nedir? kendi içinde yaşadığın, açıklamadığın kendi kendine hayaller kurduğun aşktır..karşılıksız aşkla karıştırlmaması gereken..naparsın platonik aşık olduğunda...özet geçelim;
her gittiğin ortamda gördüğünde garip bir mutluluk kaplar içini..
eğlenmek icin sebebindir platonik aşkı görmek.
msnde online oluşu bile senin için tebessüm sebebidir.
yolda görüp sana arkadaşca sarılıp, hal hatır sorması dünyalara bedeldir.
sanal ortamda nasılsın demesi seni mutluluktan zirvelere cıkartır.
hergün görebilmek için geçebileceği her yolu sabahtan akşama kadar gezdiğin insandır platonik aşk.
her sabah uyandığında, uyumadan önce tüm resimlerine baktığındır platonik aşk.
bilgisayarında masaüstü fotoğrafı yağtığındır platonik aşk.
her gün yatmadan önce, uyanır uyanmaz, sarhoş olduğun her andır platonik aşk..
uyuyamadığın, uykundan uyanıp acaba napıyor diye düşündüğün insandır platonik aşk..
aç kalmak uğruna cebindeki tüm parayı harcadığın insandır platonik aşk.
dış görünüş değiştirdiğin, uğruna kendini geliştirdiğin insandır..
imkansız olduğunu bile bile sebepsiz yere bağlandığındır..
onu düşünüp, uğrunda ardı ardına defalarca sigara yaktığındır platonik aşk.
uykusuz gecelerindir platonik aşk..
gecelerinin güneşidir platonik aşk..
sadece ruyalarında gerçekleşebileceğini bildiğin için, uğruna tüm gününü uyku ile katlettiğindir platonik aşk..
kendisi gibi birisini bulup, omuzuna yaslanıp, tum erkekliğini ayaklar altına alıp ağlamaktır platonik aşk..en güzel insanları bile görmeyip, tum hayatını o kişiye bağlamaktır..her daim aklında o olmasıdır..onu etkilemektir..n bileyim nasıl söyleyeyim belki yaşama sebebindir..bir ay sonra göremeyecek olmanın bilincinde isen senin icin uzun sürecek bir depresyon sürecidir platonik aşk..dibe vuruştur..çöküştür..her konuda insanı derinden etkiler mi? etkiler..haha nerden bilidğimi bütün bunları nasıl hissettiğimi soracaksanız, size buradan kocaman bir kahkaha gönderiyorum..umarım sorarsınız da uzun süredir özlediğim bu olguyu yaşarım..
kelime kökü itibariyle ünlü filozof platon'a dayanır. platon* bir erkeğe aşık olur ve erkek platon'u reddeder.bunun üzerine ünlü filozof platon'un türettiği bir kavramdır. sanılanın aksine karşıt cinsler arasındaki karşılıksız aşkı tasvir etmek için değil, hemcinsler arasındaki karşılıksız aşkı tasvir etmek için kullanılır. yani kavram ilk çıktığında bu anlamda kullanılıyordu. tabii bu kavram zamanla değişime uğramıştır.
ne diyordu Heroklitos: değişmeyen tek şey, değişimin kendisidir.
evrende yalnız dolaşn iki noktanın, şans eseri çakışmasından sonra, noktaların birinin yeniden dönerken diğerinin yoluna devam etmesine platonik aşk denir. **
aşkı atoma benzetecek olursak platonik aşk tam olarak o atomun çekirdeğidir, yörüngelerde dolanan aşıklardan bilmem kaç milyon kat daha yoğundur, tanımadığınız biri için yanağınızdan süzülen gözyaşıdır, bu aslında çok önemli bir ayrıntıdır, günümüz dünyasında, tüketici toplumlarda, her mağazanın gizli kameraya sahip olduğu şu ortamda, fiziksel özelliklerin dışında insan oluşumuzu kanıtlayan yegane duygudur belkide platonik aşk.
o sizi görüğü zaman yolunu değiştirmesine rağmen, siz hala hava raporlarını izleyip onun yaşadığı yeri türkiye haritasında görünce sevinmeye devam edersiniz.kısacası iki kalp arasında ki potansiyel duygu uçurumudur.
götünden aşk uydurup bunun acısını çekmekle eşdeğer durum. karılıksızdır gereksizdir yaşanılırsa insan delircek düzeye gelir. karşıdakinden tepki yoksa kişilik kendini yer bitirir.
