"rakı şişesinde balık" olan şiirimize duyguların kural tanımadan ifade edilebilmesi için serbest şiiri kazandıran şairdir. hayatı hep gırgıra aldığı her şiirinden anlaşılan bu şair hayatının baharında bir çukura düşüp beyin kanaması geçirmiş ve ankara gata'da vefat etmiştir. rakı şişesinde balık olamadan göçüp gitmiştir.
uludağ'da karı düşünüyorum karı.
donları çözülmüş karı..
masamda buz gibi biram,
hani ya rakım?
herkesin elinde ski kaynıyor.
benimki kırık..
benim adım orhan veli kanık,
yüreği yanık..
her şey birdenbire oldu.
birdenbire vurdu gün ışığı yere;
gökyüzü birdenbire oldu;
mavi birdenbire.
her şey birdenbire oldu;
birdenbire tütmeye başladı duman topraktan;
filiz birdenbire oldu, tomurcuk birdenbire.
yemiş birdenbire oldu.
birdenbire,
birdenbire;
her şey birdenbire oldu.
kız birdenbire, oğlan birdenbire;
yollar, kırlar, kediler, insanlar...
aşk birdenbire oldu,
sevinç birdenbire.
bizim için her gün gökyüzünü maviye boyayan dalgacı mahmut'un babası olan digerlerine göre biraz ''garip'' hoş bir söyleyişe sahip 1. garip ''hareket''inin kurucusu.
mektup alır, efkarlanırım;
rakı içer, efkarlanırım;
yola çıkar, efkarlanırım
ne olacak bunun sonu, bilmem.
''kazım'ın'' türküsünü söylerler,
üsküdar'da;
efkarlanırım.
Orhan Veli Kanık, 13 Nisan 1914 tarihinde istanbul'da doğdu. Galatasaray'da başladığı öğrenimini, babasının atandığı Ankara'da Gazi ilkokulu ve Ankara Erkek Lisesi'nde sürdürdü. Lise sıralarında Oktay Rifat ve Melih Cevdet'le arkadaş oldu. Liseyi bitirince istanbul'a dönerek, Edebiyat Fakültesi Felsefe Bölümü'ne girdi (1932), ancak yüksek öğrenimini yarım bıraktı (1935). 1936'da Ankara'ya döndü ve askere gidinceye dek PTT Genel Müdürlüğü Telgraf işleri Reisliği Milletlerarası Nizamlar Bürosunda memurluk yaptı. Yedek subaylığını tamamlayınca, iki yıl kadar, yine Ankara'da, Milli Eğitim Bakanlığı Tercüme Bürosu'nda çalıştı. 1947'de, Hasan Âli Yücel'in yerine Reşat Şemsettin Sirer'in bakan olarak atanması üzerine, Milli Eğitim Bakanlığında "antidemokratik bir hava" esmeye başladığını söyleyerek, görevinden istifa etti. 1 Ocak 1949-15 Haziran 1950 tarihleri arasında yirmi sekiz sayı süren, on beş günde bir yayımlanan, iki sayfalık ' Yaprak' dergisini çıkardı. Yaprak dergisi serüvenini sürdüremeyeceğini anlayınca Ankara'dan ayrılıp istanbul'a gitti. Gene o yılın kasım ayı içinde, bir haftalığına geldiği Ankara'da, 10 Kasım 1950 gecesinde, yolda, onarım için kazılmış bir çukura düşerek ayağından yaralandı. istanbul'a döndükten sonra, bir arkadaşının evindeyken, durumu birdenbire kötüleştiği için kaldırıldığı Cerrahpaşa Hastanesi'nde, 14 Kasım 1950 tarihinde beyin kanamasından öldü, Rumelihisarı Mezarlığı'na gömüldü.
Garip ya da Birinci Yeni denilen akımın öncüsü, kuramcısı. Yirmi sekiz sayı süren Yaprak serüveni öncesinde, Ankara Erkek Lisesi'nde okul kooperatifin parasıyla Oktay Rifat ve Melih Cevdet ile birlikte Sesimiz dergisini çıkarmışlardır. Biçemini belli eden ilk şiirlerini, yine, arkadaşları Oktay Rifat ve Melih Cevdet ile birlikte Varlık dergisinde yayımladı ve müthiş bir ilgi gördü. Şiir ve yazıları, Varlık dergisinden başka insan, Ses, Gençlik, Küllük, inkılapçı Gençlik, Ülkü, Demet, işte, Aile gibi dergilerde yayımlanmıştır. ikinci Dünya Savaşına katılmayan ve katılmış kadar etkilenen Türkiye'de, Türk şiirini bir takım kalıp ve klişelerden, şairanelikten, yıpranmış benzetmelerden kurtardı, kısa ve basit ama vurucu bir söylem -eda- geliştirdi. Şiirin bilinen ve kabul gören sınır taşlarını yerinden oynattı. Yalın bir halk dili kullandı, yergi ve gülmeceden yararlanarak, sıradan yaşantıların şiirinin de yazılabileceğini gösterdi.
Kaynak:~http://siir.gen.tr/ ~
Nerde böyle hüzünlenmek o zaman;
içip içip ağlamak,
Uzaklara dalıp şarkı söylemek;
Hafta sekiz ben eğlentide;
Bugün saz,yarın sinema,
Beğenmedin Aile Bahçesi;
Onu da beğenmedin,parka;
Sevdiğim dillere destan;
Sevdiğim,
Meyil verdiğim;
Ben dizinin dibinde elpençe divan,
Samanlık seyran.
Nerde,
Nerde,
Nerde böyle hüzünlenmek o zaman!
*garip akımının önemli temsilcilerindendir.aklına ilk gelen sözcüklere ihanet etmeyen şair de diyebiliriz kendisi için.(hani olur ya bazen bişeyler yazarız daha sonra saçma bulur düzeltiriz ve bir bakmışız değişmiş-yok olmuş o ilk vermek istenen duygular)...
ve bir bahar günü pırpırlı şiirle dürter sizi...
Uyandım baktım ki bir sabah
Güneş vurmuş içime
Kuşlara,yapraklara dönmüşüm
Pır pır eder durur bahar rüzgarında
Kuşlara,yapraklara dönmüşüm
Cümle azam isyanda
Kuşlara,yapraklara dönmüşüm
Kuşlara
Yapraklara
Gün olur, alır başımı giderim,
Denizden yeni çıkmış ağların kokusunda.
Şu ada senin, bu ada benim,
Yelkovan kuşlarının peşi sıra.
Dünyalar vardır, düşünemezsiniz;
Çiçekler gürültüyle açar;
Gürültüyle çıkar duman topraktan.
Hele martılar, hele martılar,
Her bir tüylerinde ayrı telaş!...
Gün olur, başıma kadar mavi;
Gün olur başıma kadar güneş;
Gün olur, deli gibi...