bugün

1961 de Accatone ile başladığı yönetmenlik kariyerini 1975 te çektiği ve büyük yankılar uyandıran Salo ya kadar sürdüren Pasolini, italyan Yeni Gerçekçiliği nden yola çıkarak kendine özgü bir üslup oluşturacak, sonunda Yeni Gerçekçilik ten bütünüyle vazgeçerek adından italya nın aşılamayan entelektüeli olarak söz ettirecektir. Filmlerinde cinselliğe önemli yer veren Pasolini Salo yla, filmi izleyenler üzerinde önemli ve unutulması güç bir etki uyandırmış, oldukça sert bu filmden kısa süre sonra bir yol kenarında üzerinden arabayla geçilmiş ve cinsel organı parçalanmış olarak bulunmuştur. Pasolini nin öldürülmesi bugün hala aydınlatılamamış bir cinayettir (Pino Pelosi adında bir genç cinayeti işlediğini itiraf etse de bu durum değişmez, çünkü cinayetin neden işlendiği bugün hala belli değildir).
Yaşamının bir döneminde Türkiye ye de gelen bu şair/ yönetmen Medea yı Kapadokya da çekmiştir. Ayrıca Uccellacci e Uccellini de istanbul u gösteren bir tabela bulunmaktadır. Metaforlarla örülü bu muhteşem film (Şahinler ve Serçeler) yönetmenin bütün filmleri arasında ayrı bir yere sahiptir.
Salo, or The 120 Days of Sodom'la tanıdığım eşcinsel yönetmen.17 yaşındaki erkek arkadaşı tarafından öldürülmüştür.

edit: mafya kurbanıymış. eastern promises'ta ki rus mafyasıyla alakası yoktur sanırım.
ilber ortaylı nın tarihi çok iyi yansıttığını düşündüğü yönetmen. sodom un 120 günü haricinde decameron gibi bir kitabın filmini son derece edepli bir şekilde çektiğini düşünürsek öyle bir zamanda bu kadar film çekmesine bile şaşıralacak insan. fellini nin asistanıdır ayrıca.
5 mart 1922 de bologna da doğan, 2 kasım 1975 te ostia da öldürülen italyan sinemacı ve ressam. sinemasında müstehcenliği, sadomazoşizmi,şiddet ve başkaldırıyı yansıtmıştır.
Marksist-hıristiyan,eşcinsel ve tabiki italyan yönetmen.Eceliyle değil tabanca kurşunuyla ölmüştür.ilgi çekici üretken bir hayat,gösterilmeyen ve belki de görülemeyecek gerçekleri gösteren gerçekten inançları doğrultusunda davranmış ve insanlara da bunları göstermeye çalışmış yüce insan.Filmleri ya çok beğenilir ya da nefret.Özellikle marquis de sade ın salo ya da sadomun 120 günü adlı film ayrı bir entry konusudur.
her filminde bir yandan sinemanın olanaklarını öğrenirken, bir yandan da bunları genişleten usta yönetmen, yazar, şair ve göstergebilimci... Pasolini mecazları, efsaneleri ve anlatım biçimiyle materyalist ideolojiye hizmet eden aydın bir sinema yaratmıştır. insanlık ve kültür tarihinin bütün imgelerinin folklorik, mitolojik bütün birikimlerinin ilk bakışta eklektik bir yan yanalık görüntüsü verdiği Pasolini evreni bir yönetmenden çok bir düşünür kimliğine yakın düsen ve eşcinsellini saklamaya gerek görmeyen sanatçının, kendi deyişile "kutsal" kavramanı yorumlama girimleriyle dösenmistir. En basitinden baslayarak insanlığın kültür ve din tarihini gözlerimizin önüne seren Pasolini bu gösterdikleri içinde gerçeklik ilegerçeküstü, ideoloji ile inanç, hayat ile onun her düzlemdeki imgeler arasındaki ayrımı siler.

Cinselliğin yasaklandığı sahtekar ahlakın temsilcisi burjuva toplumunun, Pasolini sinemasının(gösterdiklerinin) atağı karsısnda tek savunması yasaklama ve sansür olmustur, bildiğim kadarıyla Pasolini eşcinsel kimilğinigizlememistir ve nedeni tartısma konusu olan bir cineyate kurban olmuştur.
sinemadaki ilk rolünü 1960 yılında gösterime giren il gobbo adlı filmde almış ünlü italyan yönetmen ve senarist. *
--spoiler--
entelektüelliğin hiçbir değeri yok...

entelektüelliğin hiçbir zaman fazla değeri olmayacak
halkın toplu yargısına göre.
toplama kamplarının kanı bile
memleketimizdeki bir milyon ruhtan
daha net bir yargı çıkartabilmeliydi.
tüm fikirler sahte, bütün tutku yalan

birliğini asırlar önce kaybetmis
tüm bilgeliğini, özgürleşmek için değil
sadece hayatta kalmak için kullanan bir halkta.

yüzümü göstermem
tek başına ve çocuksu bir ses yükseltmem
tamamen anlamsız. korkaklık sarmış etrafımızı

diğerlerinin zulüm altında öldüğünü görerek,
garip bir farklılığa hapsolarak
ölürüm ben de işte ve bu bana çok acı verir.

