bugün

Osmanlı padişahlarının otuzikincisi ve islam halifelerinin doksanyedincisi.

Saltanatı: 1861-1876
Babası: II. Mahmud Han- Annesi Pertevniyal Sultan
Doğumu: 8 Şubat 1830 Vefatı: 4 Haziran 1876

Küçük yaşta din ve fen ilimlerini tahsile başladı. Kısa zamanda Arapça, Farsça ve dini bilgileri çok iyi bir şekilde öğrendi. Ayrıca boş zamanlarını değerlendirerek ata binmek, kılıç kullanma, güreş tutmak, cirit atmak gibi zamanın bütün spor dallarında pek mahir oldu. Ağabeyi Abdülmecid zamanında veliaht ilan edilen Abdülaziz bundan sonra devlet idaresi ve Avrupa'nın siyasetini iyi bir şekilde takibe çalıştı. Abdülmecid Han'ın 25 Haziran 1861'de ölümü üzerine tahta çıktı.

Bu sırada devletin durumu son derece karışıktı. Malî sıkıntı son haddinde idi. Karadağ, Hersek ve Girit'te büyük bir karışıklık hüküm sürüyordu. Avrupa devletlerinin müdahalede bulunacaklarını anlayan Abdülaziz Han yayınladığı bir fermanla onların Tanzimat konusundaki endişelerini, nispeten, ortadan kaldırdı. Malî konulardaki sıkıntının önüne geçebilmek için israf ve gereksiz harcamaların önlenmesine çalıştı. Rüşvet ve irtikab işine karışanları şiddetle cezalandırdı.

1862'de Karadağ bölgesinde çıkan isyanı serdar-ı ekrem Ömer Paşa kumandasında gönderdiği bir ordu ile anında bastırdı. Mısır'da son yıllarda Osmanlı Devleti'ne karşı bağlılığın azaldığının farkında olan Abdülaziz Han, bu bölgeye bir seyahat düzenledi. Mısır valisi ismail Paşa'ya Hidiv ünvanını verdi. Gittiği her yerde muhteşem merasimler ve halkın sevgi gösterileri ile karşılaşan Sultan, Mısır'ın payitahta olan bağlılığını güçlendirdi. Osmanlı Devleti'ndeki müspet gelişmelerin önüne geçmek isteyen batılı devletler Girit'te büyük bir isyan çıkardılar ve adanın beynelmilel bir komisyon tarafından idaresini istediler. Bunu şiddetle reddeden Abdülaziz Han, bazı imtiyazlarla meseleyi bir müddet için halletti.

Abdülaziz Han 21 Haziran 1867'de Fransa, ingiltere, Belçika, Prusya ve Avusturya'yı içine alan bir geziye çıktı. Sultan'ın bu gezisi genel barışın sağlanmasında önemli rol oynadı. Avrupa devletleri ile olan münasebetler iyileşti. Abdülaziz Han, devlet ve milletin bekası ve huzuru için gece gündüz çalışırken içte batı hayranı ve mason devlet adamları her türlü siyasi desiselerle nizam ve intizamın bozulmasına gayret sarf ediyorlardı. Ziya Paşa, Namık Kemal, Ali Süavi gibi yazarlar halkı Padişah'a karşı düşmanlığa teşvik ederken, Mütercim Rüştü, Hüseyin Avni ve Mithat paşalar da Padişah'ı devirmenin hesapları içerisindeydiler. Nitekim gözlerini iktidar hırsı bürümüş bu devlet adamları, 1875'te patlak veren Bosna-Hersek isyanı ile ardından çıkan Rus harbini fırsat bildiler. Abdülaziz Han, sıkıntılar içinde olmasına rağmen Sırbistan'ı kısa sürede mağlup etti. Bulgaristan'daki karışıklıkları mahalli kuvvetlerle bastırdı. Ancak Hüseyin Avni, Mithat, Redif ve Süleyman paşalar 30 Mayıs 1876 günü Dolmabahçe Sarayı'nı kuşatarak Sultan'ı tahttan indirdiler.

