orhan veli kanık

entry783 galeri52
    83.
  1. 'şuuraltı'nı bir varlık değil, bir fikrin izahı için ileri sürülmüş bir mefhum diye kabul ediyorum. hani birtakım insanların allahı kabul etmeleri gibi.

    garip'ten.
    2 ...
  2. 82.
  3. "1941 senesinde söylediklerim, 1616 senesinde 52 yaşında iken ölen shakespeare'in, 377 yaşında söylemesi lazım gelen sözlerdi. aynı şekilde, bundan yüz sene sonra yaşayacak bir şairin sözleri de benim yüz otuz bir yaşında düşüneceğim şeyleri anlatmalıdır."

    garip'ten.
    6 ...
  4. 81.
  5. genç yaşta hayata gözlerini yummuştur.* kim bilir.. daha vakti olsaydı neler yapacaktı neler!..
    *
    Annemi ölmüş gördüm rüyamda.

    Ağlayarak uyanışım
    Hatırlattı bana, bir bayram sabahı
    Gökyüzüne kaçırdığım balonuma bakıp
    Ağlayışımı.
    4 ...
  6. 80.
  7. öyle bir zaman da gel ki
    vazgeçmek mümkün olmasın

    dizelerinin mükemmel şairi.
    2 ...
  8. 79.
  9. 36 yasina kadar yazdigi siirleri butun dunyaya hala okutmayi basarabilen, 'yasasaydi da bizi aydinlatmaya devam etseydi' dedigimiz ender aydinlarimizdandir.
    1 ...
  10. 78.
  11. kanıksadığım biri orhan veli.
    1 ...
  12. 77.
  13. "arzular baska sey
    hatıralar baska
    günesi görmeyen sehirde
    söyle,nasıl yasanılır? " ..diyen üstad.
    3 ...
  14. 76.
  15. GARiP ŞAiRiN GARiP ÖLÜMÜ
    Garip şiir akımı nın öncüsü Kanık ın, 14 Kasım 1950 tarihinde genç yaşta ölümü hala ilginçliğini koruyor. Önce alkol zehirlenmesi teşhisi sonucu öldüğü belirtilen Kanık ın, otopsi raporunda, beyin kanamasından öldüğü açıklandı. Orhan Veli nin genç yaşta ölümünü duyuran gazeteler, Orhan Veli Zehirlenme Neticesi Öldü, Orhan Veli Fazla içkiden Zehirlendi başlıkları atarlar; bu haberlerin alt başlıklarında ise ölümün şüpheli görüldüğü, otopsi yapılacağı yer alır.
    Haberlerde, Orhan Veli nin aşırı içkili, koma halinde Cerrahpaşa Hastanesi ne kaldırıldığı, ancak kurtarılamadığı anlatılır. Olaya savcı yardımcılarından Cahit Türesel el koyar; Adli Tabip Kamil Ünsavan da hastanede yaptığı tetkik sonucu; hastanenin ölüm nedenini ‘alkolden zehirlenme olarak bildirmesine karşın, adli tıp bakımından morg raporunun alınmasını gerekli görür.

    OTOPSi RAPORU
    Gerçekten de otopsi sonucu, şairin alkol zehirlenmesi nden değil, beyin kanamasından öldüğü kanısına varılır. Daha sonra, bu beyin kanamasına, Orhan Veli nin üç dört gün önce bulunduğu Ankarada, belediyenin Sıhhiye de yol kenarında açtığı bir çukura gece düşmesiyle başına aldığı darbenin yol açtığı öne sürülür.
    Sunay Akın a göre, Orhan Veli Kanık, çukura düştüğü akşam, Şinasi Baray ın sonradan yıkılan Hacı Bayram Vali Camii nin yakınında bulunan evinin bodrum katında açtığı Üç Nal adlı içkili lokantadır. Akın, lokanta sahibinin eşi Melek Baray ın, Orhan çukura düştüğü gece bizdeydi. Başka bir yere uğrayıp içki içmiş olamaz dediğini aktarır. Babası Riyaseticumhur Armoni Orkestrası (Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası) eski şeflerinden Mehmet Veli Bey, oğlunun ölümünü, tonmayster olarak görev yaptığı istanbul Radyosu nda öğrenince neye uğradığını şaşırır.

    HAMiYET YÜCESES iLE YAN SÜTUNLARDA
    Bazı gazetelerin, dönemin ünlü ses sanatçılarından Hamiyet Yüceses e, radyoda Bakmıyor Çeşmi Siyah şarkısını söylemesine izin verilmemesi üzerine başlayan tartışmaya, ünlü şairin ölümünden daha çok yer ayırdıkları da görülür. Ancak, Orhan Veli nin 17 Kasım 1950 tarihindeki görkemli cenaze törenine, gazeteler geniş yer verirler.

    SON VEDA
    Törene, şairin ailesi, yakın dostları, arkadaşları, sanatseverler ile Bayın-Yayın ve Turizm Genel Müdürü Halim Alyurt, istanbul Belediye Meclisi üyeleri, Şehir Tiyatrosu ve Ses Tiyatrosu sanatçıları, öğretim üyeleri, gazeteciler; genç ve yaşlı pek çok şair, ressam, heykeltıraş, müzisyen ve yazarlar, üniversite öğrencileri katılırlar. Kortejin en önünde çelenkler taşınır; bunların arasında da şairin büyük emekle yayınladığı Yaprak dergisinin çelengi en göze çarpanıdır. Ve tören sonunda, Orhan Veli nin cenazesi, bir zamanlar, Urumelihisarı na oturmuşum, Oturmuş da bir türkü tutturmuşum.. dediği; Rumelihisarı nda, Aşiyan Mezarlığı nda, tasarımını Abidin Dino nun yaptığı kabrine defnedilir.