genelde ergenlik çağında yaşanan olaydır. ileriki zamanlarda ise saplantılı kişiliklere dönüşen bireylere has bir hale gelir. ergenlerde genelde şöyle olur: ergenimizin adı cengiz olsun. cengiz sınıftan bir kıza aşık olduğunu hisseder. zaten yaşının gereği hormonal dengesi alt-üst olmuş, bu yüzden sürekli inişli çıkışlı bir karakter profili çizmektedir. aşık olduğu kıza, onu ne kadar sevdiğini söyleme cesareti gösteremez. kız cengiz'in duyguları ve aşkı konusunda en ufak bir bilgiye sahip değildir. ama bu arada cengiz'in arkadaş çevresi durumdan haberdardır ve o kız onlar için yengedir artık. kız dışında çoğu kişi cengiz'in aşkından haberdardır ve bu süre içinde cengiz'den en küçük bir adım bile gözlenmez; çünkü her ne ise onu söylemekten alıkoyan söyleyememiştir. neyse aradan bir süre geçer ve cengiz'in arkadaşları kızımızı bir başka erkekle görmüşlerdir. yani yenge cengiz'e ihanet etmiştir. bu bir grup ergen de toplanır, paket paket sigaralar yakılır, şişe şişe biralar içilir ve bu konu cengiz'e açılır. "cengiz seninkini bir erkekle gördük"... cengiz üzülmüştür. kalbinin çok sızladığını hissetmiştir. ona göre evrendeki en büyük aşktı bu, en mutlu o olacaktı. ama ne oldu? olmadı. diyemedi sevdiğini...
...
bir hafta sonra cengiz diğer sınıftan bir kız gördü. o da güzeldi, o kadar güzeldi ki cengiz ona sevdasını, aşkını söyleyemezdi bile. nitekim cengiz yine aşık oldu, yine arkadaşlarına söyledi ve yine o kız başka birinin oldu.
...
iyi de kardeşim ben yazarken bile çok kızdım bu ezik cengiz'e yav.
peki yavrum cengiz neden böyle yapıyorsun? söylesene sevdiğini, tutsana elini. parka götür, elma şekeri al, sinemaya git, yap bişeyler. bak sen yapmayınca birileri yapıyor. sadece filmlerde olmuyor öyle şeyler. bak heryerde oluyor. iyisi mi cengiz, saçlara vur suyu abim, parlasın, git kızın yanına seviyorum de. ama kız da cadaloz çıkabilir. "ne diyon be terbiyesiz" falan da diyebilir. ama unutma cengiz her kız böyle değildir. zaten sen bu kız kabul etmese de yine bulursun bir tane daha. pes etmek yok. illaki bir tanesi kabul edecektir. ama sende ayran gönüllü olma he mi kızlar narindir. kırılgandır. amacını sonuca götüren her yol da mübah değildir. o yüzden sevdin mi tam sev koçum. sev ve söyle. ergen olmasan başka türlü tavsiyeler de veriridim ama şimdilik oralardan uzak dur. mazallah diyorum sen anla. *
masturbasyon gibidir. iki kişinin ortaklaşa yapması gerekeni tek başına yapmaktır. bu nedenle yükü ağırdır. bazen yanındaki çocuğun espirisine gülmesi ağlatır, bazen size bakıp gülümsemesiyle dünyanın en mutlu insanı olmanızı sağlar.
"öyle ağırdır ki ezilirsin altında, söyleyemezsin sevdiğine sevdiğini, tutamazsın pamuk ellerini, bakamazsın badem gözlerine uzun uzun, sarılıp uyuyamazsın bütün gece, çekemezsin o mis kokusunu içine doyasıya, kahrolursun içinde; gözünden yaş gelmesede kan ağlar için hergece.."
diye tanımlamışım zamanında. hakikaten o kadar can yakar ki dayanılamaz bir hal almaya başlar gün geçtikçe. ama ulaşılamayan bir defa elde edilirse, ne o büyü kalır ne de mükemmellik. platonik aşk ulaşılamayanın mükemmelliğine hayran olup acı çekmektir kısacası. çünkü ulaşılamayanı insan gözünde mükemmelleştirir ve aslında kimse o kadar mükemmel değildir.
seversin.. ama o seni sevgili olarak sevmez, hayalinde onunla birlikte olduğunu belki evlendiğni düşünürsün her gece. en acısı da onun sana yeni sevgililerini anlatmasıdır. insan da mecbur katlanır sevdiği ve bi gün benim olacak dediği için. ama acıdır ki o kişi başkasından ayrılsa bile seni dost bi arkadaş olarak görür ve aşk hayatına başka biriyle devam eder. bu insanın psikolojisinde derin yaralar açar. *