Abdülaziz Han efradıyla birlikte çeşitli hakaret ve işkencelere maruz bırakıldıktan sonra 1 Haziran 1876'da Fer'iye Sarayı'na nakledildi. Avni Paşa üç gün sonra, güvenlik gerekçesiyle saray bahçesine yerleştirdiği adamlarına verdiği emirle, Kur'an-ı Kerim okumakta olan Sultan'ın bileklerini kestirerek şehit ettirdi. Hadiseye intihar süsü verilmeye çalışıldı. Ancak pehlivan yapılı Abdülaziz Han'ın zorbalarla boğuşması sırasında vücudunda meydana gelen çürükler ile iki dişinin kırık olduğunu görgü şahitleri ifade etmişlerdir. Zaten tıp ilmi, intihar edecek bir şahsın iki bileğinin damarlarını kesemeyeceğini belirtmektedir. Şehit Sultan'ın cenazesi 5 Haziran 1876 günü pederi Sultan II. Mahmud Han'ın Çemberlitaş'taki türbesine defnedildi.

Abdülaziz Han iyi niyetli, dindar, her sabah Kur'an-ı Kerim okuyan, son derece vakar sahibi bir kimse idi. Devrin alimlerini sayarak toplar münazaralar yaptırır, kendisi de bazan bu münazaralara iştirak ederdi. Devlet işlerini bilfiil kendisi idare etmeye çalışırdı. Onun en büyük gayesi Devlet-i Aliyye'nin istiklalinin devam etmesi ve halkının refah içinde yaşaması idi. Bu sebeple ilim ve teknikte ilerlemeye ve imar faaliyetlerine büyük önem verdi. 1863'te sahillere deniz fenerleri yapıldı ve devlet şurası kuruldu. 1867'de Sultanî mektepleri (liseleri), 1868'de sanayi mektepleri, 1869'da Süveyş kanalı açıldı. 1870'de şark demiryolları yapıldı, tıbbiye, orman ve maden mektepleri açıldı. 1875'te Galata tüneli yapıldı ve askerî rüştiye mektepleri açıldı. Donanmaya büyük önem verdi. Hint Okyanusu'na kadar donanmamızı göndererek, Osmanlı deniz gücünü ingilizlere kabul ettirdi. Osmanlı donanmasının I. Dünya ve Kurtuluş harpleri sırasındaki muvaffakiyeti, Sultan Abdülaziz'in donanmaya kazandırdığı bu kudretle mümkün olmuştur.
32.osmanlı padişahı. lakabı ayı padişah tır. çok güçlü ve pehlivan yapılı bir insandır. bir gün dolmabahçe sarayı nda bahar temizliği yapılırken kışın yağmuru yemiş olan dev bir pencere görevliler tarafından açılmaya çalışılmaktadır. ahşap pencere şişmiştir ve 3 kişinin uğraşmasına rağmen bir türlü açılamamaktadır. bu sırada oradan geçmekte olan sultan abdülaziz olayı görür. hiçbir şey söylemeden görevlilerin yanına gelir. pencereyi pervazlarından tutar ve komple yerinden söker. kenara bırakır. sonra gene hiçbirşey söylemeden çekip gider. böyle ilginç bir padişahtır.
hüseyin paşa tarafından onu öldürmek için seçilen kişiler * in 3 altın karşılığı köşk te bahçıvanlık yaptıkları daha sonrada bu rakamın 100 er altına yükseltildiği 30 ar altın da ikramiye verildiği söylenir. bu adamlar bugünkü feriye sinemasının bulunduğu yerde padişahın bileklerini kesmiş, sakalını yolmuşlar, göğsüne ve yüzüne defalarca tekme attıkları halde, padişah son nefesini çok zor vermiştir. işkence ile öldüğünü onun naaşını yıkayan sultanahmed imamı tarafından bizzat söylenmiş hüseyin paşa tarafından ise gizlenmiştir. ölümüne intihar etti cümlesini marko paşa dahil hiç bir doktor imzalamamış * daha sonrada kıytırıktan bir rapor ile intihar etti yakıştırması yapılmıştır. yılmaz öztuna nın bir darbenin anatomisi kitabı abdülaziz ile alakalıdır.
ölmeden önce saddam dan beter bir şekilde aşağılanmış osmanlı padişahı.
http://www.zaman.com.tr/w...r/haber.do?haberno=149486
sultan V.Murat yalakaları tarafından hal edilip tahttan indirildikten sonra Fer'iye sarayına kapatılan ve burada kendisine saray önündeki paspas veya halılardan bile daha kötü muamele edilen, bu kadar aşağılamalara dayanamayarak sakalını düzeltme bahanesiyle harem kadınlarından aldığı makasla bileğini keserek yaşamına son vermiş, tarihte tek intihar eden padişahtır. V.Murat'tan sonra tahta çıkan 2.Abdülhamit 'in bu olayı ''hanedanın üzerinde kalmaması gereken bir leke'' olarak görerek inatla, hadisenin bir intihar olduğunu bile bile Abdülaziz'in mabeyncilerini ve hizmetkarlarını suçlaması ve Yıldız duruşmaları esnasında tarihte bile eşine az rastlanır düzmece iddianamelerle suçlaması ve dürüstçe doğruyu söyleyen Fer'iye hizmetkarlarına yaptığı insanlık dışı işkencelere ve sonucunda bu suçsuz, günahsız mazlumları Taif'e sürmesine ise burada hiç değinmeyeceğim. Bütün bunlara hala inanmayan veya bu hadiseler toplamı hakkında detaylı bilgi almak isteyen arkadaşlarımız varsa onlara da delil olarak, bulabilirlerse, ağır bir dili olan fakat tamamen objektif bir biçimde olayları gün ve tarih vererek her yönüyle anlatan Türk Tarih Kurumu'nun 1989 basım tarihli ibretnüma adlı eseri okumalarını öneririm.