    BiR YAŞINDA KURBAĞADAN KORKTU
    Orhan Veli, istanbulda, Beykoz da 13 Nisan 1914te doğdu. Arkadaşı Muvaffak Sami Onata gönderdiği mektupta kendini şöyle anlatır:1914 te doğdum. 1 yaşında kurbağadan korktum. 2 yaşında gurbete çıktım. Yedisinde mektebe başladım. 9 yaşında okumaya, 10 yaşında yazmaya merak sardım. 13 te Oktay Rifat ı, 16 da Melih Cevdet i tanıdım. 17 yaşında bara gittim. 18 de rakıya başladım. 19 dan sonra avarelik devrim başlar. 20 yaşından sonra da para kazanmasını ve sefalet çekmesini öğrendim. 25 te başımdan bir otomobil kazası geçti. Çok aşık oldum, hiç evlenmedim. Şimdi askerim.
    Kanık, Galatasaray Lisesi nin ilk kısmında 4 yıl okuduktan sonra Ankara Gazi ilkokulunu bitirdi, ortaöğrenimini Gazi Lisesi nde tamamladı. istanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Felsefe Bölümü ne girdi, ancak birkaç yıl sonra ayrıldı. Ankara da PTT Müdürlüğü nde ve Milli Eğitim Bakanlığı Tercüme Bürosu nda çalıştı. Ankara da Yaprak adlı dergiyi çıkardı (1949-1950). Şiirleri, Garip (1941), Vazgeçemediğim (1945), Destan Gibi (1946), Yenisi (1947), Karşı (1949) adlı kitaplarda toplandı. La Fontaine Masalları (2 cilt, 1948) ve Nasrettin Hoca Hikayeleri ni (1949) yayınladı.

    ORHAN VELi NiN ARDINDAN SÖYLENENLER:
    Neyzen Tevfik: Yaprak ından yararlandığımız verimli bir dal ansızın kırıldı, düştü: toprağa, doğanın ta koynuna girdi.
    Ahmet Hamdi Tanpınar: Orhan Veli yi 12 yaşından beri tanırdım. Çok severdim. Şiirin büyük damarından gelme bir şairdi. Böylelerinin hayatı kendisini yakarak bulur.
    Sabahattin Kudret Aksal: Orhan Veli nin şiirimize ettiği hizmet büyüktür. Türk şiirini şairaneden, dar kalıplardan kurtarıp bir genişlik ve ferahlığa götürenlerin başlıcalarındandır.
    Asaf Halet Çelebi: Orhan Veli büyük bir hamle yapmıştı. Ben Onu temiz, çok terbiyeli, iyi bir insan ve dost olarak tanımıştım.
    Bedri Rahmi Eyüboğlu: Büyük bir şair, büyük bir edip, çok iyi bir arkadaş, çok iyi bir insan kaybettik.

    *http://www.ntv.com.tr/news/187761.asp
    3 ...
  16. 75.
  17. Garip akımı, bir yandan kendi kimliğini ortaya koymaya çalışırken, bir yandan da saldırıları da püskürtmenin telaşına düşmüştü. Dönemin en önemli şairleri her fırsatta Garip şiirine saldırmayı ihmal etmemekteydi. Yahya Kemalin başını çektiği gelenekçi kanadın tepkilerine, başında Nazım Hikmet ve arkadaşlarının bulunduğu toplumsal gerçekçi akımın tepkileri de eklenmişti. Nazım Hikmet ve Orhan Velinin birbirleri aleyhinde şiddetli tepkiler doğuracak açıklamalar yaptıklarını söylemek bir abartı olarak değerlendirilmemelidir. Aslında Orhan Velinin Nazım Hikmetin cezaevinden kurtulması için açlık grevi yapmış olması, buna karşılık Orhan Veli nin ölümünden sonra Nazım ın onu dünyaya tanıtma çabasına gönüllü destek vermiş olması, aralarında kişisel bir düşmanlık olmadığının bir belgesi olarak kabul edilebilir. Ancak birbirinin şiirleri için pek olumlu düşünceler beslemediklerini anlamak hiç de zor değil. Nazım Hikmet, Orhan Veli yi şekilperestlikle suçlarken şiirimiz genel olarak bazen çok güzel şeyler de rastlanıyor bugünkü sefaleti şairlerimizin bir dönüm noktasında iki çeşit, birbirine zıt iki türlü yobazlığa, yani hareketsizliğe, yani ölülüğe saplanmış olmaları, şekil meselesini, kendilerinin kabul ettiği bir tek şekli esas olarak almalarıdır. Mithat Cemal ne kadar şekilperestse, Orhan Velide o kadar şekilperesttir. ikisi de yobaz Hatta Nazım ın içerik yönünden de Orhan Veli yi eleştirdiği görülmektedir. Mesela Orhan Veli ile A.Kadir dil bakımından birbirlerine yakındırlar ve soldadırlar, lakin muhteva bakımında Orhan Veli merkezinde sağına geçmiştir. En sağda değilse de sağdadır. Buna karşılık Orhan Veli, serbest nazımı Türk şiirine kazandıran kişilerin başını çeken Nazım ın gelenekten kopmadığını iddia ederek yermiştir: Nazım Hikmet in de kusurlu tarafları yok değil. Mesela şekil bakımından çok ihtilalci, görünmesine rağmen, bir çok tarafıyla tabi bunu söylerken sanatını kastediyorum eski şiire bağlı. O bağlardan kurtulup sanatsı bir şiir meydana getirmek, Nazım Hikmetten sonraki şairlere düşüyor. Bu konuşmalardan aralarındaki fikirsel ayrılıkların şiirin içeriği ve biçimi konusundan kaynaklandığı anlaşılmaktadır. Tüm bu özellikler Orhan Veli şiirinde önemli yer tutan özelliklerdi. Sanatın toplum için yapılması gerektiği konusunda Nazım Hikmet ile ters düşmeyen Orhan Veli, iş şiire gelince olayın içine bir ama koymayı ihmal etmemekteydi. Çünkü şiire içeriğin çok fazla gelebileceği ve sanat kavramının şiiri içine alamayacağı düşüncesi zaten Garip akımının bildirisi içinde açıkça belirtilmekteydi. Şiiri her şeyden, sanatın kendisinden bile üstün tutan Orhan Veli ye gelin kulak kabartalım. Sanat sanat için midir, yoksa toplum için midir? der dururuz. Elbette toplum içindir. Toplum için olmayan bir şey yok ki, sanat olsun. Ama sanatın toplum için olması ne demek. Yani sanat toplumun meselelerini alsın, bunları halletsin, sonuçlarını da halka ildirsin öyle mi? Bunu pek kabul edemiyorum. Çünkü o işleri yapmak için elimizde başka araçlar var. Mesela edebiyat. Edebiyatla sanatı birbirinden ayırıyor musun diyeceksiniz. Birdenbire ayırmıyorum; ama ayırmak lazım geldiğine de inanıyorum. Sanat saydığımız şiirin edebiyatla ortak tarafı sadece anlatma aracının dil oluşur. Bununla beraber edebiyatta pekala yer alabilen fikir, sanatla bir türlü bağdaşamıyor. Burada fikirle mana arasındaki farkı da bilmek lazım. Çünkü şiirin bir mana sanatı olması, hiç de fikir sanatı olmasını gerektirmez. Buradan da anlaşılacağı gibi Orhan Veli sanata şiiri değil, şiire sanat, düşünce, anlam gibi kavramları sığdırmaya çalışmıştır. Kimini sığdırmış, kimini dışarıda tutmuştur. Ama şiiri her şeyin üzerinde tutmayı başarmıştır.

