yıllardır dinlediğim çok büyük grup. bu aralar yine pulse ve delicate sound of thunder konserlerine sardım insanı başka yere götürüyor. daha eski albümleri ve parçaları keza öyle arnold layne'i, obscurred by cloud'ı, childhood's end'i veya money'i dinlediğimde çok büyük adamlarmış diyorum. keşke hiç ayrılmasalardı ama roger çok narsistti the wall'da richard'ı eskisi gibi çalamıyorsun diye resmen aşağıladı filan. ama yine de umarım çok yaşarlar.
2006 yılında 58.000 bin kişi tarafından en iyi grup seçilmiştir londrada.
dark side of the moon albümü yaklaşık her 12 insandan birinde mevcuttur.
uzayda dinlenilen ilk albüm yine pink floyd'undur. (delicate of the thunder)
bu grup en iyi arkadaşım benim. kolumda dövmesi var. umarım karşımda ilişki yaşayacağım kişide çok sever. müzik dinlerken orgazm olduğum tek grup.
hakkında sayfalarca yazı dökebileceğim tek müzik grubu. insanlar pink floyd'un bendeki önemini sorduklarında onlara ''pink floyd benim üniversitede edindiğim ilk arkadaşım'' diyorum. üniversiteye başlarken ilk 2-3 hafta biraz yalnızlara oynuyordum ve o dönemde bana şarkılarında özgürlük, aşk, umut, sevgi, dostluk, yalnızlık, doğa gibi bir çok temanın önemini ve güzelliğini şarkılarında melodiler eşliğinde gösterdiler.
sanırım bir ergen gibi koluma grubun ismini dövme yaptırmam da bunun bir göstergesi.
san tropez'i dinlerken neşelenir, hey you' u dinlerken tüyleriniz diken diken olur.
comfortably numb'ı dinlerken işte sanat budur dersiniz.
another brick in the wall'ı dinlerken okula küfür edesiniz gelir ve sınıfta hocaları benim gibi deli edersiniz.
high hopes'ta bir umut, time de bir ışık ararsınız.
şarkılarını tek tek anlatmak bile saatler sürebilir ama her şarkısında size mutlaka bir kazanç katar.
her ne kadar david gilmour sözlerden çok melodiye önem veriyoruz dese de her cümlenin altında derin anlamlar yatar.
sanırım müzikal anlamda ilk defa bencil olamayacağım ve herkese dinleyin, dinlettirin diyorum.
Şu şarkı bile bu adamlara minnettar olmak için kâfi. Ben ummagumma kaydını daha bi severim aslında, ama link verdiğim kayıtta nick'i davulunda bi görmek gerekir.
az önce The Pink Floyd Story: Which One's Pink? adlı belgeseli izledim ve üzüldüm. üzülmemin sebebi; zamanında syd'i yalnız bırakmaları, bence şımarıklık yapıp gereksiz yere kavga etmeleri ve grubu dağıtmaları, zamanında waters'ın gereksiz egosu ve agrasifliği vee en sonuncusu da grubun bir daha bir araya gelip konser ya da albüm yapmayacak olması. aslında live 8 kınserinden sonra grup üyeleri yeniden biraraya gelmeye sıcak bakıyorlarmış, hatta david gilmour, roger waters'ın ingiltere'de verdiği the wall konserinde sahneye çıkmış ve waters'la birlikte şarkı söylemiş ama 2015'te gilmour; grubun artık birlikte konser ya da albüm yapmayacağını açıklamış.