yolcularin, esyalarini bagaj yerine koltugun altina koymalari.
üstelik koltugu hafifce yatirdiginizda, valiz sahibi kisi yumurtasi alinmis disi devekusu gibi cigirmaya baslar, bütün uykunun icine eder.
otobüsün iç ışıkları söndüğünde ısrarla tepe ışığını açık tutan tipler listemin ilk sırasındadır. herkes uyurken o ışığını kapamaz, hem milletin uykusunun içine s.çar hemde uyuyamayan ve kitap okuyamayan ben gibi tiplerin son çaresini imkansız kılar. zira uykum yoksa kitap okumak yerine takarım ipodumu dalarım karanlığı delerek giden otobüsle birlikte geçtiğimiz yollara, evlere, doğaya.. ama bu dallama yakar ışığı, camdan sadece otobüsün iç yansımasını seyretmek zorunda kalırsın. dışarıyı göremezsin, uyuyamazsın da.. s.çtığının resmidir. hayır arkanda önünde falan otursa öfleyip ters ters bakıp vazgeçirebilirsin ama iki sıra önde çaprazda yakana çare yok! otobüsün ikramının bitmesi ve artık uyku haline geçilmesi ile günün aydınlanması arasında 3-4 saat kalır zaten.. okuma arkadaşım 3-4 saat diyemezsin.. kitap okumazsa ölecektir çünkü öküz! * koca otobüste öyle gözü alırki yanan tek ışık.. küfrede ede ışığını söndürene kadar devam eder bu işkence..
el kadar bebeye bağırabilecek kadar menopozlu hatunlar.hayır onu geçtim veledin aklı yetmiyor tamam ama sen yanlışlıkla koltuğuna falan çarptın,birşey oldu işte herneyse birşey yaptın o an sıçtın.menopozlu+uzun yolculuk hiç çekilesi değil zehir olur animallah.
yanında oturanın susmak bilmemesi
oto boka duyuru yapan mal hostes
şoförle diyaloğa giren mal amca
tüm bunlara rahmen film izlemeye çalışan tip *r
ve bunların bir arada bulunduğu otobüs...
muhabbet etmek için yanıp tutuşan teyzelerdir en bilineni. habire soru sorar bunlar. içimden hep "sanane" diyesim gelir ama diyemedim henüz..
işte bu teyzelerden biri antalya- istanbul arası bir yolculukta yanıma düştü. daha koltuğa otururken teyzenin bakışları farkedip, ipodu taktım kulağıma göstere göstere.. takana kadar bi kaç soru sordu ama "hıhı" falan deyip geçiştirdim. ilerleyen saatlerde teyze huysuzlandı baya.. sağa baktı yok, sola baktı yok, herkes uykuya geçmiş.
sonra dayanamadı kulaklık kulağımda bana bişeyler söylemeye başladı. her seferinde kulaklığı çıkarıp "nasıl" "anlamadım" diyerek cevapladım, yıldırayım dedima ama teyzem pes etmedi. sonra kulaklık kulağımda gözleri kapadım mecburen.. * sabah olmak üzereydi gözümü açtım, istanbula girmek üzereydik. teyze hala uyumamıştı! hala etrafı kesiyordu. iki ön sırada sol çaprazdaki genç kadın esneye esneye kollarını açtı ki otobüsün soğukluğundan kollarını kapaması bir oldu. üşüme hareketi yaptı kollarını ovarak.. teyze atladı hemen "çok soğuk dimi?!" arkasını döndü "hıı nee" "haa evet, teyze şu örtünü versene kollarıma örteyim" dedi. teyze bi an afalladı, çaresiz uzattı başörtüsünü. kadın örtüyü koluna sarıp uyumaya devam etti.. teyze sustu ve inene kadar hiç konuşmadı.