    Kendi ekseninde yarattığı şiir anlayışıyla 50. yılını aşan Garip akımı bilinirliliğini daha ne kadar sürdürür kestirmek güç. Ama Orhan Veli için efsaneleşti desek abartmış olmayız. Hoş bu onun tercihi değildi. Ama çok önemli bir konuma sahip olacağından emin gibiydi. Bugün ölüm yıl dönümü atlanmayan, tüm önemli edebiyat dergilerinde kendisinden söz edilen, kitapları çok satan, milli eğitim müfredatında da okutulan kaç çağdaş şair var deseniz size başka isim sayamam. Galiba bu kadarını o bile tahmin etmemiştir. Şiir tadında uyusun.

    Kaynaklar :

    http://www.cirakdergisi.azbuz.com

    1- Asım Bezirci - Orhan Veli - Altın Kitaplar Yayınları
    2- Şeref Özsoy - Kanıksadığım Biri Orhan Veli
    3- Tanzimattan Bugüne Edebiyatçılar Ansiklopedisi Yapıkredi Yayınları.
    4- Edebiyatımızda isimler Sözlüğü – Varlık Yayınları
    0 ...
  18. 74.
  19. Garip akımının Türk şiirine getirdiği tek yenilik veznin ve kafiyenin serbest bırakılması değildir. Bir biçim olarak şiirin başka başlıkların altında anılması ve başka ifadelerin kullanımında şiirsel anlatımın tercih edilmesi Orhan Veli için katlanılması güç bir durumdu. Adına şairanelik dedikleri, şiiri bazı kesimlerin egemenliğinde tutan bir anlayışını temelden reddedip daha sivil bir dil yaratmaya çalıştı. Ancak yalın bir anlatımla, halkın devamlı kullandığı sözcüklerden oluşan bir motif yaratmak oldukça zor bir yoldu. Bu çaba o dönemde uzun süre kendileriyle alay edilmesine yol açmıştır. Örneğin Yusuf Ziya Ortaç 28 Mart 1940 tarihli Akbaba dergisinde Vezin gitti, kafiye gitti, mana gitti. Türk şiirinin berceste mısraı diye yazık oldu Süleyman efendiye rezaletini alkışladılar. Sanatın darülacezesiyle tımarhanesi el ele verdi, birkaç mecmuanın sahifesinde saltanat kurdular. Ey Türk gençliği: Sizi bu hayasızlığın suratına tükürmeye davet ediyorum. Sözlerini içeren kışkırtıcı bir yazı yazdı. Şiirin kendine ait bir kalıbının olamayacağı savı kolay kabul edilir değildi onlar için. Ancak retorik dili tamamıyla refüze eden bu yeni söylem kısa sürede pek çok önemli şairi etkilemeyi başarmıştı.

    Ancak Orhan Veli şiiri çok iyi incelenmediği zaman şiir adına korkunç bir tehlike olma özelliğine de sahiptir. Şiirde kullanılan kolay dilin hangi etkileşim ve bireşim sonucu şiiri meydana getirdiğinin iyi anlaşılması gerekli. Yani Gemliğe doğru Denizi göreceksin Sakın şaşırma gibi üç dizenin neresinde şiir saklı olduğunu anlayamadığımız zaman Orhan veli yi örnek aldığımız savunmasıyla meşru kılmaya çalışacağımız pek çok anlamsız şiir yazmamız mümkün. Oysa Gemliğe giderken denizi görmenin yaratacağı şaşkınlık başka bir yerde karşılığını bulmayabilir. Çünkü burada hangi etmenlerin şaire şiiri yazdırmış olabileceği düşüncesi şairin farkını ortaya koyan önemli bir ayrıntı olma özelliği taşımaktadır. Yani yolun sizde yarattığı beklentiler, ancak Orhan Veli şiirinde bir kimlik bulabilirdi diye düşünmek kaçınılmaz. Şimdi bu tür bir çağrışımı yakalamak için Gemlik yerine başka bir yerin adından faydalanmaya, deniz yerine başka bir şaşırtıcı ayrıntı yakalamaya çalışmak şiir adına da bir hayal kırıklığı sayılacaktır. Tabi bu ironi dolu bakış açısıyla açıklamak istediklerimiz, Orhan Veli;nin kendi şiiri adına ortaya koyduklarını hatırlatmaya çalışmak dışında bir amaç içermemektedir. Bazı kuşkular olmasa şimdi bunları satırlara taşımak gereksiz bir ayrıntı gibi görünebilirdi. Oysa gerçekler bize bu sorgulamayı dayatmaktadır.

