bugün

bir erkeğin bir erkeğe ya da bir büyüğün bir erkeğe hitap şekli.
bazen la olm la seklinde arkadaslar arasinda kullanilir sadece samimiyet ifade eder..
ama eminim babanin oglu icin kullandigi icten kivanc dolu oglum sözü kadar anlamli degildir asla..
genelde bunun dişiler için olanı kızım deyişinden pek hoşlanmaz kızlar.
bir babanın oğluna söyleyeceği en duygusal , en içten sözdür. düşünüldüğünde insanda duygusallık yaratandır.

erkek bir kimse düşünüldüğünde sevgi dolu sözleri pek beceremediği bilinir ve bu sebeple de olsa gerek en duygusal söz budur.tıpkı aşık olunan kızın adını haykırmak gibidir. şöyle içten bir oğlum deyişi kime hadi baba gene yap dedirtmez ki.

kendimden düşündüğüm zaman hiçbir zaman duygusal sözleri tercih etmeyeceğim için - ki bütün babalar böyledir sanırım - söyleyeceğim en mükemmelliyetçi söz bu olacaktır. ve gerçekten içten ve gerçekten gurur duyduğum için ve gerçekten duygusal ve gerçekten oğlum.
söyleniş biçimine göre duygusal getirisi değişecek kelimedir.
Her seslenişimde içimi ısıtan, anne olmanın güzelliğini yaşatan sözcük.
okan bayülgen'in okul arkdaşı boran kaya'nın ölümünden sonra kaleme aldığı şiir.

Oğlum;
sana bu mektubu bizim cehennemden yazıyorum
bir yaşıma daha gireceğim neredeyse
tabii bundan haberin yok senin
kronometreye erken bastığın için
beni hep yakışıklı hatırlayacaksın
bizi bırakıp gittiğin yerde
eski güzel günleri düşünüp hayıflanacaksın

ama dur!

Sen hatırlıyor musun beni?
Peki, sen herhangi bir şeyi hatırlıyor musun?
Ben, yirmiydim tanıştığımızda
sen beni en son otuz beşimde gördün istanbul'da
sonra sen kaş'ta öldün
o akşam aynı anda geldik Antalya'ya
sen beni görmedin, ben sana bakıyorken
ben sana öyle dikkatli baktım ki oğlum ayrılırken
sen iyi ki görmedin beni

yoksa; göz göze gelir gülerdik, eskisi gibi

olmadık bir yerde gülerdik ya hani?
Öyle olurdu yine
gözlerimizi kaçırırdık ciddiyeti bozmamak için
hani sahnede olduğu gibi.
Sen ağlarken bakamazdım sana
sinirimi bozardın, gülerdim
çünkü sen her boktan şikâyet ederdin oğlum
öyle çok şikâyet ederdin ki
sonunda sıkılır gülerdim
sonra sen de sıkılırdın kendinden
başkası gibi olmak isterdin
mutlu olan bir başkası gibi
dert etmeyen biri
hani, benim gibi biri

bir şey diyeyim mi sana oğlum?
Şimdi dönsen buralara
ne gidilecek bir yol
ne uğruna ölünecek bir kadın
her neyse...
Ama kadınları çok dert ederdin sen
ama onlar seni severdi oğlum
ama sen çok ağlardın onlar için
sevemezdin kendini bir türlü
onlar seni çok sevse de
senin gibi olmak istemezdim o zaman

daha çok sevin beni!
Daha çok gülün bana!
Beni daha çok isteyin!
Daha çok!
Ama seni en çok ben...

Bir şey diyeyim mi sana oğlum?
Şimdi dönsen buralara
ne gidilecek bir yol
ne uğruna ölünecek bir kadın
ne de sabaha kadar konuşarak sana vaad ettiklerim

kandırdım seni oğlum
parayı dert etme diye
yok öyle bir şey, başarısızlık diye
illa da başkası olmaya çalışma salak gibi
bir kadın için ölme diye

kandırdım

artık umurunda değil mi bunlar?
Artık bozulmuyor musun bu işlere?
Aşkın da bir önemi kalmadı mı yoksa?
O kadın için ölmez misin bir daha?
Ne var, bir kere daha ölsen?
Değmez mi o kadın buna?