Yanınızda oturan kişinin, otobüsün "en yakışıklı ve karizmatik erkeği" benim mantığına bürünerek otobüsteki kızlara, hava atma amaçlı yol boyunca yüksek sesle metal müzik dinlemesi. Yani bu embesil arkadaş öyle bir hayal dünyasında yaşıyor ki metal müzik dinlediğini ispatlarsa eğer otobüste kızlarla sevişeceğini falan zannediyor sanırım.*
ağzı bir karış açık horlayan adeta otobüsü inleten biri, yol boyunca halk otobüsü kıvamında her yerde durmak, ipodunuzun şarjının bitmesi, yol boyunca zorla konuşturmaya çalışan tipler eğer memleketiniz istanbul ise bu muhabbet inene kadar sürer babanın dıdısının dıdısı nereliye kadar uzar böylelikle yolculuk bir ömür sürmüş gelebilir.
tam boğaz köprüsü üzerinde, büyük bir gürültüyle, arka tekerleklerden birinin patlaması. çamurluk dahil arka tarafı resmen biçmesi. otobüsün duman altı olması.
köptrü üzerinde, 5 dakika, malak malak ne olduğunu anlamaya çalışmak.
ve dahası; köprüden düşmemenin, aslında şans olduğunu sonradan anlamak.
birilerinin kusması. sesiyle birlikte yakındaysa eğer kokusu da iğrendirir. son yolculukta 2saat boyunca tüm yolcuları rahatsız ettiğim için kamil koç bursa balıkesir yönündeki tüm yolculardan özür diliyorum ayrıca. votka bira bozdu mideyi. hepinizden özür.
arka koltukta oturan ezik bayandır efendim.
geçenlerde başımdan geçen bi olayı anlatayım yeri gelmişken gece 01.30 saatıne bılet almısım ki sabaha kadar bir türlü sevemediğim otobüs yolculuğunda bari uyuyarak vakti öldüreyim diye. neyse atladık otobüse daha başımı bile yaslamamışım ki arkama aha arkadaki tripli bayanın bana dediğine bakın: beyefendi lütfen koltuğunuzu yatırmayın, eğer yatırıp uyursanız gece uyandırmak zorunda kalabilirim. hadi yaaaa karıya bak la hem arkada tek başına oturuyo hem de rahatsız olursa beni uyandıracakmış. hanfendi rahatsız oluyorsanız önünüzdeki koltukları da satın almalıydınız şeklindeki cevabımı aldıktan sonra koltuğumu yatırabildiğim son sınıra kadar yatırıp bursa ankara mışıl mışıl uyudum. eğer bu tipteki kendini akıllı zanneden tiplere verecek cevabınız olmazsa sayın sözlükçüler otobüs yolculuğu zehir olur şerefsizim.
21 saat sürmesi yeterlidir aslında. 3 yanına koca gövdesiyle yastık koyup beni koltuğumdan ekarte etmesi yetmiyomuş gibi anneme telefonda 'sıkıldım ya..' dediğimde 'ne sıkıldın okuyup duruyon rengarenk yazıları' diye beni azarlayan teyze cabasıdır.Bide otobüs 4 saat arıza yaptı oldu mu o yolculuk 25 saat ve evet yastıklar ve o teyzeyle..
kulağa hoş gelen yolculuk kelimesini çile kelimesiyle denkleştirebilmesi muhtemel olaylar ve durumlar silsilesi.
şehirler arası ya da şehiriçi bir yolculuk olması durumunda etkileri pek değişmez. bu sigara içen kaptan olabileceği gibi(kaptan sigara yasağı uygulanan araçta camını açarak sigarayı tüttürmeye başlar, arka tarafa duman gitmediğini düşünür. oysa ki durum böyle değildir), cep telefonunda dedikodu yapan birisi de olabilir. bunlar beşeri faktörlerdir. bir de fiziki faktörler vardır ki bunlar mideyi kaldırma derecesine kadar varabilir. koltuğa yapışmış bir sakız, ksumuk, sidik vb. olabilir. ayrıca koltuk sadece ıslaksa bu sidik olayından daha fazla beyinde tahribat yaratır. ilk andan itibaren kafada şizofrenik düşünceler dönmeye başlar. "sidik mi, serum mu, kola mı, su mu?" derken kafayı sıyırmanız olasıdır.