    Garip akımına yönelik gelenekçi kanattan yapılan eleştirileri incelediğiniz zaman, şiirin kolaylaştırdığı yönünde suçlamalara maruz kaldıklarını görebilirsiniz. Şiiri basitleştiren örgünün batı özentisi tutumun bir ürünü olduğu ön yargısının dışında, şiirin içine o güne kadar hiç girmeyen sözcüklerin girmiş olmasının yapıdaki bu zaafları tetiklediği yönündeki görüşler ağırlıktaydı. Oysa bugün karşımıza çıkanlar, Orhan Veli nin şiir yazma işini zorlaştıran unsurların mekezinde yer aldığı kanısı giderek güçlendirmektedir. Çünkü reddettiği pek çok kalıbın karşılığını ortaya koymamıştır. Yani kafiyeye itiraz edip şiirin sınırlarını daralttığı görüşünü ortaya koyarken, bunun yerine yeni bir kalıp önermemiştir. Hece ölçüsünün yaratıcılığı yok ettiği düşüncesini yansıtırken, alternatifini sunmamıştır. Özellikle gül, bülbül gibi şiirde sıkça kullanılan ifadeleri şiirden atarken yerine yeni kalıplar koymaya çalışmamıştır. Yani neredeyse nasıl yazıldığı hiçbir biçimde çözülemeyecek bir şiiri yaratıp 1500 yıllık bir geleneğe son vermeyi başarmıştır. Özellikle Memet Fuat şu sözleriyle konuya açıklık getirmeyi çalışmıştır: Bir kaç yıl önce, kapalı şiir akımı ortaya çıkmadan, bir şair arkadaş söylemişti: Orhan Veli şiiri kolaymış, kolayca yazılıveren şiirmiş.Orhan Veli! Şiiri bütün kolaylıklarında sıyıran, sonuna kadar güçleştiren, yazılamazın kıyısında dolaşan bir sanatçı! Ne zaman Garip i elime alsam bunu düşünürüm. Garip akımı kadar şiirin elini kolunu bağlamaya çalışmış bir akım azdır sanıyorum Tabi bu sözleri garip akımının çıkışı sırasında yazılmış şiirleri ve belirtilen ilkeleri baz alarak söylediğini belirtmeliyiz. Elbette Orhan Veli de kendi şiirindeki bir çelişkiyi atlayacak değildi. Son şiirlerinde nasıl bir yöntem uyguladığını gelin yine Memet Fuat tan dinleyelim. Orhan Veli o kitaba yazdığı ön yazıda, şiirin ne olmadığını anlatırken ya da anlatmaya çalışırken, o kadar çok şeyi bir yana atmış ki şiir yazılamaz& bir şey olmuştu. Bütün kolaylıkların ötesinde, salt şiir. Ama Garipteki şiirler gerçekten o yazıdaki düşüncelerin neticesi mi? Sanmıyorum. Yazıda kötülenen kolaylıklar belli belirsiz gene girmişti o şiire (bugün belli belirsiz değil, açıkça görünüyor). Öylesine az girmişti ki. Yazılamaz ı yazılabilir kılacak kadar. O şiirler bekli de dilimin en güçlü şiirleriydi. Bu konunu finalini yapmak yine Memet Fuat a düşer diyelim ve sözü yeniden ona verelim: Orhan Veli nin şiir alanında ki gelişmesi şöyle de özetlenebilir: kolaylıklara dönüş. En güzel şiirlerini, son yıllarda yazdığı şiirleri yazarken şiirin kolaylıklarından bol bol yararlanıyordu. Bir dogmayla karşı karşıya olduğumuz açık. Orhan Veli genç yaşta ölmeseydi şiire getireceği yenilikler gereği diğer akımlar doğma şansı bulabilir miydi? Acaba ikinci Yeni ve diğer akımlar yaşamalarını Orhan Veli nin ölümüne mi borçludurlar?
    0 ...
  20. 73.
  21. Garip bir akım ve bir çarpıntının etkileri :

    Tarih boyunca yapılan tüm yeniliklerin insanlık adına yapıldığı söylenmiştir. Bu dogmatik tespitin aksini iddia etmek neredeyse imkansızdır. Ancak sonuçların en çok insanoğluna zarar verdiği gerçeğini hatırlatarak bir düğümün temelini atabiliriz.

    Bir yeniliğe karşı alacağınız tavır dünya görüşünüzün perspektifini ortaya koyacaktır. Ancak somut verilerinin bulunduğu siyasal yenileşme hareketlerinde bile uzlaşma sağlanamaması, daha masum çalışmalarda büsbütün bir kargaşa yaratmaz mı? Örneğin edebiyat gibi kimseyi öldürmeyen bir eylemde herhangi bir uzlaşı beklemek neden mümkün olsun? Dolayısıyla buradan herhangi bir çabayı meşru kılmak için geliştirilmiş tüm savunma içerikli açıklamaları reddederek şunu söylemeliyiz: her çaba kişisel bir bencilliğin ürünüdür. Burada asıl önemli olan herhangi bir etkinliğin nasıl bir bencillik içgüdüsünü doyurduğudur.

    Orhan Veli ye kadar Türk şiirinde işler yolundaydı. Binlerce yıllık bir şiir geleneğini 20. yüzyıla kadar taşımış bir kültürün, şiir adına nasıl bir yenileşmeye ihtiyacı olabilir ki? Hem neden olsun. Yazan razı. Okuyan mutlu. Her gelen bir öncekinin çeşitli düşünceler ekseninde oluşturduğunu biraz geliştirerek birazda kırparak sürdürmektedir. Üstelik özellikle aruz veznine ait en önemli yenilik çalışmaları da zaten 20. yüz yılın hemen başlarında Yahya Kemal ve Ahmet Haşim tarafından gerçekleşmiştir. Hemen akabinde bir değişikliğe neden ihtiyaç olsun ki.

    Tüm bu soruların yanıtları yine Orhan Veli de saklı. 1945 yılında oluşan Garip kitabının yalnızca kendi şiirlerinden oluşan 2. baskısında bu durumu şöyle açıklıyor: 1941 senesinde söylediklerim, 1616 senesinde 52 yaşındayken ölen Shakespeare in, 377 yaşında söylemesi lazım gelen sözlerdi. Aynı şekilde, bundan yüz sene sonra yaşayacak bir şairin sözleri de benim 131 yaşında düşüneceğim şeyleri anlatmalıdır. Bu sözlerden hem tüm edebiyat dünyasını karşısına alacak bir çalışmaya girişme nedenini anlayabiliyoruz, hem de 1500 yıllık bir hastalığın teşhisini koyduğunu görüyoruz.

