platonik aşk platon dan gelmektedir. hakkında birçok tez yazılmıştır.
bunlardan birisi platon un devlet kitabinda anlattığı ütopyası, ideasidir.
gerçekleşmesi imkansiza yakındır ama platon aşkla bu görüşünü destekler
diğer bir rivayet de: platon un gay olduğudur ki ben bunu kesinlikle kabul etmiyorum. efendim platon gaymis de bir öğrencisine (aristo olabilir) aşık oluyor ve buradan geliyor.
"... birlikte çıktığımız bir yolculukta, tıkış tıkış belediye otobüsünün tutunma demirlerine sarılan öbür eller arasında yan yana duran ellerimizin birbirine ne kadar az benzediğini kederle gördüğümde, seni kendi gövdemi tanır gibi, beni terkeden ruhumu arar gibi, bir başka kişi olduğumu acı ve sevinçle anlar gibi severdim..."
Genellikle Lise döneminde insanın başına gelen boktan bir sancıdır. Sahiplenemezsin, kıskanırsın sonra "ben kimim ki lan" deyip çelişkiye düşersin. Her hareketinden bir anlam çıkarmaya çalışır, her sözünden kendine pay biçersin. Mutlu mesut hayaller kurup, belli bir süre sonra kurduğun hayallerin gerçekleşmeyeceğini tam anlamıyla idrak edip, umutlarını öldürdüğün vakit unutursun. Unuttuktan sonra kendinle ve zamanında yaptığın aptalca şeylerle dalga geçme evresi başlar. iyileşme tamamlanmıştır. Yaşanan herşey boş birer anıya dönüşmüştür senin için. Artık her aklına geldiğinde kaybettiğin onca zamana söverken bulursun kendini. "Ah şimdi ki aklım olsa varya" dersin içten içe. Çoğu platonik aşkın hikayesi böyledir işte dostlar.
Platonik aşkın içinde mastürbasyon olmazsa olmazlardandır.
hiç bir zaman Platonikçiler tarafından dile getırılmese bile gereken ve yapılan en sık şey mastürbasyon ile tamamlanan aşksal avunmanın verdiği haz bağımlılık yapar. asla gerçek ilişki kurulamaz.
belki kavu$san büyük bir hayal kırıklığı ya$ayacaksın. belki de mutlu olacaksın. araftasın. ama $urası kesin ki uzak kalıyorsun, sadece izliyorsun. ya$am akıp gidiyor cama değen yağmur damlalarını izliyorsun. elini yağmura uzatıyorsun pencereden, akıp gidiyor avuçlarından. belki sevmeyi bilmiyorsun, eline yüzüne bula$tıracaksın. belki sevmeyi biliyorsun, belki onun zamanına denk gelemeyeceksin. o zaman derken onun o açlığına, o tam olmaya hazır olmasına. ama hep bir umut. ah ulan... ah i$te. yağmur duruyor, güne$ açıyor, ilkbahar geliyor. bir ilkbahar sabahı sevdiğini hatırlıyorsun yine. deği$en bir $ey yok, gerçek sevgiden ba$ka. çünkü platonik a$k, gerçekti.
öyle ya da böyle, bir sene ya da belki üç sene sonunda parıltısını yitiren, gücü azalan, tükenen bir histir. beyin donuyor yani bir süre sonra; bir şey hissetmiyorsun. belki derinlerde bir yerde bir şeyler hissediyorsun aslında ama eskisi gibi deşmiyor.
evet, hayatın boyunca unutamayacaksın belki o gülümsemeyi. ama ne fayda.
en güzel yanı, şöyle bir kafa çekme muhabbeti olduğunda, gündelik kişiliğinden uzaklaşıp gizli benlik yüzeye çıktığı esnalarda manalı bir kapırtı ve tebessüm sarıyor ruhu. daha da çok içesin geliyor, zevk alıyorsun aslında bundan. lakin, göz görmeyince kalp körleşiyor bir süre sonra ve içtiğinde efkarlanamıyorsun, tamamdır bu iş, unutmuşsun demektir. yani fiziksel bir silinme olmayabilir elbette ama eskisi gibi üzülmüyorsan, kabullenmişsen artık, bitmiştir o iş...