Kendisi Osmanlı tarihinde ilk kez Avrupa seyahatine çıkmış padişahtır. Ayrıca rivayete göre kendisi padişahken yanında bir aslan gezdirirmiş.

Kanımca olayın bir intihar olayı olup olmamasına takılıp, hanedan gururunu tartışmak yerine Abdülaziz'e ne hakla bu kadar aşağılama ve hor görmenin yapıldığı tartışılmalıdır.
iki bileği birden kesilmiş olması intihar etmediğinin apaçık göstergesi olan osmanlı padişahıdır.
http://www.aksam.com.tr/yazar.asp?a=63769,10,2
(bkz: ayman abdelaziz)
avrupa seyahati tam 44 gün sürmüştür.
tam bir donanma aşığıdır, kendisinin zamanında yapılan binaların iç süslemelerinde bilhassa donanma ağırlığı göze çarpar. zamanında osmanlı donanması'na oldukça fazla yatırım yapılmış bir padişahtır.
sultan abdülaziz istanbul'da doğdu. çok kuvvetli bir tahsil gören padişahın edebi kültürü de gayet genişti. uzun boylu, değirmi yüzlü, kumral sakallı ve geniş omuzluydu. cihan pehlivanları ile güreşebilecek kuvvete sahipti. aynı zamanda bestekâr, şâir ve ressamdı. memleketin imarı için bir çok çalışmalar yapmıştır. yaptırmış oldugu savaş gemilerinin planlarınıcoğu zaman kendisi çizmiştir. devrinde olan önemli olaylardan bazıları : 1863'te mısır ve 1867'de avrupa seyahatlerine çıktı.

1868'de şura-yı devlet(danıştay) kuruldu. 1869'da süveyş kanalı açıldı. 1871'de mithat paşa sadrazam oldu. fakat iki ay sonra, bütçede açık oldugu halde açık olmadığını söyleyip yalanı meydana çıkınca, sadrazamlıktan azledildi. 1874'de hüseyin avni paşa sadrazam oldu. bir yıl sonra azledilince, bu kindar adamın kini padişaha karşı son haddine vardı. abdülaziz han çok büyük bir adam kıtlığı ile karşı karşıya bulunuyordu. kime vazife vereceğini bilemiyordu. hiç bir işe yaramadıkları alenen ortaya çıkmış olan mithat paşa, mahmud nedim ve hüseyin avni paşaların teşvikleriyle başlayan bir nümayiş ihtilâle döndü. sultan abdülaziz'i tahttan indirdiler. tahttan indirilmekle de kalmayarak intihar süsü verip öldürdüler. halbuki bu büyük padişah, zamanında osmanlı devletini, askeri bakımdan dünyada ikinci veya üçüncü duruma getirmişti. çok çalışkan, gayretli, dindar ve ilerisi için büyük ümitler taşıyan bu büyük hakan, şahsiyetleri çok düşük olan bazı siyasiler tarafından, tahttan indirilmesi devletin bu kritik günlerinde felâket oldu. bütün mal varlığı çapulcular tarafından yağma edildi.