    Orhan Veli edebiyat dünyasında ilk defa fark edildiği zaman, almış olduğu eğitimin de etkisiyle Fransız sembolist şairlerin (Baudelaire, Verlaine, Rimbaud) ve bu şairlerin etkisinde yazan (Ahmet Hamdi Tanpınar, Cahit Sıtkı Tarancı) şairlerin etkisi altında yazdığı şiirlerle dikkatleri toplamıştır. Hece ölçüsüne dayanan, Kafiyeleri önemsediği bu dönemden kısa bir süre sonra Oktay Rıfat la birlikte yazdığı ilk serbest vezin çalışması olan Ağaç şiirini yayımlar. Ardından yine Oktay Rıfat ve Melih Cevdet le beraber Garip kitabını yayımlar. Garip kitabı tamamıyla serbest vezinli çalışmaları içeren bir kitaptır. Dolayısıyla o güne kadar yayınlanmış, temeli ölçü ve kafiyeye dayanan şiirlerini de reddetmiş olur. Tabi garip akımına ve yeni vezin çalışmalarına dair pek çok açıklamayı da bu kitabın önsözünde yapacaktır: Anane, şiiri nazım denen bir çerçevede içinde muhafaza etmiş. Nazmın belli başlı unsurları vezinle kafiyedir. Kafiyeyi ilk insanlar ikinci satırın kolay hatırlanmasını temin için, yani sadece hafızaya yardımcı olmak maksadıyla kullanmışlardır. bu arzu iptidai insan için nazari itibara alınabilecek bir ehemmiyetteydi. Halbuki insan o zamandan beri pek çok tekamül etti. Bugünkü insan öyle zan ve temenni ediyorum ki, vezinle kafiyenin kullanılışında kendini hayrete düşüren bir güçlük, yahut da büyük heyecanlar temin eden bir güzellik bulmayacaktır. Buradan da anlaşılacağı gibi Orhan Veli şiirde kafiyenin ahengi sınırladığı, şairi tembelleştirdiği ve yeni biçimlerin önünü tıkadığı düşüncesiyle Türk şiirinin yeni kuramını yaratmıştır.
    0 ...
  22. 72.
  23. şu satırların sahibi şairimiz

    sokakta giderken, kendi kendime
    gülümsediğimin farkına vardığım zaman
    beni deli zannedeceklerini düşünüp
    gülümsüyorum
    10 ...
  24. 71.
  25. Orhan Veli den Kısa Kısa :

    Aleyhimde yazılan yazıların, lehimdekilerden fazla olması beni memnun eder.
    (Oktay Akbala söylemiştir)

    Yazdıkça fark ediyorum; Garip in müdafaasına kalkışmış gibi bir halim var. Garip i kimseye karşı değil, kendime karşı müdafaa etmek isterim. Bunun, etrafımı hiçe sayışımdan geldiğini de sanmayın. Garip i başkalarından evvel kendime karşı müdafaa etmek isteyişim, ondaki kusurları, başkalarından çok, kendim bildiğim içindir.
    ( istanbul, Nisan 1945 Garip 2. baskı önsözünden)

    Bir aralık, bir arkadaşım sanat bahislerinde aksini isbat edemeyeceğim mesele yoktur demişti. Aksi isbat edilemeyecek mesele yoktur demek isbat edilecek mesele yoktur demektir. Mademki isbat edilecek mesele yok; ne diye düşünüyor, ne diye konuşuyor, ne diye yazıyoruz? Sanattan bahsetmek de, sanatla uğraşmak gibi, kaçınılmaz, şifa bulunmaz bir hastalık mı yoksa?
    ( istanbul, Nisan 1945 Garip 2. baskı önsözünden)

    Bir insan bu arada da bir sanat adamı, ferdi olabilir mi? Biraz güç. Toplum içinde yaşayan insan ister istemez toplumsal olmak zorundadır. Toplumun dışına çıkmak istese de istemese de elinden gelmez. Ama ferdi kelimesini icat eden de o değimlidir. Yani o toplum içinde yaşayan insan, toplum içinde yaşadığı için de toplumsal olması gereken insan değil midir?
    (Şiir ve Toplum)

    Sanat sanat için midir, yoksa toplum için midir? der dururuz. Elbette toplum içindir. Toplum için olmayan bir şey yok ki, sanat olsun. Ama sanatın toplum için olması ne demek. Yani sanat toplumun meselelerini alsın, bunları halletsin, sonuçlarını da halka ildirsin öyle mi? Bunu pek kabul edemiyorum. Çünkü o işleri yapmak için elimizde başka araçlar var. Mesela edebiyat. Edebiyatla sanatı birbirinden ayırıyor musun diyeceksiniz. Birdenbire ayırmıyorum; ama ayırmak lazım geldiğine de inanıyorum.
    (Şiir ve Toplum)

    Kaynaklar :

    http://www.cirakdergisi.azbuz.com

    1- Asım Bezirci - Orhan Veli - Altın Kitaplar Yayınları
    2- Şeref Özsoy - Kanıksadığım Biri Orhan Veli
    3- Tanzimattan Bugüne Edebiyatçılar Ansiklopedisi Yapıkredi Yayınları.
    4- Edebiyatımızda isimler Sözlüğü Varlık Yayınları
    1 ...
  26. 70.
  27. Orhan Veli için söylenenler :

    Tarihin beğenerek andığı insanlar daima dönüm noktalarında bulunmalıdırlar ki Orhan Veli de bu dönüm noktalarından birindedir.
    Vedat Günyol

    Dünya şairleri arasına en kolay katılabilecek şairlerimizden biri de Orhan Velidir. Rumeli Hisarında yeniden türkü söylemeye başlayan bu garip kişi Türkçeyi insanca söylemesini biliyordu.
    Sabahattin Eyüboğlu

    Genç şair ve eleştirmeciler onun için bir kaç kitap yazsalar çok yerinde olur. Aradan bir on sene geçsin, kıymeti daha çok anlaşılacak gibime geliyor. Bir genç şair eleştirmecinin onu uzun uzun, seve seve bize anlatmasını bekliyorum.
    Sait Faik

    Okuyun, o şairleri okuyun: yarın herkese uyarak anlayacağınıza şimdi kendiniz keşfedin.
    Nurullah Ataç