ayrıca; (bkz: ben bu yazıyı platonik aşkıma yazdım)
bi' bakıyosun, kız tatile almanya'ya gitmiş. orada yakışıklı, kaslı, ağzı lâf yapan genç germenleri gördükten sonra türkiye'ye döndüğünde "senin gibi" kara kuru, lâfı ağzında eveleyip geveleyen birisinden etkilenmesi mümkün mü? değil.
eğer tanıdığınız, üstelik bir de muhabbetinizin olduğu kişiye karşı platonik takılıyorsanız geçmiş olsun, siz y.rraa yemişsiniz.
sabah kalkar, tweet atmış mı diye bakarsınız. "ahh bu özlemler bitmiyor..." diye tweet atmış. hmm ne anlama geliyo bu? kimi özlemiş? neden özlemiş? çok mu özlemiş?
gece 1'de club'tan check-in paslıyo. gece 1 mi? ben seni hanım hanımcık bir kız bilirdim. ne işin var o saatte club'ta falan? kimlerle takılıyosun? erkek var mı yanında acaba? izmirli güzel kızsın sonuçta, erkek olmaması imkânsız. mnkym böyle işin.
instagram'da yine fotonu paylaşmışsın. paylaşma tatlım böyle güzel çıktığın fotoları, paylaşma kızım paylaşma ya. ben sana baktıkça "ulan mis gibi güzel kız be" diye diye kendimi paralamak zorunda mıyım? paylaşma.
velhasıl tanıdıksa zor iş. tanımadığınız birine platonik takılıyosanız, tanıdıktan sonra hiç de umduğunuz gibi birisi çıkmayınca bu durumdam kurtulma ümidi var. ama tanıdıkta yok işte. yaptığı her boktan haberdarsınız. güzel, izmirli, şirin, munis bir kız. kedi canını o'nun.
kötü taraflarından biri de eğer ona kavuşamazsanız hayatınızın nasıl şekilleneceğiyle ilgili kurduğ unuz, çoğunlukla kötü biten hayâllerdir. misal 64 yaşındasınız, prostat kanserisiniz, sayılı günleriniz kalmış. hastane odasında, oranızdan buranızdan kablolar çıkmış şekilde yatıyorsunuz. aklınızda sadece o var. üniversitedeki hali hem de. çenesini yukarı kaldırarak gülümsemesi, saçını toplayışı, el yazısı. şimdi nerede biliyorsunuz. kimi sevdi, kaç çocuğu var, sağlığı yerinde mi? hepsinden haberiniz var. ama o'nun sizden haberi yok. nerede öleceğinizden, nereye gömüleceğinizden haberi yok. "olsun" diyorsunuz, "olsun, o'nun canı sağolsun."
değişik bir şey. hep bi' şeyler oluyor sanıyorsunuz ama hiç bi' şey olduğu yok. yerinde sayıyor bu aşk. maşuk zaten olayın zerre farkında değil. ilişkiyi tek başınıza yürütüyorsunuz. ama ne acayiptir ki sizin başlattığınız aşkı, karşı taraf bitiriyor. son bir "güle güle"yle. son bir "kendine iyi bak"la. sanki artık kendinize iyi bakabilecekmişsiniz gibi.
Bakışlarıyla kalbe inen derin bir hançerdi sadece
kanattı ve yarası kaldı anı diye.
Mahfetti aşkından buz tutmuş bu yüregi.
zalimce gidişleri kaldı geriye.
Yine damla damla oldu gözlerim.
Sandım aglamakla gider ona olan özlemim.
işte böyle. Bir bakışına onlarca şiir yazdıgın kişiye duyulan o kara sevdadır.