yalnızca filmin bir sahnesinde kızın bacağından çekilip sürüklenmesi ve sonunda çığlık sesinden sonra elinde bıçak ile yukarı çıkması dışında korkutucu olmayan film.
ayrıca, tam film bittikten sonra aniden elektriklerin gittiğini okumak ayrıca sıçırttırıcı bir etki yaratmıştır.
film beklentilere göre şekillenmişti kafamda. sıkı bir korku filmi bekliyordum. "ben korkmam, abi" diyenlerden olsamda, korkucağıma inandırmıştım kendimi. velhasıl sonuç; vasat ve sıkıcılıktan öteye gidemeyen bir film. korku klişelerinin üzerine kurulu. kendine açılan kapılan, gaipten sesler... sesin bir anda yükseleceğini ve irkilecek olmanızı bile bile izlemek zevk vermedi bana.
en iyi korku filmi sayılabilmesi için, sıradanlıktan sıyrılıp, üzerine bir şeyler katmış olması gereken bir filmdi.
gündüz vakti izleyince etkisi olmayabilir belki, o yüzden heycan arıyorsanız ve bi şeyler bekliyorsanız filmden ya sinemada izleyin ya da evde sinema ortamı yaratın.
böyle filmler sonra büyük hayal kırıklığı yaratabiliyor.
ama size tavsiyem gece vakti karanlıkta izlemeniz. *
Acaba gerçek mi diye kendi kendime sorduğum ve bayada etkisini üzerimde hissettiğim bir filmdir. ilk başlarda biraz sıkıcı gibi olsada kızın yerde sürüklenme sahnesi ve en son çığlık ata ata aşağı inip çocuğu çağırma sahnesi gerçekten çok ürkütücüydü. Korku ve farklı bir heyecan yaşamak isteyenler için gerçekten güzel bir film ama hakkaten gece izlemek daha da korkutuyor ve acaba olabilir mi diye düşündürmüyor değil. Ayrıca yalnız izlenmemelidir.
--spoiler--
bildigin ev yaşamını video kamera ile çekip alın size film diyerek rec tadında yapmak istemişler ama yanından bile geçememişler. o nasıl bir ruhani varlıkmış ki taşşak geçmek istiyor ev halkıyla. ya öldür ya çek git. insan bekliyor birşeyler olsun diye ama sonuna kadar aynı kareler tekrarlanıyor.çok büyük bir kayıp olmaz izlememek.
--spoiler--
orjinal finali steven spielberg' in tavsiyesiyle değiştirilmiş fakat buna rağmen vasattan öteye geçememiş, insanı, filmi izledikten sonraki bir- iki gece duyduğu seslerden sonra filmi anımsaması dışında hiç germeyen, blair cadısı' nın pazarlama başarısından yola çıkılarak hazırlanmış, piyasaya yapımcı firmanın logosunun gözükmediği tek film olarak kayıtlara düşen 2007 yapımı, türkiye'de ise 2010 ocak' ında vizyona girecek olan film.
ciddi manada bir boka benzemeyen film. yani eğer kendi osuruğunuzdan korkan bir yapıya sahipseniz tabiki sizi korkutabilir. ancak çarpan kapılar gayipten gelen sesler haricinde pek bir numarasını göremedim. bu filmden korkanlar ciddi manada otursun biraz korku filmi izlesin. korku filmi nasıl bir şeymiş görsün.
izlerken öyle inim inim altıma sıçmadığım için çoğunluğun verdiği 'abe biz altımıza sıçtık vallahi' yorumuna katılmıyor olsam da bütçesi, sınırlı mekan amatör oyunculuklara rağmen hasılatı, olayın gerçekten yaşanmış bir hikaye olması ve bence korkudan çok verdiği müthiş gerilim havasıyla izlenmesi gereken bir korku filmi. evet evet izleyin bu filmi kesinlikle.
elbette true story. yaziyor da ustelik filmde.
anlasiliyor ki, sinema versiyonu ile dvd/internet versiyonu farkli.
ilgilenenlere bir sorum var:
sinema versiyonunda, micah, yatak odasi kapisindan kameraya dogru ters havalanmis hizla geliyor. var mi boyle bir sahne?