Hani, hani değerdi?

Çıplak ayaklarıyla yürürken mezarının üstünde
keyiflenmeyecek misin toprağın beş karış altında?
Öyle de oldu zaten, vasiyet ettiğin gibi
çıplak ayaklı kıza

bıraktın değil mi oğlum?
Bıraktın, gittin
peki!
Ama ben buradayım hala
ben devam ediyorum
peki sen bakıyor musun bana oradan?
Gülüyor musun bana?
Sanıyor musun ben aynı şarkıyı söylüyorum?

Beni daha çok sevin!
Bana daha çok gülün!
Daha da çok isteyin beni!
Beni daha çok özleyin!

Ama seni...
Seni en çok ben, ben!

Hayır, ben çok değiştim oğlum
bir başkası değilim artık
vazgeçtim maymunların dünyasından
bıraktım alkışları, istemiyorum kahkahaları
istemiyorum bir aptal gibi yaşlanmak

işte belki de bu yüzden
seni en çok ben...
En çok ben özlüyorum!

Benim

ölü

arkadaşım! *
üzgün olduğuma hiç inanmadılar. yok saydılar seni. sevmediğimi söyledim herkese. hiç umurumda değildin ilk zamanlar. senin bana ait bir parça olduğun gerçeğini görmezden geliyordum. adını ben koymak istediğimde terslendiğimi hatırlıyorum hayal meyal. sonradan istediğim ismi taşıdığını duyup, hüzünle karışık bir mutluluk hissediyorum gözlerimi ve dudaklarımı titreten. seni gördüğüm ilk gün gözlerine bakamamıştım, affet beni. gözlerini o anne diyeceğin kadından almıştın, öyle belliydi ki.

farkındayım, hakkım yok seni yokluğuma alıştırmaya. ben senin yokluğuna kendimi alıştırmak için kapıları kapatmadan uyuyamadım, seni silmeye karar verdiğim günden beri. efelerin efesi diyecektim sana büyüdükçe. sen büyüdükçe, ben kocaman adam olduğuna tanık oldukça, gururla karışık iki damla gözyaşı dökecektim her gece yastığıma. çok erkendin, genceciktim bu yükü kaldırmaya. doğumgününü bile unutacak kadar önemsizdin kanımdan kan taşımana rağmen. ben senin doğumgününde hiç tanımayacağın bir kadınla yatağıma uzanmış, mutluluğun formulasyonu üzerine yarattığım fikirlerime hem kırbaç hem gem vurmak için paralanıyordum.

hayasız bir hayat sürdüm yıllar boyu. bir jiletle kesip atmak istedim geçmişimi ve sen bu jiletin keseceği insanlardan biriydin. ondandı belki seni hiç var olmamış saymam. yaşadığım o rezil hayatı öz babam dahi bilmedi ve öyle görünüyor ki oğlum, senin süreceğin hayatı kendi öz baban da bilmeyecek, bilmek istemeyecek. yine de seni sevdiğimi bilmeni isterdim. madem seviyorsun neden burada değilsin diye soracağını bilsem de. geç de olsa doğum günün kutlu olsun.
anneden ya da babadan her duyulduğunda yaşamak için güç bulursun kendinde. öyle birşeydir işte..
selim demirdelen'in dut ağacı isimli albümünde levent yüksel'in seslendirdiği bir şarkı.

Doğarken savruldun benden
Bir can koptu bu bedenden
Kirpiğinin gölgesinden
Tanıdım ya seni oğlum
Aç gözünü bana uyan
Bundan sonra bana dayan
Dünya geçse karşına
Bil ki senden yanayım oğlum
Sen daha yokken de vardın
Benim içimde bir andın
Söyle nerelerde saklandın
Seni bulmaya geldim oğlum
Aç gözünü bana uyan
Bundan sonra bana dayan
Dünya geçse karşına
Bil ki senden yanayım oğlum
ruhun gemisinden dinlenebilecek, farklı tınısı ile hep farkedilecek şarkıdır.
tepki gelmemesi durumundan ardından evladım sözünün gelme olasılığı yüksek hitap şeklidir.
oğlum, söylerken kalbimin içinde bir damarı titreten seslenme şekli, oysaki babam öldükten sonra duymayı unutmuştum ve onun bana seslenirken neler hissettiğini anlamaya hiç çalışmamıştım.