    Orhan Veli çok daha ileriye bir adım attı: şiirin kendi öz bir dili, bir vezni olmadığı gibi kendine öz konuları da olmayacağını gösterdi.
    Nurullah Ataç

    Orhan Veli nin kavgası edebiyatımızın en büyük kavgasıdır, buna inanıyorum. Irmağın yatağını daha doğal bir vadiye indirdi. Şiire kasket giydirdi. Sivilleştirdi onu. Bugünkü şiir verimleri onun da verimleridir biraz.
    Cemal Süreya

    Her tümce bir yana, açık havanın ozanıdır Orhan Veli her anlamda. Caddeler genişledi, kitaplar inceldiyse Çalap ın işi değildir bu. Geleceğe doğru süren bir şimdinin şiir etkisi. Yalnızca gam değişikliği de değil, hep Atonal. Orhan veli olayı da olaylılığını yitirmiştir artık. Şiiri ise kalmıştır görünüyor, geniş açıdan bir deyişle.
    Ece Ayhan

    Orhan Veli de dünyamıza, hele bugünkü dünyamıza yakışmayan insanlardandı. Bir masal oldu şimdi. Belki de günün birinde Nasrettin Hoca, Karacaoğlan, Yunus Emre gibi efsaneleşecek. Beklide gökyüzünü maviye boyayanın o olduğuna inanacaklar. Kirli gök yüzüne bakınca ;bu sabah Orhan Veli tembellik etmiş diyecekler.
    Oktay Akbal

    Kaynaklar :

    http://www.cirakdergisi.azbuz.com

    1- Asım Bezirci - Orhan Veli - Altın Kitaplar Yayınları
    2- Şeref Özsoy - Kanıksadığım Biri Orhan Veli
    3- Tanzimattan Bugüne Edebiyatçılar Ansiklopedisi Yapıkredi Yayınları.
    4- Edebiyatımızda isimler Sözlüğü Varlık Yayınları
    0 ...
  28. 69.
  29. 10 kasım 1950 gecesi Ankara da karanlık bir sokakta yürürken belediyenin kablo döşetmek için kazdırdığı bir çukura düşer ve başından hafifçe yaralanır. iki gün sonra istanbul a gelir. Başı ağrımaktadır. 14 Kasım Salı günü öyle vakti, bir arkadaşının evinde yemek yerken fenalık geçirir. Hastaneye kaldırılır. Alkol zehirlenmesi teşhisiyle tedavi edilir. Oysa kendisi beyin kanamasından rahatsızdır. Akşama doğru komaya girer. Gece saat 23:20 de hayata gözlerini kapar.

    Orhan Veli nin genç yaştaki ölümü ülkede derin üzüntü ve yankı yaratır. Aydınlar, yazarlar ve sanatçılar dan oluşan bir kalabalığın omzunda Beyazıt Camii nden Sirkeci ye kadar omuzlarda taşınır. Rumelihisar mezarlığında toprağa verilir.

    Kardeşi Adnan Veli Kanık, doktorların ölüm sebebini anlamak için yapılan otopsi sonrasında dikişlerinin iyi yapamamaları yüzünden tabutu taşınırken, tabutu tutanlardan bazılarının eline kan pıhtısının bulaştığını anlatır( Orhan Veli için 1953). Bu olaydan çok etkilenen dostu Halim Şefik Otopsi şiiriyle tepkisini dile getirir:

    Morgda açılınca kafatası
    Doktor beyler beyin gördüler
    indirince tek kafesine neşteri
    Doktor beyler yürek gördüler
    Yürekte ne gördüler dersiniz
    Yürekte memleket gördüler
    Dünya gördüler
    Bir de dost gördüler
    Ama bu işde doktor beyler
    Doğrusu geç kaldılar
    Çok geç kaldılar
    1 ...
  30. 68.
  31. şiir yazamayıp özlü söz-ler-le yeteneksizlik yarasını gizleyerek pansumana çalışan kişi. mevcut dönemin şiir kurallarına isyani bir tavırla sunduğunu söylediği eserler gerçekte beceriksizliğinin kanıtıdır. nietzsche, "şairler sığ suları bulandırıp o suyun derin olduğuna insanları inandırmaya çalışan kişilerdir." demiş, hadi inandık desek buna; bari güzel bulandırılsa da, onunla bir müddet meşgul olacak bir zihin atıp üzerine, suyun bulanıklığından ebru sanatı motiflerinin karışık aldatmacası kelimelerine dönüştürülmüş icrasında geçici suni bir sürura erse ruh. ama yok kardeşim, olmadığı halde, sevenleri kendisinin bulandıramadığını bulandırmaya çalışırken de ne diyeceklerini şaşırıyorlar.

    teşbih, tasvir, betimleme kullanmaz, imgeden yardım almaz, muhayyilesiyle karşı muhayyile de heyulalara yönelmezmiş. düz adama şiirler yazan, dümdüz yaşayan, hayatı olduğu gibi kabullenen, sadeleştiren, zorlamayan, yormayan, epikurizme biat etmiş kişi rölünü bugünlerden kendisine payelendirenler de anlaşılan; şairliğin bedelinden bihaber insanlar hayran kitlesi. konuşur gibi yazılanlar şiir değil basit düz yazılardır. sadece satır atlatılmıştır. yanyana getirdiğinde basit bir nesire döner. deneme bile olamayacak kalitesizliğe sahiptirler.

    test:
    benim de mi düşüncelerim olacaktı, ben de mi böyle uykusuz kalacaktım. sessiz, sedasız mı olacaktım böyle? çok sevdiğim salatayı bile aramaz mı olacaktım, ben böyle mi olacaktım...?

    analiz:
    wilhelm reich olsa süper yapardı bak bu analizi. psikiyatride freud'un eline verecek bir başka deli de budur. çatıştığı ters düştüüğü noktalar da vardır. bu da cinselliğin bastırılmasının çeşitli büyük hastalıklara neden olduğu savını atmıştır ortaya. ama bu daha çılgın. bir de alet geliştirmiş veriyor elektriği kalmıyor hissiyat falan, adam elektrik şokunun korkusundan olsa düzeldim der, dengeli insanı oynar. frankfurt okulu sevdalıları kızacak ya şimdi, dur bakalım.

    neyse, yukarıdaki şiirin düz yazıya dönüştürülmüş analizi devam çekim-2: yazar daha önce düşünmüyormuş yanılgısına düşmeyiniz. düşünüyormuş da kasvete boğulmadan, düz düşünüyormuş; şimdi derinlere dalıyor, sevdiceğe inciler topluyor anlamına kolayca ulaştık. uyku da uyuyamaz hale gelmiş aşkından, insomniaya davetiye çıkarır aşk bunu da öğrendik çoktan, biliriz. suskunluk hasıl olmuş, bunu bir önceki izahattan anlamıştık tekerrüre gerek yoktu. yemeden içmeden kesilmiş, kendine soruyor neler oluyor bana? salatam nerede?

    bu mu şiir, bu mu şair?