5 Haziran 1876 günü şehid edildiğinde 46 yaşında bulunuyordu.
aziziye adlı bir osmanlı marşını besteleten ilk ve bir avrupa seyahatinde bulunan yani hristiyan topraklarına ilk adım atan padişahtır. seyahati 44 gün sürmüştür.
seyahatinden önce "padişahın mübarek ayaklarının avrupa topraklarına ayak basmasının günah olduğunun" belirtilmesi üzerine,
kendisine tabanında istanbul'dan toplanan toprakların içinde bulunduğu özel bir ayakkabı yapılır.
elazığı imar eden büyük sultan.el-aziz, 1937 yılına kadar bu aziz sultanın mührünü isminde taşımıştır.
resmi tarihin intehar ettiğini ileri sürdüğü, gayri resmi tarihin cinayete kurban gittiğini savunduğu osmanlı padişahı.
öldüğü sabah çok kan kaybettiği söylenen osmanlı padişahı. tarihçilere göre şahdamarı yırtılmıştır. ancak buna intihar mı yoksa cinayet mi sebep olmuştur, orası meçhuldür.
Fotoğrafı Vasilaki Karghopulo çekmiş, sultanın ölümünden belki bir, belki iki gün önce, belki de aynı gün... ilk kez görüyorum, çarpıldım.

Başına sarık benzeri birşeyler sarmış, hem öfkeli, hem kederli bakıyor Abdülaziz; oturtmuşlar, ve Mithat ile Hüseyin Avni'nin adamlarından ikisi arkasına geçip omuzlarına kollarını dayamışlar, birkaç gün önce tırnağına dokunmayı akıllarından bile geçiremeyecekleri adamın...

Devrik padişahla 'laubali olmak cüretini' gösterebilmişler.

30 Mayıs 1876 günü tahttan indirilen, beş gün sonra, 4 Haziran 1876'da ölen Abdülaziz'in son fotoğrafı.

Ölen ya da öldürülen.

Kabataş Lisesi'ne gidip müdürün odasına bir kahve içmeye giriniz, orada öldü.

Türkiye'de, 'Abdülaziz intihar etti' demek solculuk, 'öldürüldü' demek sağcılık sayıldı.

Pehlivan 'gibi' demeye gerek yok, pehlivan adam, intihar edecek adam mıydı? Değildi. Ayrıca cihan pehlivanı da olsa, bir bileğini kestikten sonra aynı makası yaralı eline alıp öteki bileğini de kesemezdi.

Ama 'resmi tarih' bu yönde oluştu, çünkü Mithat, Genç Osmanlılar ve daha sonra ittihatçılar öyle buyurdular.

Abdülaziz'i tahttan indirmek, sonra 'Feriye Sarayı'na gizlice sokulan üç pehlivana' öldürtmek, batıya yaranmak için Anayasa ilan etmek solculuk sayıldı. Darbenin mimarı Mithat Paşa büyük hürriyet kahramanı, darbeyi fiilen yapan Serasker Hüseyin Avni Paşa da, kurtarıcı.

Bugün Kenan Evren'e de, pek Kemalist bazı köşe yazarları övgüler düzmüyorlar mı, memleket elden gidiyormuş, adam başka ne yapabilirmiş?

Hayret, darbenin mimarı Haydar Saltık'ı hiç hatırlayan kalmadı oysa...

Çok kişi Türkiye'nin darbeler tarihinin 1960 yılında başladığını sanır. Arkasından 1971, 1980, ve 'postmodern' 1998 gelmiştir...

işe bakın ki bendeniz de, 28 Şubat'tan bir buçuk ay sonra televizyon yorumculuğu görevinden alındım, ama bugüne kadar bunun yaygarasını hiç etmedim ve parsasını toplamaya çalışmadım bazı arkadaşlar gibi!

Türkiye'de darbeler 1960 yılında değil, 1620 yılında başlamıştır. Darbeyle devirilen ilk padişah Genç Osman'dır.

Kendisine Yedikule zındanında neler yapıldığını belki duymamışsınızdır ama 'yedi düvel zındanından yamandır Yedikule' türküsünü bilirsiniz.

