Padişahların müslüman olmadığı etrafında müslüman tutmadığı, genellikle hacca gitmeyen kişiler tarafından yönetilen, hiçbir yardımcısı, önemli pozisyonlarda müslüman çalıştırmazken sırf halkı disipline edebilmek için müslüman olduğu var sayılan devşirme devletidir.
Osmanlı imparatorluğu veya Osmanlı Devleti (Osmanlıca: دَوْلَتِ عَلِيّهٔ عُثمَانِیّه Devlet-i Aliyye-i Osmâniyye,
13. yüzyıldan 20. yüzyıla kadar varlığını sürdürmüş bir devlet. Doğu Avrupa, Güneybatı Asya ve Kuzey Afrika'ya kadar topraklarını genişletmiş ve 16. yüzyılda dünyanın en güçlü imparatorluğu halini almıştır.
En geniş sınırlarına 1683 yılında ulaşmıştır (5.200.000 km2)
imparatorluğun son devirlerinde, bilhassa Sultan ikinci Abdülhamid zamanında ve Meşrutiyet'te, memur maaşları her ay düzenli olarak verilmezdi. Maaş çıkması bir mesele, memurlar için adeta bir bayramdı ; memurların çoğu maaşlarını sarraflara faizle kırdırır, sıkıntı içinde yaşarlardı. En küçük bir katipten vezirine kadar sarrafa borcu olmayan memur yok gibiydi ; devlet ricalinin özel sarrafları vardı ki hepsi ayrım yapılmaksızın gayrimüslim, Rum, Ermeni ve Yahudi olan bu sarraflar muazzam servet ve malikaneler, kaşaneler sahibi olmuşlardır...
Sultanların ve şehzadelerin tahsisatı da memur maaşları gibiydi. Maaşların düzenli bir şekilde verilmesi TBMM hükümetiyle başlamış ve Cumhuriyet devrinde de, Atatürk'ün asil bir direktifiyle, bir adım daha ileri gidilerek peşin maaş usulü uygulanmıştır, bu da muhakkak ki devlet idaresinde bir asaletin ifadesidir..
ikinci Abdülhamid zamanında, bir ara, iki büyük ve eski savaş gemisi, üç ambarlı "Mahmudiye" gemisi ile bir askeri nakliye gemisi olan "Taif" vapuru kadro dışı edilmiş ve tersanede bozularak ahşap ve demir enkazı ayrılmıştı. Bahriye Nazırı Hasan Paşa da o devrin nüfuzlu simalarındandı, maliye hazinesinde para olmadığı için bu iki geminin enkazını, bir müddet, bahriye erkan ve zabitanının çıkmayan maaşlarına karşılık olarak kullanmıştı. Zamanımızın maaş bordroları yerine maaş kağıtları kesilir, Nazır Hasan Paşa da bu kağıtların altına mesela, "Maaşıma karşılık Taif vapurundan 500 okka enkaz verile" diye yazardı. Nazırdan bu emri koparanlar sevinçten adeta uçarlardı. Hemen enkazcılara koşarlar, maaş kağıdını derhal paraya tahvil ettirirler, o adamlar da tersaneye gelerek, topladıkları maaş kağıtlarının tutarında "Taif" ve "Mahmudiye" enkazını kaldırırlardı !..
▪︎ Kaynaklar:
(REŞAD EKREM KOÇU, "Tarihimizde Garip Vakalar").
(HACI ŞEYHOĞLU AHMED KEMAL BEY, "Görüp işittiklerim").
https://galeri.uludagsozluk.com/r/1948268/+
Hitler de feodal düzenden kaybetmişti rahmetli. Halbuki meselam şimdi o dönemler rusya'da ingiltere'de filan bi feodalite olmasaydı ruslar
entschuldigung diye özür dileyecekti.
Adam 600 yıllık imparatorluğun gücünü diğerlerinin feodal düzensizliğine bağladı lan. Deniz hakimiyeti, ticaret yollarının sahipliği, henüz bozulmamış tıkırında işleyen bir askerlik sistemi, düzgün yönetim vs. hepsine siktiri çekti herif.