    şair şu bak-acemice de olsa-:

    şimdi gözyaşlarım simsiyah,-pekiştirme sıfatı ile imgelem-
    yüreğime akan bu katran,-tasvirle bezeme-
    senden yana senin olan ne varsa karartıp,-tasvir ii-
    yok edip altını üstüne getirmekte,-betimleme-
    şu meftun kara kalbe bir seda bir gülücük,
    temizleyip kirini pasını,
    siyahı beyaza kavuşturup eziyete devam etmekte,
    sorarım size ey sözlük yazarları;
    ne zaman bitecek bu çile? - tek harften kafiye de tamam: oh yeah!-
    2 ...
  32. 67.
  33. Türk şiirinde o vakte kadar görülmeyen tarzda şiirleri ile bir dönüm noktası oluşturmuştur.
    Kendisi de bu durumun farkında olan Orhan veli şöyle demekteydi
    "Tarihin beğenerek andığı insanlar, daima dönüm noktalarında bulunanlardır. Onlar bir ananeyi yıkıp yeni bir anane kurarlar."
    Diğer arkadaşları ile birlikte bu uğurda derin çatışmalara girecek ve bundan keyif alacaktır.
    Şiirlerini topladıkları ve oluşturdukları akıma isim kaynağı olacak GArip adlı kitaplarına ise

    "Bu kitap, sizi, alışılmış şeylerden şüpheye davet edecektir."

    ibaresi yazılı bir de kuşak geçirdiler
    Orhan veli kitabın ön sözünde şiir anlayışlarını ilan eder..

    Nazım dilindeki nahiv acayiplikleri vezinle kafiye zaruretinden doğar. Vezin ve kafiye şiirde ahengin tek vasıtası kabul edilmemelidir. Lâfız ve mana sanatları şiiri tabiîlikten uzaklaştırır. Tabiat herkesin kullandığı kelimelerle anlatılmalı, teşbih ve istiarelerden kaçınılmalıdır. Eskiye ait her şeyden, özellikle şairane duygulardan uzak durulmalıdır.

    basma kalıp gereksiz duygusallığı , çıkarıp yerine hitabet güzelliği yerleştirmiş ; samimiyeti getirmiştir.Orhan Veli şiir yazmıyor sanki bir dostu ile dertleşiyor , en sevdiği işi, muhabbeti demliyordu..Sahte duygularını değil içinden geçenleri yazıyordu...

    Mektup alir, efkarlanirim;
    Raki icer, efkarlanirim;
    Yola cikar, efkarlanirim.
    Ne olacak bunun sonu, bilmem.
    "Kazim'in" turkusunu soylerler,
    Uskudar'da;
    Efkarlanirim.

    kendisinden sonra arkadaşları açtığı yoldan ayrılsa da orhan veli yi izleyen bir çok şair olmuştur..Okul yıllarında pek çok genç orhan veli sayesinde şiir meraklısı ,şiir sevdalısı olmuştur.

    Benim de mi düşüncelerim olacaktı,
    Ben de mi böyle uykusuz kalacaktım.
    Sessiz, sedasız mı olacaktım böyle?
    Çok sevdiğim salatayı bile
    Aramaz mı olacaktım?
    Ben böyle mi olacaktım?

    sevda kelimesini , çok basitçe vede samimiyetle ; tıpkı yaşandığı gibi kim yansıtabilirdi ki Orhan veli den başka ..? O üzerine düşeni yaptı , türk edebiyat tarihine ve gönüllerimize altın harflerle adını yazdı..

    Akşam olmuş,
    Güneş Batmış,
    içmeyip de ne haltedeceksin?

    rahat uyu ....
    3 ...
  34. 66.
  35. 3 Nisan 1914'de Istanbul'da dogdu. Galatasaray'da basladığı öğrenimini, kısa bir süre sonra babasının atandığı Ankara'da sürdürdü. Lise yıllarında Oktay Rıfat ve Melih Cevdet'le tanısıp arkadas oldu. Istanbul Universitesi Edebiyat Fakultesi Felsefe Bolumu'ne girdiyse de öğrenimini yarıda bıraktı. PTT Genel Mudurlugu'nde, MEB Tercume Burosu'nda calisti.
    Şiir Kitaplari:

    Garip (Oktay Rifat ve Melih Cevdet'le Birlikte, 1941), Vazgecemedigim (1945), Destan Gibi (1946), Yenisi (1947), Karsi (1949), Butun Siirleri (Derleyen: Asim Bezirci, 1982).

    Yahya Kemal eski siir dilini yikti, o dilin siir icin bir zincir oldugunu gosterdi; Nazim Hikmet vezni yikti, vezinsiz de siir olabilecegini, vezinsiz de ahenge erilebilecegini, veznin siir icin, ahenk icin gecilmez bir unsur degil, tam tersine hiz kesen bir zincir oldugunu gosterdi... Orhan Veli cok daha ileri adim atti: siirin kendine oz bir dili, bir vezni olmadigi gibi, kendine ozgu konulari da olmayacagini gosterdi, ahengin, musikinin de siirden kaldirilabilecegini anlatti.''