oğlum, şimdi sen minicik ayaklarınla bana doğru ilk adımlarını atarken benim aklımda üniversite dönemlerim geliyor ,her tartışmamızdan sonra babamdan yediğim okkalı küfürler ve onun bana sarılışı her adımında senin, adımların büyürken babanın her adımında arkanda olacağını bil yeter.
bugün oğluma veda ettim, arkasına bile bakmadan kaçıp gitti uzaklara. oysaki çok severdim oğlumu ben, biliyorum o da beni severdi ama babasının mutlu olması için arkasına bile bakmadan gitti buralardan. *
ağzıma takılan kelime. herekese oğlummm diyorum bu aralar.
oğlum
önce tanım: anne babanın erkek çocuklarına hitap şekli.
dün ilk tartışmamızı yaşadık senle, sen 4 yaşındaki küçük adam kafa tuttu bana; yok o ben ten balon istemiş de ben arkasındaki uçan balonu almışım, artık dinlemeyecekmiş dediklerimi ben onu dinlemiyor muşum. artık sevmeycekmiş. neyse ufak çaplı ilk tartışmamızı yaptık, annesine şikayet etti beni annesi benim haklı olduğumu dinlemesi gerektiğini söylerken onunla da kafa kafaya geldi artık gelmeyecekmiş eve, avm de ki oyun alanında yaşayacakmış bundan sonra... neyse sonra akşamın ilerleyen saatlerinde çizgi film açınca barıştık. sonradan sonraya sadece şunu dedi babacııım siz bana çok kızıyorsunuz...

24 saat geçti etkisinden çıkamadım... oğlum özür dilerim...

Edit: yanlış kelime yazımı...
zeki müren'in 1972 yılında yorumladığı, orjinal adı my boy olan, richard harris ve sonra elvis presley tarafından da söylenmiş, aranjman eser. müziği harikadır. zeki müren her zaman harikaötesi.

