana huzur veriyor. Türkiyedeki ilk konserine gitmeyi düşündüğüm grup
eğer geçmişinize atfettiğiniz birkaç şarkıları varsa, her dinlediğinizde aynı anın içerisinde olmanız için
sadece gözlerinizi kapatmanız yeterli olacaktır.
şuana kadar iki başyapıt çıkarmış, birçok yakın zaman grubunu etkilemiş, son zamanlar daha elektronik takılan başarılı grup.
şu malum iki başyapıt için;
(bkz: the bends)
(bkz: ok computer)
2012 londra olimpiyat kapanış töreninde de yer verilmemiş grup. iyi ki de olmamış aslında. spice girls'ün yer aldığı bir törende radiohead'in ne işi var zaten.
bu ingilizlerin radiohead'e yıllardır süren üvey evlat muamelesi de anlaşılır şey değil.