Yeniçeri Kalender'i tanır mısınız? Naima Efendi'ye sorarsanız, at üzerinde Sultanahmet'ten Yedikule'ye götürülürken Osman'ın 'baldırlarını sıkıyordu'...

Abdülaziz'in ırzına geçmediler canım. Yalnızca öldürmekle yetindiler. Bu da bir gelişmeydi.

Fakat omuzlarına dirseklerini dayayıp 'laubali oldular' çünkü tahttan indirilen her padişah birdenbire bir 'nesneye' dönüşüyordu, bir ceset gibi... Artık ölse de kalsa da farketmezdi. işte bunun için ibrahim kapatıldığı odada günlerce duvarları tırmalayıp bağırdı, ve sonunda kementle boğduruldu.

Abdülaziz'in başını açmamışlar, Osman'ın başını da açmamışlardı. Başı açık gezmek çok çok ayıptı. Tahttan indirilmiş bir padişah bile başı açık bırakılamazdı. Osman'a birisi bir tülbent uzatmış, 'alın bunu sarın' demiş, 'pakçedir'...

Abdülaziz'in ölümünden belki hemen, belki bir gün, belki iki gün önceki bakışları gözümün önünden hiç gitmeyecek. iri gözlerini devire devire, hüzünle karışık bir öfkeyle bakıyor, fotoğrafı Vasilaki Karghopoulo çekmiş.

Paris'e vardıklarında Keçecizade Fuat Paşa'ya 'bana karı bul' diye tutturmuştu. Kırk sekiz numara ayakakabı giyer, sarayın görevlileriyle bahçede güreş tutar, bir oturuşta bir çevirme kuzuyu gövdeye indirir, balkona çıkıp ney üfler, padişahlığı bırakıp Kapalıçarşı'da dükkan açmak, akşam ezanıyla kepengi kapayıp evine gitmek, Sultan Aziz değil Aziz Efendi olmak isterdi.

Ne güzel adamdı yahu...

engin ardiç
şehit edilmesi üzerine kız kardeşi adile sultan şu mısraları şöylemiştir.

cihan matem tutup kan ağlasın abdulaziz han'a!
meded allah, mübarek cismi boyandı kızıl kana!...

nasıl hemşiresi bu adile yanmaz o hakana,
ki kıydı bunca zalimler karındaşı-ı cihan-bana...
günümüzde bazi kücük memur kafali ittihatci artiği kişiler tarafindan haddinden aşağilanan ammavelakin egzantirik bir o dercede deli dolu olan padişahtir. hayati gerçek anlamda sevmiştir ve ondan zevk almiştir. renkli kişiliği ve hergelikleri hep yüzde buruk gülümseme birakmiştir.

fakat hayati cok seven ve hüzünlü adamlar gibi hazin bir sonu olmustur. belkide her yöneticimiz hayati sevse idi türkiye cumhuriyeti su boktan zamanlari tekrar tekrar yasamaz idi.

nemi oldu huznu ve hergeleliği hayatimizdan cikartarak basimiz göge mi erdi? yooo hiyar ve kabiz bir toplum o kadar... yazik be!
döneminde dünyanın en kuvvetli üçüncü filosu oluşturulmuşsa da abdülhamit döneminde çürümüştür.

pehlivandır, bol avrupa seyahatine çıkmıştır, devletle yakından ilgilenmiş yeni ordu kıyafetlerini dahi kendi çizmiştir.

malesef borç almaya ve tarihi eser vermeye de devam etmiştir.
sultan abdülaziz han'ın türkiyesi toprak bakımından bugünün tam 15 misliydi. amerika'dan son sistem bir milyon martini tüfek, krupp'tan ağır toplar aldı. istanbul tersanelerinde ağır zırhlılar yapıldı. donanmayı ingiltere ve fransa'dan sonra dünyanın en büyük 3. donanması haline getirdi. padişahlığı zamanında 750 bin kişi silah altında idi. en büyük hayali kırım'ı geri almaktı. ordu ve deniz manevralarına bizzat katılırdı. askeri bilgisi çok yüksekti tahttan indirilmesinden sonra 3 gün topkapı ve 48 saat fer'iye saraylarında toplam 5 gün yaşadı. hüseyin avni paşa tarafından öldürttürüldüğünde 46 yaşında idi.
ARKASINDAN yazlmış dörtlüklerden birisi;