Yok bir şeyin düşmanı da olsan sezar'a hakkını vereceksin.
yetersiz ve kendi geleceğini ülke geleceğinden üstün tutan bazı sikimsonik yetkililer yüzünden ve yine bu yetkililerin kontrolünde bilimden, akıldan, coğrafi keşiflerden ve askeri düzenden akıl almaz derecede uzaklaşan veya hiç yaklaşmayan bir anlayış içine terkedilen sonrasında ise geriye tekrar ayağa kalkacak mı değil ne zaman yıkılacak sorusuyla baş başa kalmış devlet, devletimiz.
milliyetcilik dusuncesi yoktur. turkluk bilinci vardir ama biraz gosteris ya da fayda icin islami anlayis benimsenmistir. ayni romalilik gibi osmanlilik bilincine gore dusunup pek cok milletten kisiye devlet yonetiminde yer vermistir. il hatta belde meclislerinde bile hem hristiyan, hem musluman, hem yahudi temsilciye yer vermistir. butun millet ve dinlerden insanlar ulkenin her yerinde yasamislar.
600 küsür sene gariban Türk çocuklarının sırtında yaşamış aile şirketi. Kuruluşunda asli unsur olan Türkleri bir süre sonra hor görmeye başlamak sonlarının başlangıcı olmuştur. Keşke ilk kurulduğu zamanlardaki gibi devletin bir Türk devleti olduğunu unutmayıp ırkına ihanet etmeselerdi.
Tamamen fethet ve vergi al mantığı olan bir devleti yobaz yaptınız ya gülesim geldi. Sadece iskan politikası var Osmanlı imparatorluğunda onunda nedeni belli. Osmanlı dönemine göre en uygar ve hoşgörü devletiydi. Kimseye baskı yapıp din değiştirmedi veya asimile etmedi.
ister demokrat ister muhafazakar olsun türkiye halkının at gözlüğüyle incelediği tarihi değerimiz. iki tarafa da biraz daha ılımlı yaklaşmasını tavsiye ederim.
Bazı insanlar görüyorum imparatorluğu Slav diye nitelendiriyorlar. Şimdi bu paşalar Slav ne demek onu da bilmezler.
Moskova Rusları dersen bunlar zaten düpedüz altın orda kültüründen besleniyorlar.
Kiev Rusları dersen bunlar zaten Bizans kültürünü benimsemiş durumdalar.
Balkanlar dersen Katolik olanları apayrı bir dünyada.
Milliyetçilik dersen en az 500 sene daha yok dünyada.
Insanlar oturdukları yerden koca imparatorlukları koca kültürleri kafalarına göre yontup biçiyor. Kendi rüyasını tarihe giydirmek istiyorlar. Ama öyle bir dünya yok.
Osmanlı ise iyisiyle kötüsü ile çok önemli bir deneyimdir. Son cihan imparatorluğudur. Kendi içinde birçok kültürü içermiş birçok kültürü de kendi içinde bir senteze ulaştırmıştır. Bir yanda Bizans geleneği bir yanda iran geleneği bir yanda Asya geleneği diğer yanda ise mısır ve anadolu geleneği bir sentez olarak devlette vücut bulmuştur. Bu muazzam bir zenginliktir.
Lakin dünyanın değişmesi ile beraber diğer tüm imparatorluklar gibi iyisi ile kötüsü ile yıkılmış ve yerini Türkiye Cumhuriyeti'ne bırakmıştır. Gökalp'in Türklük tanımı üzerine şekil alan Türkiye Cumhuriyeti de dar bir ırk temeline sahip olmadığı gibi imparatorluğun izlerini taşıyacak şekilde kültürel bir tanıma sahiptir.
Osmanlı da Türkiye de gerektiği yerde son derece merkezi yönetimin gücüne başvurmuş halkın amiyane tabirle baş olmasına izin vermemiştir.
Osmanlı ile Cumhuriyet birbirinden kopuk değil bir başkalaşım çizgisinin üzerinde ardıldır.
Bunlardan rahatsız olan da ya hazmedemez ya da cahildir.
Bu kadar basit.
1453 istanbul'un fethinden 1774 küçük kaynarca antlaşmasına kadar. Şeklen türk gerçekte ise bir slav imparatorluğudur. Bu tarihte slav imparatorluğu gerçek sahiplerine rus'lara geçmiştir. Fatih sultan mehmet ( annesi türk soyludur ) ve l süleyman ( annesi kırım tatarıdır. Giray hanedanından olup soyu cengize dayanır ) hariç diğer padişahlar anne tarafından çoğunlukla slav kökenlidir. Türk kanı slav kanından daha azdır. Ordusu slavlara ( yeniçeri, kabinesi divanı ezici çoğunluğu slav devşirrmelere ) dayanır. Ticaret ve zenaat tamamen gayri müslimlerin elindedir.