    1 Ocak 1949 da yayımlamaya basladığı onbes günde bir çıkan "Yaprak" dergisini 15 Haziran 1950'ye kadar 28 sayı sürdürdü. Dergiyi çıkaramayacağını anlayınca Ankara'dan ayrılıp istanbul'a gitti. Gene o yılın kasım ayı içinde, bir haftalığına geldiği Ankara'da, bir gece, yolda, tamirat için kazılmış bir çukura düserek ayağından yaralandı. istanbul'a döndükten bir iki gün sonra bir arkadasının evindeyken birdenbire fenalasarak kaldırıldığı Cerrahpasa Hastanesi'nde, 14 Kasım 1950'de, beyin kanamasından öldü. iste bir garip Orhan Veli'nin yasamının son kesiti... Son siirini tamamlayamadan aramızdan ayrılması ve siirinin müsveddesinin ölümünden sonra cebinde, bir dis fırçasına sarılı bir kagıtta bulunması, beni hep amansız bir hüzüne itti, her siirini okudugumda veya duyduğumda Orhan Veli'yi çok daha iyi anladım.. umarım sizde anlarsınız bu duygu selini...

    Ayrıca sevgili şairimizin şiirlerinden toparlanarak bir tiyatro oyunu hazırlanmıştır
    (bkz: bir garip orhan veli)
    0 ...
  36. 65.
  37. kendi yazdığı masala kayıp giden bir yıldız...
    0 ...
  38. 64.
  39. bır garip fakir orhan veli
    Orhan Veli Tercüme Bürosu ndan istifa etmek zorunda kaldı. Necati Cumalı, eşi Berin'e, "Orhan, Tercüme Bürosu'na geldi, Reşat Şemsettin'in önünde bir şişe şarabı yere çaldı ve ortalığı kokuya boğarak oradan ayrıldı, bir daha da gitmedi" demiş. Anlaşılan istifa dilekçesini bu şekilde vermeyi uygun bulmuş Orhan Veli.
    bella
    orhan velının içindeki sızıdır açılamadığı ama görmedende duramadığı.
    Anlaşılan Orhan, Bella ya bakmaktan çok zevk alırdı. Sere serpe şiiri, ve yazdığı mektuplardan görülüyor ki onun tarafından bu iş daha çok platonik bir ilişki olmuştur. Zaten şunu da hesaba katmak lazım; Nahit Hanım;ın uyarısını. Kendisi açıkça, Bella ın ismini vermeden, Orhanı kimseye kaptırmam; demişti. Orhan;ın başka ilişkileri de olabilirdi. Ama Bella o sıralarda güzelliğiyle, gençliğiyle, saflığıyla çok cazibeli bir kızdı; ona karşı bir şey hissetmemek çok zordu. Orhan ;dan başka ona aynı duyguları besleyen epey insan vardı. Orhan Veli, öldüğü güne kadar sürdürür Bella ;ya ziyaretlerini. Cenazesi kaldırılırken bir köşede ağlayan kadınların arasında Bella da vardır.
    Bella şu an Bebek ;te oturuyor. Evi, Orhan Veli ;nin mezarı ve heykeline çok yakın. Okuldan bildiği Almanca ;nın yanına, kendi kendine öğrendiği beş dili daha ekledi: ingilizce, Fransızca, Almanca, Yunanca ve italyanca. Evlendi; bir kızı, bir torunu var ve sık sık, onları Barselona ;da ziyaret eder.
    umarım anladınız garip orhan veli`yi.
    her güzel eserın , her güzel türkünün, nasıl anlam kazandığını
    Erol Güney1981 tarihli Milliyet Sanat dergisinden..
    3 ...
  40. 63.
  41. mehmet ali sel adını da sıklıkla kullanır. güzel eserlerinden biri de bir Jules Laforgue çevirisi olan cigara dır.
    (bkz: cigara)
    1 ...
  42. 62.
  43. mehmet ali sel adıyla da şiirler yazmıştır ayrıca. bir örnek vermek gerekirse:

    yaşıyor musun

    takmaya çalışırken kuyruğunu
    birlikte yaptığımız şeytan uçurtmasının
    görürdüm çırpınırdı ufacık kalbin.
    hatırımdan bile geçmezdi
    sana duyduklarımı söylemek.

    acaba hala yaşıyor musun?
    4 ...
  44. 61.
  45. kimse duymadan ölmeliyim
    ağzımın kenarında bir parça kan bulunmalı
    beni tanımayanlar
    'mutlak birini seviyordu' demeliler.
    tanıyanlarsa zavallı demeli
    'çok sefalet çekti'
    Fakat hakiki sebep bunlardan hiç biri olmamalı..
    12 ...
  46. 60.
  47. AVE MARIA



    Eski günler geri mi gelecek?

    Rüzgâr tersine esiyor... Niçin?

    Kımıldıyor kozasında böcek

    Bildiği hayata doğmak için.



    Neden içimize doldu vehim?

    Ah ümit... Ümit yollar boyunca.

    Düşünmez miydi akşam olunca

    Hacer'in kollarında ibrahim.



    Ve gemisinde Kleopatra?

    Neden yine kaynaştı havalar?

    Saadet mi getiriyor rüzgâr
    DALGACI MAHMUT



    işim gücüm budur benim,

    Gökyüzünü boyarım her sabah,

    Hepiniz uykudayken.

    Uyanır bakarsınız ki mavi.



    Deniz yırtılır kimi zaman,

    Bilmezsiniz kim diker;

    Ben dikerim.



    Dalga geçerim kimi zaman da,

    O da benim vazifem;

    Bir baş düşünürüm başımda,

    Bir mide düşünürüm midemde,

    Bir ayak düşünürüm ayağımda,

    Ne haltedeceğimi bilemem

    Dolarak erguvan atlaslara?



    Elimize değen kimin eli?

    Kimdir bu muammalarla gelen?

    O mu, helezonlara yükselen,

    Saba ellerinin en güzeli?



    Sesler mi çözülüyor derinde,

    Nedir durup dinlediklerimiz?

    Şarkı mi söylüyor Semiramis

    Babil’in asma bahçelerinde?



    Omzundan örtüler kaydı yere.

    Kim bu, kim alnımızdaki yazı?

    Gözlerinde günahının hazzı

    Gülüyor saz benizli bâkire.
    1 ...
  48. 59.
  49. garip akiminin oncusudur.okunasidir..
    0 ...
© 2025 uludağ sözlük