http://youtu.be/ni3u7APxZZs
oğlum bak git videosununda kendisine kemerle saldırmaya yeltenen ergenin kafasına süpürgeyle vuran selçuk kahramanın boğasının adı.
Selçuk Kahraman'ın bok çukuruna düşürerek madara etmiş boğasının ismi.
yönetmenliğini yılmaz atadeniz senaryosunu muharrem özabat' ın üstlendiği, yapımcılığını ise sabri demirdöğen' in yaptığı 1987 yapımı müslüm gürses filmi. filmin oyuncu kadrosu ise; müslüm gürses , ayşen cansev , burak temizer , tevhit bilge , emel sarı , cahit özcan , sümer tilmaç , emel kara , kerim okçu , süleyman çiçek , murat kaba , necdet türkanöz , ekrem eryiğit.
Az önce gittim baktım. mışıl mışıl uyuyor. iyi ki varsın sana her baktığımda yaşadığımı hatırlıyorum. iyi ki varsın !
haberi aldığımdan bu yana benden mutlusu yoktu.. işe istemeye istemeye gidip, koşa koşa eve geliyordum.. nasıl koşmayayım.. ben koşmasam ayaklarım durmuyordu. bi an önce eve gitmek istiyorlar, eve gidip hatunuma kavuşmak..
bugünde yine aynı hisler içindeydim.. akşam 18.00i zor ettim.. son rötuşları da yapıp kapattım bilgisayarımı. masamı topladım.. kişisel eşyalarımı çantama doldurdum.. dilimde bir şarkı kendim bile zor duyuyorum.. çantamı topladım, galiba hazırdım.. son bir kez masamın üstünü kontrol ettim unuttuğum bir şey var mı diye.. yok.. ceketimi aldım sandalyemin sırtından, kendi sırtıma geçirdim.. yakasını düzelttim.. mesaiye kalan arkadaşımla kolay gelsin dileyip çıktım ofisten.. asansöre yürüdüm, çağır tuşuna bastım.. o da ne az önce geçmiş benim olduğum kattan.. saatime baktım 16.05 amaan dedim kim bekleyecek şimdi.. merdivene yöneldim.. bir saniye bile geç kalmak istemiyordum hatunuma.. hızlı adımlarla indim merdivenlerden.. çıktım iş merkezinden.. mükemmel bir hava kucakladı beni.. son zamanlarda her şey güzel görünüyordu zaten gözüme.. gözlerimi kıstım çıkar çıkmaz.. güneş gözümü alıyordu çünkü.. ne kadar akşam saati de olsa havanın tam olarak kararmasına bir iki saat vardı.. yaz ayları böyle olurdu muğla'da.. gerçi türkiye geneli böyledir yaz aylarında otoparka yöneldim sonra. atladım arabama, çantamı yan koltuğa koydum.. kontağı çevirdim.. çevirmemle radyoda açıldı.. o da ne incir çalıyor radyoda.. yüzüme bir gülümseme yerleşti bütün gün yüzümde asılı durana nazaran, biraz daha büyük.. radyoya eşlik ediyordum.. parmaklarım direksiyonda ritim tutuyordu.. sonra daha hareketli parçalar.. ah diyorum bu gün her şey benim yanımda yol tenha, zaten oldum olası kalabalık olmamıştır buranın trafiği.. yolda bizim çiçekçiyi görüp yanaşıverdim önüne.. güzel bir demet yaptırdım.. çiçekleri toprakta severim bilirdi kadınım, hem dünyanın en güzel çiçeğine, çiçek götürmek anlamsızdı öyle derdim.. ama bir kereye mahsus sildim bu düşünceyi kafamdan.. ona layık olmasa da aldım.. devam ettim zaman kaybetmeden.. 15 dk sürmüyordu evin otoparkına girmem.. saat 16.30 aracı parkedip girdim apartmana.. çiçeği araçta unuttuğumu farkettim.. ah şaşkın kafam.. geri dönüp çiçeği aldım.. tekrar girdim apartmana hızlı hızlı çıktım merdivenleri.. 2.kattaki dairemin kapısındayım.. yavaşça açtım kapıyı uyuyor olabilirdi çünkü.. uyandırmak istemiyordum.. yavaşça çantamı bıraktım.. ayakkabılarımı çıkardım.. kapıyı kapattığımda farketti beni..
+tatlımmm.
-ben geldiiiim...
yanına gittim.. oturma odasında oturuyordu.. elinde şiş yelek örüyordu.. yaklaşıp yanığına bir öpücük bıraktım.. bir elim arkada.. sonra ona uzattım.. çok mutlu oldu. oda beni öpüyordu.. yerinden kalkmak istedi izin vermedim..

-sen otur ben vazoya koyarım..
+olmaz ya ben yaparım, dese de izin vermedim buna..

hemen gidip vitrinde duran boş vazoya biraz su doldurdum.. çiçekleri paketinden açıp vazoya yerleştirip salonun ortasındaki sehpanın üzerine koydum. güzel kokuları yayılsın diye odaya.. gelip uzandım dizine.. o an farkettim huzur bu işte.. mutluluk... sevgi.. evinde olmak.. elindekileri bıraktı hatunum tehlike yaratmayacak bir yere.. gözlerinin içi gülüyordu.. içim huzurla doluyordu.. gözlerinin içi gülüyordu, içim mutlulukla doluyordu..

+nasıl geçti günün..
-iyiydi.. anlattım kısaca.. sizin nasıldı, dedim.. karnına bir öpücük koyarak.. çok yordu mu ufaklık bugün seni?.
+sorma, bugün çok hareketliydi..
-bizimle tanışma zamanı yaklaşıyor ya ondan heyecanlıdır..
+bilmiyorum artık.. bugün çok tekmeledi anneyi dimi oğlum(eli karnında küçük bir yuvarlak çizdi)
-yapmaz öyle şey benim oğlum.. değil mi oğlum?

tekrar öptüm oğlumu.. sırt üstü döndüm.. parmakları saçlarımda geziyorken hatunumun öylece uyuyakalmışım.. huzur içinde..

evet oğlum, bir gün o hatunu bulduğumda ya da o beni bulduğunda seni böyle bekleyeceğiz.. heyecanla, merakla, sevgiyle, aşkla.. seni çok özledim..

baban...
mis kokar.
"olm" şeklinde hitap olarak kullanılabilir.
https://www.youtube.com/w...h?v=FbmbXExGkhg&vl=tr