seni tahttan indirdiler
beş çifteye bindirdiler
topkapı'ya gönderdiler
uyan sultan abdülaziz han
kan ağlıyor bütün cihan.
mithat paşa, mahmud nedim ve hüseyin avni paşa tarafından tahttan indirilimiştir. ve intihar süsü verip, şehit etmişlerdir.
o büyük bir padişahtı... ülkesini askeri bakımdan dünya'da ikinci sıraya ulaştırmıştı. çok çalışkan, gayretli ve dindardı. şahsiyetleri düşük olan bazı siyasiler tarafından tahttan indirilmesi ülke için felaket oldu. şehit edildiği zaman 46 yaşında bulunuyordu. elbette kıymeti vefatından sonra anlaşılmıştır. her zaman olduğu gibi...
her padişah gibi iyi ve kötü yaptırımları, icraatları olan, fakat nedense hakkında hep at gözlüklü yorumlar yapılan padişahtır.

sultan abdülaziz sultan ikinci mahmud ile birlikte yönetim işlerine en büyük önemi gösteren sultandır; öyle ki osmanlı ordusunda hizmet eden askerlerin kıyafetlerini bile kendi çizmiş, isveç e sipariş edilen zırhlıların planlarını da kısmen bizzat çizmiştir. orduyu güçlendirmiş, dönemin en büyük üç filosundan birini oluşturmuş, ilk kez şehzadeleriyle birlikte avrupa seyahatine çıkmıştır. genelde balkan isyanlarıyla uğraşmak durumunda kalması ve yeni düşünce akımlarına önceleri sıcak bakıp sonradan cayması ise sonunu getirmiştir.

elbette eleştirilecek yönleri de vardır kendisinin!

avrupalı tüccarlardan çok fazla borç almış ve bu paraları genelde savurganca harcamıştır, fatih sultan mehmed in istanbul kuşatmasında kullandığı bazı topların da dahil olduğu birçok tarihi eseri yabancılara hibe etmiştir armağan olarak, aldığı borçlardan biri 1900 yılına kadar ödenememiş ve bu borca karşılık fransız donanması gelip midilli yi işgal etmiştir...

halefi abdülmecid aslen beşinci murad ı tahta geçirmeye çalışmışsa da düzeni değiştirememesi üzerine kendisi padişah olmuştur, tabii işin ilginç yanı aralarındaki en yetenekli şehzade olarak anılan beşinci murad birkaç ay, en idealistleri olan abdülaziz 15 yıl saltanat sürerken aradan sıyrlan ikinci abdülhamid tam 33 yıl devletin başında kalmıştır, ilginç bir ayrıntıdır.
spor araba koleksiyonu yapar gibi donanma oluşturan, böylelikle, 'dünyanın en büyük 2. donanmasıyız' palavrasının ortaya çıkış sebebi olan padişahtır. (3. büyük donanma olarak da geçebilmektedir. benim yararlandığım kaynaklarda 2. olarak anlatıldığı için bunu kullandım.)

maalesef ki, onun kurduğu donanmayı oluşturan gemilerin önemli bir kısmı, tekniği artık çağdışı kalmış düşman eskileri idi.

bize müthiş donanma diye tanıtılan bu donanma, 93 harbinde küçücük rus istimbotlarına karşı koyamamıştır. Lutf-u Celil adlı gemimiz batmış, diğer gemiler ise ancak etraflarına filika dizilerek korunabilmiştir.

hele bir de bu müthiş donanmanın, akdeniz'deki başarılı tatbikat sonrasında eve dönüş yolunu bulamamış olması vardır ki evlere şenliktir.

ne gariptir ki bir gün gelecek, üzerine titrediği donanması namlularını sarayına doğrultacaktır.

düzeltme: evet evet bildiniz... bu girdinin yazılma sebebi, abdulhamid-i sâniyi aklama çabasıdır.
boyu 2 metredir, kilosu da 160.

heybetli bir insandı kendisi muhakkak.
ittihat terakkicilerin, ilk kıpırdanısını, onun şehit edilmesi ile ögrendigimiz, ulu hakanlarımızdan bir tanesi. cennet mekan abdulhamit han ın amcasıdır, şehit edildikten sonra, abdulhamit han, siyasi dehası ile, ittihatcıları kandırarak koltuga oturmuş, ama onların kafasını kesmeyerek hata etmiştir.