-ya da-
sinema versiyonunun sonu nasil?
filmin başındaki yalnız başınıza izlemeyin uyarısına ve filmi bana veren ve izlemiş 2-3 kişinin kaç gündür yatamıyoruz laflarına kulak asmaksızın gecenin 3ünde, odamda, karanlıkta ve yalnız izlemeye koyulduğum ve sabahın 5i itibariyle odanın heryerini aydınlatıp, oda kapısını kitlememe sebep olmuş filmdir. karınızla, kızınızla, sevgilinizle asla izlemeyin beyler. ha bence kendinizle de izlemeyin. yanınızda birileri olsun ve mümkünse gündüz olsun. yarına bişeyim kalmaz biliyorum ama uzun süre etkisinde kalan insanlar mevcuttur. aman diyim.
ön yargıyla izlemeye başladım.dakikalar ilerledikçe korkudan koltuğun neresinde durmam gerektiğini bir türlü bilemedim.bu tarz filmleri sevenler kaçırmamalı.güzel bir film.
şimdi bu film tüm zamanların en korkunç filmi olarak ilan edilmeseydi, rastlantıya izlediğim bir iş olsaydı, beğenirdim büyük ihtimalli. yine beğendim aslında ama daha derli toplu, daha yorumsuz, daha somut anltılabilirdi bu hikaye. rec filmini ele alalım. aynı sekans paranormal activity dede var. tavan arası. rec de tavan arasından zombinin fırlaması ihtimali var, korkuyoruz ay acaba ne zaman çıkacak diye, paranormal activity ise bu sahneden önce 100 ayak sesi sekansı, 2 böğürme sekansı, 38 kapıdan ne oluyor diye bakma sekansı gibi sekanslarla sarmış. bişey görünmeyeceğini, bir hareket dahi olsa karaktere birşey yapmadığını biliyoruz, onun için son derece başarılı bir 40 dakikadan sonra üstte saydığım maddeleri sayısızca tekrar ettiği için etkisini yitiriyor film. tam heyecanlanıyorsunuz, sabah oluyor; karakterlerin gevezeliklerini izliyorsunuz, tam gece oluyor pat bir ayak sesi yine sabah olmuş 15 dakika geyik. kurgu dağınık, kaldı ki, topu topu 3 tane dehşet verici sahne diyebileceğimiz sahne izliyoruz bunların toplamı 5 dakika, film 95 dakika. ben sinema versiyonunu bilmem. yönetmenin kurgusunu izledim ki, asıl filmi efsaneleştiren kurgu buydu. lakin paranormal activity beni etkileyemedi, üstelik cinlerden, hayaletlerden feci tırsan beni. nedeni bir sahne örneğinde gizli; hayalet kapıyı kapatıyor içerden, çocuk kapıyı açmaya gidiyor ve yumruk sesleri gelen kapının ardında hiçbişey yok. hiçbişey olmayacağını biliyordum zaten, bu sahne filmin 85.dakikasında oluyor. 85 dakika boyunca aynı hiçbir yere bağlanmayan sahneleri izlediğim için nasılsa bişey olmayacak deyip oturuyorum. filmin en iyi sahnesi kızı yataktan çekme, buda 30 saniye sürüyor. ilginç bir deneme paranormal activity, başarılı bir pazarlama balonu olması yanında en müthiş yönünü finaliyle veriyor, final o kadar gerçekçi ve yerli yerindeki, filmi bir yerlere koyabiliyoruz. kısacası büyük beklentiye girmeden izleyin derim. 10/6
edit: yönetmen kurgusunun finalinden bahsediyorum!
izlerken harcadığım zamana acıdığım film. film mi dedim? özür dilerim. film bile değil lan bu! bütün bir video boyunca 2 gram "activity" bekliyosun ancak katie midir ne haltsa ayağından sürüklendiği sahne dışında herhangi bir activity yok filmde. onu da ne adar activityden sayarsan artık. ufak bir ekipmanla, daha kaliteli bir versiyonunu ben 2 arkadaşımla yaparım iddia ediyorum. tamam zevk meselesi beğeneni yargılamak gibi bir hakkımız yok ama bunu beğenenin film kültüründen de şüphe ediyorum ben. bari "true story" falan yazsalarmış sonunda, en azından lan acaba dedirtirlerdi.
sinemada izleyip sıkılarak yarısında çıktığım, verdiğim paraya ve kaybettiğim vakte ah vah ettikten sonra, merakımı yenemeyip bari öteki yarısını internetten izleyeyim dediğim, karanlık odada tek başına seyredince korkudan üç buçuk attığım filmdir.
micah, malın önde gidenidir. resmen don kişot olmaya özendi lavuk. o olayların onda birine şahit olsam, arkama bakmadan kaçar giderim. yemişim böyle aşkın ızdırabını.