tüketim, kapitalizmin tamamen yeni devrimci bir biçimi. hedonizmin keşfi, toplumsal düzenin artık fakirleri istemediği anlamına geliyor. o, tüketebilecek olanları, zenginleri ister; iyi yurttaşlar değil, iyi tüketiciler.
tüketicilik italya'nın tarihinde yaşadığı ilk gerçek birleşme. bu oldukça korkutucu. alternatif ne? intihar. aydın intiharı diyelim... öte yandan bu, bir yanıyla asla kabul edemeyeceğim terörizm ve santajın bir parçası. sanatçı, şair, tam da intihar etmeyen, her şeye rağmen yaşayandır. sanat her şeyden önce canlıdır. canlılığın olmadığı yerde sanat olmaz. aydın intiharı... hayır, intihar etmiyorum. üzgünüm.
--spoiler-- * *
kültürel bir çöl yaratılmışsa, orada herşey satılabilir.. çünkü çölde herşey mucize etkisi yaratır..
gibi muhteşem bir sözün sahibi.. büyük yönetmen..
sağlığında; kafayı feci şekilde hristiyanlığa ve cinselliğe takmış italyan yönetmen.
farklı ve de başarılı bir yönetmen. eğer bir filmdeki tüm oyuncular, tüm sahnelerde ki buna kavga, ölüm, cenaze de dahil, anlamsız bir biçimde sırıtıyorsa biliniz ki bir pasolini filmi izliyorsunuzdur.

binbir gece masalları'nda herkezin güzelliğine görür görmez aşık olduğu ablayı neden güzel olmayan biriine oynattığını halen anlamamışımdır.
adam gibi tarih filmleri çekmiş rejisör.
salo filminde yaptığı faşizm eleştirisi ölümüne de neden olmuştur...faşistler tarafından öldürülmüştür...bertolucci nin hocasıdır...
''deri ceket giymekle sartre , afyon içmekle huxley olunmaz'' der pasolini
salo o le 120 giornate di sodoma 1975 yapımı film ölümünün nedini olarak gösteriliyor.
1975'te sahilde ideolojik ve dini görüşleri nedeniyle feci halde dövüldükten sonra kafasının üzerinden arabayla geçilen cesedi bulundu.
(bkz: pier paolo pasolini nin olumu)
izlenesi, alkışlanası bi adam..

önünde saygıyla eğilmiyorum...tehlikeli biraz..
Sanat tarihi dersinde Rönesans konuşulurken, Boccaio konuşulmadan geçilmez. Il Decameron (Decameron hikâyeleri), öss senesinde ezberlenildiği gibi, ilk hikâye olarak kabul edilir. Decameron un konuşulması üzerine, sanat tarihi hocamız, bize Pier Paolo Pasolini'nin Decameron hikâyelerine sadık kalarak yaptığı filmi izletmiştir. Bütün erkek oyuncuların dişleri birbirinden kötü olması, izleyicinin dikkatini çeker. Filmde kendisini, ünlü italyan ressam Giotto olarak izleme şansına erişiriz.
sodom un 120 günü gibi bir şaheserle faşizm in tekerine en büyük çomağı sokmuş, yakaladığı eleştirel uslup sinemaya farklı bir boyut getirmiştir. ama neticede italyada da, türkiye ye benzer derin (!) bir sistem in oluşu, pasolini nin, sanatının bedelini canıyla ödemesine neden olmuştur.
Sıra dışı bir üslupla çektiği ve toplumsal eleştiriye dayalı filmleriyle tanınan italyan film yönetmeni, şair, ve romancı.
filmleri için türkçe altyazı araya araya yaşlanacağınız yönetmen.

bulan eden için özel mesaj kutum on air.
eşcinsel olduğu için üyesi bulunduğu italyan komünist partisi'nden ihraç edilmiştir. Marksist ve ateisttir.
daha çok salo o le 120 giornate di sodoma adlı iğrenç filmiyle tanınan italyan yönetmen.
bir subayın oğlu olarak italya'nın değişik kentlerinde yetişmiştir. latince, edebiyat ve sanat tarihi üzerine tahsil görmüştür. Filmlerinin yanında "casarsa'nın öyküsü" adlı bir şiir kitabı da yayınlamışlığı vardır. 1975'de ölmüştür.
ilkokuldan sonra Conegliano ortaokuluna başladığı dönemde Teta Velata adını verdiği bir metinde yazdıkları saf, yalın ve kabuksuz bir hayat görüşüne sahip olacağını gösterir biçimdedir.

Belluna daydık, üç yaşından biraz büyüktüm. Çocuklar bahçede oynarken en çok dikkatimi çeken bacaklarıydı, özellikle tendonların belirgin olduğu dizaltının iç kısımları. Bu tendonlar benim henüz ulaşamadığım hayatın sembolüydü. Koşan çocuk imajı benim için büyümüş olmayı simgeliyordu. Şimdi bunun tamamen cinsel bir duyu olduğunu düşünüyorum. Bu duyguyu tekrar hatırlayınca içimin mutluluk, keder ve arzunun şiddeti ile dolduğunu hissediyorum. Ulaşılmaz bir duyguydu bu o zamanlar, adı henüz konmamıştı. O zaman ona verdiğim isim teta velataydı. Şiddetli bir oyunda gördüğüm bu eğilip bükülen bacaklar teta velataydı, bir karıncalanma, bir baştançıkış, bir aşağılanma. *
faşizma karşı sanatıyla mücadele etmiş, sert ve aykırı filmleriyle her daim derin etkiler yaratmış yönetmen.